YAZARLAR
Eda Dikmen

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ACI VERİCİ GÜZELLİK UYGULAMALARI

12 Ekim Perşembe2023 Vücut estetiği ve güzellik fikri evrensel olsa da bu olgu, farklı şekillerde ve formlarda karşımıza çıkıyor. Tarih içerisinde güzelliğin tanımı ve standartları sıklıkla değişti, değişmeye devam da ediyor. Ülkeler ve kültürler arasında ise güzellik tanımı çarpıcı şekilde farklılık gösteriyor ancak son yıllarda internetin de hayatımıza girmesiyle beraber popüler kültür ve bunun uzantısı olan uluslararası güzellik ve beden özellikleri anlayışı hepimizi daha çok etkiler bir hale gelerek insanları mükemmeliyetçiliğe sürüklerken herkesin birbirine benzemesine de neden oldu. Bilhassa moda sektörü, modeller, aktör ve aktrisler güzellik ve bedensel görünümle ilgili bu algının birebir taşıyıcıları konumundalar. Bunun önemli bir kolunu da sosyal medya teşkil ediyor. Günümüzde TikTok ve Instagram gibi platformlarda ortaya çıkan güzellik trendleri her ne kadar dikkat çekici olsa da eski çağlarda kullanılan ve hala gelenek olarak devam ettirilenler de bir o kadar ilginç, bazen de korkutucu olabiliyor. Küçük ayaklı görünebilmek uğruna 3-4 numara küçük ayakkabıyla dolaşanlar, zayıflamak için her yemek sonrası zorla kusanlar, alnının ortaya çıkması için kirpiklerini aldıranlar ve daha niceleri… Geçmişten günümüze varlığını sürdüren farklı kültürlerin acı verici güzellik algılarını sizin için derledik…
TÜM YAZILARI
Fatma Bayram

DEPREM KUŞAĞINDA MÜSLÜMAN OLMAK

03 Nisan Pazartesi2023 Sezai Karakoç 1966’da Varto Depremi’ni anlatan bir yazı kaleme alıyor ve şöyle diyor başlarda bir yerde: “Ölenle ölmedik, yakınını yitiren gibi ağlamadık, aç kalanla aç kalmadık ama bir bakıma, bunların ötesine geçtik.” Galiba biz depremi ekran karşısında izleyenlerin hal-i pürmelali de budur. Asrın felaketi olarak nitelenen 6 Şubat depremlerinin hepimizi kahrettiği günlerin ertesinde bir ses aradım. Bu çetin imtihanın ortasında bize sadece hakkı ve sabrı tavsiye edebilecek şefkatli bir ses. Tam o esnada Fatma Bayram hocama yazdım, “Şöyle sükunete, Allah’a teslim olup devletimize de güvenmeye çağıran bir konuşma yapsanız keşke” dedim. Allah razı olsun Fatma Hocam bu çağrıma icabet etti ve “Deprem Kuşağında Müslüman Olmak” üst başlığıyla -bana kalırsa okullarda ders olarak dinletilmesi gereken- müthiş bir yayın yaptı Instagram hesabımdan. “Allah’la ilişkiyi sadece seccadeye indirgersem, oradan Müslüman ahlakı doğmaz” şeklinde tokat gibi cümleler kurdu. Bizleri “Hesabını verebileceğimiz bir ömür yaşamaya” davet etti genel hatlarıyla. “Bu dünyada yaptığımız her şey öbür dünya ile ilgili. Lütfen zihnimizdeki bu dünya-ahiret ayrımını bu kadar uzak kutuplara yerleştirmeye bir son verip tevhidi bir bakış açısına afetten önce ulaşmaya bakalım” dedi ve afet öncesinde, afet döneminde ve afet sonrasında bir Müslüman neler yapmalı şeklinde üç ana başlık altında her biri kulağımıza küpe olması gereken tavsiyelerde bulundu. Sonrasında ise yaşadığımız felaketin her geçen gün doğurduğu şok, kaygı ve çıkmaz yumağı içinde kimi sorular yönelttim hocaya. Bugünden tezi yok yaşadığımız bu felaketin perdesini kaldırıp ardına bakabilmek, başımızı ellerimizin arasına alıp düşünebilmek ve elbette bundan böyle elimizden gelenin fazlasını yapmak ümidiyle…
TÜM YAZILARI
İlker Nuri Öztürk

TÜRKİYE TEK YÜREK OLDUĞUNDA BÜTÜN YARALAR SARILIR

31 Mart Cuma2023 Sismoloji profesörlerinin ortak görüşü olarak; 6 Şubat’ta dünya çapında kaydedilmiş en büyük kara depremlerinden birini yaşadık. Son açıklamaya göre 45 binin üstünde insanımız vefat etti. 600 bine yakın insan kalacak yer bulmak için bölgeden ayrıldı. Maddi ve manevi anlamda yıkım büyük. Deprem bölgesine baktıkça aklımıza gelen distopya filmlerini andıran korkunç görüntüyü değiştirmek için tek çare biziz. İlk sabahtan itibaren kurulan iletişim, yapılan yardımlar millet olarak aramızdaki kavi bağın yıllar içinde çözülmediğini gösterdi. 11 ilde hissedilen sarsıntı 81 şehri uyandırdı. Küçücük çocuklar, çekirdek aileler, genç ihtiyar herkes, devlet kurumlarından STK’lara, belediyelerden kişisel çabalara kadar hepimiz yan yana durduk ve koca ülke büyük deprem felaketini şefkat salgınına dönüştürdük. AFAD ile koordineli şekilde yapılan milyonlarca liralık yardım çadır, kıyafet, ilaç, yemek, battaniye, hijyen malzemesi olarak depremzedelerin ihtiyaçlarını karşıladı. Turkuvaz Medya’nın birçok kanalla ortak yaptığı yayında toplanan büyük miktar, Kızılay’a yapılan yardımlar, İHH’nın sahadaki mücadelesi, yüksek sermayeli kurum ve kuruluşların destekleri, adanmış olarak insanüstü güçle sahada olan onlarca STK, spor kulüplerinin gönderdiği yardım tırları ve daha nicesi gösterdi ki Türkiye tek yürek olduğunda bütün yaralar sarılır ve sarılıyor.
TÜM YAZILARI
Ayşe Eyyüpkoca Atila

SIRADAN BİR KADININ SIRADAN OLMAYAN HİKÂYESİ: ANNEM

03 Mart Cuma2023 Burada hikâyelerini okuduğunuz her bir hanımefendi, kadın ve anne olmayı, bir kadının anne olmaktan ibaret olmadığını, ev, çocuk ve varoluşları arasında nasıl dengekurduklarını anlattı ve anneliğin de kadınlığın da sadece parça ile bütün arasındaki ilişkinin temsil aracı gibi bir şey olduğuna dikkat çekti. Kendilerine yönelttiğim sorulara, sorunlarımızın tespitine değil, çözümüne dair gerçekten de işimize yarayacak sahici cevaplar verdiler. Yaklaşık dört yıldır devam eden Çocuklarla Koşan Kadınlar söyleşi dizisini elbette bir yerde nihayete erdirmem gerekiyordu. Kendilerini bu dünyaya rasgele bırakmayan, kendi varlıklarının hükmünü yürütebilen, dünyaya bir anlam arayışı içinde kök salabilen ve en önemlisi bunu bir sorumluluk olarak duyabilen birbirinden kıymetli otuz dokuz ismi ağırladığım bu köşeye bir son yazmak düşündüğümden daha zor oldu. Çünkü kırkıncı isim öyle bir isim olmalıydı ki, hikâyesi hem bir son hem bir başlangıç olsun. Haftalarca düşündüm ve oldukça sıradan bir kadının aslında sıradan olmayan hikâyesi ile bu diziyi nihayete erdirmeye karar verdim. Çünkü bu Çocuklarla Koşan Kadınlar üst başlığı altında belki de asıl dikkat çekmeye çalıştığım şeyin özü olacaktı. Bu topraklarda sıradan görünen ama aslında sıradan bir hikâyesi olmayan belki de milyonlarca kadın yaşadı, yaşıyor. Şimdi sizlere emeğinin görünür olup olmamasıyla ilgilenmeden; her ne koşulda olursa olsun daima üreten, mücadele eden, iyi bir insan olmayı tek bir çerçeve içine girmeden başarabilen, ömrünü 7 çocukla koşarak yaşayan ve belki de hayatı boyunca didindiği her şeyde sadece Allah’ın rızasını gözeten bir kadından, iki yıl evvel kaybettiğim annemden bahsedeceğim…
TÜM YAZILARI
Sümeyye Ceylan

BİZİM EVDE İKİ KAPTANLI BİR GEMİMİZ VAR

02 Aralık Cuma2022 Bir bilinmeyeni, kuvveti, soruyu ya da en genel manada bir “şeyi” cevaplamanın pek çok yolu vardır. Buradan çeşitli yolları çocuklarına rağmen değil, çocuklarıyla beraber yürüyerek “şeyler”ine cevaplar arayan onlarca kadın geçti. Bu hikâyelerin tümünün kesiştiği bir nokta var: “Nanoparçacık!” Evet evet yanlış duymadınız! Bu teoriye göre, küçük parçacıklar çözülür ve büyük parçacıkların yüzeyinde tekrar birikirmiş. Konu bilime dayandıysa o halde şimdi sırada dünyası bilimin ışığında aydınlanan bir kadın, Sümeyye Ceylan var. Sümeyye’nin sadece kendi çocuklarını değil, binlerce çocuğu ışığıyla aydınlatan güçlü ve kocaman kanatları var. Geçtiğimiz günlerde nanoparçacıklarla ilgili bilim dünyasındaki yeni bir gelişmeyi takipçileriyle paylaştı. Laboratuvar görüntüleri, nanoparçacık büyümesinin boyut farkıyla değil, kusurlarla yönlendirildiğini ortaya koyuyordu. Tıpkı buradaki kadınların sadece kusursuz oldukları için değil aynı zamanda kusurlarıyla var olmaları gibi. Ceylan’ın hikâyesi de bu minvalde yükselip alçalan dalgalar gibi bir istikrara sahip. Bu topraklarda kız çocuklarına öğretilenin aksine matematikten korkmayan, astronomi sevdalısı, Eğitim Tasarımcısı, Usturlab Kurucusu Sümeyye Ceylan ile kim olduğunu değil, kim olmadığını, evdeki Sümeyye’yi, Usturlab’ı, bilimin cinsiyetini, anneliğinin keskin virajlarını, sinema dünyasındaki kadın anlatılarını ve çok daha fazlasını konuştuk.
TÜM YAZILARI
Mehmet Şakiroğlu

KİŞİSEL GELİŞİM PSİKOLOJİ DEĞİLDİR

07 Temmuz Perşembe2022 “10 maddede mutlu olmak”, “8 adımda hayatını değiştirmek” ya da “evrene pozitif mesaj göndermek” bu çağın en popüler şablonlarından birkaçı. Kişisel gelişim ya da yaşam koçluğu gibi isimlerle tanımlanan uygulamalar bugün insanı mutluluğa ulaştırma vaadinde bulunuyor, “sen en özelsin, en farklısın” türünden söylemlerle kişiyi motive etmeye yardımcı olduğu ileri sürülüyor ya da “mutlak güç içinizde” gibi formüllerle her alanda başarı garantisi veriliyor. Son 40 yıllık dilimde özellikle yayınlanan kitaplarla büyük bir patlama yaşayan kişisel gelişim akımı, son dönemlerde sosyal medyanın da devreye girmesiyle adeta altın çağına girmiş görünüyor. Terapiler, seanslar, bireysel ya da grup eğitimleri, seminerler gırla gidiyor. Ancak büyük bir ilgi görseler de tüm bu öğretilerin ne kadar gerçekçi, güvenilir ya da etkili olduğu tam bir muamma. Göklere çıkarmalardan şarlatanlık iddialarına kadar geniş bir eleştiri ve övgü yelpazesi söz konusu… Bu ilginç ama bir o kadar da tartışmalı konu hakkında aralarında en fazla yakınlık kurulan ama en ciddi eleştirileri de getiren psikolojiye danışalım dedik. Kişisel gelişimin ne anlama geldiği, psikolojiyle aralarında ne gibi farklar olduğu, başkalarına ihtiyaç duymadan kendi kişisel gelişimimizi nasıl sağlamamız gerektiği gibi birçok konuyu Psikolog Dr. Mehmet Şakiroğlu ile etraflıca konuştuk.
TÜM YAZILARI
BİZE ULAŞIN