Aynur Erol Özbay: Sanat ahlâkı da süslerse ne âlâ

Sanat ahlâkı da süslerse ne âlâ
Giriş Tarihi: 17.1.2022 15:56 Son Güncelleme: 15.2.2022 12:17

Var olmak bir süreçtir. Kimimiz bu süreci dışımızda hazır buluruz. Kimimiz de kendimiz başlatırız. Aynur Erol Özbay kendi sürecini resim yapma yeteneğini keşfederek başlatan biri. Oldukça naif ve tatlı bir hikâyesi var. 8 yıllık mecburi eğitimden sonra o malum sorun nedeniyle okula gitmiyor. Dışarıdan bitiriyor liseyi. Bu duruma çok üzüldüğünü ama asla boş durmadığını ve hep ürettiğini söylüyor. Bana kalırsa çiçek gibi bir hikâyesi var. Ben onu ilk olarak "Şüşko Kuş" kartpostallarıyla tanıdım. Sonra gördüm ki sadece çizip renklendirmiyor aynı zamanda ruh da katıyor eserlerine. Hegel, sanat için; "Olmuş bir şey," der. O halde Aynur'un şimdiye kadar icra ettikleri ve edecekleri için ben de; "Daha ne olsun! Sen büyük bir nüshasın, âlemse küçük nüsha" demek istiyorum. Serbest çizer, illüstratör Aynur Erol Özbay ile hikâyesini, grafik tasarımını, yıllar sonra bir de çocukla lisans eğitimi almaya nasıl karar verdiğini, renkleri, fırça darbelerini ve tabii ki kadın ve anne Aynur'u konuştuk.

Sulu boya ve illüstrasyon ile yolun ne zaman ve nasıl kesişti Aynur? Sanat mı seni seçti yoksa sen mi sanatı? Neler icra ettin şimdiye kadar?

Bulduğu her kâğıda resim yapan bir çocuktum. Allah böyle bir yeteneği emanet etmiş. Annem eli lezzetli, yetenekli kadındır. Onun yönlendirmesiyle küçük yaşlarda sanata ilgimi keşfettim. Sekiz yıllık mecburî eğitim bittikten sonra okumadım. 1987 doğumluyum. Bizim dönemimiz, Türkiye'nin 10-15 senede bir tekrarlayan diğer kayıp dönemleri gibi, belirsizliklerle doluydu. İmam Hatip'te dahi okuyacak olsak başörtüsü yasaklarına tabi tutuluyorduk. Babam bu konudaki duruşundan taviz vermedi. Kız kardeşim ve ben mecburi eğitimi tamamladıktan sonra liseyi dışarıdan bitirdik. Okulu çok seven bir çocuk olarak bu mahrumiyeti dert edinsem de şimdilerde ailemin gerekçelerini anlıyorum, onlara dua ediyorum. Örgün eğitim hayatımın bitmesine üzülerek fakat boş durmadan, bir şeyler ürettim. Şimdi çalışmaya ara verdiğimde zihnimi dinlendirmeme faydası olan işleri; dikiş dikmeyi, nakış işlemeyi, örgüyü öğrendim. Kütüphaneye üyeydim. Dünya klasikleri, çağdaş romanlar ve bilhassa psikoloji ve kişisel gelişime yönelik kitaplar okurdum. 20 sene sonra bulunduğum yerden baktığımda, okula gidemediğim için bir imkânsızlığın içine düştüğüm zannıyla, şikâyet ederek, adeta bir açığı kapatır gibi yaptığım bu işler kendimi geliştirmeme vesile olmuş. Her olanda bir hayır varmış. Kimliklerini özgürce ifade etmelerine engel olacak bir alan kalmayan kız çocuklarında görmeyi çok istediğim bir öğrenme açlığı ve merak duygusu ile hüzünlü, neşeli dönemlerden geçtikten sonra, çocuk kitapları yazarı Selcen Yüksel Arvas ablanın resimlerimi çocuk kitaplarında değerlendirmem konusunda beni yönlendirmesi ile yayınevlerine portfolyomu gönderdim.

2013'te bir çocuk dergisinde sulu boya illüstrasyonum yayınlandı. O gün bu gündür severek çalışıyorum.

Meslektaşlarımın çoğunun aksine dijital ortamda değil, elde sulu boya ile çalışıyordum. Bu ayırıcı özelliğimi geliştirmek için profesyonel sulu boya eğitimleri aldım. Pandemi sürecinde çevrim içi sulu boya dersleri vermeye başladım. Hocam Ahmet Öğreten'in atölyesinde çalışmaya da devam ediyorum. Gelenekli bir sanatta ilerlemek arzusunda olduğum için, iki yıldır Hüsnü Hat dersleri alıyorum. Hocalarımdan gördüğüm üzere, öğrendiklerimi kendime saklamadan, sulu boya sanatına yeni başlayanlara destek olmak istiyorum. Bu alanda üretmek, öğretirken öğrenmek, bu sanatları edeple taşımak ve ilerlemek gayreti içindeyim.

Sanat beni doğarken seçmiş, sonra da ben onu seçmiş oldum.

Tasarlama, resimleme duygu ve düşünceleri somutlaştırmaktır bir nevi. Elbette diğer sanatlarda olduğu gibi grafik tasarımının da belirli bir amacı vardır ve insanlara bir mesaj iletmek ister. Senin bu yolla iletmek istediğin mesaj nedir?

Çocuk kitabı, okurun muhatap olduğu işin niteliğini tekniğe uygunluktan ziyade hislerle ifade ettiği (sıcacık çizimler veya karamsar sayfalar gibi) duyguyla yapılan, duyguyu aktaran bir iş. Okuyucu kendi değerleriyle örtüşmesini de bekliyor. Müslüman bir kadın ve bir anne olarak, okumayı bilmeyen ve büyükleri onlara okurken bir yandan resimlerini inceleyen çocukların karşılaştığı kitaplarda, değerlerin muhafaza edilmesi önceliğimdir. Okurun olumlu hislerle dolduğu, detayından bütününe hassasiyet gösterilmiş işler ortaya çıkarmak sorumluluğuyla hareket ediyorum. Kitapları çok seven oğlumu da bu nitelikte olanlarla muhatap etmeye çalışıyorum. Anne olunca bir şahsiyeti büyütüyorsunuz. Yaradılışına özgü karakter yapısı, sizin rol modelliğiniz, sunduğunuz çevresel koşullar ve yaklaşımınızla adeta bir hamur yoğuruluyor. Tezgâh temiz olsun istiyorsunuz. Bu örneği Prof. Dr. Çiçek Derman Hocanın bir söyleşisinde duymuştum. Evlatlarını yetiştirme sürecinden bahsederken; "Şahsiyet hamurunu yoğururken çer çöp girmesin diye çok gayret ettim" demişti. Kendime düstur edindiğim bir cümledir. Diğer bütün çocuklara da aynı hassasiyetle yaklaşmam gerektiğini düşünüyorum. Çizimleri, hatta sulu boya tabloları bu gayretle yapıyorum.

Van Gogh, "Sanat, günlük yaşamın tozlarını ruhumuzdan temizler" demiş. Sen de renkleri, fırça darbelerini kâğıt üzerinde dağıtırken günlük hayatının tozlarını mı alıyorsun sahiden?

Günlük yaşamda çözemediğim bir sorunu, herkes uykudayken okuduğum bir şiir, boyanan bir kızıl gerdan kuşu çözebiliyor. Hemhal olduğumuz sanat, dışarıdan içeriye doğru bir iyileşmeyi tesis ediyor. Sanat güzeli arar. Allah'ın verdiği yetenekleri kullanmanın şükrü içinde sanatımızın zekâtını vermek için attığımız her adım illa ki tozu pası siler, güzelleştirir. Sanat ahlâkı da süslerse, ne âlâ.

Aynur Erol Özbay namı diğer @lorerunya sanırım en çok şişko, senin deyiminle "şüşko kuş" kartpostallarıyla tanınıyor. Neden zayıf değil de şişko kuş? Subliminal bir mesaj olarak okuyalım mı bunu?

Kuş gözlemcilerinin çektiği fotoğrafları seyreder, karlı ağaç dallarının üzerinde tüylerini kabartmış poz veren Kızılgerdana bakıp, canlısını hiç görmediğim bu küçük kuşa muhabbet beslerdim. Yaradılışındaki estetiğe hayran olup, bu güzel varlığı ve onun saz arkadaşları olan baştankaraları, serçeleri, ispinozları, sakaları daha çok insana sevdirmek istedim. Kartpostallar, tablolar yaptım. Bazen metroda, yolda, şüşko kuşlu çantasını omzuna takmış birine denk gelip mutlu oluyorum. Sanattan olduğu kadar mizahtan da beslenen bir insan olarak onlara "Şüşko Kuşlar" ismini verdim ve bu isim duyan kişiyi gülümsetti, olumlu hisleri beslemek ve rengârenk kuşları sevdirmek için kendime bir alan buldum. Alt metni veya sübliminal mesajı olduğunu düşünmedim ama bu avuç içi kadar tombul kuşlara bakıp bir dirhem et bin ayıp örtüyormuş der, baklavaları börekleri rahatça yeriz belki.

Anne olunca anladım diye başlayan sayısız cümle kurulabilir kuşkusuz. Senin anne olunca anladım diyebileceğin şeyler nelerdir?

Çocuklarla aram hep iyiydi. Anne olmayı istiyordum. Anneliği doya doya yaşamayı çok önemsiyordum. Oğlum daha doğmadan bu konulara dair okumaya başladım. Onu uyuturken, geceleri, boşluklarda okudum. Bilinçlenmemin çok şeyi kolaylaştırdığını söyleyebilirim. Ebeveynlik kitapları yüzünden kurgu okumaya hasret kaldığım dönemler de oldu. Okuduğumuz kitaplar mükemmel anne figürünü dayatmasa da sosyal medyada yansıtılan kusursuz anne imajlarının da tesiriyle her şeyi doğru yapmalıyım kaygısı taşıyoruz. Ben de başta mükemmel bir anne olacağımı zannediyordum. Bunun mümkün olmadığını -ve zaten olmaması gerektiğini- anne olunca anladım. Kurallarınız katıysa, hataya müsamahanız yoksa hayat stres altında geçiyor. Abartmamaya, enerjimi neye ve niçin harcadığıma bakmaya çalışıyorum. O kadardan bir şey olmaz diyebilmem, mükemmeliyetçilik tuzağından kurtulmam biraz uzun sürdü. Hâlâ hassas davrandığım konular olmakla beraber, esnek olmaya başladım. Oğlum 5 yaşına geliyor. Ben de 5 sene önce doğmuş bir anneyim. Öğreniyorum.

Kendi annen ile kurduğun bağ için geçmişine döndüğünde aklına gelen en çarpıcı imge ne oluyor? Ali Mazhar'ın, hatta kedin Haydut'un seni hangi imgelerle hatırlamalarını isterdin?

Çok çalışkan bir annenin üç çocuğundan biriyim ben. Hem çalışıp ev ekonomisine destek olan, ev taksiti ödeyen, hem gurbette yardımsız evi çekip çeviren, düzenli, eşi de yoğun çalıştığı için ondan ev işleri konusunda herhangi bir destek alamayan, evinin misafiri hiç bitmeyen, sürekli kendinden fedakârlık eden bir kadın. Biz şimdi çocuğumuzu babasına bırakıp biraz yürümeye ihtiyacım var filan diyoruz. Evimize temizlik konusunda yardımcı alabiliyoruz. Tabularımız azaldı. Bizim aile dinamiklerimiz önceki nesilden çok farklı. Büyüklerimizin çocuk yetiştirirken baz aldıkları pedagojik kriterler yoktu. Sezgisel olarak yaptıkları doğrular vardı. Bizden sonraki kuşak da bizim ebeveynliğimizi irdeleyecek. Karşılıklı eksikler olacak, tamamlamasını istiyorum Rabbimden. Oğlumun da bunun bilincinde olmasını istiyorum. Annem iyiye güzele çabalardı, sevgi şefkat doluydu, yanımdaydı, sanatı bizi ve çevremizi güzelleştirmeye vesile oluyordu, desin isterim. Haydut kedim de "Bu kadın beni ve sokaktaki kedileri amma çok seviyor, mamamızı suyumuzu eksik etmiyor." desin, yeter.

BİZE ULAŞIN