Röportajımız için ziyaret ettiğimiz Kayışdağı Darülaceze Türkiye'nin en büyük bakım ve huzurevi olma özelliğini taşımakta. Huzurevi sakinleri fiziksel ve psikolojik durumlarına göre gruplandırılmış olup kendilerine en uygun yaşam sitelerinde kalmaktalar. Darülaceze bahçesinden içeriye girdiğimizde, bizi sıcakkanlılığı ve yılların verdiği birikimle kendisine çeken Yılmaz Bozkurt ile yaşlılık, huzurevleri, yalnızlık, sevgi, merhamet ve aile kavramları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Sohbetimiz esnasında Yılmaz Bozkurt'un geçmişte Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın antrenörü olduğu ortaya çıktı. Huzurevindeki durumundan memnun olan Bozkurt, şu anda en büyük hayalinin 'yeniden doğmak' olduğunu söylüyor.
Kendinizi tanıtır mısınız?
Adım Yılmaz Bozkurt. 1936 yılında İstanbul Kasımpaşa'da doğdum. Seyahat etmeyi ve kitap okumayı severim. Üniversite mezunu ve iki çocuk babasıyım.
Üniversite okumuşsunuz, hangi bölüm mezunusunuz?
1958 yılında işletme bölümünden mezun oldum. O yıllarda zordu okumak ama ailem beni hep destekledi.
Buraya geliş sürecinizi anlatır mısınız?
Bundan tam 12 sene önce eşim Naciye'yi kalp krizi sonucu kaybettim. Ben de evlatlarıma yük olurum düşüncesiyle buraya geldim. 12 senedir buradayım. İnsan geleceğinin nasıl olacağını bilemiyor işte. Çok şükür, memnunum burada olmaktan.
Çocuklarınız ne iş yapıyorlar?
Oğlum emekli, kızım ise benim eski mesleğim olan mali müşavirlik yapıyor.
Sizi ne sıklıkla ziyaret ederler?
Ayda bir ziyaretime gelirler. Birkaç günde bir de mutlaka telefon ederler.
Peki, sizi bu sıklık memnun ediyor mu?
Ben zaten çok sık gelmelerini beklemiyorum. İşleri güçleri var. Telefon da etseler yetiyor bana.
Sağlık problemleriniz var mı?
Var, olmaz mı? Şeker hastasıyım ki bence bu en zor hastalıklardan birisi. Beni en çok zorlayan yanı, şekerli şeyleri yiyemiyorum. Eğer yersem ya uyuyorum ya da şekerim yükseliyor. Örneğin bugün öğlen yemekten sonra tatlı dağıttılar, hastalık yüzünden yiyemedim. Bu hastalık adamı vezir de eder rezil de.
Buraya gelmeden önceki mesleğiniz neydi?
Muhasebeciydim. 25 sene kadar mali müşavirlik yaptım. Bu meslek hayatta hata kabul etmez. Her şey tam kuralında tam yerinde olmalıydı. Çok titizlik ister. Dağınık, dikkatsiz adamın yapacağı iş değil.
Bu mesleği yapmaktan mutlu muydunuz?
Bu mesleği yapanlar genelde pişman olurlar ama ben işimi severek yaptım, mutluydum. Zor olmasına rağmen hiç pes etmeden çalıştım. Şimdi de karşılığını alıyorum. Maddi olarak hiçbir sıkıntım yok çok şükür.
Huzurevinin sevdiğiniz yönleri nelerdir?
Disiplin var. Temiz giyineceksin, arkadaşlarınla iyi geçineceksin, kavga etmeyeceksin, saat dokuz oldu mu yatacaksın başka bir işle uğraşamazsın. Düzenli bir yaşam standardımız var. Bunu seviyorum. Başka bir güzel yanı ise geziler, eğlenceler var. Örneğin neredeyse her hafta bir geziye götürüyorlar. Buraya şarkıcılar, tiyatrocular geliyor. Konserler oluyor. Hatta burada kalan arkadaşlar kendileri konser veriyorlar bazen. Eğleniyoruz. Bunun yanında sevmediğim yönleri de var elbette. Örneğin eğitimsiz kişiler var, sosyal dersler yok. Toplanan herkes aynı düzeyde değil. Sosyal bir standardı da olsa keşke.
Burada kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Çok iyi hissediyorum. Aç kalma derdim yok. Herhangi bir hastalık halinde korkum yok. Hemen müdahale edileceğini biliyorum. Bütün hizmetler var. Maddi olanaklarım da iyi olduğu için sorun yaşamıyorum.
Aile kavramı sizin için ne ifade ediyor?
İnsanın gelişiminde aile ön plandadır. Mutluluk, huzur kısacası her şey demektir. Benim için dünyadaki en önemli şey ailedir.
En büyük hayaliniz nedir?
En büyük hayalim denizci veya subay olmaktı ama kader beni başka yola sevk etti. İş hayatına atıldıktan sonra da bırakılıp yapılacak şeyler değildi tabii onlar. Şu anda bir hayalim var. Söyleyeyim mi size? Yeniden doğmak! Sadece benim hayalim değil aslında bunu herkes ister bence. Keşke mümkün olsa…
Özel bir yeteneğiniz var mı?
Kırık ve çıkık üzerine bilgim var, futbolla ilgileniyorum. Gençken Kasımpaşaspor'da Recep Tayyip Erdoğan'ın antrenörüydüm. Forvette oynardı. Uyarılarda bulunduğum olurdu sık sık. Kaleye arkasını dönmeden oynamasını isterdim mesela. İyi oynardı, yetenekliydi.
En çok neye kızarsınız?
Ben kolay kolay kızmam. Beni değer verdiğim birinin yapmaması gereken bir hareket yapması kızdırır. Yoksa tanımadığım birine ne kadar kızarsam sinirlenirsem sinirleneyim unuturum, bu zaten herkes için böyledir sanırım.
Sizi mutlu eden bir olay hatırlıyor musunuz?
Birçok şey var. İnsan ömrü uzun. Mutlu eden, üzen, binlerce anısı oluyor insanın. Ben en son mutlu olduğum olayı anlatayım sana; 2 hafta önce 30 senedir görüşmediğim amca çocukları ile internetten Facebook ağı üzerinden bir arkadaş vasıtasıyla iletişim kurup telefonla görüştük. İsviçre'de oturuyormuş şu an, birkaç aya geleceğini söyledi. Eskiden olsa böyle bir şey mümkün değildi ama şu anki teknoloji sayesinde görüşebildik. Bu hayatımda aldığım en iyi haberlerden biriydi.
İlk başarınız nedir?
Benim için ilk değil ama en büyük başarım, o yıllarda üniversiteyi kazanmış olmamdı. Bunun yanında birkaç gün önce tavla turnuvasında şampiyon oldum, o da çok büyük başarı (gülüyor).
Sizce yalnızlık nedir?
Bence yalnızlık, eğer insanın tercihiyse hastalıktır. İnsan sosyal bir varlıktır, yalnız olamaz. Yalnızlık Allah'a mahsustur.
Gençlere önerileriniz var mı?
En önemlisi anne ve babaya saygılı olun. Kötü işlere bulaşmayın. Yine kötü arkadaşlara bulaşmayın. Kötü alışkanlıklardan uzak durun. Her ne olursa olsun okulu aksatmayın ve bırakmayın. Unutmayın ki aşk diye bir şey yoktur sevgi vardır.
**
Bu kısa söyleşimizin ardından, Yılmaz amcanın bizimle paylaştığı hayat tecrübelerini heybemize koyuyor; kendisiyle vedalaşıp yanından ayrılsak da yaşlılık üzerine derin bir tefekküre dalarak yola koyuluyoruz.