Canlı bomba taziyesine giden milletvekili meclis için bir güvenlik sorunu.
Ankara Tren Garı'nda yaşanan ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kanlı terör olayı olarak kayıtlara geçen hadiseyi hatırlayalım önce. O günlere giderek bir hayali parti kuralım; Toplumların Demokrasi Partisi (TDP) olsun adı da. Bu partinin milletvekillerinin Ankara Garı'ndaki saldırıyı gerçekleştiren Adıyamanlı gençlerin evinde taziye çadırı kurduğunu düşünelim bir an. 100'e yakın insanın hayatını kaybettiği patlamaya neden olan canlı bombayı kahraman ilan eden vekillerden oluşan bir parti aynı zamanda bu. Canlı bomba olmak, toplum için kendini feda etmek demek şeklinde söylemler üreten bu partinin vekillerinin taziye çadırından çıkıp Meclis'e geldiğini de düşünelim hayal gücümüz elverdiğince. Çok zorlandık ama hayaldi gerçek oldu.
Evet, ikinci Ankara saldırısı sonrası bu saydıklarımızın hepsi yaşandı. Hem de gerçek aktörlerle.
Canlı bomba için taziye evine giden milletvekilinin Meclis'e girmesi artık Meclis'in güvenlik sorunu olduğunu da gösteriyor. Politik bir tartışmayla sınırlı değil yani yaşananlar.
Ayrıca PKK yazılım hatalarına verilen ismiyle bir BUG bulmuş durumda.
Teröristler önce Kobani'ye giriyor, sonra sahte isimle Türkiye'ye sızıyorlar. Eylem sonrası iktidar PKK derse YPG yaptı; YPG derse TAK yaptı diyorlar.
Siz ne düşünürsünüz bilemem ama bu omurgasızlığa bizim hayal gücümüz yetmedi.
İnsan gerçekten hayret ediyor
Gül ile Erdoğan arasında derin görüş ayrılığı var!
Abdullah Gül liderliğinde yeni parti kuruluyor!
Gül ve AK Parti'nin kurucu üyeleri yeni bir yapılanmaya gidiyorlar!
Hamamönü'nde yeni bir AK Parti doğuyor!
Bunun gibi sayısız ve desteksiz nice siyasi argümanı görünce Abdullah Gül'ün siyasi kariyeri boyunca attığı en etkili tweet akıllara geliyor: İnsan gerçekten hayret ediyor!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın; "Köşke çıkmasını düşündüğümüz isim, sayın Abdullah Gül kardeşimdir" söyleminden bu yana, Abdullah Gül ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında bir kriz beklentisi içerisine girenler her yeni gelişmede büyük hayal kırıklığı yaşıyor.
Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik'in çıkışlarını sonlandıran Gül'ün siyasi turunu, bu hayal kırıklıklarının sonuncusu olarak okuyalım ve oturalım yerimize.
CHP stili millilik
Suriye meselesinde kitabın ortasından konuşan bir devlet adamı olarak çıktı Deniz Baykal bu kez karşımıza.
Takdire şayan bir çıkış oldu Baykal'ınki.
Hani şu dillere pelesenk bir klişemiz var ya; "Milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan şu günlerde" diye başlayan... Sanki bu hadise için söylenmiş. Sahiden de özellikle Suriye meselesinde milli bir duruş gösteremeyen siyasileri utandıracak gerçeklikte bir dürüstlüktü Baykal'ınki.
"Halep Sünni şehridir, Esad'a terk edilemez" cümlesi belki de siyasi tarihinin en önemli cümlelerinden birisi olarak anılacak.
Bu cümlenin Halep'i savunan binler için nasıl bir motivasyon olduğunu da varın siz düşünün.
Ayrıca demokrasi masalları anlatan Kılıçdaroğlu'nun gerçek yüzünü de ortaya çıkardı bu ihraç meselesi.
Terör örgütü PYD destekçisi üyelerini sineye çeken CHP'nin "Halep Sünni şehridir, Esad'a terk edilemez" cümlesinden dolayı Baykal'a ihraç tehdidi savurması da CHP stili millilik olsa gerek.
Gündem sözlük
Troliçe: Kadın trollere verilen ad. Üreteni olmasa da meşhur edeninin Bülent Arınç olduğu kelime.
Poster de postermiş ha!
Son iki ayın medya taraması yapılsa ve siyasi partilerin gündemleri ile memleketin gündemi ortaya çıkarılsa nasıl bir tablo çıkardı karşımıza.
O zaman gelsin gündemler;
Suriye'de yeni göç dalgasının patlaması an meselesi,
Halep'te siviller Rus bombardımanı altında,
Türkmen Dağı'nda Türkmenler, Esad zulmüne direniyor,
YPG Rusya'nın desteğiyle Türkiye için tehdit unsuru olmakta,
Irak'tan Beşika Kampı için saldırabiliriz tehdidi,
Rusya Suriye'de yazılı olmayan bir hava koridoru oluşturmakta...
İşte bu ahval ve şerait içinde dahi Türkiye'nin ana muhalefet partisi neredeyse 1 ayını tüm bu gündemleri elinin tersiyle iterek Atatürk posterini indiren vekili, o vekili şikâyet eden vekili soruşturma kavgasıyla geçirdi.