Çocuklara yönelik kodlama eğitimi veren ilk kişilerden birisiniz, öncelikle ne zamandır bu işi yapıyorsunuz ve nasıl başladınız onu anlatır mısınız?
İstanbul Şehir Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünde okurken ilk stajımı Imperial College London'da yaptım. O sırada benimle yaşıt ama benden çok çok iyi mühendis adayı gençlerle tanıştım. Onlarla konuştuğumda, ilgileri olduğu için çok küçük yaşta aileleri tarafından teknolojiye yönlendirildiklerini ve büyürken yazılımla haşır neşir olduklarını öğrendim. Orada gençlerin kodlamayla erken yaşta buluşmasının önemini anladım. Bunun yanında o yıllarda Mark Zuckerberg, Bill Gates ve Jack Dorsey'in reklamını yaptığı code.org faaliyete geçti. Bilgisayar programlamanın herkes tarafından anlaşılabilir ve erişilebilir olması amaçlanıyordu. Gençlerin teknoloji üretimine katılması, bir video oyunu indirmektense onu yapmaları teşvik ediliyordu. Bilgisayarların geleceği şekillendireceğini hepimiz biliyorduk. Ancak bu teknolojileri üretmek için üniversite gerçekten çok geçti. Çünkü yazılım/mühendislik öğrenmek uzun yıllar gerektiren bir süreçti. Gençlerin daha öncesinde programlama ile tanışması gerekiyordu. Ancak şöyle de bir durum vardı. Javascript programını codeacademy'den öğrenebilirdiniz fakat İngilizce bilmeniz gerekiyordu. Kod yazma sürecinde mutlaka hatalar ve problemlerle karşılaşacaktınız, sorularınızı yöneltecek birine ihtiyaç duymanız kaçınılmazdı. Tüm bunlar bana çocukların ve gençlerin kodlamayla erken yaşta tanışması için bir yol açma fikri doğurdu. İlk olarak 4. sınıftayken Üsküdar Çocuk Eğitim Merkezi'nde gönüllü eğitmenlik yapmaya başladım. Daha önce çocuklarla çalışmadığım için onlarla anlaşabildiğimi görünce bu işi yapabileceğime inandım. Daha önce staj yaptığım, üniversitemin kuluçka merkezinde Kodlama Atölyesi adıyla çalışmaya başladım. İlk işim çocuklara ücretsiz Scratch ve code.org eğitimi vermek oldu. İlk grubumuzu 2015 yılında aldık ve yaklaşık 10 hafta eğitim verdik. Scratch'te oyun yapmanın her çocuğun ilgi alanı olmayacağını öğrenmiş olduk. Sonrasında ücretli ve burslu öğrenciler almaya başladık. Aileler çocuklarının teknolojiye olan ilgisini fark edip bize ulaşıyorlardı. Scratch eğitimlerimiz bu şekilde başlamış oldu. 2015'ten beri çevrim içi, yüz yüze veya özel ders şeklinde atölyelerimiz devam ediyor. Akıcı okuma, yazma bilen çocuklara Scratch ile oyunlar üzerinden algoritma öğretmeye başlıyoruz. Çocukların yaş, beceri ve ilgisine göre çeşitli programlama dillerini öğretiyoruz. İleri seviyedekiler C# ile Unity'de kendi ticari oyunlarını geliştirerek Google Play Store'da yayınlıyorlar. 7 yıldır atölyelerimize devam eden öğrencilerimiz var, kendi başlarına gayet iyi kod yazabilmelerine rağmen karşılaştıkları hatalarda hızlı bir çözüme ihtiyaç duyabiliyorlar. Çocuklara bilgiyi öğretmek kadar, bu yolda onlara eşlik etmek beni mutlu ediyor.
Günümüzde çocukların ekranla ilişkisi çok fazla. Daha çok tüketici konumunda bir ilişkileri olduğunu söyleyebiliriz. Kodlama bu anlamda çocuklar için ne ifade ediyor, ekranla ilişkilerinde bir fark oluşuyor mu?
Çocuklar küçük yaşta çok fazla uyarana maruz kaldıklarında bir konuya sabır sürelerinin azaldığını ve hızlı akmayan içeriklere tahammül edemediklerini görüyoruz. Çocuklar akıllı telefonlar, bilgisayarlar, televizyon ile ekrana oldukça aşinalar. Bu aynı zamanda aşırı uyaranı da beraberinde getiriyor. Çocukların bu ekran aşinalığı kodlama ile olumlu bir yöne evrilebilir. Çocuklar oyun yaparken oyunlarını belli bir mantık kuralına, sisteme göre hayal edip uygulamaya geçirmek zorundalar.Programlama yaparken beynin mantık-matematik, dil ve görsellikle ilgili kısımları yoğun çalışıyor. Bir problemle uğraştıklarından, matematik problemi çözüyor gibi, ciddi bir bilişsel efor harcıyorlar. Bu da ekran tüketmek kadar kolay olmuyor tabii ki… Oyun oynamayı veya televizyon izlemeyi, üretmeye tercih ediyorlar. Burada ebeveynlerin yönlendirmesi de önemli. Ekran kısıtlamalarının ona göre yapılması gerekiyor. Ancak programlamayla ilgilenen, bilgisayarda üretmeyi seven çocuk, başladığı işi bitirmek için büyük bir azim gösteriyor ve bu sayede diğer uyaranlara karşı ilgileri azalabiliyor. Çocukların kodlamayı öğrenmeleri kadar önem verdiğimiz bir konu da farklı fikirler, özgün ürünler ortaya çıkarabilmelerini sağlamak. Çocukların komik, maceralı, duygusal ve eğitsel oyunlar, hikâye ve animasyonlar geliştirip ürünlerini sergilemeleri çok hoşlarına gidiyor. Kendine güvenleri artıyor. Ayrıca çocukların bir araya geldiği Scratch platformunda tüm dünyadan çocuklarla sosyalleşebiliyor, birbirlerinin oyunlarını oynayabiliyorlar. Bu sayede eğleniyorlar, uluslararası arkadaş ediniyorlar ve üretme motivasyonları artıyor. Böylelikle ekranla olumlu bir ilişki kurabiliyorlar.
Peki, çocukların kodlamaya yatkın olduğunu nasıl anlayabiliriz? Her çocuk için kodlama eğitimi gerekli midir?
Hem evet hem hayır. Kodlamayı kavrama yaşı, algılama kapasitesi her çocuk için değişiyor. Bilim insanları buna bir formül bulana kadar "deneme yanılma usulü" ile öğrencinin konuya ilgi duyup duymadığını anlamamız gerek. O yüzden bir süre kodlama eğitimi aldırıp konunun mantığını aşağı yukarı anladıktan sonra, çocuğun inisiyatifine bırakma taraftarıyız. Bazı çocuklar kodlama konusunda oldukça hevesliyken, diğerleri bu konuyu öğrenmek zorunda hissetmemeli, kimse sevmediği işi yapmamalı. Herhangi bir sanat, zanaat dalında olduğu gibi kodlamada da çocukların ilgisinin olması çok önemli.
Mimar Sinan Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü'nde çoklu zekâ alanları teorisine göre ortaokul çocuklarının kodlamaya eğilimlerini ölçtüğüm bir yüksek lisans tezi ortaya koydum. Araştırmanın sonucunda çoklu zekâ alanları teorisine göre, matematiksel/mantıksal, içedönük, sözel/dilsel zekâ, görsel/uzamsal alanına sahip çocukların kodlamada kendilerini daha başarılı gördükleri ortaya çıktı. Araştırmalar devam ederse, çocukların neye göre kodlamaya ilgi duyup duymayacağını keşfedebilir, mesleki anlamda yönlendirebiliriz. Bugünün çocuklarının dijital içerikleri tüketmeyi sevdiğini biliyoruz. Onlar hâli hazırda bu kadar merak duyarken onlara bu teknolojinin nasıl üretildiğine dair bir ipucu vermezsek eksik kalır. Resme ilgi duyan bir çocuğu müzeye götürüp resimlere bakmasına izin vermek ancak eline kalem kâğıt vermemek gibi bir durum bu. Bize düşen görev, ilgili çocuklarımıza vitrin izletmek yerine onları işin arka planına, onların da anlayabileceği yazılım dünyasına adım atmaları için teşvik etmek, vakitlerini tüketerek değil üreterek geçirmeleri için onları bilgisayar bilimlerine yönlendirmektir. Bu ise çocukların seviyelerine göre öğrenebileceği kodlama
eğitiminden geçiyor.