"Dikkatli olun; çünkü korkusuzum, bu yüzden de güçlüyüm." Bu anlam yüklü pasaj, Mary Shelley'nin iki yüzyıl önce kaleme aldığı çığır açıcı bilim kurgu romanı Frankenstein'dan bir alıntıdır. Bu alıntı teknolojinin hızla geliştiği ve teknolojilerin olumsuz yansımalarının benzeri görülmemiş bir kaosla sonuçlanabileceği çağımıza hitap ediyor.
Romanın olay örgüsü, aykırı bilimsel ve teknolojik deneyler yapan bir bilim insanı olan Victor Frankenstein'ın hassas ama trajik şekilde yanlış anlaşılmış bir yaratığa can vermesi etrafında şekilleniyor. Yaratıcısı ve toplumu tarafından kabul edilmemesi sonrası canavar Victor, sevdiklerini öldürmeye varan çeşitli kanlı eylemlere imza atıyor. Söz konusu alıntı, canavarın yaratıcısı üzerinde sahip olduğu gücü fark ettiği ve acı çektirebilme kabiliyetini anladığı önemli bir anı yansıtıyor.
Frankenstein romanı sayısız temayı bünyesinde barındırıyor. Bu temalardan çağımızla en ilişkili olanı kontrolsüz bilimsel ve teknolojik araştırmaların sonuçlarıdır. Romanda işlenen gerçek sorun yaratığın kendisi değil, yeterli öngörüye sahip olmayan bilimsel ve teknolojik deneylerin yapımı ve sonuçlarıdır. Yapay zekânın (YZ) uygulama alanlarının hızla yaygınlaştığı çağımızda zihinlerimizde istemsizce bir soru dönüp duruyor: Yapay zekâ uygulamaları bize ve yaşadığımız sisteme zarar verebilecek bir Frankenstein Canavarı'nın doğumu ile sonuçlanabilir mi?
YZ'nin etkilerinin ayrıntılarına girmeden önce canavarın yaratılmasıyla benzer şekilde YZ çalışmalarının neden olabileceği muazzam güç kazanımlarının ve faydaların yanı sıra öngörülemeyen olumsuzluklara da kapılar açabileceğinin göz ardı edilemeyeceğini belirtelim. Bugün temel bir soruyla karşı karşıyayız: Frankenstein'in kendi yaratısını kontrol etmekte karşılaştığı duruma benzer şekilde sonunda korku uyandırıcı ve kontrol etmesi güç bir şey mi yaratıyoruz?
Bu bağlamda insanlığın sorumluluğu dâhilinde bu teknolojiyi nasıl kullanacağımız ve ne kadar ileri gitmeyi planladığımız önemli belirleyici bir faktör. Dolayısıyla öncelikli odak noktamız teknolojinin yansımaları üzerinde değil -çünkü bunlar sadece eylemlerimiz ve kararlarımızın yansımalarıdır- yapay zekâ kullanımımızı yönlendiren bilinçli seçimlerimiz ve niyetlerimiz üzerinde olmalıdır.
YZ küresel dengeleri şekillendirir mi?
Frankenstein, teknolojinin potansiyellerinin ve kapsamlı sonuçlarının tek bir kişi tarafından keşfedilmesini ele alır. Uluslararası arenanın en önemli aktörü olan devletlerin kontrolüne girmiş olan ileri teknolojilerin sonuçlarını göz önünde bulundurduğumuzda benzeri bir deneysel teknolojik keşfin çok yönlü ve daha kapsamlı neticelere neden olacağı açıktır.
Bugün neredeyse tüm devletler YZ'yi benimsemeyi ve politikalarına entegre etmeyi hedefliyor. Hükümetler artık YZ'nin doğasında bulunan muazzam
potansiyele son derece duyarlı ve onu kullanarak elde edecekleri kazanımları optimize etmek için stratejiler geliştiriyor. Bu nedenle YZ'nin uluslararası arenanın standartlarını belirleme kabiliyetine sahip olduğu iddia edilebilir. Bu standartlara uymada eksiklik gösterme veya bu standartlarla uyum sağlama olasılığı, her devlet için olumsuz sonuçları beraberinde getirecektir. Bu bağlamda devletler YZ'yi çıkarlarına yönelik uluslarına uyarlamak için yarışıyor ve her biri "en güçlünün hayatta kalması" ilkesince şekillenmiş bir rekabet ortamına dahil oluyorlar. Bu ilke çerçevesinde YZ'yi etkili şekilde benimseyen devletler yalnızca sınırları dâhilinde değil, aynı zamanda uluslararası sistemde de hâkimiyetlerine güç katacaktır.
Devletler, her biri YZ'nin faydalarıyla yakından bağlantılı olan dört temel nedenden dolayı YZ rekabetine giriyor: Sosyal faydalar, ekonomik büyüme, teknolojik liderlik ve ulusal güvenlik. Öncelikle COVİD-19 pandemisi sırasında virüsün yayılmasını engellemede oynadığı kritik rol örneğinde olduğu gibi YZ sağlık ve kamu güvenliği alanlarında karmaşık ve zorlu durumların çözümüne yönelik sosyal faydalar sunuyor.
Teknoloji güçtür
İkincil olarak YZ'nin uygulamalara dâhil edilmesi sonrası 2030'a kadar 15,8 trilyon dolarlık bir küresel ekonomik büyüme öngörüldüğü için YZ'nin ekonomi üzerindeki yansımalarının küçümsenemez dönüşümlere neden olacağı söylenebiliyor. Günümüzün YZ gelişmelerine öncülük eden ABD ve Çin'in bahsi geçen dönüşümden en fazla fayda sağlayacak ilk iki devlet olduğunu konu dâhilinde belirtmeliyiz.
Üçüncül olarak teknoloji güçtür ve teknoloji alanında liderliği elde etmiş bir devlet uluslararası sistemde de bir lider haline dönüşür. Tarihsel olarak, ABD küresel üstünlüğünü teknoloji liderliği yoluyla koruduğunu söylemek mümkündür. Bu bağlamda uluslararası arenada söz sahibi olmayı hedefleyen devletlerin yapay zekâyı her alanda etkin bir şekilde benimsemesi gerekiyor.
Son olarak YZ savaş alanı kabiliyetlerinde, istihbarat toplama ve siber güvenlik önlemlerinin gelişiminde çarpan bir güç olduğu için ulusal güvenlikte çok önemli bir rol oynuyor. Örneğin, Ukrayna'nın Rusya'ya karşı edindiği başarı, bütçe ve birim sayı dezavantajlarına rağmen, durumsal farkındalığı, istihbaratı ve karar verme süreçlerini geliştiren ve aynı zamanda siber savunma kapasitelerine güç katan YZ teknolojisinin etkin şekilde kullanımı ile ilişkilendirilebilmekte.
Özetle YZ'nin etkin şekilde kullanımı küresel güç dengesini yeniden şekillendirebilme kabiliyetine sahip. YZ ekonomik, askeri ve jeopolitik etkileri olan
dönüştürücü bir gücü olduğu için YZ'ye yatırım yapmak sürekli gelişen uluslararası arenada başarı arayan devletler için kaçınılmaz bir zorunluluktur. Bu sebeple devam eden teknoloji devriminde aktif rol almak ve diğer rakipleri ile yarışabilmek için devletler, YZ'yi politikalarına entegre ediyor. Ayrıca ulusal YZ stratejilerini ve yol haritalarını oluştururken teknolojinin sunduğu avantajları koruma altına almayı amaçlıyor ve YZ Ar-Ge çalışmaları için önemli finansal kaynaklar ayırıyorlar.
Yapay zekânın iç politikada etkileri
Daha öncesinde ele alınan küresel güç dinamikleri üzerindeki geniş etkilere ek olarak YZ'nin sosyal medya, propaganda ve dezenformasyon kanallarıyla ulusların iç politikalarını önemli ölçüde etkileyebilir bir hale geldiğini söyleyebiliriz. Bu bağlamda YZ yanlış haber ve propaganda içeriklerinin oluşturulmasında ve yayılmasında etkin bir araç olarak kullanılabiliyor. Bu yönü ile YZ'nin seçimler gibi iç politikanın kritik süreçlerinde endişe verici bir etkiye sahip olduğu görünüyor. YZ'nin sosyal medya platformlarıyla entegrasyonu bu endişeleri kaçınılmaz hale getirdi çünkü YZ
algoritmaları kullanıcıların karşılaştığı içerikleri kontrol ederek kişilerin siyasi duygu ve tercihlerini yöneterek kamuoyunun kararlarını şekillendirebiliyor.
YZ'nin siyasi kampanyalarda oynayabileceği rolün belirgin bir örneği, 2016 Amerikan başkanlık seçimleri sırasında yaşanan Cambridge Analytica hadisesidir. Veri toplama, analiz ve seçmen manipülasyonu için YZ'den yararlanan Cambridge Analytica'nın seçimlerin sonucunu şekillendirmede önemli bir rol oynadığına inanılıyor. Ayrıca özellikle sosyal medya alanında botlar ve YZ algoritmaları tarafından üretilen verilerin hacminin yakında insanlar tarafından üretilen verilerin hacmini geçeceğine dair artan bir endişe bulunuyor.
Bu eğilim, edinilen bilgi ve verilerin gerçekliği ve güvenilirliği hakkında temel soruları gündeme getiriyor. Bu duruma her geçen gün ayırt edilmesi güçleşen DeepFake videolarının ortaya çıkması ve yaygınlaşması örneğini verebiliriz. Bu dinamik değişim yalnızca gerçeğe dayalı bilgiye ulaşımı zorlaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda siyaset ve ötesinde hakikat ve yanılgı arasındaki çizgileri daha da bulanıklaştırabiliyor.
Yapay zekâ canavar olacak mı?
Metnin başında ele aldığımız alıntı, canavara verilen gücü ve kontrolü vurguluyor. Bununla birlikte canavarın doğası gereği kötü niyetli olmadığını açıklığa kavuşturmak da gerekiyor. Problemin asıl nedeni Frankenstein'ın deneysel metodu ve yarattığı yeni varlığın kendisi ve toplum tarafından reddedilmesidir. Bu durum YZ'nin başka bir Frankenstein canavarı olup olmayacağının tamamen teknolojinin geliştirilme rotasına ve bizim kullanım
yaklaşımımıza bağlı olduğunu bir anlamda gösteriyor.
Biz insanlar bilinmeyeni genellikle bildiklerimizin merceğinden yorumlarız. YZ söz konusu olduğunda kendisinin geleceği ve etkileri büyük ölçüde bilinemez ve hayal edilemezdir. Buna karşın geçmiş deneyimlerimiz bize YZ ile ilgili kontrollü ve dikkatli olmamanın toplumlar, devletler ve uluslararası sistem için zararlı sonuçlara yol açabileceğini anlatıyor. Bu teknolojiye ihtiyatla yaklaşırsak ve gerekli düzenlemeleri bir an önce uygulamaya sokarsak, YZ insan yaşamının birçok yönünü derinlemesine bir şekilde geliştirecek ve iyileştirecektir.