"Yavaşlayan ekonomik aktivitenin önüne geçmek ve iş gücü verimliliğini artırmak üzere 15 Temmuz resmi tatil olmaktan çıkarıldı. Dileyen çalışanlar ücretsiz izin yapabilecekler."
-15 Temmuz 2016'da ne oldu ki baba?
-Nasıl yani kızım?
-Televizyonda söyledi ya 15 Temmuz resmi tatil olmaktan çıkarıldı diye.
-Kızım sen hiç duymadın mı 15 Temmuz'u?
Oğlan bize dönerek:
-Ne olacak, darbe girişiminin yaşandığı kanlı bir gün ve yönetimde olan cumhurbaşkanı hakkında otoriterleşme tartışmalarının yoğunlaştığı bir dönem.
-Ne dedin sen?
-Neden sesini yükselttin? Bu konuyla ilgili daha yeni bir ödev teslim ettim. Dönemle ilgili kitapların hemen hepsini inceledim. Gayet de güzel oldu. Belki tezimi de bu konuyla ilgili yazabilirim. Hoca olumlu baktı.
-Hangi kitaplarmış onlar, getir bakayım bir? Benim gözlerim kitaplığı ararken hemen çantasından tabletini çıkartıp masa üstündeki kitaplık dosyasını açtı. Bir an ne ara bu işler bu kadar ilerledi diye düşünürken 15 Temmuz 2016 ile ilgili kitaplar önümüzdeydi. Anlaşılan 15 Temmuz için ayrı bir kategori bile yoktu. 2010-2020 dönemi gelişmelerinin içinde bir dosyaydı.
-Dönemle ilgili neler okuduğumu göstereyim. Bu arada benim Türk modernleşmesi dersime giren hocamın hocası da o dönemde üniversiteden atılmış. Ama akademiyi ve mücadeleyi hiç bırakmamışlar, açık hava dersleri yapmışlar. Üretmeye devam edip hem o günün şartlarını anlatan hem de alanlarıyla ilgili bir sürü yayın çıkartmışlar.
Sinirlerime hâkim olmaya çalışarak kitapları göstermesini istedim.
-İstersen önce bağlamı iyi oturtalım. Sen de tarih okudun ne de olsa. Bu kitap Erik-Jan Zürcher'in meşhur yakın tarih kitabının devamı. Fazla detaylara girmiyor ama büyük resmi çok güzel özetliyor.
-Zürcher'i biliyoruz zaten sen devam et.
-Bu da çıkan bir başka kitap. Çoğunluğu o dönemde Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile üniversitelerden uzaklaştırılmış hocaların makalelerinden oluşuyor.
İsimlerin çoğunluğu Türkiye'yi yurt dışında zor durumda bırakmaya yönelik yapılan karalama kampanyalarının bir parçasını oluşturan imza listelerinden tanıdık. Bir kısmıyla şahsen tanışıklığımız da var. 'Gezi Şiddet Eylemleri' sonrası önce kibarca uyarma falan derken iş sosyal medyada bloklamaya arkadaşlıktan çıkarmaya kadar varmış. Bazıları iyi bir arkadaştı ama çok savruldu, yazık oldu denenlerden. Yüksek lisansta aynı sınıfta olduklarımız da var.
O sırada yeni bir kitabın dosyası daha açılıyor.
-Bak bu da o dönemle ilgili yapılan akademik bir sempozyumda sunulan tebliğlerin kitaplaştırılmış versiyonu.
Çok sayfalı bir kitap, kapak resminde Batı basınının kullandığı cinsten bir Erdoğan fotoğrafı var. Hoş zamanında biz de Kriter'e kapak fotoğrafı için araştırmıştık. Maalesef Ara Güler'in çektiği fotoğraflar dışında zaten elde doğru dürüst Erdoğan fotoğrafı da yoktu. Hızla içindekiler kısmına geçiyorum. Hemen bir başlık dikkatimi çekiyor: "Mücahitlikten Müteahhitliğe, Müteahhitlikten Yeniden Mücahitliğe: AKP'nin Suriye İşgali". FETÖ ile ilgili başlık arıyorum ama nafile. İçindekiler parmaklarımın ucunda kayıyor. Büyük sosyal bilimciler 15 Temmuz sonrası feminizmi analiz etmişler, LGBT'nin yerinden bahsetmişler ve çevre hareketlerinin yerini vurgulamışlar ama FETÖ yok. Arada 16 Nisan 2017 referandumunun kabulü ve gerici ittifak başlığını görüyorum bozulan keyfim bir nebze yerine geliyor.
-Bu kitabı seversin diğer darbelerle birlikte ele alıyor 15 Temmuz'u.
-İlk olarak onu dergilerinde basmışlardı. Okudum bir şeye benzemiyor. FETÖ'den bahsetmiyor bile. Geç onu. Sen 15 Temmuz'u bir darbe olarak gören yayınevlerinin kitaplarını okumadın mı? Bu nasıl ödev böyle?
-Olur mu baba, tabii ki okudum. Hatta hocam özellikle bakabildiğim kadar çok kitaba bakmamı istedi. Onları da okudum.
-Eee?
-Zaten büyük kısmının cildi dağılmış. Tam bulabildiğim kitapların da mizanpajı kötü, kendisini okutmuyor. Kapaklarından bahsetmiyorum bile.
-Zarfa değil mazrufa bak sen.
- Bu kitapların hemen hepsi çok aceleye getirilmiş bir defa. Bazılarının son okuması bile yapılmamış. Bir editör evladı olarak bunu söylemezsem olmaz. Ödevde baktığımkitaplarla ilgili yaptığım gruplandırmayı sana da anlatayım.
-Anlat bakalım.
-İlk grupta yer alan kitaplar 15 Temmuz'dan çok önce yazılmış yazıların derlemelerinden oluşuyor. Hatta bazı yerler o kadar tuhaf ki kimi yerde cemaat kimi yerde hareket kimi yerde FETÖ diye bahsediyor darbenin faalinden.
-Olur öyle şeyler, sen geç onları.
-Diğer bir grup gazetecilik çalışmasının biraz daha uzatılmış hali. Bazı tanıkların anlattıkları deşifre edilip basılmış. Ama keşke arada daha detay bilgiler istenip bazı noktaların netleşmesi adına sorular sorulabilseymiş. Mülakat yapılan isimlerin bir kısmının adı dahi tam verilmemiş.
-Hiç yoktan iyidir. Belki sizler söylenen şeyleri daha iyi araştırıp, analiz edip yeni ürünler ortaya koyacaksınız.
-Bu grubun hemen arkasından daha edebi süzgeçten geçmiş çalışmalar geliyor. Aslında bunlar da yukarıdaki gibi 15 Temmuz gecesi yaşananlara odaklanıyor ama bir kısmı hikâyeleştirilmiş ve dil açısından da zenginleştirilmiş. Kuru kuru gazetecilik çalışması okumak istemeyenler için çok uygun. Belki bunlar çocuk edebiyatına uygun şekilde de değerlendirilebilirmiş.
-Makul bir öneri, bunu bir düşünelim.
-Bir de kamu kurumlarının kitapları mevcut. Hemen hepsinin içerikten ziyade şekle önem verdikleri anlaşılıyor. Ödevle ilgili okumalar yaparken fark ettim, zannediyorum kurumları bu tarz işler yapmalarının arkasında kültür-sanat bütçelerini bitirmek için bu kitapları basıyorlarmış. Bazı kitaplar daha depodan çıkmadan satılmış gösteriliyormuş.
Genel olarak anladığım kadarıyla yayınevlerinin 15 Temmuz kitaplarına para ve prestij kazanma odaklı baktıkları anlaşılıyor. Tabii bir de daha önceden FETÖ ile içli dışlı olan yayınevlerinin herhangi bir özeleştiri vermeden kendilerini kurtarma çabası var.
-İyi bari 15 Temmuz'un failinin FETÖ olduğunu biliyorsun.
-Tabii ki. Tanıl Bora'nın o dönem çıkan kapsamlı bir araştırmanın sonucu olan Cereyanlar: Türkiye'de Siyasi İdeolojiler isimli kitabında bak ne diyor: "Gülen Hareketi'nin darbe girişiminin faili veya en azından faillerinden biri olduğu aşikârdır."
-Bu kitapta geçmese inanmayacaksın yani?
-O dönem çıkan kitaplara bakacak olursak karşımıza tuhaf bir tablo çıkıyor. Özellikle 2010'ların başından itibaren FETÖ'nün nasıl bir barış hareketi olduğunu gösteren diyalog, hoşgörü gibi kavramların mottosunu oluşturduğunu söyleyen onlarca yayın var. Hatta 2010'lu yılların ikinci yarısında özellikle İngilizce yayınların sayısı inanılmaz artmış. Ama tabii tek taraflı bakmamak lazım.
-FETÖ hakkında neler okudun bakalım?
-Biraz önce bahsettiğim kitaplara şöyle bir göz gezdirdim ama bir metot içermediği için çok okumadım açıkçası.
-Anti-FETÖ kitapları soruyorum.
-FETÖ karşıtı doğru dürüst kitap göremedim. Çoğunluğu FETÖ ile birlikte bütün dini grupları aynı torbaya koyup onları marjinal ilan etme derdinde. Herhalde Kemalizm'in etkisinden kurtulamamışlar. Bu arada Gezi'de FETÖ ne yaptı?
-Gezi Şiddet Eylemleri demek lazım bir kere. FETÖ bu eylemleri dışarıdan desteklemiyormuş gibi göründü ama daha sonra örgütün mensupları açıktan desteklemediklerine pişman oldular.
- Anlaşılan FETÖ mensupları dışında pek kitap çıkaran yayınevi yokmuş o dönem.
-Olur mu, bir sürü yayınevi vardı.
-Nerede peki kitapları, dijital kütüphanede farklı tanımlamalarla bir sürü arama yaptım. Doğru dürüst sonuç çıkmadı.
-Bir kere şunun altını çizelim. FETÖ yayıncılık alanında uzun süre çok güçlü kaldı. Sadece yayınevleri ile değil satış kanallarıyla da piyasaya hâkim oldular. Kendilerine kurban bağışı yapmayan yayıncıların kitaplarını satış mağazalarına sokmadılar. Hatta FETÖ mensubu olmayan bazı yayıncılar kitapları basılmadan onlara gönderir, kitaplarında bu mağazalarında satılmasına mani olacak sakınca var mı diye onay alırlardı. Dahası FETÖ hakkında araştırma yapan, örgütün derinliğini gösteren kitapların yazarları hapse bile atıldı o dönemlerde.
-İyi de bunlar hep 15 Temmuz'a kadar olan şeyler değil mi, bu adamlar en kötü ihtimalle 7 Şubat 2012'de deşifre olup devleti yönetme niyetlerini belli etmediler mi? Neden 15 Temmuz 2016'ya kadar dört seneden fazla beklendi?
-Orasını karıştırma şimdi.
-Peki, ne okumamı tavsiye ediyorsun şimdi konuyla ilgili?
-Şimdi konunun çok çeşitli veçheleri var tabii. FETÖ'nün emniyette ve TSK'daki yapılanması çok önemli. Bunun yıllarca nasıl sürdüğü, 28 Şubat post-modern darbesinde nasıl gizlenerek pozisyonlarını koruduğunun dikkatlice incelenmesi gerekiyor. Medyadaki yapılanmaları da ilgi çekici. Medyanın her alanında nasıl kuruluşlar meydana geldiği ve bunların nasıl finanse edildiği araştırılmalı. Hatta daha da ilginci FETÖ ile alakası olmayan medya gruplarında FETÖ mensuplarının nasıl kadrolaştığının izi sürülmeli. Bir diğer mevzu da farklı dini cemaat ve tarikatlara FETÖ'nün nasıl sızdığıdır. Buraya da dikkatlice bakıldığında doğrudan bu yapıların yönlendirilmesini amaçlayan bir çaba ortaya çıkar. Bu FETÖ dediğimiz yapı futbol kulüplerinde bile organize olmuşlar.
-İyi de hangi kaynakta yazıyor bunlar?
-Bir başka mesele de FETÖ'nün Türkiye dışındaki organizasyonudur. Türklerin yoğun yaşadığı Avrupa ülkelerinde, ABD ve Kanada'da hatta Avusturalya'daki yapılanmalar derinlemesine analiz edilmelidir. Belki sen de görmüşsündür, bu dönemde Türkiye karşıtı yayınlarda müthiş bir artış yaşanıyor. Burada doğrudan bir bağlantı olduğunu düşüyorum.
-Evet, mantıklı geliyor ama…
-Öte yandan Afrika ve Orta Asya'daki FETÖ yapılanmaları acaba hangi açık ve gizli darbe girişimlerine neden oldu? Bunların ne kadarının arkasında FETÖ olduğu biliniyor? Ve bu girişimlerden ne kadarı CIA ile ilişkili ve ABD'nin bilgisi dâhilinde yapıldı?
-Tamam anladık da nasıl referans vereceğiz bu dediklerine, bu söylediğin her bir konu hakkında onlarca kitap çıkabilir.
-…
Ter içerisinde uyandım. Oğlanı sallarken elimde Tanıl Bora'nın Cereyanlar kitabı uyuya kalmışım. Koca kitabı sıkı sıkıya tutmaktan bileklerim ağrımış. Bir kitaba baktım, bir de yüzünde gülümseme beliren oğluma. Dikkatlice kitaba bakıyordu. Hemen kitabın ismini görmesin diye kapağını ters çevirdim. Sonra ter içerisinde uyandığım kâbus aklıma geldi. Ya kâbusum gerçek olursa diye tekrar düşündüm...
Ne zamana kadar kitabı ters çevirebilirdim ki?