İncillerde verilen bilgilere göre Yahudiliğin bir devamı olarak kendini tanıtan Hıristiyanlık, inanç ve kültürünün merkezine Hz. İsa'yı koyar. Buna göre, ahir zamanda geleceği beklenen Mesih, Hıristiyanlara göre Hz. İsa'nın şahsında gerçekleşir. Öyle ki, Hıristiyanlıkta İsa Mesih'in şahsı ve getirdiği asli günahtan kurtuluş müjdesi ile hem Kudüs'ün içinde yer aldığı vaat edilmiş topraklar hem de seçilmiş millet inancı geri plana itilmiştir. Hıristiyanlıktaki her inanç ve esas gibi, Kudüs'ün Hıristiyanlarca kutsallığı da İsa Mesih'in orada yaşamış olması ile ilişkilendirilmiş olup vaat edilmiş toprağın merkezi olarak yeryüzündeki Kudüs'ün yerini, Hıristiyanlıkta 'semavi Kudüs' inancı alıyor. Ancak, yukarıda da işaret edildiği üzere, 'Tanrı Baba'nın oğlu' olarak yeryüzüne inmiş ve ete kemiğe bürünmüş olan İsa Mesih'in hayatını geçirdiği yani doğduğu, yaşadığı, tebliğ faaliyetlerini sürdürdüğü, çarmıha gerildiği, gömüldüğü ve tekrar dirildiği yerler olarak kabul edilen Kudüs'teki bazı mekânlar, Hıristiyanların kutsal ziyaret merkezleri olarak kabul edilir. Hz. İsa, tebliğ faaliyetlerini özellikle Celile bölgesinde yani Filistin'in kuzeyinde gerçekleştirdiği dikkate alındığında, Hz. İsa'nın Kudüs'le irtibatlı olan faaliyetleri özellikle hayatının son kısmını teşkil eder.
Kudüs, sadece Hz. İsa değil, onun hayatında önemli yeri olan şahısların ve azizlerin kabirlerinin orada olması nedeniyle de Hıristiyanlar tarafından önem verilen ve ziyaret edilecek yerlere sahip. Mesela, Hıristiyanlıkta 'Tanrı'yı doğuran' ve bakire olarak Mesih'i dünyaya getiren Hz. Meryem'in kabri, Kudüs'tedir. Ayrıca Kudüs, Hz. Meryem'in doğduğu ve takdis edildiği yer olduğundan burası Hıristiyanlar tarafından en çok ziyaret edilen mekânlardan biridir. Hıristiyan kaynaklarındaki rivayetlere göre, Hz. Meryem daha çocuk yaşta iken Kudüs'te Süleyman Mabedi'ne götürülüp bakirelik yemini yapmış, söz konusu mabette inzivaya çekilmiş, kendini Tanrı'ya adamış ve gece gündüz ibadetle meşgul olmuş. Bu inziva döneminde her gün bir melek Hz. Meryem'i ziyaret eder ve çeşitli yiyecekler getirirmiş. Hz. Meryem'in böyle bir hayatı tercih etmesi, Hıristiyanlıkta rahibelik müessesesinin kendisini dayandıracağı önemli bir nokta oldu. Yine Hıristiyan kaynaklara göre nişanlısı Yusuf'la birlikte Nâsıra'da yaşayan Hz. Meryem, Hz. İsa'nın doğumundan 40 gün sonra çocuğuyla birlikte Kudüs'e gider ve orada kurban takdim eder. Hz. Meryem, Fısıh Bayramı münasebetiyle 12 olan mükellefiyet yaşına giren Hz. İsa'yı Kudüs'e götürür ve birlikte Süleyman Mabedi'ni ziyaret ederler. Burada Hz. İsa, Yahudi din adamları ile tartışır ve verdiği cevaplarla onları hayrete düşürür. Bu durum, Hıristiyan inancına göre, Hz. İsa'nın beklenen Mesih olduğunun işaretlerindendir. Hıristiyanlara göre, Kudüs Mabedi'nde gerçekleşen bu olayın diğer bir anlamı ise, Yahudiliğin artık geçerliliğini yitirmesidir. Bundan sonra artık 'Mesihî' diye adlandırılacak olan yeni bir dönem başlar çünkü Yahudilerin Kudüs'e geleceğini bekledikleri Mesih gelmiştir.
Hıristiyanlığın önemli isimleri Kudüs mezarlığında
Hıristiyanlara göre, çarmıhta can çekişen İsa Mesih, annesi Meryem'i havari Yuhanna'ya emanet etmiştir. Geleneğin dördüncü İncil'in yazarı olarak kabul ettiği Yuhanna, Kudüs'te ikamet eden bir havaridir. Hıristiyan kaynakları, Hz. Meryem'in 90 yaşları civarında Kudüs'te vefat ettiğini nakletmektedir. Buna göre, özellikle Hz. Meryem'in vefatı ve ona dair olayların anlatıldığı 'Hz. Meryem'in Bu Dünyadan Geçişi' anlamına gelen Transitus Mariae adlı eserde, çarmıh hadisesinin gerçekleştiği Golgota'da Hz. Meryem, üzüntü içerisinde duasını eder ve Kudüs'te ruhunu teslim eder. Daha sonra cenaze töreninin ardından bedeni, havariler tarafından günümüzde Harem-i Şerif ile Zeytin Dağı arasında yer alan ve Kidron Vadisi olarak da bilinen Josaphat (Yehoşafat) Vadisi'ndeki kabre konur. Bugün, Hz. Meryem'in kabrinin 60 basamakla inilen Assomption Kilisesi'nde olduğuna inanılıyor. Kaynakların aktardığına göre, gerçekte bu yer 5'inci yüzyılda İmparatoriçe Pulcherie'nin girişimiyle gün yüzüne çıkarılmış. Kaynaklar, bu yerin 5'inci yüzyıldan itibaren Hıristiyan hacılar tarafından ziyaret edildiğini aktarıyor. Hıristiyanlar, Hz. Meryem'in bedeninin göğe yükseldiğine inandıkları için bugün söz konusu kabrin olduğu yer boş. Halen burada eski bir ritüel olarak, kötü ruhları uzaklaştırdığına inanıldığı için günün belli saatlerinde tütsüler yakılmaya devam ediliyor. İlginç olan, her ne kadar Hz. Meryem'in Kudüs'te vefat ettiği kaynaklarda belirtiliyor olsa da onun ahir ömrünü havari Yuhanna ile birlikte Efes'te geçirdiğine dair bilgiler, Hz. Meryem'in Kudüs'te değil de Efes'te mi vefat ettiği şeklinde şüphelerin ortaya atılmasına neden olacaktır. Nitekim bugün Kudüs'te Hz. Meryem'in vefat ettiği veya kabrinin olduğu yer olarak bilinen iki farklı bina mevcut. Katoliklere ait olan Yükseliş Kilisesi (Assomption), Hz. Meryem'in 'gerçekte ölmediği ve ruh ve bedeniyle birlikte Tanrı katına yükseltildiği' yer olarak kabul edilmekte. Hz. Meryem'in vefatı ile ilgili diğer bina ise, Ortodoksların kabul ettiği görüşü ifade ettiği için herkes gibi 'Ölüm Uykusuna Daldığı' ve Tanrı'ya kavuştuğu yerdir. Burası, bu olayın yaşandığı yer adına yapılan bir manastırın içinde yer alır. Bununla beraber, genel kanaat Hz. Meryem'in kabrinin Kudüs'te olduğu yönünde.
Kudüs'ün mezarlığı olarak da bilinen Kidron Vadisi'nde Hz. Meryem'in kabrinin yanında, Hıristiyanlık tarihinin önemli şahsiyetleri kabul edilen İsa Mesih'in kardeşi Yakup'un, Hz. Meryem'in annesi Hanne (Anne/Anna) ile babası İmran'ın (Yoakim/Joachim), Hz. Yahya'nın babası Hz. Zekeriya'nın ve Hz. Meryem'in nişanlısı kabul edilen Aziz Yusuf'un da kabirleri yer alıyor.
Kendisini doğrulayan kehanet
Hıristiyanlar için Kudüs'ü önemli kılan unsurların başında, Hz. İsa'nın doğrudan misyonuyla alakalı olan ölümü, mezarından dirilişi ve göğe yükselişi ile ilgili yerler geliyor. İsa Mesih, kendisinin Yahudi inancına göre beklenen Mesih olduğunu göstermek için, Yahudi Kutsal Kitabı olan Eski Ahid'de belirtilen; "İşte kralın bir eşek sıpasına binmiş geliyor" (Zakarya, 9/9) şeklindeki kehanete uygun olarak Kudüs'e bir sıpanın üzerinde girer. Bu durum Hristiyanlara göre Hz. İsa'nın beklenen Mesih olduğunun bir delilidir. Yeni Ahid'e göre, Hz. İsa'nın Kudüs'e yakın bir yerde dört gün önce ölmüş olan Lazarus adlı şahsı diriltmesi, Kudüs'teki Yahudi din adamlarından Baş Kâhin Kayafa'yı tedirgin eder ve derhal Sanhedrin'de mahkemenin toplanmasını sağlar ve İsa'nın kendileri için bir tehlike arz ettiği ve en kısa zamanda öldürülmesi konusunda karara varırlar.
Hz. İsa, Romalı askerler tarafından yakalanmadan bir gün önce, Zeytin Dağı'nın eteklerinde havarileri ile birlikte Fısıh Bayramı'nda hazırlanan Seder yemeğini yemek üzere bir araya gelir. Hıristiyanlar için bu olay, daha sonra her pazar günü yâd edilecek olan Evharistiya, yani Şükran Ayini'nin de kökenini teşkil edecek Son Akşam Yemeği'dir. Hz. İsa, yemek esnasında ertesi gün havarilerden birisinin kendisini ele vereceği kehanetinde bulunur. Yine aynı yemekte, 'Ekmek-Şarap Ayini'nin veya 'Şükran Ayini'nin ilk uygulaması da gerçekleştirilecektir. İncillerde aktarıldığına göre Hz. İsa, yemek esnasında havarilere ekmek ve şarap dağıtır ve 'Bunu yiyin, bu benim etimdir; bunu için, bu benim kanımdır' der. Yemekten sonra, Hz. İsa dua ve ibadet etmek üzere Getsemani Bahçesi'ne gider. Ölümünün yaklaştığını hisseden Hz. İsa, hüzünlenir, secdeye kapanır ve dua eder. Yeni Ahid'de anlatılan bu hadiseden de anlaşılacağı üzere, Hz. İsa ibadet esnasında secde ediyordu. Kudüs şehrinin duvarlarının dışında bulunan ve zeytin ağaçlarının bol olduğu Getsemani Bahçesi'nin bulunduğu yerde bugün de yer alan zeytinliklerin Hz. İsa döneminden kaldığına inanılıyor. Günümüzde, buradaki zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinyağı, bazı önemli kiliselerde takdis yağı olarak kullanılır. Çekirdeklerinden ise tespihler yapılmaktadır. Burası aynı zamanda uzun yıllar Kudüslü fakirlerin, hastaların ve cüzamlıların sığındığı yer olmuştur.
Günümüzde Getsemani Bahçesi'nde, Hz. İsa'nın yakalanmadan önce son gecede hissettiği ıstırabın hatırası olarak Katoliklerin 1924'te inşa ettikleri ve yapımına birçok ülkenin katkıda bulunduğu Milletler Kilisesi yer alır. Rivayete göre, kilisedeki sunağın önünde yer alan kaya, Hz. İsa'nın dua ve ibadet etmek için secdeye kapandığı yerdir. Aynı bahçenin bir başka yerinde, Luka İncili'nde yer alan Hz. İsa'nın yakalanmadan önce şehri ve Süleyman Mabedi'ni seyrederek ağlamasının anısına yapımı 1955'te tamamlanmış olan Gözyaşı Kilisesi yer alır. Kudüs'te, günümüzde Son Akşam Yemeği'nin yendiği kabul edilen oda, Hz. Davut'un kabrinin bulunduğu yerin üst katında yer alıyor. Bu yerin, Hz. Davut'un kabri ve Hz. İsa'nın Son Akşam Yemeği'nin gerçekleştiği yer olarak tayini ise, efsaneyle karışık anlatılan bir rivayetin ortaya atıldığı 12'nci yüzyılda, Haçlılar döneminde olmuştur. Bu da ileride Yahudiler ve Hıristiyanlar arasında uzun yıllar sürecek olan hak iddialarının ve anlaşmazlıkların ortaya çıkmasına neden oldu. Bu konuya müdahale eden Kanuni Sultan Süleyman, duruma el koymuş ve burayı camiye çevirmiş ancak günümüzde söz konusu mekân, her ne kadar cami mimarisine ve içerisinde ayetlerin yer aldığı hatlara sahip olsa da bu özelliğini kaybetmiş ve hem Yahudiler hem Hıristiyanlar hem de Müslümanlar tarafından ziyaret edilen bir mekân haline getirilmiştir.
Hz. İsa'nın ıstırabını hissetmek için yürünen yol
Hz. İsa, Yahudilerin mahkemesi Sanhedrin'de yapılan sorgulamada Mesih olduğunu itiraf ettiği için ölüme mahkûm edildi. Hıristiyan geleneği ise Pontus Pilatus'un ölüm fermanını verdiği valilik binasından İsa Mesih'in sırtında taşıdığı çarmıh ile haça gerileceği yere kadar olan güzergâhı, Via
Dolorosa yani Elemli Yol yahut Çile Yolu olarak isimlendirdi. Hıristiyan hacılar Elemli Yolu yürürler, bu da aslen 4'üncü yüzyıldan kalmadır.
14 duraktan oluşan bugünkü yolun tespiti, 14'üncü yüzyılda Fransisken rahipleri tarafından tespit edilen sekiz merhaleli güzergâh ile başlar ve 19'uncu yüzyılda ise bazı yeni durakların eklenmesiyle son şeklini alır. 500 metrelik bir mesafeden oluşan Elemli Yol'un başlangıcı bugün Kudüs'ün sur kapılarından Aslanlar Kapısı'nın önündeki Müslümanlara ait elÖmeriyye İlkokulu'nun önüdür. Elemli Yol'un 14'üncü ve son durağı ise, 4'üncü yüzyılda inşa edilen Kıyamet Kilisesi'nin (Diriliş Kilisesi) içindedir. Hıristiyan hacılar için bu Elemli Yolu kat etmek, her bir durakta bir müddet durup İncil'den ilgili pasajları okumak ve İsa Mesih'in çektiği ıstırabı hissetmeye çalışmak çok önemli bir hac ibadeti ritüelidir. Bazı Hıristiyan hacılar ise, Hz. İsa'nın çekmiş olduğu bu elemi hissederek söz konusu 14 merhaleli bu yolu sırtında haç taşıyarak gerçekleştirirler. 14 merhaleli Elemli Yol güzergâhının son beş durağı ise, Hıristiyan âleminin en kutsal mekânı kabul edilen Kıyamet
Kilisesi'nin içinde yer alır.
Kudüs, Hıristiyan Konsiller tarihinde ilk Konsil olarak kabul edilen Havariler Konsili'nin gerçekleştirildiği yerdir aynı zamanda. Kudüs Konsili'nde, Hıristiyanlığın temel inançları ve Yahudi olmayanların dinî yükümlülüklerinin neler olacağı tartışılmış ve karara bağlanmıştır. Hıristiyanlık açısından Hz.İsa'nın hayatının önemli bir kısmını yaşadığı yer olarak Kudüs, Hıristiyanlar için vazgeçilmez en kutsal topraklar olarak kabul ediliyor. Nitekim Ortaçağ'da Haçlı Seferleri'nin (1095-1272) en önemli sebebi, Kudüs'teki 'kutsal emanetlerin' (reliques) yıkıldığı, Hıristiyan hacıların Kudüs'ü ve kutsal yerleri ziyaretlerinin engellendiği yönündeki iddiaları olacaktır.