-Kokuların hayatımız üzerindeki kalıcı etkisi-
Cazibesine farkında olmadan kapıldığımız, üzerinden milyonlarca doların kazanıldığı ve büyük yatırımların yapıldığı, güzel kokmak adına bolca vakit ve para ayrılan 'koku' lar acaba neden önemli? Gözün nasıl çalıştığını biliyoruz, kulağı da… Oysa koku alma organımız burnun işleyişi, daha doğrusu burnumuzun aldığı kokuların beynimizde bıraktığı izler hakkında elimizde çok az şey var. Kokular bir yandan hafızamıza, duygularımıza, benliğimize dokunuyor…
Patrick Süskind'in Koku adlı romanından sinemaya uyarlanan Bir Katilin Hikâyesi (Parfume) filmini hatırlayalım. Filmin kahramanı Jean-Baptiste Grenouille, 1800'lerde o zamanlar dünyanın en pis ülkelerinden biri olan Fransa'da doğmuştu. Grenouille'in teninin kokusu yoktu, fakat çok uzaktaki kokuları bile fark edebilen eşsiz bir koku alma yeteneği vardı. Filmde tuhaf, kimse tarafından istenmeyen bir karakter olarak canlandırılan Grenouille, kokusuzluğu nedeni ile fark edilmeyen, zavallı biri olarak hayatını sürdürüyordu.
Grenouille, kokmadığını fark ettiği bir gün, dünyanın en güzel parfümünü yapmaya karar verdi ama nasıl bir parfüm olacaktı bu? Çiçeklerden edinilen bir koku olamazdı, yapacağı koku, gelmiş geçmiş en güzel insan kokusu olmalıydı. Peki, en güzel insan kokusunun kaynağı ne olacaktı? Grenouille, bu kaynağın 'güzel kadınlar' olduğuna karar verdi ve 'en güzel insan kokusu'nu elde edebilmek için seri cinayetler işlemeye başladı. Öldürdüğü güzel kadınların 'çiçekleme' yöntemi ile kokusunu çıkarıyor ve bir yerde biriktiriyordu. Kısa bir süre sonra bu seri cinayetleri işleyenin Grenouille olduğu anlaşıldı ve idam hükmü verilmekte gecikilmedi. İşte hikâyenin en ilginç bölümü de burası, Grenouille'in idam sehpasına yürüdüğü anlardır…
Grenouille'in idamını izlemek üzere halk toplanmış ve ortaya idam sehpası kurulmuştu. İdam sehpasına yürüyen Grenouille, ansızın cebinden biriktirdiği kokuyu çıkardı ve ortalığa saçıverdi. Koku yayıldı, halk kendinden geçti ve gözleri hiçbir şey görmez oldu. Kokunun verdiği sarhoşlukla, katil Grenouille gözlerinde ansızın 'melek Grenouille'e döndü.
Filmde de tıpkı kitaptaki gibi kokunun insan psikolojisi üzerindeki hayret verici hâkimiyeti biraz ütopik bir hikâye ile anlatılmıştır. Lakin değinilen nokta abartılı da olsa çok ilginç ve şu soruyu sormaya değer; gerçekten kokuların zihnimizde karar verme mekanizmalarını altüst edebilecek, bizi bütünüyle isteğimiz dışında yönlendirebilecek bir etkisi olabilir mi? Kokular bizde ne tür bir farkındalık yaratıyor, mesela o an diğer duyu organlarımızla ilgimizi çekmeyen bir şey, burnumuz ile mi ilgimizi çekiyor? Ocakta kaynayan ve görüntüsü hoş olmayan bir yemek düşünelim, fakat harikulade bir koku yayıyor, bir anda yemek bize cazibeli ve hoş görünüyor. Koku dediğimiz şey, aslında algılarımızı kontrol eden ve yaşamımıza hiç de azımsanmayacak derecede yön veren bir algımız.
Doğrudan beynimize giden tek duyu
Koku duyumuzu tek ve biricik yapan, beynimizle kurduğu bu doğrudan iletişim. Ayrıca unutmayalım, burun da uyum yapabilen nadir duyu organlarımızdan. Kulak, göz gibi duyu organlarımız duyusal uyum yapamazken, burun duyusal uyum yapıyor. Mesela sokağınızda kanalizasyon patladı, evinize düzenli pis bir koku giriyor. Beyin ve burun ilişkisi bu 'pis' kokuya karşı bir an evvel bir uyum sağlayıp tekrar tekrar algılanan bir şey olmaktan çıkarıyor ve bir müddet sonra duymuyorsunuz, tıpkı kolumuza taktığımız bir saati bir müddet hissedip sonra unutmak gibi…
Bütün bunları yapan 'limbik sistem', içinde 'talamus'u da barındıran beynimizdeki korkma, kızgınlık, öfke, haz, sevgi, şefkat, saldırganlık duyularının merkezidir. Şakak bölgemizin orta kısmında yer alır. Temelde çevreden bir uyarı geldiğinde buna karşılık kararlar alınan bir sinir merkezidir. Başımıza gelen bir olayda kızmalı mıyız, korkmalı mıyız, sevinmeli miyiz bütün bu duygu hislerine cevap veren sistemdir. Lakin gelin görün ki, pek çok uyaran karşısında bize doğru kararlar verdiren talamus, koku tarzı uyaranlar karşısında her zaman doğru kararları veremiyor. Mesela tok olduğumuz halde gelen çok lezzetli bir yemek kokusuna karşı iştah hissetmek gibi yanıltıcı uyarılara sebep olabiliyor. İşte bizler için bu hâlâ beynimizin gizemli noktalarından birisi.
Bazen de hissettiğiniz bir kokunun sizi aniden çocukluğunuza, anneannenizin evine, gittiğiniz bir tatile götürüverdiği oldu mu? Cevabınız evet ise, koku hafızası denen şeyin varlığına siz de inanıyorsunuz demektir. Bakalım bu koku hafızası nasıl oluyor?
Koku alma sisteminde görevli olan organlardan biri de beynimizin ön bölgesinde bulunan bezelye büyüklüğündeki koku soğancıklarıdır. Biz bir şeyi kokladığımızda gelen tüm uyarılar önce bu soğancıklarda toplanır, tekrar düzenlenir ve yorumlanması için beynimize gönderilir.
Bu esnada gelişen bütün süreçler çalışan bellek, anlamsal bellek ve kısa süreli bellekte yer alır ve tam bu noktada kokuların hafıza ile olan bağlantısı ortaya çıkar. Nefes aldığımız her an, koku almaya da devam ederiz ve dolayısıyla kokular da bizim müdahalemiz olmadan belleğimizde yer alır, mekânlar, insanlar, ortamlarla bütünleşir ve bir gün hatırlanmayı bekler.
#Sayfa#
Güzel kokular mutluluk veriyor
Beyin koku merkezimizin, duygularımızın, korkularımızın ve hafızamızın sistemi olarak da bilinen limbik sistemle çok yakından ilişki içinde olduğunu söyledik. Bu nedenle olsa gerek, hoş kokular ruh hâlimizi etkiliyor, kendimizi iyi hissettiriyor. Kokular aynı zamanda bilişsel yeteneklerimizi de etkiliyor. Araştırmacılar, kokuların beynin duygularla ilgili bölümünü uyardığını, bu nedenle verilen kararların mantıklı olmayıp daha duygusal olduğu sonucuna ulaşmışlar.
Tabii koku dendiğinde tek başına kokunun algılanması olarak düşünmeyelim, kokunun bize çağrıştırdıkları yani yukarıda anlattığımız hafızamız ile olan ilişkisi önemli. Bazen ilk defa duyduğumuz kokular bir şey ifade etmezken, bazen de aslında güzel bir kokuyu bize çağrıştırdığı kötü hatıralar ve yaşantılar yüzünden beğenmeyebiliriz. Veya bazen düşünür dururuz, ben bu anı nereden hatırlıyorum diye… İşte böyle zamanlarda, bulunduğumuz mekândan, duyduklarımızdan, gördüklerimizden bir şey çıkaramıyorsak, kokulara yoğunlaşalım, muhakkak bir şeyler çıkacaktır.
TÜBİTAK dergisinin yayınladığı araştırmaya göre; kokuya karşı oluşan tepkilerle ilgili yapılan araştırmalarda bir kokuyu beğenip beğenmememizin temelinde yatan şeyin sadece duygularla ilişkili olduğu söyleniyor. Çünkü koku almaçlarının hipokampüs, koku korteksi ve talamus ile korku, kızgınlık gibi duygusal tepkileri kontrol eden limbik sistemle doğrudan ilişkili olduğu biliniyor.
Kokusuz spreylerle yapılan deneylerde daha güvenilir sonuçlar da elde edilmiş. Mesela bu çalışmalarda görülmüş ki katılımcılar aslında hiçbir kokusu olmayan spreye 'güzel koku' şeklinde tepki göstermiş ve kokunun güzel olduğunu düşünmelerinin daha neşeli olmalarını sağladığı görülmüş. Başka bir çalışmada ise kokuların hoşluk derecesine göre beynin sağ ve sol yarıküresindeki koku kortikal sinir hücrelerinin etkinliklerinde farklılıklar bulunmuş. Bu çalışmalarda olumlu duyguların beynin sol yarıküresinde işlendiği, olumsuz duyguların ise sağ yarıküresinde işlendiği iddia ediliyor.
Hemen hemen herkesin hemfikir olduğu başka bir gerçek de çok ilginçtir ki, koku ile edindiğimiz bilgilerin görsel ve işitsel edinilenlerden daha kalıcı olması. Bazen tek bir kokuyla zihnimizde birçok görüntü canlanabilir.
Kokular çoğu zaman hayat da kurtarmaktadır. Yanan bir yemeği fark etmede en etkili olan şey, algıladığımız kokulardır. Ormanda çıkan bir yangını, görüntüsünde bir değişiklik olmamış ama bayatlamış ve bozulmuş yiyecekleri fark etmemize yine kokular yardım eder.
Yıllar evvel Pasifik Okyanusu'ndaki bir adadan aldığım esans şişesi yıllar sonra düşüp kırıldı, parçaları toplarken, zihnimin ücra köşelerinde kalmış görüntüler ansızın canlanıverdi. Bu parfümü aldığımız yer, oradaki hatıralar… Adada esen hafif meltem, etkileyici çiçeklerin renkleri bir anda, hiç zihnimi zorlamadan bugün gibi canlı, bugün gibi net dizilivermişti karşıma. Zaman bir anda donup kalmıştı sanki. Beni kokularla ilgili düşünmeye sevk eden, kokuların zihnimizdeki iz düşümlerine nasıl cevap verdiğini merak etmeme sebep olan, elimdeki kırık esans şişesi parçacıkları olmuştu. O an yaşadığım öyle muhteşem, öyle tarifsiz bir duyguydu ki; o gün bu gündür esans şişesi, parfüm şişesi, kokuları muhafaza olunabilecek her türlü malzemeyi canım istediğinde anılarıma seyahat edebileyim diye saklarım. Siz de öyle yapın.