Bağımlılık olarak nitelendirdiğimiz şeyin psikolojik boyutunu nasıl açıklarsınız? Bazı davranışların ya da durumların bağımlılığa dönüşmesi sürecinde nasıl bir zihinsel ve psikolojik durum yatıyor?
Bağımlılık, temel tanımı ile kişinin kendisine haz ve mutluluk veren madde veya eylemlere karşı geliştirdiği davranış biçimini karşılayan bir ifadedir. Bu davranıştaki en belirgin kavram da kişinin sahip olduğu psikolojik özelliklerdir. Peki, psikolojik özellikler derken neyi kastediyoruz? Kişinin kendisi ve çevresindeki olayları, başına gelen olayları değerlendirebilme becerisini elbette. Bağımlılıkların, sinsice insan yaşamına sızan ve kişiyi mevcut zorluklarla baş ettiğine inandıran alışkanlıklar olduğunu düşünürsek, kişilerin psikolojik ve zihinsel becerilerinin sağlamlığı ya da zayıflığı bu alışkanlıkları kontrol etmekte en temel nokta olarak karşımıza çıkar. Bağımlılık bir davranışın ya da maddenin tekrarı ve kullanımı, dolayısıyla kişinin kendisinin tekrar eden bu davranışını kontrol etmesiyle bağımlılıktan kurtulmak mümkündür.
Zamanın, şartların ve imkanların değişimi beraberinde yeni birtakım bağımlılık türlerini getirmiş gibi görünüyor. Geleneksel bağımlılıklardan farklı olarak, yeni ve modern bağımlılıkları nasıl tanımlarsınız? "Yeni bağımlılık" tanımının altına hangi bağımlılıklar girer?
Kuşkusuz bu soruya verilecek ilk cevap, internet bağımlılığı olacaktır. İnternet kullanımının yaygınlaşmasıyla beraber, teknolojik araç ve gereçlerin kolaylaştırdığı birtakım yeni bağımlılıkları bugün konuşuyoruz maalesef. Bu bağımlılıkları en genel manada, sosyal medya, oyun ve sanal kumar bağımlılığı olarak sınıflandırabiliriz. Dijital bağımlılıkları geleneksel bağımlılıklardan ayıran en temel fark ise muhakkak ki "kolay" ve "erişilebilir" olması. Yani fiziksel bir çaba sarf etmeden oturduğunuz yerde bunları gerçekleştirebiliyorsunuz. Bu kolaylığın sağladığı şey de internet bağımlılığının hem daha yaygın hem de ortaya çıkan kayıp hissinin yanıltıcı olması. Bugün sıkça konuştuğumuz ekran süresi meselesi, aslında kişinin ekranda geçirdiği zamanı bir kayıp olarak görmemesiyle ilgili. Benzer şekilde, dijital kayıpların kişilere gerçek bir bağımlılık kaybı gibi gelmediğini görüyoruz. Kişi, kumar oynamak için artık gerçek bir paraya ya da fiziksel bir mekâna ihtiyaç duymadan bu isteğini gerçekleştirebilir, bugün konuşacağımız en önemli bağımlılık türü budur. Bildiğiniz gibi Yeşilay Danışmanlık Merkezlerimiz, ülkemizin 81 ilinde ve KKTC'de bulunan 107 YEDAM bugüne kadar 1 milyon 300 binin üzerinde çağrıya cevap verdi. Son 4 yılda YEDAM'lara internet bağımlılığı alanında toplam 19 bine yakın bireysel görüşme ve 13 binin üzerinde aile görüşmesi yapıldı. Bu rakam bize internet bağımlılığının artık büyüyen bir sorun olduğunu göstermeye yeterli olur zannederim.
Modern bağımlılıkların ortak noktası nedir? Beyinde nasıl bir etki mekanizması oluşturuyorlar?
Dünya Sağlık Örgütü, teknolojiyle ilişkili olarak iki tür davranışsal bağımlılık olduğunu kabul ediyor. Bunlardan biri sanal kumar bağımlılığı diğeri ise dijital oyun bağımlılığı. Yeni nesil bağımlılıklar ya da modern bağımlılıklar olarak tanımladığımız bağımlılıklar, kişinin bağımlı olduğunu kabul etmekte en çok zorlandığı bağımlılıklardır. Bunu şöyle açıklamak mümkün, günlük yaşamda kullandığımız araçların birer bağımlılığa dönüştüğüne ikna olmamız gerekiyor öncelikle. Kişinin hayatının en temel parçası ve sürdürücüsü olan dijital araç ve gereçlere karşı bağımlı olacağını ve bunu sınırlandırması gerektiğini kabul etmesi gerekiyor. Bu birçok açıdan zor bir kabul. Hayatımızın hemen her alanının dijitalleşmiş olduğunu düşündüğümüzde gündelik hayatın ayrılmaz birer parçası olantelefonlarımızın hayatımızı mahvedecek birer araca dönüşebileceğini kavramak da zor. Buna karşı bir direnç oluşturmak ve her sorunu çözerken kullanıp keyif ve haz arasına dönüştürmemek için sürecin iyi gözlemlenmesi önem
taşıyor. Bağımlılık için belli koşulların bir arada olması gerekir. Kontrol kaybı, kişinin davranışını sınırlayamamasıdır. Olumsuz sonuçlara rağmen devam etmek, zarar görmesine rağmen eylemi sürdürmek söz konusudur. İşlev kaybı, biyolojik ve psikososyal olarak günlük yaşamını sağlıklı şekilde sürdürülememesidir. Bu kriterler aynı anda gerçekleştiğinde bağımlılıktan söz edilebilir.
Sosyal medya ve dijital oyunların aşırı kullanımı konusunda son yıllarda nasıl bir artış gözlemleniyor? Türkiye'de ve dünyada bu bağımlılıkların yaygınlığına dair elimizde güncel veriler var mı?
Bağımlılıklarla mücadele küresel bir mesele ve internet bağımlılığı da tüm dünya için önemli bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. 2023 verilerine göre dünya genelinde 5,16 milyar internet kullanıcısı bulunuyor, bu da nüfusun yüzde 64,4'üne denk geliyor. Dünya genelinde sosyal medya kullanıcı sayısı ise 4,76 milyar, yaklaşık nüfusun yüzde 60'ı sosyal medya kullanıyor. Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2024 verilerine göre, 16-74 yaş grubundaki bireylerin internet kullanımı yüzde 88,8'e yükselmiş durumda. Türkiye'deki internet bağımlılığı üzerine yapılan bir meta-analiz çalışmasında genel bağımlılık oranı yüzde 13 olarak belirlendi. Elbette bu oran bölgelere ve yaş gruplarına göre değişiyor. Ancak Türkiye'de sosyal medya ve internet kullanımı 68,9 milyona ulaşmış ve bu da nüfusun yaklaşık yüzde 81'ine denk geliyor. Bu kullanıcıların sosyal medyada geçirdikleri süre ise 2
saat 46 dakika olarak ölçülmüş. İnternet ve sosyal medyanın cazibesi ve çeşitliliği arttıkça bu oranın yükselme eğilimi gösterdiğini de biliyoruz. Bu veriler ışığında şu konuya açıklık getirmekte fayda var: İnterneti ve teknolojiyi doğru kullanıyor muyuz? Bu soruyu cevaplamamız gerekiyor. Yeşilay olarak teknolojik aletlerle verimli iletişimi destekliyor ve faydalı buluyoruz ama gerçek hayattan kopmadan, gerçek hayatın gelişim faaliyetlerini ihmal etmeden, sorumlulukları bir kenara bırakmadan, gerçek hayatta öğrenilecekleri ihmal etmeden dolayısıyla gerçek hayatta var olmayı da ıskalamadan teknoloji kullanımını destekliyoruz.
Toplum olarak geleneksel bağımlılıklara daha fazla tepki verirken, dijital bağımlılıklar konusunda daha toleranslı olmamızın sebebini neye bağlıyorsunuz? Bunları henüz bağımlılık kategorisinde görme bilincinde değil miyiz?
Bugün kişilerin ekran süreleri ve sosyal medyada geçirdikleri süre güncel bir konu olarak daha yoğun biçimde tartışılıyor. Ekran sürelerini ve kişilerin odaklanmalarını sağlayan yardımcı aplikasyonlar geliştirilmesi, bunun bir sorun olarak algılandığını gösteriyor bize. Sanal kumar bağımlılığını hariç tutarsak, kişilerin oyun ya da sosyal medya bağımlılığı çok daha masum ve zararsız olarak düşünülebiliyor. Bunun en temel sebebi de herkesin benzer bir şekilde yaşaması, yani dijital alışkanlıkların yaygınlığının kişiye bu alışkanlığından dolayı bir dışlanmışlık hissi vermemesi aslında. Dolayısıyla bunu bir bağımlılık olarak görme eğiliminde de olmuyorlar.
Son yıllarda gençlerde saldırganlığın arttığı gözlemleniyor. Arkadaşını vahşice öldürenler, onlarca yaşlıyı sırayla bıçaklayanlar, öğretmenini katledenler vb… Gençlerin sanal bağımlılıklara esir olması dolayısıyla psikolojik ve sosyal problemler yaşamasını bu şiddet artışında bir sebep olarak görüyor musunuz?
Saldırganlık ve şiddet eğilimini sadece sanal bağımlılıklara bağlamak doğru olmaz ancak gençleri belli oranda teşvik ettiği de bir gerçek. Kurumumuzun birincil hedefleri arasında yer alan ve birçok merkezimizde sağlanan psikolojik destek ekiplerimizin verdiği hizmet bu açıdan çok önemli. Bağımlılık özelinde verilen bu destek kişilerin, özellikle de gençlerin dikkatlerini daha verimli yerlere yönlendirerek şiddet sarmalından uzak kalmalarına katkı sağlıyor. Elbette televizyon sektörü ve özellikle dijital platformların denetimdeki eksikliği sebebiyle şiddeti özendirici yayınların
yapılması, sosyal medya uygulamalarının sağladığı kolaylık bu tarz şiddet gösterilerinin gençler arasında yaygınlaşmasına sebep oluyor diyebiliriz. Bu bize topyekûn bir mücadele vermemiz gerektiğini gösteriyor aslında. Toplumsal ve bireysel olarak şiddeti özendirici davranışları dışlamak zorundayız.
Sanal bahis ve sanal kumar bağımlılığına sürüklenen kişilerde nasıl bir psikolojik süreç işliyor? Buradaki bağımlılık döngüsünü nasıl açıklayabiliriz?
Her bağımlılıkta olduğu gibi, sanal kumar bağımlılığının da birçok farklı bileşeni bulunur. Tek bir sebeple açıklayamayacağımız bu tür alışkanlıklar, bireysel ve toplumsal eğilimlerin birleşimiyle gelişir. Ancak burada en temel ve göze çarpan özellik, giderek zorlaşan hayat şartları karşısında zahmetsiz ve kolay yoldan kazanç sağlama arzusu. Ekonomik şartların zorluğu ve finansal sorunlar, bahis ve kumar alışkanlıklarını artıran bir etken olmakla birlikte, burada bahsetmemiz gereken birtakım bireysel motivasyonlar da söz konusu. Kişilerin heyecan ve adrenalin hissini yaşama isteği, rekabetin söz konusu olduğu bir ortamda kazanma, üstünlük ve başarma arzusuna olan eğilimi de sanal kumar ve bahis oyunlarına ilgiyi artırır. Ayrıca, yaşanan kayıpların gerçek bir kayıp ve başarısızlık olarak değil de daha çok kötü şans olarak nitelendirilmesi, kişiyi bir sonraki oyun için motive eder. Elbette, sanal kumarın zahmetsiz bir şekilde, yalnızca telefon aracılığıyla gerçekleştirilebilmesi de asla göz ardı edilmemesi gereken bir unsurdur. Bu kolaylık ve "Bir kereden bir şey olmaz." düşüncesiyle başlanan sanal oyunların, bir bataklık gibi kişiyi en dibe kadar sürükleyebildiğini görüyoruz.
Porno ve müstehcen içerik bağımlılığı modern toplumda cinselliği nasıl şekillendiriyor? İlişkiler ve aile yapısı üzerindeki uzun vadeli etkileri neler olabilir?
Pornografinin bir bağımlılık olarak tanımlanması oldukça yeni bir gelişme ve sonuçlarıyla da benzer şekilde yeni yeni yüzleştiğimizi söylemek mümkün. Dünya Sağlık Örgütü'nün pornografik içerik alışkanlıklarını bir bağımlılık olarak kabul etmesinin ardından, bu bağımlılığın sınırları da tartışma konusu hâline geldi. Müstehcenlikle günlük olarak karşı karşıya kalma ya da bu tür içeriklere maruz kalma arasındaki sınır, hâlâ belirsizliğini koruyor. Özellikle bağımlılık bağlamında yapılan araştırmalar, porno ve müstehcenlik alışkanlıklarının bireyin beden algısı ve beklentileri üzerinde büyük tahribat yarattığını gösteriyor. Günümüzde, özellikle genç kızlar ve genç erkekler, kendi bedenleri üzerindeki aşırı özen ve mükemmel görünme kaygısıyla tetiklenmiş durumda. Bu durum, kişilerin cinsellikten beklentilerini de artıran ve farklılaştıran bir noktaya taşıyor ne yazık ki. Araştırmalar, özellikle pornografik görsellerin aşırılığının, bireyin normal olana karşı arzusunu azalttığını ortaya koyuyor.
Teknoloji şirketlerinin, dijital bağımlılıkları artıran mekanizmaları özellikle kullandıklarını düşünüyor musunuz? Bu dijital çarka "dopamin ekonomisi" diyebilir miyiz?
Elbette, teknoloji şirketleri içerik ve ücretsiz hizmetler aracılığıyla kullanıcıların dikkatini ve zamanını satın alıyor. Bu süreç, bir bağımlılık döngüsü oluşturuyor ve bireyler, dijital bağımlılıklarından aldıkları hazla farkında olmadan, kendi iradeleri dışında zaman geçirmeye başlıyor. Dopamin etkisinin, bu dopamini sağlayacak ve sürdürecek şekilde kendine özgü bir ekonomiye dönüştüğünü artık kabul ediyoruz. Bireyler, en masum hâliyle sosyal medya bildirimlerine ve buradaki etkileşimin yarattığı duygulara bağımlı hâle geliyor. "Sonsuz kaydırma" olarak tanımlanan bir kavram var ve biliyoruz ki giderek ekrana ve sürekli yeni içerikleri kaydırmaya bağımlı hile geliyoruz. Dünya üzerindeki herkesin potansiyel birer kaynak olarak görüldüğü düşünüldüğünde, şirketler buradan elde edecekleri kazancı maksimize etmek için daha fazlasını yapacak ve zaten hâlihazırda da yapıyorlar.
Metaverse, artırılmış gerçeklik ve yapay zekâ gibi yeni teknolojilerin gelecekte bağımlılıkları nasıl şekillendireceğini öngörüyorsunuz?
Bütün bu sözünü ettiğimiz uygulamalar, günlük yaşamın içine dâhil olması teknolojik bağımlılığı artıran bir unsur olabilir pek tabii. Gündelik yaşamın dijital araçlar yoluyla yaşanması, buna sorunları çözmek kadar eğlence, eğitim ve diğer şeyleri de eklediğimizde bize daha çok maruz kalacağımız bir sanal dünya ve gerçeklik vereceği ortada. Biraz önce de konuştuğumuz gibi, dijital sınırları belirlerken bu alışkanlıkların birer bağımlılığa dönüşmesini engellemek gerekir. Her şeyi bireylerin kontrol ve iradesine bırakmak ve kişilerin zarar görmesini kolaylaştırmak işleri içinden çıkılmaz bir hile getirebilir. Bu sebeple Yeşilay'ın bir asrı aşkın zamandır sivil toplum kuruluşu olarak bu mücadeleyi sürdürmesi oldukça anlamlı. Yeni nesil bağımlılıklarla mücadele, çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceği açısından ehemmiyet taşıyor.
Yeni bağımlılıklara karşı bireysel ve toplumsal düzeyde nasıl önlemler alınmalı? Bu önlemleri alırken geleneksel bağımlılıklara karşı etkisi kanıtlanmış yöntemler ne kadar işe yarar?
Bağımlılıkların en temel meselesi kabul edilmesidir. Artık yeni nesil alışkanlıklar ve bağımlılıkların olduğunu kabul etmemiz ve bunu ciddiye almamız gerekiyor. Bu farkındalık oluştuktan sonra daha önce de bahsettiğimiz gibi eğlence olarak başlayan ve tıpkı geleneksel bağımlılıklar gibi seyreden sanal bağımlılıklar da en az madde ya da kumar kadar ciddiye alarak tedavi etmek ya da hiç başlamadan engellemek üzerine bir yaklaşım sergileyerek ortadan kalkabilir. Yeşilay, bu bağımlılıkların teşhis ve tedavisi kişiye tıbbi, psikolojik destekler vererek sosyal izolasyondan kurtarıp topluma kazandıran en güçlü kurumlardan biri. Bireye yeniden var olabileceği bir yaşamı sunarak, bağımlılığın karanlığından çıkmasına destek veriyor. Her anlamıyla bağımlılıkla mücadele benzer kodları içeriyor. Geleneksel ya da dijital olsun bağımlılığın temelinde yatan psikolojik motivasyon ya da boşluklar benzer bir örüntüye sahip.
Yeşilay olarak yeni nesil bağımlılıklar konusunda yürüttüğünüz projeler var mı? Eğitim, farkındalık ve rehabilitasyon alanında yapılan çalışmalardan biraz bahseder misiniz?
Yeşilay, yeni nesil bağımlılıklar konusunda çeşitli ve etkili projeler yürütmeye devam ediyor. Bu projelerin temel hedefi, toplumun her kesimine ulaşarak bağımlılıkla mücadelede etkin çözümler sunmak, hem bağımlılığı tedavi etmek hem de başlamadan engellemektir. Yeşilay olarak Bağımsızlık Seferberliği ilan ederek asırlık mücadelemizi topyekûn bir harekete dönüştürdük. Bağımlılıkları yayan endüstriye karşı biz de mücadelemizi her haneye ve her sokağa taşıyoruz. Farklı meslek grupları da artık Yeşilay'ın mücadelesinin birer neferine dönüşmüş durumda. İçişleri Bakanlığımız ile başlattığımız Bağımsızlık Seferberliği kapsamında, ülkemizin dört bir yanında çalışmalar yürütüyoruz.
Peki, Yeşilay olarak mevcut eğitim çalışmalarınız nelerdir?
2014 yılında hayata geçirilen Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı (TBM), okul öncesinden yetişkinliğe kadar her yaş grubuna yönelik özelleştirilmiş içerikleriyle her yıl milyonlarca kişiye ulaşıyor ve ülke genelinde bağımlılıkla etkin bir şekilde mücadele ediyor. Yeşilay Yaşam Becerileri Eğitim Programı (YYBE) ise öğrencilerin öz farkındalık geliştirme, zorlayıcı duygularla başa çıkma ve akran ilişkilerini düzenleme becerileri kazanmalarına destek oluyor. Okulda Bağımlılığa Müdahale Programı (OBM), Benim Kulübüm Yeşilay Projesi ve Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek Yetenek Yarışması, gençleri bağımlılıklardan korumaya yönelik çalışmalar arasında yer alıyor. Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek Yetenek Yarışması,
ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerinin bağımlılığa karşı duyarlılığını artırmak ve yeteneklerini teşvik etmek amacıyla düzenleniyor, edebi ve görsel
kategorilerde eserleri kapsıyor. Yeşilay, bu eğitim programlarının yanı sıra Bursa, Diyarbakır ve son olarak Kayseri'de hizmete başlayan Yeşilay Rehabilitasyon Merkezleri ile Türkiye'ye özgü bir rehabilitasyon modeli uyguluyor ve 105 yıldır insanımıza umut ışığı olmaya devam ediyor.
Mehmet Dinç kimdir?
Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü'nden mezun oldu. RMIT Üniversitesi'nde eğitim üzerine, Okan Üniversitesi'nde klinik psikoloji üzerine, Melbourne Üniversitesi'nde narrative terapi üzerine yüksek lisans yaptı. Doktorasını Marmara Üniversitesi'nde internet bağımlılığı üzerine tamamladı. Melbourne Üniversitesi'nde bir yıl misafir akademisyen olarak bulundu. Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji bölümünde çalışıyor ve aynı zamanda Dulwich Centre Uluslararası Fakülte Kurulu Üyeliği yapıyor. Dijital bağımlılıklar, psikolojik dayanıklılık ve narrative terapi üzerine çalışmalarını devam ettiriyor. Yayımlanmış kitaplarından bazıları: İyi Gidiyorsun, Güzel Yaşamak, Güzel Ahlak, Online Kumar ve Cinsellik Bağımlılığı, İnternet Bağımlılığı, Ruh Sağlığı.