Çocuk ahlaki, dini, düşünsel ya da estetik birçok değeri barındırırken çocuğu sadece pedagojik bir kavram olmaktan nasıl çıkarabiliriz?
Çocuğa "gelecek" gözüyle bakmaya başladığımızda birçok şeyin değişeceğini düşünüyorum. Dünyanın neresinde olursa olsun her çocuk bizim muhatabımızdır. Onun gülmesi için ne gerekirse yapmak bizim görevimizdir. Bizler "kimsesizlerin kimsesi" olmak için faaliyetlerini yürüten bir teşkilatız. Ancak bu çalışmaları yürütürken sadece bürokratik süreçleri değil, insani değerleri de esas alarak ahlaki, dini, düşünsel ve estetik değerlerin korunması ve geliştirilmesi için de var gücümüzle çalışıyoruz. Çocuğa sadece pedagojik anlam yüklemeyi yeterli görmüyoruz. Sadece gelişim hedefi olarak değil, tam anlamıyla her birini, bir birey olarak kabul ediyor, değerli ve biricik buluyoruz. Her çocuğun farklı ihtiyaçları, yetenekleri ve ilgi alanları var. Çocuğun bireysel özelliklerini anlamak ve ona göre yaklaşmak onun bir birey olarak değer görmesini sağlar. Çocuğun fikirlerine değer vermek ve onu dinlemek, ilgi alanlarını ve yeteneklerini keşfetmesine yardımcı olmak özgün bir birey olmasını destekler. Bizlerin onlara iyi bir rol model olması, kendilerini değerli hissetmelerine ve olumlu davranışlar geliştirmelerine yardımcı olacaktır. Her çocuk aslında ayrı bir dünyadır.
Çağımızın yaygın anlayışının çocuğa karşı bakışında ve tanımlamasında bir eksiklik ya da yanlışlık görüyor musunuz?
Aslında çocukluk kavramı uluslararası literatürde 18 yaş altını kapsıyor. Çocuk ve çocukluk kavramının seyrine baktığımızda tarihin her döneminde kendi içerisinde eleştirilerin dile getirildiğini görüyoruz. Oysa her çocuk kendi yaşadığı dünyanın içine doğuyor ve o yaşamı öğreniyor. Böyle
baktığımızda bu dönem çocuklarımızın birkaç nesil öncesine göre daha farklı olmaları, düşünmeleri kaçınılmaz. Ancak bu farkın bahanesiyle çocuklarımızın gelişim düzeylerini, çocukluk psikolojilerini hesaba katmadan, oyun çağı çocuklarımızı yetişkin insanlar gibi yönlendirerek onların ticari
bir kazanç aracı haline getirilmelerini de kabul etmemiz mümkün değil. Çocuklar hiçbir şekilde piyasa şartlarına, kâr hırsına feda edilemez. Bunun dışında çocukluğu yeniden tanımlayan, onları yetişkin bir birey gibi değerlendiren yaklaşımların da çocuklara zarar vereceğini düşünüyorum. Çocuklarımız akıllı telefonlar ve tabletler aracılığıyla kontrolsüz bir şekilde açıldıkları sanal bir dünyada erken büyümek gibi bir durumla karşı karşıya kalabiliyorlar. Biz istiyoruz ki ülkemizin geleceği olan çocuklarımız her alanda sağlıklı büyüsünler. Bu nedenle zaman zaman geleneksel oyunlarımızın oynanmasını, masallarımızın dinlenmesini sağlamak adına çalışmalar yürütüyoruz.
Burada kız çocuklarının korunmasına yönelik çalışmalara da özel bir başlık açmak istiyoruz.
Kız çocuklarının sağlıklı gelişimi ve desteklenmesi bakanlığımızın özel olarak üstünde durduğu konulardan biri. Onların çocukluklarını güven ve mutluluk içinde yaşamaları adına Bakanlık olarak üstümüze düşen her şeyi yapmak için büyük gayret sarf ediyoruz. Kız erkek tüm çocuklarımızı, tespit edebildiğimiz her türlü tehdit ve riskten korumak için teyakkuz halindeyiz. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak devlet korumasındaolanlara bakım hizmetinden, ailesi yanında bulunanlara ekonomik ve psikolojik desteğe, istihdamdan, koruyucu ailelik modeline kadar birçok uygulamayla çocuklarımız için hizmet yürütüyoruz. Bakanlığımıza bağlı kuruluşlarımızda 6 bin 423 kız çocuğumuz hizmet alırken, 5 bin 496 kız çocuğumuza ise koruyucu aile yanında bakılıyor. Kuruluşlarımızda 6 bin 879'u erkek, 6 bin 423'ü kız olmak üzere toplam 13 bin 302 çocuğumuz bulunuyor. Çocuk Koruma Kanunu'na göre kuruluşlardan hizmet alan çocuklarımıza bakım, eğitim, sağlık, korunma, danışmanlık hizmeti veriliyor. Kuruluşlara kabul edilen çocuklarımızın bakımı ve gelişimi ile ilgili gerekli mesleki çalışmalar yürütülüyor, onlar için hazırlanan uygulama planları takip ediliyor.
Çocuklarımızın eğitimleri ile psikolojik ve sosyal gelişimlerine katkıda bulunacak programların oluşturulduğu hizmetler kapsamında, sosyal, kültürel, sportif ve eğitsel etkinlikler düzenleniyor, ilgi ve yetenekleri dikkate alınarak etkinliklere katılımları sağlanıyor. Sosyal medya platformları ile ilgili de çocukların dijital ortamlar üzerinden karşılaşabilecekleri riskleri tespit etmek, risklere yönelik koruyucu ve önleyici faaliyetler yürütmek ve geleceğe yönelik tedbir almak amacıyla "Sosyal Medya Çalışma Grubu" kuruldu. Sosyal Medya Çalışma Grubu çalışmaları kapsamında çocuklarımızın dijital ortamlarda karşılaştıkları ve/veya karşılaşabilecekleri içerikler yakından takip ediliyor, riskler tespit ediliyor ve bu riskleri önleyici çalışmalar gerçekleştiriliyor. Bu doğrultuda çocukların gelişimini olumsuz yönde etkileyebilecek ve çocukların ihmal, istismar, şiddete maruz kaldığı veya kalabileceği içeriklere yönelik hem kurumsal hem de kurumlar arası müdahale süreci yürütülüyor.
Son zamanlarda dijital bağımlılık çerçevesinde çocuklar online oyun tehdidiyle karşı karşıya. Çocukları bu oyun platformlarından uzak tutmak konusunda nasıl alternatifler üretilmeli?
Dijital dünya ve dijital araçların kullanımı pek çok yönü olan, bütüncül değerlendirilmesi gereken bir alan. Dijital ortamlar sadece risklerden ibaret değil. Riskleri olduğu kadar, sunduğu fırsatların da olduğunu biliyoruz. Bu nedenle çocukların ve ailelerinin dijital alan kullanımı konusunda doğru dengeyi kurabilmeleri için desteklenmesi, risklerin farkında olmaları ve bunlar karşısında ne yapmaları gerektiği konusunda bilgilendirilmiş olmalarını oldukça önemsiyoruz. Çocuklarımızın bu dünyanın imkânlarından yararlanırken zararlarından uzak kalmasını sağlayacak bütüncül bir yaklaşım üzerinde duruyoruz. Oyunlar için de benzer bir dengeden bahsedebiliriz. Dijital çağda çocuklar çevrimiçi oyun platformlarıyla çok fazla zaman geçiriyor ve bu durum bazı riskleri de beraberinde getiriyor. Özellikle kontrolsüz kullanımların çocuklarda bazı davranış sorunlarını ortaya çıkarması mümkün. Bu tür bir davranışsal bağımlılık, çocuğun fiziksel ve psikolojik sağlığını olumsuz etkileyebiliyor. Aynı zamanda çevrimiçi oyun platformlarında uygunsuz içeriklere, şiddet öğelerine veya yaşıtları ya da yabancılar tarafından zorbalığa maruz kalma riskiyle de karşı karşıya kalabiliyorlar.
Dijital çağda çocukları tamamen oyunlardan uzak tutmaya çalışmak yerine, çocuklara sağlıklı ve dengeli bir dijital yaşam sunabilmek bizim yaklaşımımız. Oyunlarla ilgili de gerekli rehberliğin sağlanması, zararlı olacak oyunlardan korunmaları, oyunlardaki riskler konusunda bilgilendirilmeleri, hangi oyunları oynadıklarının, ne kadar süreyle oynadıklarının izlenmesi ve rehberlik edilmesi önemli. Yine daha eğitici ve güvenli oyun alternatiflerine çocukları yönlendirmek önemli olacaktır. Eğitici dijital oyunlar, çocukların bilişsel gelişimlerini desteklerken, aynı zamanda eğlenmelerine de imkân verir. Bunlarla birlikte çocukların farklı sosyal ve fiziksel aktivitelere yönlendirilmesi de oldukça önemli. Spor, sanat, kitap okuma gibi aktiviteler çocuklara hem eğlence hem de gelişim fırsatları sunar. Dijital dengeyi sağlamak için çocukların çevrimdışı aktivitelerle daha fazla zaman geçirmeleri teşvik edilmeli. Bu şekilde, çocuklar hem dijital dünyada bilinçli bireyler olmayı öğrenir hem de dijital bağımlılık riskinden korunmuş olurlar. Biz de çocuklarımızı ve aileleri bu konularda destekleyici çalışmalarımıza özellikle bugünlerde hız kazandırdık.
Son bir senedir İsrail, Gazze'de binlerce çocuk öldürdü ve öldürmeye devam ediyor. Bu hak ihlallerine karşı çocuk haklarını savunan kurum ve kuruluşlar bile neden bu kadar tepkisiz kalıyor?
Bir yıldır Gazze'de, maalesef çocuklar başta olmak üzere kadınların, yaşlıların haklarının çok ağır bir şekilde ihlal edildiğine şahit oluyoruz. BM Genel Sekreteri Guterres'in ifadesiyle Gazze, çocuk mezarlığına dönüşmüştür. Gazze'de şu ana kadar katledilen yaklaşık 41 bin insanın büyük çoğunluğu kadınlar ve çocuklardan oluşuyor. BM verilerine göre, Gazze'de öldürülen çocuk sayısı, son dört yılda savaşlarda öldürülen çocuk sayısından daha fazla. İsrail yönetiminin pervasızca yürüttüğü bu insanlık suçu karşısında sessiz kalan birçok kurum bu süreçte büyük güven kaybına uğradı. İnsan
haklarını dillerinden düşürmeyen birçok uluslararası kurum, gelişmiş ülke ve sivil toplum kuruluşu, BM Genel Sekreterinin ifadesiyle Gazze Çocuk mezarlığına dönerken sessiz kalmıştır.
Bu soykırımda hayatını kaybeden kadın sayısının son dört yılda yapılan savaş ve katliamlarda hayatını kaybeden kadınların dört kat fazlası olduğunu biliyoruz. Kadınların ve çocukların hayatını kaybettiği, sivillerin her gün bombalandığı Gazze'de gerçek bir soykırım dünyanın gözü önünde
yaşanıyor. Gazze başta olmak üzere çatışma bölgelerinde yaşanan hak ihlalleri noktasında hepimize düşen sorumluluklar bulunuyor. İnsan hakları savunucularının, Gazze'de yaşananlar noktasında seslerini yükseltmeleri gerekiyor. Bu artık herkes için bir samimiyet testine dönüşmüştür.
Türkiye, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın öncülüğünde olayın başından itibaren çok yönlü çalışmalarını sürdürüyor. Savaşın durdurulması için bir taraftan diplomasi çalışmalarını yürütürken bir taraftan da insani yardımların Gazze'ye ulaştırılması konusunda aktif bir çaba sergiliyor. Kamu kurumlarımız, vatandaşlarımız, sivil toplum kuruluşlarımız Filistin halkına destek olmak için çok yönlü olarak çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye, hiçbir ayrım gözetmeksizin mazlumların yanında yer almaya, onların haklarını gündemde tutmaya devam edecektir. Biz, evrensel insani değerleri hiçe sayan İsrail'in yaptıklarını ilk günden beri şiddetle kınıyoruz. Ülkemizin, milletimizin ve devletimizin bu noktada tepkisi, tavrı net ve değişmezdir. Hiçbir gerekçe ve bahane çocukların, insanların katledilişini gizleyemez veya örtbas edemez. Türk milleti her daim ezilenlerin, haksızlığa
uğrayanların, mazlumların yanında olmaya gayret göstermiştir, bundan sonra da göstermeye devam edecektir. Bu noktada tepkimizin ve duruşumuzun değişmez bir netlikte olduğunu bir kez daha vurgulamak isterim.
Dünyada yükselen ırkçı akımlardan bugün maalesef çocuklar da etkileniyor. Bu konuya karşı nasıl çözümler üretebiliriz?
Biz çocuklarımızı insani değerleri özümseyerek, evrensel değerleri kendi kültürümüzle harmanlayarak yetiştiriyoruz. Hangi dilden, ırktan veya renkten olursa olsun çocuk çocuktur. Biz, çocuğu tüm kimliklerden, tanımlamalardan öte "çocuk" olarak görüyoruz, "yarın" olarak görüyoruz, "umut" olarak görüyoruz. Bu nedenle de özellikle ülkemizin tarihsel kimliğini ve coğrafi konumunu tam anlayamamış bir kısım insanların bu paylaşımlarını ve tavırlarını doğru bulmuyoruz. Biz tarihsel süreç içerisinde her kesimden, her kıtadan, her inançtan insanlara kucak açmış bir milletin evlatlarıyız.
Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği üzere savunmasız gruplara, göçmenlere, mültecilere yönelik nefret söylemi dahil her türlü gayrı insani tutumun karşısında olacağız ve gerekli tedbirlerin alınması için ilgili tüm kurumlarımızla kararlılık içinde mücadele edeceğiz.
Ailenin çocuk açısından hayati bir öneme sahip olduğunu ifade ediyorsunuz. Aile ve çocuk günümüzde ne tür tehditlerle karşı karşıya?
Bakanlık olarak da hizmet sunumunda öncelikli temel politikamız aileleri bütüncül olarak değerlendirmek ve mümkün olduğunca bir arada tutmaktır. Çocukların sağlıklı bireyler olarak yetişebilmeleri için ihtiyaç duydukları huzur ve güven ortamını ancak sağlıklı aileler içinde bulabildiklerini biliyoruz. Bu yüzden sağlıklı aileler kurmak ve onları desteklemek öncelikle çocuklar için hayati önem arz ediyor. Dolayısıyla aile kurumuna yönelik tehditlerin çocukların iyilik hali ve üstün yararı için de bir tehdit olduğunu unutmamak gerekiyor. Bir çocuğu en iyi koruyacak şey güçlü ve sağlıklı bir ailedir. Bir çocuk korunmaya ihtiyaç duyar hale geldiyse sıklıkla görüyoruz ki arkasında desteğe ihtiyaç duyan bir aile vardır. Bu yüzden mesleki personelimiz aile ve çevresi ile ilgili bütüncül bir değerlendirme yapıyor.
Ailenin güçlü yanları nelerdir, iç ve dış kaynakları nelerdir, çocukları ailesinin yanında desteklemek için ne tür çalışmalar yapabiliriz; ilk önce bunları planlıyoruz. Çocukları aracılığıyla aileler de bir nevi görünür oluyor bizim için. Biz de çalışma alanlarımızı bu durumlara göre belirliyoruz. İlk önce koruyucu önleyici hizmetleri esas alıyoruz. Çocuklar Güvende ekiplerimizle, ASDEP personellerimizle, Gündüzlü Yaşam Merkezlerimizle tespit ettiğimiz çocuklarımıza ve ailelerine rehberlik ve danışmanlık hizmetleri yürütüyoruz. Aile Eğitim Programları ile ihtiyaçlarına göre eğitim
modüllerimizi devreye sokuyoruz. Bununla birlikte sosyo ekonomik destek sağlamakla kalmıyoruz. Bir yandan düzenli hane ziyaretleri gerçekleştiriyoruz. Aile danışmanlığı, çocuklar için eğitim, sağlık ve danışmanlık tedbirleri ile aileyi güçlendirmeye ve bir arada tutmaya yönelik çalışmalar yürütüyoruz.
Bakanlığınızın bu tehditlere karşı ailenin korunması, güçlendirilmesi noktasında birçok çalışması olduğunu biliyoruz. Yaptığınız araştırmalardan yola çıkarak aileler en çok hangi sorunu dile getiriyor?
Dijitalleşme ile birlikte aile yapımız ve çocuklarımızın maruz kaldığı risk ve tehditler yeni formlarla karşımıza çıkıyor. Biz de değişen dinamiklere göre hem ailemizi hem de çocuklarımızı korumak ve güçlendirmek için politikalarımızı güncelliyor, şekillendiriyoruz. Bakanlığımız koordinasyonunda hazırlanan Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı bu yıl yürürlüğe girdi. Söz konusu Vizyon Belgesinde, ulusal
ve uluslararası düzeyde ailenin ve çocukların korunması noktasında birçok faaliyete yer verildi. Bakanlığımızca başlatılan çalışmalar ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliği içerisinde devam ediyor. Çocuk Koruma Sisteminde de güçlendirici bir yaklaşım sergiliyoruz Az önce de bahsettiğim
gibi ilk olarak çocuğun ailesi yanında destekleneceği sistemlere öncelik veriyoruz. Çocuğun devlet korumasına alınması en son tercih ettiğimiz seçenektir.
Bakanlık olarak sadece taşra teşkilatımız üzerinden koruyucu ve önleyici hizmetler sunmakla kalmıyoruz. Merkez teşkilatı olarak da çocuklarımızın korunmasına ve güçlendirilmesine yönelik birçok faaliyette bulunuyoruz. Bilim Kurulumuz başta olmak üzere Aile Şuraları ve Çocuk Hakları Strateji Belgesi gibi temel stratejik çalışmalar yürütüyoruz. Tüm bu çalışmaları diğer Bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşları, Üniversiteler ve STK'ların paydaşlığında gerçekleştiriyoruz. Bu vesile ile destek olan tüm Bakanlarımıza, kamu kurum kuruluşlarına, üniversitelere ve STK'lara çok teşekkür ederim. Bahsettiğim tüm paydaşlarımızla hazırladığımız 2023-2028 Türkiye Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve Eylem Planı 6 Stratejik Amaç, 22 Stratejik Hedef ve 159 Faaliyet Adımından oluşuyor. Az önce belirttiğiniz riskler göz önüne alınarak yapılan çalışmalar neticesinde Çocuk Hakları ve Çocuk Katılımı, Çocuk Dostu Adalet, Aile ve Çocuğa Yönelik Koruma ve Destek Hizmetleri, Alternatif Bakım Hizmetleri, Afet, Kriz ve Acil Durumlardan Etkilen Çocuklara Yönelik Hizmetler, Bilgi Teknolojilerine Erişim ve Güvenli İnternet Kullanımı başlıklarında çalışmalarımıza devam ediyoruz. 2024 yılı değerlendirmesini de önümüzdeki günlerde ilgili paydaşlarla gerçekleştireceğiz. Bu Ara Değerlendirme Toplantılarında da aileye ve çocuklara yönelik riskleri tekrar gözden geçireceğiz.
Son olarak sizin bakanlık sürecinizde en çok etkilendiğiniz alanın koruyucu aile hizmeti olduğunu söylüyorsunuz. Bu projenin hedeflerinden bahseder misiniz?
Koruyucu aile hizmetimiz çeşitli nedenlerle biyolojik ailesi yanında bakımları sağlanamayan çocuklarımızın aile ortamında eğitim, bakım ve yetiştirilme sorumluluğunu kısa veya uzun süreli olarak, ücretli veya gönüllü statüde devlet denetiminde paylaşılmasını içeren bir aile odaklı hizmet
modelidir. Saygıdeğer Hanımefendi Emine Erdoğan'ın himayelerinde yürütülen Toplum Kalkınmasında Gönül Elçileri Projesi'yle daha da güçlenen koruyucu aile hizmetimizle biyolojik ailenin koşulları, yeniden çocuk bakımına uygun hale gelene kadar, koruyucu ailelerimiz vasıtasıyla çocuklarımızın güvenli, sevgi dolu bir ortamda yetişmesini sağlıyoruz. Devletimiz, koruyucu aile sistemini geliştirerek ve destekleyerek her bir çocuğumuza sevgi dolu bir yuva sunmaya çalışıyor.
Koruyucu aile sistemi, çocuklar için güvenli ve sevgi dolu bir aile ortamı sunarak, onların sağlıklı bir şekilde gelişmelerine ve topluma kazandırılmalarına katkıda bulunan önemli bir hizmettir. Koruyucu aile hizmetini yürüten meslek elemanları, çocuklarla ve aileleriyle birebir çalışıyorlar. Koruyucu ailelerimiz fedakâr bir şekilde bu kıymetli görevi üstlenerek, devletimize ve topluma büyük bir hizmette bulunuyorlar. Bu noktada vermiş oldukları özverili destek için tüm koruyucu ailelerimize teşekkürlerimizi sunuyorum. Bakanlık olarak koruyucu aile hizmetini güçlendirmek için hem kamu kurum ve kuruluşlarının hem de ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarının desteğini çok önemsiyoruz. Söz konusu paydaşlarla ortak faaliyet ve projelerle bu alandaki çalışmaları çeşitlendirmek, iş birliği ile ortak hedef olan çocuklarımızın refahını sağlamak için gayretle çalışıyoruz.