Betül Nurata: İnsanın anlam arayışı

İnsanın anlam arayışı
Giriş Tarihi: 28.10.2021 12:35 Son Güncelleme: 28.10.2021 12:35
Zorlu süreçlerde başvurulacak limanlardan biri de kitaplar. İnsanın Anlam Arayışı çokça konuştuğumuz ama hakikatinden uzak olduğumuz, yaşantımızda izlerini göremediğimiz meseleler üzerine yazılmış derinlikli bütünsel bir kitap.

Zorlu süreçlerden geçiyoruz.

Zorlu süreçlerde başvurulacak limanlardan biri de kitaplar. Son iki yıldır bazı kitap adları çokça telaffuz edildi, ediliyor. 1984 bunlardan biri. Körlük bir diğeri… Edebiyatı hafife alanlara da, gerçeğe çok önceleri şahitlik edenlere de selam. İnsanoğlunun varabileceği ürkünç senaryoları bize sunan bazıları sezgisel, bazıları planlı romanlara teşekkürler. İki yıl önce Körlük üzerine konuşuyorduk arkadaşlarla. Çin'de bir şeyler oluyordu. İnsanlar ayılıp bayılıyordu. Yaa, işte Körlük diyordu katılımcılar. İşte Körlük. Yazmış adam. Baş sallıyorduk. Başımıza gelecekleri bilmeden… Hâlâ da bilmiyoruz…

Bir limana sığınmak, okyanuslara açılmak ve okumalar yapmak, anlamak, sezmek güzel. Güzel de. Bu anladıklarımızla ne yapabiliriz. Kontrolümüz dışında olan süreçler için elimizden ne gelir? Kara kara düşünüp uzaklara mı bakalım, boynumuzu büküp teslim mi olalım… Kontrol dışı süreçlerde nasıl bir duruşa, bakışa sahip olabiliriz? Keder bulutlarının altında kalmadan karanlık dalgaların altında ezilmeden elindeki fidanı nasıl dikebilir insan? Bir savaşta, bir pandemide, bir kampta…

İşte böyle bir soruyla beraber aklıma gelen filmler kitaplar ve onlardan da önce şöyle bir gerçek var: İnsan sadece kendini değiştirebilir. Başkalarını değil. Olayları da. İnsan sadece kendini ve olaylara verdiği tepkileri değiştirebilir. Bir kişisel gelişim sözü olarak değil, yalın bir hakikat olarak.

Cillop gibi bir baskı

Zorlu süreçlerden geçiyoruz.

Dünya bu kadar geçip gitmemişken, bu kadar bozulmamışken henüz…

İnsan pek kibar olabilirdi meselâ. Hâlâ da olabilir. Herkes ne kadar kibar… "Normal zamanlarda." Ne kadar kibar ve ne kadar iyi… Bir sebilin önünde bir bardak su için biraz daha bekleyebiliriz meselâ. Sıradayken, "ne demek rica ederim siz buyrun beyefendi" diyebiliriz. "Buyrun buyrun siz önce geldiniz." Kapıyı açabilir biri birine. Teşekkür edebilir. Tebessüm edebilir. Anladınız işte. Gülümser. "Bir ihtiyacın var mı" bile diyebilir. Bilirsiniz bu gibi şeyler. Böyle zamanlarda iyilik yarıştırabiliriz. Böyle zamanlarda insanları birbirinden ayrıştırmak ne zor…

Zor. Zor belki ama bazen minicik bazen de cillop gibi bir baskı işleri çözebilir. Acelesi olduğunda, bir toplantıya yetişecekse böyle günlük meselelerde bile, kafası bozuksa karnı ağrıyorsa, o kibar insanın, nasıl başkalaştığını görebiliriz. Görmüşsünüzdür de. Bir yolculuk, bir açlık, bir sağlık, bir ticaret, bir kazanç bir kayıp, bir kadın, bir adam, bir ceza bir ödül… Bütün bunlar insanları birbirinden ayrıştırır işte. Karakterlerimizi silkeler. Test eder. Masum değiliz.

Herkesin baskıya dayanıklılığı şüphesiz farklı ve bu da pek tabii… Kendimizi aklayamayız, muhasebesi ayrı bir konu. Hayatı mücadelelerle geçmiş bir insanla hazıra alışmış, hep başkalarından beklemiş bir insanın aynı dayanıklılıkta olması elbette mümkün değil. Kimi bir saat aç kalamazken kimi üç saat kalabilir. Kimi bir gün, kimi üç gün susuz… Yine de bozulmaz. Peygamber ashabını hatırlayın, ambargo zamanı çekip giden var mıydı?

Baskıların gücü

Baskıların böyle bir gücü vardır işte, insanları ayrıştırır. Neredeyiz? Net miyiz? Sabit miyiz? Baskılar netliği ölçer. Güçlendirir. Zayıfları siler. Kartlar açığa çıkar. Yönler belirginleşir. Gerçek kimliğimiz baskı anında ortaya çıkar. Geleceğim yer, varmak istediğim yer burası. Başı da sonu da burası… Hepimiz böyle bir süreçten geçiyoruz işte. Bütün dünya. Derece derece. Resmimiz çekiliyor. Renkler açığa çıkıyor. Sorumluluk alabilenler, karar alabilenler, hücum edenler, savunmaya geçenler. Benciller ya da el uzatanlar. Rol kesenler ve geçekten iyi güçlü doğru olanlar. Kendi doğrusunu gerçek sananlar, bunu dayatanlar ya da gerçekten "gerçeğin" yanında olanlar. Kim hangimiz, işte bütün bunlar sınav sonuçları açıklanınca belli olacak.

Bu test her zaman vardı. Dıştan ve içten bir mücadeleye tanıklık ettik her zaman. Bir aynamız varsa eğer. Şimdi ise yoğun ve hızlanmış olarak. Tanıklık ediyoruz. Dünya çok gerilerde kalmadan ve daha da bozulmadan elimizden ne gelir. Kendimizi değiştirmek, tepkilerimizi değiştirmek dışında elimizden ne gelir.

Bu iş hiç de kolay değil. Kara Kule'yi aramaktan daha kolay değil en azından. Roland gibi çelikten bir irade gerekiyor. Eddie gibi bağımlılıklardan kurtulmak, Suzanne gibi affetmek. Jake gibi göze almak ve daha neler. Kara Kule'yi okuyunuz, okutunuz. İşte bu, bu ve başkaca sebepler yüzünden tavsiye etmek istediğim kitap, İnsanın Anlam Arayışı, söylemiş miydim? Bu isme kapılmamak elde değil. İnsan, anlam ve arayış… Çok kilit üç kelime… Bendeki cildi altımışıncı baskısını yapmış. Yani çoklarının okuduğu bir kitap… Yine de bu bir yanılgı olabilir. İnsan kendi okuduklarını herkes okudu sanıyor. Mesela O. Henry... Dinlendirici, çok tatlı kısa hikâyeleri vardır. Yeşilçam filmleri ve birçok komedi sahnesi ondan aşırmadır. Duymuş muydunuz?

Yazar kendi hikayesini anlatıyor

İnsanın Anlam Arayışı'nın yazarı Viktor E. Frankl, İkinci Dünya Savaşı sırasında toplama kampında bizatihi yaşadığı olayları, kendi hikâyesini anlatıyor. Daha doğru ifadeyle, yaşananlardan çıkardığı okumaları, dersleri ve çözümleri anlatıyor. Vazgeçişler, test, mücadele, hayal kırıklığı, hepsi var kitapta. Bir esir kampında olabilecek bütün mümkün şeyler.

Viktor Frankl'ın kendi hikâyesiyle, güzel anlatımıyla ve sunduğu çözümlerle etkileyici ve çok yönlü bir kitap. Burada sadece baskıdan bahsettim. Siz çok daha fazlasını bulabilirsiniz. İnsanın Anlam Arayışı… Çokça konuştuğumuz ama hakikatinden uzak olduğumuz, yaşantımızda izlerini göremediğimiz meseleler üzerine yazılmış derinlikli bütünsel bir kitap. Kendimizi tanımak, hayatı anlamak ve dahası sevmek üzere bir adım, bir adım, belki bir adım daha bizi yaklaştıracak, düşündürecek, zihnimizi ve kalbimizi uyandırabilecek bir kitap. Umarım. Öyle olur…

Ve biliyorum. Kitaplardan bizi kurtarmalarını beklemek haksızlık… Onlara fazla anlam yüklemek de. Ama bize kapı açmalarını bekleyebiliriz. Sadece teselli ve yeni bir serüven için değil, bir arayış bir düşünce bilinç açıklığı için koştuğumuz kitaplar olabilir ve iyi ki de varlar.

BİZE ULAŞIN