Kanunlarımıza göre 18 yaşını doldurmamış her fert çocuk olarak kabul edilir. 0-18 yaş grubundaki bir çocuğun, kendisine bakmakla yükümlü kişi yahut kişiler tarafından zarar verici, kaza dışı ve önlenebilir bir davranışa maruz kalması çocuk istismarı olarak tanımlanır. Fiziksel, cinsel, duygusal ve ekonomik istismar ile ihmal, çocuk istismarının alt gruplarıdır. Tardieu, 1860 yılında Paris Tıp Akademisi'nde ilk kez çocukların fiziksel ve cinsel istismarına değinirken, Caffey 1946 yılında; "Caffey Sendromu" ve Kempe 1961 yılında; "Hırpalanmış Çocuk Sendromu" tanımlamasını yaptılar. Helfer ve Kempe 1972 yılında çocuk istismarını, anne-babaların yahut çocuktan sorumlu diğer kişilerin gerçekleştirdiği, sorumluluklarını yerine getirmeyi ihmal ettiği eylemler sonucu, çocukların kaza dışı zarara uğraması olarak tanımlarlar.
Çocukların kendilerine bakmakla yükümlü olan kişilerin elinde fizikî açıdan zarar görmesi ve böylece fizikî bütünlüklerinin bozulması fiziksel istismar olarak kabul edilir. Tokat, tekme, yumruk, itip-kakma, sarsma, çimdikleme, kemerle vurma, herhangi bir ev eşyası (telefon, tava, v.b.) fırlatma, hortum, sigara söndürme, ütü basma, sıcak su dökme gibi şiddet içerikli eylemler fiziksel istismarın içine dahil edilebilir. Bu olgularda genellikle; tedaviye başvurma sürecinde izah edilemeyen gecikme, hastaneye ilk gelişte verilen öykünün sonradan değiştirilmesi, çocuğun yaşı ile uyumsuz davranışları, çocuğun kardeşinin suçlandığı yaralanmalar, ebeveynde yahut bakıcılarda çocuğa yönelik düşmanca davranışlar gibi ortak özellikler görülür. Her ne kadar ağır hasar bırakmadığı varsayılan fiziksel istismar olguları; "Çocuğunu dövmeyen dizini döver", "Dayak cennetten çıkmadır" gibi sözlerle toplumsal kabul görse de, gerek şiddetin öğrenilmiş bir davranış biçimi olması sebebiyle yeni kuşaklara aktarımı, gerek çocukta oluşturduğu fiziksel ve ruhsal yıkımlar, gerekse de uzun yıllar sonra dahi ruhsal olarak kalıcı izler bırakma ihtimaliyle bu tür en ağır istismar türlerinden biri olarak kabul edilir. Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) Ulusal Çocuk İstismarı ve İhmali Veri Sistemi'ne (NCANDS) göre, 2006 yılında 3.6 milyon çocuk araştırılmış ve 905 bin çocuğun kötü muameleye uğradığı ve yıllık oranın 1000 çocukta 12.1 olduğu, bunların 144.800'ünün ise fiziksel istismar nedeniyle başvurduğu bildirilmiştir. Fiziksel istismar riski çocuğun yaşı ile doğru orantılı olarak artmaktadır ancak ciddi ve ölümcül yaralanmalar genellikle iki yaşın altındaki çocuklarda, orta şiddetteki yaralanmalar daha büyük çocuklarda görülmektedir.
Özellikle ağır fiziksel istismara uğramış ve herhangi bir müdahale yapılmamış olguların yüzde 10'u ölümcül yaralanmalara sebep olabiliyor. Her ne kadar bütün çocuk cinayetleri geniş anlamda "çocuk istismarı" ise de, bu terim genellikle tekrarlayıcı biçimde kötü muamele görenlerin ölümüyle sonuçlandığında kullanılılır. ABD'de her yıl yaklaşık 2 bin istismar ve ihmale bağlı ölümün meydana geldiği saptanmıştır. Bunlardan yüzde 90'ı beş yaşından küçük çocuklarda ve yüzde 44'ü de bebekler arasında görülüyor.
Cinsel istismar
Psikoseksüel gelişime ait her ne kadar farklı yaklaşımlar bulunsa da psikososyal ve seksüel gelişimini tamamlamış bir erişkinin, psikososyal gelişimini tamamlamamış bir çocuğu cinsel uyarım amacı ile kullanması çocuğa yönelik cinsel istismar olarak kabul edilir. Aynı yaş grubundaki çocuklar arasındaki cebir, tehdit ve hile içermeyen cinsel etkileşimler, oyunlar cinsel istismar olarak kabul edilmez. Eldeki veriler kız çocukluklarının erkek çocuklara oranla çok daha fazla cinsel istismara uğradığını göstermektedir. İstismarcıların ise genelde erkek olduğu görülüyor.
Emslie ve Rosenfeld bir çalışmasında alt ekonomik ve kültürel imkanları olan kesimde daha çok baba kız ensesti, orta ve üst sınıf imkanlı kesimde ise kardeşler arası ensest olguları daha sık olarak tanımlanmıştır. Yapılan bir çalışmada cinsel istismar iddiası ile başvuran olguların yüzde 87'si kız, yüzde 13'ü erkek olup yüzde 55'inde baba, erkek kardeş, dayı, amca gibi birinci derecede aile fertlerinin cinsel istismar iddiası bulunmaktadır. Vücudun çeşitli bölgelerinde fiziksel tahrip, darp ve zorlama izleri, hafif ve ağır kanamalar, ergenlik döneminde gebelik, cinsel yolla bulaşan hastalık bulgusu, cinsel istismarda görülen başlıca fiziksel bulgulardır. Cinsel istismarlarda fiziksel bulguların yanısıra ruhsal bulgularda büyük önem taşır.
Çocuğun cinsel yönden aşırı uyarılması, yaşına uygun olmayan şekilde cinselliğinin farkına varması, oyunlara, resimlere, sözel yahut fiziksel eylemlere yansıyan davranışlarla birlikte cinselliğe karşı fobik reaksiyonlar, cinsel kimlik ve obje tercihinde zorluklar, hiçbir teşhis konulamayan karın ağrıları, baş ağrıları yahut benzeri fizikî şikayetler; endişe, depresyon, yıkıcı davranışlar, ağlama ve bağırma şeklinde öfkeli reaksiyonlar, fizikî ve sosyal gelişimde gerilik, anneye aşırı bağımlılık geliştirme, belli insanlarla olmayı ve belli yerlere gitmeyi reddetme, arkadaşlardan uzaklaşma, uyku düzeninde bozulma, kabuslar, gece işemeleri, parmak emme, okul ve ev hayatındaki uyumun bozulması, ders başarısının azalması, okuldan kaçma, çocuktan beklenmeyen davranış ve reaksiyonların gelişmesi, uzun dönemde yaşanan travmanın zihinde tekrar anımsanmasına bağlı olarak ses ve görüntüler ile olayın tekrar geri dönüşlü canlanması (travma sonrası stres bozukluğu), ilerleyen yaşlarda cinselliğin tamamen reddedilmesi, rastgele cinsel ilişkiye girme yahut kendinin istismarcı olma riski, alkol yahut uyuşturucu madde bağımlılığı, kendine zarar verici fizikî davranışlar, psikopatik eğilimler, tekrarlayan intihar girişimleri gibi belirtiler ortaya çıkabilir.
Cinsel istismar sonrası tedavi, istismarın tanısı kadar önemlidir. İstismarın tekrar etme riskinin ortadan kesin olarak kaldırılması için çocuğa ve aile fertlerine psikolojik destek ve gerekiyorsa tedavi olanağı sağlanmalıdır. Bununla birlikte duygusal istismar ise çocuk istismarının en sık görülen ancak en fazla göz ardı edilen türüdür. Psikolojik gelişmenin duraklamasına neden olacak; "Sen aptalsın, beceriksizsin, nankörsün" gibi sözleri içeren sözel istismar çocuğun kimliğini zedeleyerek çocukta davranış bozukluklarının ortaya çıkmasına sebep olur. Aynı zamanda "Artık senin annen/baban olmayacağım" "Bana anne/baba deme" gibi sözlerle çocuğun reddedilmesi çocuğun ebeveynine karşı güven duygusunu kırar. Fiziksel ve duygusal istismara uğrayan çocuklarda ise cinsel istismara uğrama riskinin 2-3 kat arttığı görülmekle birlikte bu çocuklarda evden kaçma, madde bağımlılığı gibi istenmeyen davranışlarla da karşılaşılabiliyor.
Bütün istismar türlerinin yanında bir tür istismar var ki son zamanlarda sıkça karşılaştığımız, hepimizin aslında görüp de dikkat etmediği bir durum: Ekonomik istismar. Özellikle sokağa yönlendirilen bir çocuğun maddi çıkar sağlama amacıyla çalıştırılması, kullanılması, hatta çocuk bedeninin bu amaçla pazarlanması, satılması yahut iş gücünden yararlanılması veya çocuğa ait ekonomik kaynakların çocuğun yararı dışında, kişinin kendi çıkarları uğruna yönlendirilmesi ise ekonomik istismar olarak adlandırılır.
Büyük tehlike: İhmal
Çocuk istismarının en çok atlanan ancak en önemli şekillerinden birisi de ihmaldir. Çocuk ihmali, çocuğun temel gereksinimlerinin karşılanmadığı durumlarda ortaya çıkar. Bir çocuğun temel gereksinimleri; temiz, yeterli ve dengeli beslenme, temiz giyinme, sağlık hizmetlerinden ve eğitim hakkından yararlanmayla birlikte barınmadır. Bu gereksinimlerin birinin yahut birkaçının olduğu durumlar ihmal olarak değerlendirilir ama şu an için çocuk ihmali ile ilgili epidemiyolojik veriler oldukça yetersiz. Çocuk ihmalinde, fiziksel ve cinsel istismardan farklı olarak, çocuğun bakımında yetersizlik süreklilik gösterir. Tıbbi ihmal durumu ise çocuğun doğrudan ölümüne yol açabilir. Bu nedenle ihmalin erken tanınması hayati önem taşımaktadır. Kanada'da yapılan bir çalışma, ihmalin çocuk koruma araştırmalarının başlatılması için en sık saptanan sebep olduğunu ortaya koymuştur. Bu araştırmada adli olarak bildirilen vakaların yüzde 40'ının ihmal nedeniyle olduğu ortaya çıktı. Araştırmacılar, bir yılda çocuk istismarına bağlanan ölümlerin yüzde 50'sine yol açan nedenin de ihmal olduğunu vurgulamaktadırlar.
Çocuk istismarı ve ihmali her ne kadar tıbbi bir tanı olarak tıp literatürü içerisinde yerini almış olsa da bütün sivil toplum kuruluşları, istismar ve ihmali önleme çalışmaları içerisinde yer almalı ve çocuk ile ilgili; ebeveyn, öğretmen, hekim, kolluk kuvvetleri ile yargı organları da bu çalışmaların içinde olmalı. Bu fertlerin konu ile ilgili bilgilenmesini sağlama, önyargıları ortadan kaldırarak çocuk dostu odaklı ortak davranış modelleri geliştirme, istismar davranışlarını ortadan kaldırma, istismar riski taşıyan yahut istismar edilmiş çocuklara ulaşarak gerekli merkezlere yönlendirme, çocuğa tanı, erken tedavi, ileri dönem rehabilitasyon ve gerekiyorsa hukuki süreç gibi aşamalarda destek olma ortamını hazırlamayı hedeflemeli.
M. Şevki Sözen kimdir?
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı'nda profesör.