Semiha Karahan: FANATİK KUDÜSLÜLER

FANATİK KUDÜSLÜLER
Giriş Tarihi: 23.08.2024 11:27 Son Güncelleme: 23.08.2024 11:30
1948’den bugüne, Filistinlileri yok sayan devlet politikasından bireysel anlayışlara kadar uzanan fanatik Siyonizm, Filistinliler için bitmek bilmeyen bir yaşam mücadelesi. Siyonizm, Filistinlileri ve Siyonist olmayan Yahudileri bir korku tüneline hapsederek toplumu fanatik kutuplarda şekillendiriyor.

Tarih, her mekân ve her zaman diliminde farklı nedenlerden kaynaklanan radikal düşünceler ve eğilimler yaşandığını gösteriyor. Radikal düşüncelerin
somutlaşarak fanatik ve yıkıcı eylemlere dönüştüğünü yine tarih hatta coğrafya ve arkeoloji ortaya koyuyor. Din, ırk, toprak olgularının ve bunlar doğrultusunda gelişen inanç biçimlerinin kitleler tarafından radikalce yorumlanması fanatizme yol açabiliyor.

Radikal inanç biçimlerinin fanatik eylemlerle dışa vurulduğu coğrafyalardan biri de Kudüs merkezli Filistin. Filistin, tarihi boyunca fanatizmin birçok çeşidine şahitlik etmiş bir toprak parçası. Asırlardır dünyanın merkezi kabul edilen ve Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet için din ve inanç ekseninde büyük bir kıymeti haiz Kudüs'ün, aslında fanatik yıkımlar konusunda dünyadaki en tecrübeli şehir olduğunu söyleyebiliriz. Keza birbirinden farklı davranış biçimlerinde Yahudi, Hristiyan ve Müslüman fanatik Kudüslüler var ve bu fanatiklerin hiçbirinin Kudüs'ten ayrı kalmaya da niyeti yok.

Haçlı Seferinde Tanrı adına kan gölüne çevrilen Kudüs'ün dini işlevselliğiyle şekillendirdiği en mühim husus önce Hristiyanların sonrasında Yahudilerin zihninde gelişen ve fanatizmin en güçlü formlarından biri olan Siyonizmdir. Hristiyanlıkta İsa Mesih'in mesajını yaydığı, çarmıhta öldüğü, üç gün sonra dirildiği, semaya yükseldiği ve ahir zamanda geri döneceği mekân olan Kudüs, Hristiyanlar açısından 4. yüzyıldan sonra önem kazandı. Kudüs bu fonksiyonlarıyla dünyevi işlerin din üzerinden belirlendiği modern öncesi dönemde Hristiyanlar tarafından zaman zaman hedefe konuldu. Bu noktada Haçlı Seferleri, Hristiyan yöneticilerin Kudüs'ü hedefe koyarak halk dindarlığını dini fanatizme vardırdığı en önemli hadise olarak öne çıktı.

1095'te Papa II. Urbanus'un Kudüs'ü kâfirlerin elinden almak hedefiyle ve günahlarının silinmesi vaadiyle yaptığı çağrıya binlerce Hristiyan kulak vererek Haçlı ordusuna katıdı. Haçlılar Avrupa'dan Kudüs'e doğru yola çıkarken nefret, öfke, intikam duygularını yanlarına almış ve Kilise'nin vaadi doğrultusunda Müslümanların ve Yahudilerin kanını ne kadar çok dökerlerse cennetteki yerlerini sağlama alacaklarına inanarak fanatikleştiler. Bu fanatikler Fâtımîlerin yönetimindeki Kudüs'e vardığında tarihin en kanlı din savaşlarından biri yaşandı. 15 Temmuz 1099'da Haçlı ordusu, kuşattığı Kudüs'ün surlarından içeriye girmeyi başardığında, öfke ve nefretten gözleri dönmüş Haçlılar, o gün ve ertesi günün akşamına kadar Kudüs'te tüm Müslümanları, tüm Yahudileri ve Katolik mezhebinden olmayan Hristiyanları (Ermeniler hariç) yani on binlerce insanı acımasızca katlettiler. Fanatik Haçlılar İsa Mesih'in tanrılığını reddeden Müslümanları özellikle Mescid-i Aksâ'da ve Kudüs'ün her sokağında kılıçtan geçiriyor, uzuvlarını kesiyor, Yahudileri Ağlama Duvarı'nda katlediyor, sinagogda ve meydanlarda diri diri yaktılar.

Hristiyan Siyonizmi daha tehlikeli

Kaynaklardan okunduğu üzere 15 Temmuz'un Kudüs'ü, kan gölünün içinde insan uzuvlarının yüzdüğü, yanmış insan eti kokusuyla bir cehennem gibidir. Müslüman ve Yahudiler için cehennem olan bu görüntü Haçlılar için görülmeye değer bir manzaradır ve cennetten kazandıklarına inandıkları
tapu hüviyetini taşır. Tanrı adına kan döken fanatik Haçlılar, 15 Temmuz 1099'da kazandıkları bu zaferi Hristiyanlara "miras" bıraktılar. Haçlıların bıraktığı bu miras, kendisinden olmayana hayat hakkı tanımamak, toprağını, yaşamını hatta tarihini istila etmek içeriğiyle aslında fanatik Kudüslü Hristiyan olmayı Hristiyanlara öğretmesidir. Ve bu mirasın modern dönemde oldukça aktif çalıştığı, Hristiyan Siyonizminin Kudüs'ü işgal ettiği Aralık 1917 tarihinde anlaşılacaktır.

Reformasyonun, Hristiyan dünyasında yarattığı neticelerden biri Hristiyan Siyonizmidir. İngiltere merkezli olmak üzere Protestanlar arasında İsa Mesih'in yeryüzüne dönüşü bağlamında radikal düşünceler geliştirildi. İsa Mesih'i yeryüzüne indirerek Kudüs'te Tanrı'nın krallığını kurma telaşındaki
Protestanlar, fanatik Kudüslüler haline gelerek adeta Yahudilere ve Kudüs'e kafayı taktılar ve Yahudilerin Kudüs'e geri dönmesi gerektiğini savundular. Yahudilerin göç etmelerinin zorla veya gönül rızalarıyla mutlaka sağlanmasını ve bunun Hristiyanlar için dini ve milli bir gereklilik olduğunu ilan ettiler.

Milliyetçi ve sömürgeci karakteriyle hegemonyacı Hristiyan Siyonistlerin Avrupa'dan silip atmak istedikleri Yahudiler ve Filistin dolayısıyla da Müslümanlar hakkında ahkâm kestiği açıktır. 19. yüzyılda Hristiyan Siyonistlerin düşünce ve planları, Yahudi Siyonizminin ortaya çıkışıyla radikalleşti ve somutlaştı. Filistin'i işgal için Haçlı Ordusu kurulmasını önerenler, Yahudilerin Avrupa'da özgürleşmesine engel olanlar ve anti-Semitizmi
körükleyenler ve yükselişine sevinenler oldu. Çünkü din ve ırk kavramlarının harmanlandığı nefret fanatizmi/suçu olan anti-Semitizm tüm Siyonistler için bir fırsattı. Nitekim anti-Semitizm hayatta kalma telaşındaki on binlerce Yahudinin Filistin'e göç etmesini zaruri kılarak 1882'de Filistin'e aliyah/kitlesel Yahudi göçlerini başlattı.

Dehaishe Mülteci Kampı'ndaki 67 yaşındaki Filistinli mülteci Muhammed Ebu Yussef el-Affendi, 21 Ocak 2001'de ailesinin Deir Aban köyünden kaçarken terk ettiği evin orijinal anahtarını ve tapularını sergiliyor. (Fotoğraf: David Silverman/Newsmakers)

Hristiyan Siyonistler, aliyahların ardından Filistin'de Yahudi devletinin kurulması için tüm imkânlarını seferber ettiler ve I. Dünya Savaşı'nda planlarını hayata geçirdiler. Hristiyan Siyonist İngiltere, 1917'de Kudüs'ü işgal ettiğinde General Allenby, Haçlı Seferlerinin henüz bittiğini, Müslümanlardan intikam alındığını düşünürken artık Filistin'de Yahudi Siyonistler için tüm kapıların sonuna kadar açıldığı bir döneme girilmişti. İşte bu an, yüzyıllarca
Hristiyan dünyasında dini fanatizmin ölümcül sonuçlarını defalarca tecrübe eden Yahudilerin bir kısmının değiştiği ve fanatikleştiği anın ta kendisidir. Çünkü Yahudi Siyonistler anti-Semitizmden kurtulmak için geldikleri Kudüs'te Avrupa'da maruz kaldıkları zulmün aynısını Filistinlilere yaşatacaktır.

Sadece İsrail değil, İsrailliler de zulmediyor

19. yüzyılda Avrupa'da ortaya çıkan, ismi Kudüs'ün adlarından biri Siyon'dan türetilen modern Yahudi milliyetçiliği Siyonizmi, ulusalcılık ve sömürgecilik gibi seküler kavramlarla dini doktrinlerin harmanlandığı ulus ve toprak eksenli bir teopolitika olarak tanımlayabiliriz. Kudüs merkezli Eretz İsrael/Filistin'e dönerek orada bağımsız ve ulusal bir Yahudi devleti kurmak ise Siyonizmin başlangıç hedefi. Siyonizm bu form ve amaçlarıyla dindar ve seküler Yahudilerden büyük bir taraftar grubu topladı. (İlk gününden bugüne Yahudilerin tamamının Siyonizmi benimsemediğini, ideolojiye karşı milyonlarca anti-Siyonist Yahudi olduğunu unutmamalıyız.)

Siyonizm eğitim ve propagandalarla taraftarlarının belleklerini aşılayarak, Yahudiliğe dair milli ve dini değerleri daha da önemlisi Kudüs merkezli vaat edilmiş topraklar inancını radikal biçimde yorumlamalarını sağladı. Bir başka ifadeyle aşılanmış bellekle ortaya Siyonist fanatizmi çıktı ve bu da beraberinde Yahudiler arasında yeni tonda bir fanatik Kudüslülük doğurdu.

Seküler Siyonistler milli kimliklerini ırkçılıkla donattı, dindar Siyonistler dini kimliklerine savaşmayı ve öldürmeyi ekledi. İşte bu fanatik yeni kimlik kartı Siyonistlerin, Filistinlilerin topraklarını ve hayatlarını çalmalarını, onları vatansız bırakmalarını ve köle haline getirmelerini kendilerinde hak görmelerini sağladı. Tevrat'ı literal okuyan Siyonistler İsrailoğullarının antik dönemdeki düşmanlarıyla çağdaş Filistinlileri özdeşleştirdi ve yok edilmelerinin ilahi emir olduğunu düşündü.

Siyonizm sayesinde fanatikleşen Yahudiler silahın gücüne inanarak Filistin'de kurulan Siyonist yeraltı örgütlerine katıldılar. "Ötekine" yaşam hakkı tanımayan bu örgütlerin baskınlarında yüzlerce Filistinli öldürüldü, yüz binlercesi de zorla göç ettirildi. İngiliz mandası bu kanlı fanatizme sesini çıkarmazken Avrupa'da Kudüs'ün kaderini belirleyecek büyük bir felaket yaşandı. Hristiyanlığın egemenlik kurduğu Batı'da asırlarca ilmek ilmek dokunan ve fanatikçe birçok sonuçlar veren Yahudi nefretinin vardığı nokta Nazi kamplarında milyonlarca masum Yahudinin ırk ve din fanatikliğine kurban edilmesi oldu. Bu katliamla varılan netice de hepimizin bildiği gibi 1948'de İsrail Devleti'nin kurulması oldu.

1948'den bugüne, Filistinlileri yok sayan devlet politikasından bireysel anlayışlara kadar uzanan her ana yayılmış fanatik Siyonizm, Filistinliler için bitmek bilmeyen bir yaşam mücadelesi. Ellerinde beyaz eldivenlerle bir ülke kurulamayacağı gibi devamlılığının da sağlanamayacağı mottosuyla Siyonizm, Filistinlileri ve Siyonist olmayan Yahudileri bir korku tüneline hapsederek toplumu fanatik kutuplarda şekillendiriyor. Korkunun azalmasına müsaade etmeyerek, nefret ve fanatizm tohumları ekiyor ve neticesinde de insanlığa ve Kudüs'e karşı büyük bir suç işliyorlar ve işletiyorlar.

Devletin Filistinlilere yönelik baskıcı ve dışlayıcı politikasından destek alan radikal Siyonistler Filistinlilere saldırıyor, onların haklarını dindarca veya faşistçe gasp ediyorlar. Mesih'in gelişini bekleyen fanatik dindar Siyonistler, "ötekilerin" Kudüs'ten kovulması gerektiğini ve bu savaşın kutsal bir savaş olduğunu iddia ederken "Tanrı adına" öldürüyorlar, çalıyorlar ve sömürüyorlar. Irkçı fanatik Siyonistler "ülkede cariyenin soyundan gelenlere yer
yok" diyerek Hacer'in nesli Müslümanların çöle gitmesi gerektiğini söylüyorlar.

Bu söylemler yine devlet politikasının verdiği yetkiye dayanarak eyleme dökülüyor. Fanatik Siyonistler silahlanmada özgür oldukları gibi silahı kullanmakta da özgürdürler ki birini öldürdüklerinde kimseye hesap vermeyeceklerini de bilmektedirler. Bu nedenle radikal Siyonist işgalci
yerleşimciler istedikleri gibi çalmakta, öldürmekte ve Harem'i illegal yollarla basmaktadır. Bireylerin fanatikçe işledikleri cinayet ve zorbalıklar her geçen gün artarken fanatik Siyonist liderler İsrail toplumunu silahlanmaya ve adeta öldürmeye teşvik ediyorlar. Bir başka ifadeyle vaat edilmiş topraklarda fanatik Siyonistler için atış her zaman serbest!

Teopolitik fanatizmin uç örneği

Kudüs, Batı Şeria ve Gazze'deki Filistinliler Siyonizmin ırkçı ve dinci fanatizmiyle mücadele ederek kendi vatanlarında mevcudiyetlerini korumaya çalışıyorlar. Doğu Kudüs ve Batı Şeria'daki Siyonist eylemler ve özellikle El Halil'dekiSiyonistlerin zorbalıkları onlarca yıldır sürerken 7 Ekim 2023'ten bugüne Siyonist devletin Gazze'ye saldırıları Siyonizmin yarattığı fanatizmi gözler önüne seriyor. İsraillilerin bir kısmının, devletin Gazze'ye saldırmasına karşı hiçbir itirazı yok. Radikal siyasetçilerin etrafında toplanan bu fanatik İsrailliler, Gazzeliler öldürüldüğü için sevinerek dans ediyorlar, "hepsinin işini bitirin" sloganları atıyorlar ve yardım tırlarının Gazze'ye giriş yollarını büyük kaya parçalarıyla kapatıyorlar.

Tüm bunlar özellikle dini ve revizyonist Siyonizmin Yahudi (bir kısmının) belleklerini fanatik dindarlıkla ve ırkçılıkla aşılamasının neticeleri. Bu aşılama İsraillilerin bir kısmının üstün ırk fantezisiyle fanatik birer ırkçı, vaat edilmiş topraklar inancıyla birer toprak fetişi ve Davud oğlu Mesih gelmeden önce Müslümanların ve Hristiyanların Kudüs'ten mevcudiyetinin silinmesini ve Mescid-i Aksâ'nın yıkılmasını isteyen fanatik Kudüslüler haline gelmesini
sağladı. Bu dinci ve ırkçı fanatizm kendisini 106 yıldır Filistin'de tüm toksikliğiyle ispat ederken uzaktaki Hristiyan Siyonistler de onlara maddi, manevi çok büyük destek veriyor.

Hristiyan Siyonistlerin en büyük arzusu Mescid-i Aksâ'nın Yahudi eliyle yıkılarak yerine Süleyman Mabedi'nin inşa edilmesi. Nitekim onların inancında bu, Deccal'in yeryüzünde hakimiyetinin başlangıcı olacak ve nihayetinde İsa Mesih'i yani günlerin sonunu getirecek o büyük savaş olan Armageddon'u başlatacak. Hristiyan Siyonistler bu fantezileriyle yıllardır olduğu gibi 7 Ekim'den sonra da insanların başlarının gövdelerinden ayrıldığı, bedenlerin yapboz gibi etrafa dağıldığı Gazze'deki cehennemi finanse etmeyi sürdürüyorlar. Sonuç olarak fanatik Kudüslü Yahudi Siyonistler Davud oğlu Mesih'in, fanatik Kudüslü Hristiyan Siyonistler İsa Mesih'in gelişini fanatikçe kan dökerek bekliyorlar.

Filistinliler ise yılların verdiği tecrübeyle çığlıklarını din kardeşlerinin duymadığını artık anladı! Filistinliler kendi içlerinden elbet bir gün Hz. Musa gibi "özgür birinin" çıkarak halkını kurtaracağına inanıyor ve korkunç bir yaşam uzamında her türlü zulmü yaşasalar da "fanatik" bir imanla tüm dünyaya İslam üzere ve İbrahim'in milleti olduklarını ispat ediyorlar. Gazze'den El Halil'e kadar Kudüs'e "Canımız Kanımız Sana Feda Olsun Ey Aksâ" diyerek
seslenen ve hayatlarını gerçekten de Kudüs için feda eden Filistinliler her Müslümanın olması gerektiği gibi imanları gereği "fanatik Kudüslüdür" ve bu fanatizmleri de barışı tesis etmekten başka bir amaç taşımamaktadır. Tıpkı Kudüs'ü kan dökmeden fetheden Hz. Ömer, Selâhaddîn Eyyûbî ve
Yavuz Sultan Selim gibi Filistinli Müslümanların da Kudüs'ü ne terk etmeye ne de orada "Tanrı adına" kan dökmeye niyetleri var.

BİZE ULAŞIN