KÜLTÜR VE TURIZM BAKAN YARDIMCISI ÖZGÜL ÖZKAN YAVUZ
İstanbul'un en önemli kültür durağı Atatürk Kültür Merkezi, meraklı bekleyişlerin sonunda ekimde açıldı. AKM'yi yeniden kültür hayatına kazandırmış olmak nasıl bir heyecan oluşturdu?
Eski AKM'yi bilen ve devam eden biri olarak AKM'nin şehrin, İstanbulluların ve İstanbul'u ziyaret edenlerin hayatına tekrar katılmış olması çok heyecan verici. Şehir hayatında sürdürülebilir mekânların olmasını önemsiyorum. Kültür ve sanat mekânlarıyla insanlar zihinsel üretimin bir parçası oluyor. Sanatı takip ettikleri, tükettikleri zaman sanat onlara bir şey hissettiriyor, bir şey öğretiyor. O yüzden insanların bu mekânlardaki deneyimleri çok önemli. AKM de İstanbulluların hayatlarında çok büyük yeri olan bir mekân. Çocukken tiyatro izlemiştir, konsere gitmiştir, sergi gezmiştir ya da önünde arkadaşıyla buluşmuştur. Herkesin mutlaka bir anısı vardır orada. Bu denli anısı olan bir kültür merkezinin teknolojik ve fonksiyonel anlamda günün ihtiyaçlarını en etkin şekilde karşılaması, bazı mimari ögeleriyle de eski tasarıma gönderme yapması İstanbulluları son derece mutlu etti. Akın akın AKM'yi ziyaret ediyorlar çünkü İstanbullular AKM'yi sevdi. Ben de böyle bir projenin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum.
AKM'nin proje süreci nasıl ilerledi?
AKM'nin temelini Sayın Cumhurbaşkanımızla 2019 yılının Şubat ayında atmıştık. Kendisi de süreci yakından takip etti. Defalarca baretini giyip şantiyeyi ziyaret etti. 90 bin metrekare kapalı alana sahip, çok fonksiyonlu bir kompleksin pandemi sürecinde 2,5 sene gibi çok kısa bir sürede inşa edilmesi tamamen Sayın Bakanımızın başarısı. Kendisi inşaatı çok etkin bir şekilde kendi tecrübeleriyle yönetti. İnşaat sürerken biz de bir yandan sanat ve kültür birimleri olarak içerik planlamaları yaptık, sanatsal faaliyetleri hazırladık ve açılışa çok iyi hazırlandık. Sayın Cumhurbaşkanımız yerli bir opera sipariş etti. Sultan Süleyman'ın kendi adını taşıyan Süleymaniye Camii'ni yaptırma isteği, Mimar Sinan'ın büyük bir eser yapma aşkı ve Süleymaniye Camii'nin yapım sürecini anlatan, biraz da Mimar Sinan'la Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan arasındaki platonik aşka gönderme yapan bir operaydı Sinan Operası. Müziklerini Hasan Uçarsu, sözleri Bertan Rona yazdı. Dekorundan kostümüne her şeyiyle çok etkileyici oldu ve çok beğenildi. Bundan sonra da aynı kalitede içerikleri, aynı seviyede yapmaya devam edeceğiz. AKM çok fonksiyonlu ve çok bileşenli yapısıyla bütün İstanbul'u ağırlamaya ve İstanbul'un merkezi olmaya devam edecek.
Süreç esnasında nasıl bir AKM hayal ettiniz? Bu kültür merkezine nasıl bir anlam yüklüyorsunuz?
Kültür aslında bir yaşam biçimidir; yediğimiz, giydiğimiz, oturuşumuz, geleneğimiz ve sanatımızdır. Sanat, kültürün sadece bir parçasıdır. Kültürel ve sanatsal aktiviteler toplumda bütünleştirici bir rol oynar. AKM her zaman İstanbul'un ve Türkiye'nin kültür sanat hayatına damga vurmuştur. Bugünkü AKM de tam olarak bu rolü üstleniyor. Kültür sanat aktiviteleriyle, ailece ya da arkadaşlarla beraber katılım sağlanacak etkinliklerle ve herkesi kucaklayan yapısıyla şehre müthiş bir pozitif enerji yayacağını düşünüyorum. Her insanın hayata dönük birtakım seçimleri ve zevkleri kendi kültür ve sanat alanına doğrudan yansır. Teknolojide, sanayide, sağlıkta tek bir doğru olur ama kültürde tek bir doğru olamaz. İşte bu yüzden hem evrenseli kucaklayan hem de yerel değerleri ön plana çıkaran, toplumun farklı kesimlerini ağırlayarak tek bir yerde buluşturan, her katmana hitap eden, bir planlamanın ürünüdür AKM. Ben yeni AKM ile şehre yeni bir kalp taktığımızı düşünüyorum. Mesela insanlar gün boyu açık olmasına çok şaşırdı. Eskiden AKM genelde akşam 8'de kapılarını açardı. Şimdi tüm gün içerisinde aktivitede bulunulabiliyor. Bu yüzden hem bütünleştirici hem de şehre olumlu duygular yayan bir mekân oldu. Toplumu toplum yapan değerlere önemli bir taş ekledi. Bunu zehirlemeye çalışanlar çok şaşırdı. Gereksiz yere insanları üzdüklerini, İstanbul'u gereksiz yere AKM'siz bıraktıkları için kendileriyle hesaplaşıyorlardır. Biz hem yaptığımız işin kalitesi ve uluslararası standartlarıyla hem de içine koyduğumuz etkinliklerle iddia edildiği gibi AKM'nin ayrıştırıcı değil, tam tersi bizi bir araya getirebilen bir mekân olduğunu en iyi şekilde gösterdiğimizi düşünüyorum. Yeni teknolojisiyle ve vizyonuyla beraber toplumun her kesiminin orada bir şeyler bulabileceği ve önemlisi de kendini ifade edebileceği bir yer tasarladık. AKM ayağı buraya basan, yerelden beslenerek güçlenen, aynı zamanda globale de kucağını açmış bir mekân. Cumhurbaşkanımızın AKM üzerinden "Yeni Türkiye" söylemi de aslında tüm bunları ifade ediyor. Bir nevi yeni Türkiye'nin fotoğrafı diyebiliriz.
AKM etkinliklerini biraz anlatır mısınız? Tüm bu vizyonlarla burada bizi neler bekliyor?
Türk müziği de, çok sesli Batı müziği senfonilerimiz de, operamız da, balemiz de, halk müziğimiz de, tasavvuf müziğimiz de var. Herkesin kendinden bir şey bulabileceği, "Ben de AKM'ye gidebilirim" diyebileceği, AKM'ye gittiğinde farklı etkinliklere katıldığında birbiriyle de karşılaşıp bir etkileşimde bulunabileceği bir yer olmasını amaçladık. Türk müzik tarihini ve Türk müziğinin dünya müziğine katkılarını anlatan "Bizdeki dünya, dünyadaki biz" isimli butik bir müzik müzemiz var. Hiç bilmediğimiz Türk müziği çalgılarımızı orada dinlemek mümkün. "Ustalara saygı" adlı bir köşemiz var. Ahmet Adnan Saygun, Âşık Veysel, Leyla Gencer gibi her biri kendi alanında ön plana çıkmış sanatçıların hem hayatlarından bazı parçaların olduğu hem de televizyonlardaki eski kayıtlarının izlenebildiği bir köşe bu. Bir dijital sanat sergisi yapıldı. Yapay zekâyla sanatı birleştirdiğimiz yapay zekâ piyano uygulamamız vardı. Bunlar çok farklı ve bence ilginç girişimler. Teknolojiyle sanatı birleştirdiğimiz çok fonksiyonlu bir yer planladık. Sanatın farklı alanlarında sergiler düzenlenebilecek 400 metrekarelik çok amaçlı bir salonumuz ve sanat galerimiz var. Tiyatro salonumuz 804 seyirci, opera salonumuz 2 bin 40 kişi kapasiteli, çok amaçlı salonumuz 9 farklı tasarımda kullanılabiliyor. "Türk müziği akşamları" diye bir konsept yarattık, hafta sonu için de "Kahve konserleri" diye bir seri planladık.
Mekânın içindeki kafeler bile özel tasarlandı. Hepsi kitap kafe şeklinde olsun istedik. İçinde tasarım, mimarlık, müzik, sanat tarihi, moda gibi sanatın alt başlıklarına odaklanan, sadece sanat olan özel bir sanat kütüphanemiz var. Sadece AKM'ye özel ürünlerin tasarlandığı bir tasarım dükkânı var. Küçük bir sinemamız var. Beyoğlu'nda bağımsız filmleri gösteren Yeşilçam sineması şimdi "AKM Yeşilçam Sineması" adıyla AKM'ye taşındı. Bağımsız filmlerin, festival filmlerinin, kısa filmlerin gösterildiği bir salon; gişe yapma şansı daha az olan filmleri özel olarak burada ağırlamak istiyoruz. Hem yaz konserleri hem yazlık sinema gibi çalışmalarımızla yaza hazırlanıyoruz. Birleştirici konumuyla, mimarisiyle, içerisinde ağırladığı hem yerli kültürel üretimlerinin en iyilerinin sergilendiği hem de dünyada kaliteli etkinliklerin misafir edildiği bir yer olması itibarıyla Türkiye'nin dünyada bilinen yüzlerinden biri olacaktır ve ben ileride ikonik Türkiye fotoğraflarında yer alacağına da inanıyorum.
Yurt dışından da kaliteli içerikleri ağırladınız açılışta.
Biz açılış haftasında Londra Filarmoni Orkestrası'nı getirdik. İngiltere'nin dört büyük orkestrasından biridir. Grammy ödüllü Chris Botti geldi. Halk müziği festivalinde Fransa'dan Hindi Zahra'yı ağırladık. Uluslararası sanatçılar yavaş yavaş adımlarını atmaya başladılar. Hepsi de AKM'den çok etkilendiler. Bu sanatçıların gelip bizim sanatçılarımızla etkileşimde olması Türk ve yabancı sanatçıların birlikte yapabilecekleri ortak projeleri de beraberinde getirecektir. Ben özel olarak önemsiyorum. Sadece İstanbulluların değil, İstanbul'a gelen yabancı ziyaretçilerin de keyifli bir akşam geçirebileceği, sergilerde güzel bir gün geçirebileceği bir mekân olma hedefi ve vizyonu var. Önemli yabancı sanatçıların gelip bizim salonlarımızı kullanmalarının halkla ilişkiler boyutu da oluyor. Biz sadece tanıtım amacıyla yapmıyoruz ama bunun birçok faydalı getirisi oluyor tabi.
Bu süre zarfında söylediğiniz gibi AKM birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Öne sürülen bazı iddialar vardı. Siz gelen bu negatif iddialar karşısında ne düşünüyordunuz süreç içinde?
İlk olarak 2007 yılında binayı yıkıp yapmak değil, eski binanın rehabilitasyonu üzere işe koyulmuştuk. İstanbul'un 2010 yılı Avrupa Kültür Başkentliği sürecinde o binayı elden geçirip kültür başkenti olduğu 2010 yılında büyük etkinlikleri orada yapmak istemiştik fakat o zaman bir sendikanın açtığı davalarla yapım süreci durdurulmuştu. 2012'de aynı şekilde yenilemek üzere binayı soyduğumuzda taşıyıcı kolonlarda yapılan teknik incelemeler sonucu binanın çürük olduğu ortaya çıktı. Bu nedenle de büyük bir bütçeyi rehabilitasyona harcamak ve her gece oraya giren insanların hayatını riske atmak yerine bina yeniden yapılsın dedik. Arkasındaki otopark olan bölümleri de bakanlık olarak satın alarak AKM'yi daha da büyüten bir proje tasarladık. Biz bu projeleri yaparken süreci geciktirecek gösteriler yapılmak istendi. Meydana gelen negatif algıları şaşkınlıkla izledik. Yıkılıp yerine AVM, cami yapılacak dendi, adından Atatürk'ün çıkarılacağı ileri sürüldü, içerisinde operaya, baleye izin verilmeyeceği konuşuldu. Sürekli olarak bir korku siyasetiyle AKM araçsallaştırıldı. İnsanların AKM'ye olan sevgisi ve aşkı hırpalandı. Olan İstanbul'a ve İstanbulluya oldu. Şu anda şöyle bir şeyin görüldüğünü düşünüyorum; AKM tartışması toplumu kutuplaştırmak ve ayrıştırmak, toplumda gereksiz yere endişe ve korku yaymak için malzeme olarak kullanıldı.
Yapının mimarisini orijinal mimarı Hayati Tabanlıoğlu'nun oğlu Murat Tabanlıoğlu üstlendi. Mimari süreci biraz anlatır mısınız?
AKM'nin dış fasad tasarımı eski fasadın aynısı. Mimar Tabanlıoğlu onu korumak ve eski AKM'ye gönderme yapmak istedi O fasat İstanbulluların eşiyle, dostuyla, arkadaşıyla buluştuğu mekân. Ben eşimi o fasadın önünde çok bekledim mesela. O yüzden aynı fasatı gördüğümde ben etkilendim. İçeri girer girmez bizi karşılayan, dışarıdan da görülen, içinde opera salonu olan kırmızı küre şu anki AKM'nin dünyayı kucaklayan yenilikçi yüzünü gösteriyor. Bu kürede çok büyük bir kadın emeği konusu var. 15 bin parça seramikten oluşan bir küre ve Kale seramik yaptı onları. Bunun için bir atölye kurdular. Orada 18 kadın sadece kendileri çalışarak o seramikleri oraya özel ürettiler. AKM'nin yapımında böyle güzel hikâyelerimiz var. Mekânın içinden Taksim'den girip Taşkışla'ya çıkabileceğiniz bir sokak geçiyor. Dolayısıyla kapıları kapalı bir yer değil AKM; içinden hayat geçiyor. Bu kültür sokağından bahsettiğim tüm salonların içinden geçerek yürüyorsunuz. Yeşil alanı çok, etrafının peyzajına önem verdik. Gün ışığı alan yerlerin çok olmasına dikkat ettik. AKM aslında şehrin minik bir parçası haline gelmiş oldu. Yani özetle tasarımda eski binaya yapılan göndermelerle eski bina tasarımına bir saygı niteliğinde oldu. İstanbulluların hafızasında "AKM yine orada" düşüncesini bırakmak istedik. Bu tasarım "AKM yok edilecek" şek linde halka pompalanan olumsuz havaya bir cevap.
AKM için 13 senelik bir uğraşınız var. Anlatırken çok da heyecanlı görünüyorsunuz. Siz tamamlanmış halini görünce neler hissettiniz?
2007 ve 2012'de burayı yapamadığımız için içimizde çok kalmış bir işti. "AKM'yi daha etkin bir hale getirmemiz lazım, tüm şehri ağırlayan bir yere dönüştürmemiz gerekiyor" gibi dü - şünüyorduk hep. İlk kez 2007'de yaptığımız girişimde ben 2010 Avrupa Kültür Başkenti ajansında görev yapıyordum. Gerçekten çok heveslenmiştik, davalarla önümüzün kesilmesi moralimizi çok bozmuştu. Acı olan şey şu; İstanbul hayatında ilk kez kültür başkenti olacaktı. Tek bir yıl için bu unvanı size veriyorlar. Çok acı ki bu ajitasyon, bu yalan siyaseti ve mahkemelerle projelerin önünde durulması sonucunda biz Avrupa'nın kültür başkenti olduğu seneyi AKM'siz geçirmek zorunda kaldık. Düşünün ki en iyi projeleri, en iyi konserleri, etkinlikleri yapacağınız bir yılda şehirdeki en büyük sahneniz yok. Onu kullanmadan, sağda solda başka yerlerde yapmak zorunda kalıyorsunuz. Bu beni şahsi olarak çok üzmüştü çünkü şehre yapılmış büyük bir haksızlıktı ama biz kulaklarımızı tıkadık, çalışmaya devam ettik. Günün sonunda 2007'de bize yaptırılmayan AKM'nin çok daha güzelini, çok daha kapsamlı ve bütünleyici olanını 2021'de yapmak nasip oldu.
Bakanlığın AKM haricinde bölgede çok fazla kültür sanat çalışmalarınızın olduğunu biliyorum. Biraz onlardan da bahseder misiniz?
AKM ile birlikte hayatımıza yeni bir şey daha girdi: Beyoğlu Kültür Yolu. Bu kültür rotası bakanlığımızın önemli bir projesi ve biz üç yıldır buna hazırlanıyoruz. Bu rota AKM ile taçlandı. AKM ile Galataport'u birleştiren, yürünebilir bir mesafe olan bir kültür aksını Bakanımız tarif etmişti ve "kültür rotası" kavramını ortaya koymuştu. Biz bu rota üzerindeki bakanlığımıza ait pek çok binayı restore ettik ve fonksiyonla - rını yeniledik. Galata Kulesi'ni yeniledik, minik bir müze haline getirdik. Galata Mevlevihane'mizin restorasyonlarını tamamladık. Onun sırtındaki Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'ni butik bir kültür merkezi haline getirdik. Mısır Apartmanı'nda Mehmet Akif Ersoy'un yaşadığı daire - yi bakanlık olarak satın alarak Mehmet Akif Ersoy Hatıra Evi şeklinde minik bir edebiyat müzesi kurduk. Atlas Sineması'nın olduğu tarihi binayı Atlas Sinema Müzesi ismiyle Türkiye'nin ilk ve tek sinema müzesi haline getirdik. Atlas Sineması'nı da yenileyerek film festivallerine ve özel film gösterimlerine ev sahipliği yapan, İstiklal Cadde'sine nitelik katan bir yatırım oldu. Burada tabi ki özel sektörün de kültür anlamında çok büyük yatırımları var. Emek Sineması, Alkazar Sineması, Pera Müzesi, Arter, Ak Sanat, Yapı Kredi Sanat gibi pek çok sanat galerilerimiz bu aksın üzerinde yer alıyor. Rotanın en sonundaki Galataport da kültür sanat etkinliklerine yer ayırmak istiyor, mekân sağlıyor. Biz tüm bunların hepsini birleştirerek "Beyoğlu Kültür Yolu Rotası" dedik.