Enis Doko: AMERİKA’DAN DÜNYAYA YAYILAN TOKSİK KÜLTÜR: WOKE

AMERİKA’DAN DÜNYAYA YAYILAN TOKSİK KÜLTÜR: WOKE
Giriş Tarihi: 19.12.2024 10:57 Son Güncelleme: 19.12.2024 10:57
Enis Doko SAYI:117

Son yıllarda, ABD'de ortaya çıkan ve genellikle "Woke kültürü" olarak adlandırılan bir kültürel dalga, dünyanın dört bir yanındaki toplumlara nüfuz etmeye başladı. Peki, nedir bu Woke? Gerçekten adaleti sağlamak için uğraşan bir hareket mi? Yoksa ifade özgürlüğüne düşman, toplumu tek
tipleştirmeye çalışan bir toksik kültür mü? Gelin hep beraber bu harekete göz atalım.

Afro-Amerikan İngilizcesi kökenli olan "woke" başlangıçta ırksal adaletsizlik ve ayrımcılığın gerçeklerine karşı uyanık olmak anlamına geliyordu. Özellikle ABD'de siyahilere yönelik ırkçılığın oluşturduğu tepki sonucu doğan bir kavramdı. Konuşma dilinde kullanılan bir ifadeden ana akım bir kavrama dönüşme yolculuğu, sosyal adalete yönelik toplumsal tutumlardaki önemli değişimleri yansıtmaktadır.

Woke kültürünün kökleri 20. yüzyılın başlarında Afro-Amerikan topluluklarına kadar uzanıyor. Başlangıçta toplumda yerleşik olan yaygın ırksal eşitsizlikler konusunda uyanık olmaya yönelik bir çağrı işlevi görüyordu. 1960'lardaki Sivil Haklar Hareketi sırasında aktivistler sık sık diğerlerini Afrikalı Amerikalıları etkileyen adaletsizliklere karşı "uyanık" (woke/awake) kalmaya teşvik ediyor, bu terimi farkındalık ve eylem için bir toplanma çığlığı olarak kullanıyorlardı.

Bu terim 2008 yılında şarkıcı Erykah Badu'nun "Master Teacher" adlı şarkısında "stay woke" ifadesini kullanmasıyla yeniden önem kazandı ve daha geniş bir kitleye yeniden tanıtıldı. Bu yeniden canlanma, 2010'lu yıllarda, özellikle de Black Lives Matter hareketinin yükselişiyle birlikte yaygın olarak benimsenmesine zemin hazırladı. "Uyanık kalmak" ırksal adaletsizliklerin farkına varmak ve bunlarla mücadele etmek, destek toplamak ve ırk meseleleri etrafında kolektif bir bilinç oluşturmakla eş anlamlı hale geldi.

Zamanla woke kavramı kapsamı ırksal farkındalığın ötesine geçerek toplumsal cinsiyet eşitliği, LGBTQ+ hakları ve çevresel kaygılar da dâhil olmak üzere daha geniş bir sosyal meseleler yelpazesini kapsayacak şekilde genişledi. Popüler kültüre girerek sosyal bilinç ve "ilerici değerlerin" bir işareti olarak sosyal medyada, edebiyatta ve günlük konuşmalarda sıkça yer aldı.

Woke'un hedefe ulaşma yöntemleri

Herhangi bir sosyal hareketi ifade eden bir terim, sadece tanımıyla tam olarak anlaşılamaz. Kadın hakları veya çevre sorunları gibi konularda bilinçli ve "uyanık" olmayı çoğu entelektüel makul ve gerekli görür. Ancak Woke hareketini farklı kılan şey kullandığı metot ve yaklaşımlardır.

Woke kültürü hedeflerine ulaşmak için modern teknolojiyi yoğun bir şekilde kullanır. Sosyal medya aktivizmi bunların başında gelir. Woke hareketi Twitter, Instagram gibi platformları kendi görüşlerini yaymak için etkin bir şekilde kullanır. #BlackLivesMatter ve #MeToo gibi hashtag'ler küresel çapta yankı uyandıran kampanyalara örnek gösterilebilir.

Burada çağrı ve iptal kültürü Woke hareketinin önemli bir yöntemidir. Çağrı ve iptal kültürü, hareketin sorunlu olarak gördüğü davranışları kamuya açık bir şekilde vurgulayarak ve bunlara meydan okuyarak bireyleri veya kurumları sorumlu tutmayı içerir. Çağrı kültürü, genellikle sosyal medya platformları aracılığıyla saldırgan, ayrımcı veya zararlı olduğu düşünülen ifadelere veya eylemlere dikkat çekme uygulamasını ifade eder. Amaç, konu hakkında farkındalık yaratmak, davranışın yeniden değerlendirilmesini sağlamak ve başkalarını buna karşı konuşmaya teşvik etmektir.

İptal kültürü, suçlu ilan ettiği taraf için sosyal sonuçlar olması gerektiğini savunarak bu kavramı genişletir. Bu boykotları, istifa veya fesih taleplerini ve yaygın sosyal dışlanmayı içerebilir. Amaç, kabul edilemez davranışlarda bulunduğu düşünülen kişi veya kuruluşların desteğini çekmek ve etkilerini veya platformlarını azaltmaktır.

Sanat ve medya kullanımı da bir başka güçlü yöntemdir. Burada dışlanma deneyiminin yansıtılması yanında, medyada ve diğer kurumlarda çeşitliliği ve kapsayıcılığı teşvik etmeye çalışır. Dizilerde LGBTQ bireylerin veya siyahilerin daha görünür hale gelmesi, genel standartlara göre "kilolu" veya "ortalama bir görünüme sahip" olarak sınıflandırılabilecek kişilerin güzellik yarışmalarında derece alması veya manken olması, bu kültürün etkilerindendir.

Son olarak, Woke kültürü dili ve kültürü radikal bir şekilde değiştirmeyi önerir. Cinsiyet ayrımı gözetmeyen zamirlerin kullanımını teşvik eder, ırkçı veya cinsiyetçilik çağrıştıran terimlerin, anlatıların ve deyimlerin kullanılmamasını talep ederler. Bu terimleri kullananları kınar, bazen de "iptal"
ederler. Bu yaklaşımlar, çoğu zaman kültürler arası farklılıkları, terimlerin kullanıldığı bağlamı ve amacını göz ardı eder.

Sorunlu yollar

Woke kültürünün hedeflediği sosyal adaleti sağlamak, ayrımcılık ve eşitsizlikle mücadele etmek eleştirilecek bir şey değildir. Toplum olarak bu hedeflere ulaşmayı elbette amaçlamalıyız. Ancak Woke kültürünün vurguları ve yöntemleri kanaatimce toksik denecek seviyede sorunludur.

Woke kültürünün en sorunlu yönlerinden biri, çağrı ve iptal kültürünün yaygınlığıdır. İptal edilen insanlar profesyonel ya da sosyal yaşantısı ciddi şekilde olumsuz etkilenebilir. Amaç ilk başta olumlu gibi görünebilir, ancak yargısız infaz çok tehlikelidir. Bu uygulama toplumsal utandırma ve çağdaş bir "çete linçine" dönüştüğü zaman uygar bir hukuk toplumundan uzaklaşmış oluruz.

Epey bir durumda çağrı ve iptal kültürü adil yargılamadan yoksundur ve eksik bilgiye dayalı olarak kişi kamuoyu gözünde suçlu ilan edilir. İptal kültürünün bu radikal susturucu yönü kişisel/ahlaki gelişime ve diyaloğa yer bırakmaksızın insanları cezalandırmaya kalkar. Bu suçsuz ve kendini savunamayan bazı insanların mağdur olmasına yol açar. Bu şaşırtıcı değildir çünkü iptal kültürü çok temel iki hukuki hakkı çiğner: adil yargılanma hakkı ve masumiyet karinesi.

Ayrıca, iptal kültürü unutulma hakkını da ihlal eder. Özellikle dijital çağda geçerli olan unutulma hakkı kavramı, bireylerin geçmişte yaptıkları hataları sürekli erişilebilir olmadan ya da kendilerine karşı kullanılmadan geride bırakabilmeleri gerektiğini öne sürmektedir. İptal kültürü bağlamında, geçmiş eylemler veya ifadeler yıllar öncesine ait olanlar bile yeniden ortaya çıkarılabilirler. Geçmişteki hatalarla bu sürekli ilişki, bireyin rehabilitasyon ve
kişisel gelişim fırsatını engeller. Bireylerin hatalarından ders çıkarma ve telafi etme şansını reddederek, iptal kültürü büyümeyi engelleyen cezalandırıcı bir ortamı sürdürür.

Kalıcı bir şekilde damgalanma korkusu, kişilerin kendilerini ifade etmekten ve açık diyaloğa girmekten çekindikleri bir ortama yol açabilir. Bu korku iklimi ifade özgürlüğünü ciddi bir şekilde baltalar, çünkü insanlar iptal edilme korkusu ile kendilerine otosansür uygulayabilirler. Mesela Türkiye'de, bazı akademisyenler ve yazarlar, kariyerlerine zarar verme endişesiyle belirli konularda görüş bildirmekten kaçınırlar. Akademisyenlere ve sanatçılara
belirli ideolojik standartlara uymaları için baskı yapmak, sanatsal ve entelektüel özgürlüğü kısıtlar.

Dil ve kavram takıntısı

Woke hareketinin kelimelere ve dile takıntısı da ilginçtir. Woke kültürü genellikle belirli terminolojilerin ve etiketlerin kullanımını vurgular, kapsayıcı ve ayrımcı olmayan bir dili savunur. Saygılı iletişimi teşvik etmek değerli olsa da dile aşırı odaklanmak bazen açık konuşma önünde engel olma potansiyeline sahiptir. Otosansür diyaloğun önemli bir düşmanıdır. Üstelik bu kelime takıntısı çoğu zaman gerçek sorunlarla da ilgili değildir.

Nitekim Woke kültüre yönelik önemli bir eleştiri, daha derin ve sistemik sorunları ele alan somut eylemler yerine genellikle yüzeysel veya sembolik jestlere öncelik vermeleridir. Sembolik konulara odaklanmak, güç ve eşitsizliğin altında yatan yapılarda anlamlı bir değişim yaratmadan ilerleme
yanılsaması yaratabilir. Mesela Marksistler Woke kültürünün ekonomik sömürüyü görmezden geldiğini veya hafife aldığını ifade eder, onlara göre ekonomik sömürüyü ciddi almadan Woke kültürü hiçbir eşitlik iddiasında başarılı olamaz. Bunun benzeri eleştiriler farklı perspektiflerden rahatlıkla gündeme getirilebilir.

Woke kültürü kapsayıcı olması ile övünür. Ama kanaatimce bu çok da doğru değildir. Woke kültürü radikal bir harekettir ve her radikal hareket gibi ahlaki mutlakçılığı benimser. Bu yaklaşım, belirli inançların veya eylemlerin nüans, bağlam veya tartışmaya yer bırakmaksızın kesinlikle doğru veya yanlış kabul edildiği bir durumu ifade eder. Bu çerçevede, Woke kültürünün ahlaki standartlarını ihlal ettiği düşünülen bireyler veya kuruluşlar genellikle sert bir şekilde yargılanır. Bu da muhalefete veya alternatif perspektiflere çok az yer bırakmaktadır.

Bu durum, sosyal adaleti desteklemekle birlikte belirli konularda farklı görüşlere sahip olabilecek bireylerin Woke hareketi tarafından marjinalleştirilmesiyle sonuçlanır. Mesela kadın hakları için mücadele eden, ama bunu daha geleneksel ya da muhafazakâr bir yaklaşımla yapan feministler bile Woke tarafından rahatlıkla dışlanabilirler ve saldırıya uğrayabilirler. Zira Woke kültürünün kendi hâkim anlatısı ile çelişen seslere tahammülü yoktur ve genellikle onları susturmaya çalışırlar. Bazen dijital ya da fiziki zorbalığa bile başvururlar.

Birleştirici değil bölücü

Woke kültürü içinde kimlik politikalarına yapılan vurgu da birleştirici olmaktan çok bölücü olabilir. Bireyleri öncelikle ırk, cinsiyet veya cinsellik gibi grup kimliklerine göre kategorize etmek, insanları birleştiren ortak noktaları gözden kaçırma riskini doğurur. Amaç bu olmasa da bu kimlik
odaklı okuma stereotipleri güçlendirebilir ve insanların bireysel değerleri ve fikirlerinden ziyade aidiyetlerine göre değerlendirildiği bir ortamı besleyebilir. Bu da beraberinde yeni ayrımcılıklar doğurur. Mesela Woke hareketi içindeki bazı bireyler, söylemleri ve yaklaşımları ile İslamofobi ya da Androfobiyi besleyebiliyorlar.

Woke kültürünün radikal karakteri kendini olaylara çatışmacı yaklaşımında da ortaya çıkar. Meseleleri ezenler ve ezilenler açısından çerçeveleme eğilimi düşmanca bir atmosfer yaratma potansiyeline sahiptir. Bu durum, iş birliğine dayalı çözümleri teşvik etmek yerine grupları birbirlerine karşı konumlandırdığı için toplumsal sorunların ele alınmasına yönelik iş birliğine dayalı çabaları engeller. Bunun bir uzantısı olarak Woke kültürü toplumsal uzlaşı ve demokratik tartışmalara da önem vermez. Demokratik tartışma, toplumsal uzlaşının temel taşıdır. Woke kültürü, açık tartışma ve
uzlaşma yerine ideolojik saflığa öncelik vererek demokratik ilkeleri göz ardı eder.

Demokratik bir toplumda, sosyal değişim genellikle tartışma, müzakere ve uzlaşma yoluyla sağlanır; farklı bakış açıları dikkate alınır ve çoğunluğun iradesini yansıtan politikalar geliştirilir. Dolayısıyla, herhangi bir politik eylem için toplumsal uzlaşı elde edilmelidir. Batı'da bu toplumsal uzlaşıyı Woke kültürünün önemsememesi, ciddi kutuplaşmalara yol açıyor; bu kutuplaşmalar gelecek yıllarda çatışmalara neden olabilir. "Çoğunluğun görüşünü önemsemem, onları 'iptal ederim'" diyerek başarı elde etmek mümkün değildir.

Davanıza güveniyor ve haklı olduğunuzu düşünüyorsanız, yapmanız gereken insanlara anlatmak, yapıcı diyaloglara girmek ve toplumun hassasiyetlerini gözeterek yaklaşmaktır. Elbette gerektiğinde pozisyonunuzu revize etmek de önemlidir. Toplumun endişeleri anlaşılmalı, ikna edici ve makul çözümler sunulmalıdır. Bu, hakaret etmek, insanları veya değerlerini aşağılamak, "iptal etmek", bağırmak veya takma isimlerle sosyal medyada faaliyet göstermekten çok daha zordur. Ancak hiçbir gerçek başarı ve ilerleme kolay elde edilmez.

BİZE ULAŞIN