Muhammed Bâkır Köse: YEŞİL BANKNOTUN HİKÂYESİ

YEŞİL BANKNOTUN HİKÂYESİ
Giriş Tarihi: 18.12.2024 11:17 Son Güncelleme: 18.12.2024 11:17

Bir zamanlar daha ucuza mal olacağı için duvar kâğıdı yerine dükkânının duvarlarını dolarla kaplayanların olduğu zamanlardan Afrika'da 10 dolar kazanabilmek için 1 ay çalışmak zorunda kalan insanların yaşadığı zamanımıza kadar uzun bir hikâyesi var Amerikan dolarının. Tarihi iniş ve çıkışlarla dolu olan yeşil banknotun İngiliz kolonileriyle başlayan serüveni, iç savaşlar, ekonomik buhranlar ve küresel değişimlerle şekillenerek bugüne geliyor. Doların tarihsel macerasına kısa bir göz atalım…

Haraç düzeni nasıl oluştu?

Amerikan dolarının kökleri, Amerika'nın İngiliz kolonisi olduğu döneme kadar uzanıyor. 17. yüzyılın sonlarında, koloniler kendi paralarını basmaya başlamıştı. Ancak, bu paralar genellikle İngiliz sterlini veya İspanyol reali karşılığında kullanılıyordu. 1775 yılında, Amerikan Devrimi sırasında, Kıta Kongresi finansal ihtiyaçlarını karşılamak için "Continental Currency" adı verilen kâğıt para birimlerini bastı fakat bu paraların değeri hızla düştü. "Değer kaybetmek" anlamında kullanılan "not worth a continental" deyimi buradan geliyor.

Amerikan doları resmi olarak 2 Nisan 1792'de "Coinage Act" ile doğdu. Bu yasa ile dolara dayalı bir para birimi sistemi kuruldu ve dolar altın ve gümüşe endekslendi. İlk madeni paralar Philadelphia'daki darphanede basıldı. Bu dönemde, 1 Amerikan doları, 24 gram saf gümüşe eşdeğerdi.

1861 yılında başlayan Amerikan İç Savaşı, Amerikan doları için bir dönüm noktasıydı. Savaşın finansmanını sağlamak için, federal hükümet ilk kez geniş çapta kâğıt para basmaya başladı. Bu kâğıt paralar "greenbacks" olarak biliniyordu. İlk kez dolar banknotları bu dönemde yaygın olarak kullanılmaya başlandı.

1900 yılında, Amerika Birleşik Devletleri, "Gold Standard Act" ile altın standardına geçti. Bu yasa, her bir doların belirli bir miktar altınla değiştirilebileceğini garanti ediyordu. Bu durum, doların değerini sağlamlaştırdı ve uluslararası ticarette güvenilir bir para birimi olmasına katkı sağladı.

1929'da başlayan Büyük Buhran, Amerikan dolarının bir diğer kırılma noktasıydı. Dönemin ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt, 1933 yılında doların yeniden altın kaplama olmadan basılması kararı aldı ancak ertesi yıl bu kararı iptal etmek zorunda kaldı. Bu da dolar kurunda göreceli bir iyileşme sağladı. Bu durum, ABD'nin öncülüğünde 1944 yılında 'Bretton Woods Anlaşması' olarak da bilinen 'Uluslararası Para Anlaşması'nın imzalandığı New Hampshire eyaletinin Bretton Woods beldesinde toplanan Birleşmiş Milletler para ve finans konferansına kadar devam etti. Bu arada dünyanın dört bir yanından 44 ülkenin katıldığı konferans 22 gün sürdü. Ancak başta Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) olmak üzere uluslararası finans kurumlarının ortaya çıkması, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra (1939-1945) küresel ekonomi ve Amerikan ekonomisinde bir dönüm noktası olurken, yeni bir küresel ekonomik düzen oluştu.

Petrol imparatorluğuna doğru

Ekonomistlere göre tam da bu nokta, doların tüm uluslararası ekonomiler üzerindeki küresel hâkimiyetinin ve yerel para biriminden küresel para birimine dönüşmesinin başlangıç noktası oldu. Uluslararası ticaret artık Bretton Woods Anlaşması'na göre tanzim ediliyordu. Anlaşmaya göre birtakım
koşulların ve kısıtlamaların uygulanmasına karar verildi. En önemlisi de ABD dolarının, diğer ülkelerin para birimlerine değer biçilmesinde ana referans olarak kabul edilmesiydi.

Bu arada ABD, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra dünyadaki altın rezervinin yüzde 75'ine sahipti. Çünkü dolar dünyada altınla kaplanmış tek para birimiydi ve diğer ülkeler ekonomilerinde yaşanan enflasyonlar nedeniyle altın cinsinden para birimini terk etmişlerdi. Bu da çok
sayıda ülkeyi gelecekte altın rezervi karşısında dolar biriktirmeye itti. Anlaşmaya imza atan ülkeler, 1945 ve 1971 yılları arasında, bir ons altının 32 dolar değerinde olduğu bir dönemde, para birimlerinin değerinin dolarla kıyaslanmasını kabul ettikleri için, bazı ülkeler doları döviz rezervi olarak kullanmaya başladılar.

1971 yılında, Bretton Woods sisteminin işlevselliğini yitirmesiyle, Amerikan dolarının altına dönüştürülebilirliği sona erdirildi. Bu durum, uluslararası toplumun dolara olan güvenini büyük ölçüde sarstı. İki yıl sonra, 1973'te yaşanan birinci petrol krizi ve OPEC ülkelerinin petrol üretim
kısıtlamalarıyla, petrol fiyatları dört yıl içinde beş katına çıktı. Petrol ticaretinin Amerikan Doları ile yapılmaması, doların dünya ticaretindeki satın alma gücünü azalttı ve güven kaybını derinleştirdi.

Amerikan dolarının değer kaybetmesi, ABD ve çevresindeki şirketlerin kurmayı hedeflediği küresel imparatorluğun erkenden çökmesi anlamına gelecekti. Ancak, ABD bunu engellemek için Suudi Arabistan'ı petrollerini dolarla satmaya ikna etti. Suudi Arabistan'ın bu kararı, diğer OPEC ülkeleri için de bir örnek oluşturdu ve petrol ticareti büyük ölçüde dolar üzerinden yapılmaya başlandı. Bu sistem, dolar talebini artırdı ve doların küresel ticarette yeniden anahtar güç haline gelmesini sağladı. Böylece, petro-dolar sistemi doğdu ve Amerikan doları, küresel rezerv para birimi olarak uzun yıllar boyunca gücünü korudu.

Petro-dolar sistemi

Amerikan şirketleri, ihtiyaç duydukları hammaddeleri sınırsız bir şekilde temin edebiliyorlardı. Bu da üretim bantlarının sürekli işlemesini sağlıyordu. ABD ve Amerikan şirketleri, dünya piyasalarından diledikleri gibi borçlanabiliyorlardı. Dolar basma yetkisi ellerinde olduğu için borçlarını ödeyememe riskiyle karşı karşıya kalmıyorlardı. Ayrıca ABD, enflasyon yükünü ithalat yaparak dünya geneline yayıyor ve yurt içi mallarının fiyatlarını düşürebiliyordu. Bu da ABD içindeki enflasyonist baskıyı azaltarak ekonomik istikrarı sağlıyordu. Doların rezerv para olması, ABD ve müttefiklerinin diğer ülkelerin para ve sermaye piyasalarına kolayca girip manipüle edebilmesine de olanak tanıyordu. Ayrıca, istedikleri şirketlere ortak olabiliyor ve kararlarında söz sahibi olabiliyorlardı. Kısacası, ABD petrol sayesinde gerçek bir süper güç haline gelmişti.

Bugünlerde ABD, petro-dolar sisteminin sona ermesi ihtimalinden büyük endişe duyuyor. Doların rezerv para olarak kullanılmaması, ABD'nin hammadde ithalatını, borçlanma kapasitesini ve para basma yetkisini ciddi şekilde kısıtlayacak gibi görünüyor. Bu durum, hemen olmasa bile Amerikan hegemonyasının yıkılmasına ve küresel dengelerde büyük değişimlere yol açabilir. Bu nedenle bugüne kadar ABD, petrol üreten ülkelerde tehdit olarak gördüğü liderlere karşı sert önlemler aldı, bazılarını ortadan kaldırdı.

Son yıllarda, Suudi Arabistan'ın Çin ile ticaretinde Yuan kabul edebileceğini açıklaması, Rusya'nın uluslararası ticarette rubleyi kullanmak için adımlar
atması ve BRICS ülkelerinin ortak para birimi kullanma tartışmaları, dolar imparatorluğunu sarsacak olumlu gelişmeler olarak değerlendirilebilir. Ancak, bu gelişmeler kısa vadede yeterli değil. OPEC ülkelerinin, petrol satışlarını dolar yerine başka para birimleriyle yapması ve körfez ülkelerinin para birimlerini dolara sabitleme uygulamalarını kaldırması için küresel bir çaba gerekiyor.

Doların pozisyonunu gelecek yıllarda etkileyecek petrol bazlı gelişmeler de yaşanmıyor değil. Yenilenebilir enerji kaynaklarına ilginin artmasıyla fosil yakıt döneminin biteceğinin düşünülmesi, elektrikli araç teknolojisinin gelişmesiyle kullanım alanının yaygınlaşması ve petrol zengini bölgelerde yaşanan siyasi ve askeri gerilimler bunlar arasında sayılabilir.

1 dolar sembolizmi

Amerikan doları deyince, özellikle 1 doların üzerinde yer alan ve komplo teorilerine çokça konu olan, masonik olduğu düşünülen semboller de akla geliyor. 1 dolarlık banknot, 1935 yılından beri Edward M. Weeks tarafından Bureau of Engraving and Printing'de tasarlanan haliyle neredeyse hiç değişmeden günümüze ulaşmış. Bu tasarımın, ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt'in özel ilgisiyle hazırlandığı ve özellikle ABD devlet mührünün her iki tarafının da banknotta yer almasını istediği biliniyor.


ABD devlet mührü, 1782 yılından bu yana var olup, 1904'ten beri günümüzdeki şekliyle kullanılıyor. Mührün ön yüzünde bir kartal resmi bulunurken, arka yüzünde ticari kullanıma hiç girmemiş olan göz ve piramit sembolleri yer alıyor. Göz ve piramit sembollerinin, masonları ve illuminati düzenini hatırlattığı için komplo teorisyenlerinin dikkatini çektiğini biliyoruz. Bu teorilere göre, Amerikan Devrimi'nden itibaren dünyada yaşanan önemli gelişmeler, gizli birtakım örgütler tarafından organize ediliyor.

ABD devlet mührü birçok sembol barındırıyor ve bu semboller de çeşitli yorumlara açık. Kel kartalın, Amerika'nın ulusal sembolü olarak ruhsal gücü temsil ettiği düşünülüyor. Romalılar döneminde Jüpiter'in kuşu olan bu kartal, gücün ve korumanın sembolü. Kartalın başının üzerinde, 13 adet beş köşeli yıldız bulunuyor. Bu yıldızların toplamıyla bir araya gelen şeklin Davud Yıldızı olarak da bilinen Süleyman'ın mührünü oluşturduğuna dair yorumlar var. DOLLAR kelimesi, banknot üzerinde altı kez geçmekte ve yıldızın altı köşesi ile de paralellik göstermekte. Kel kartalın gagasında "E PLURIBUS UNUM" yazılı bir kurdele bulunuyor ve bu ifade "Çokluktan birliğe" anlamına geliyor. Bu, Amerika'nın tek ve rakipsiz küresel güç olma idealinin, tek merkezli yeni dünya düzeninin bir ifadesi olarak yorumlanıyor.

Banknot üzerinde 13 sayısı, kartalın sağ pençesindeki 13 zeytin yaprağı ve 13 zeytin, sol pençesindeki 13 okla tekrarlanıyor. Mührün arka yüzünde yer alan "her şeyi gören göz" ve tamamlanmamış piramit de 13 katlı. Piramidin en altındaki taş sırasına Roma rakamları ile "MDCCLXXVI" yerleştirilmiş, bu tarih 1776'yı yani Amerika'nın bağımsızlık yılını gösteriyor. "Her şeyi gören göz", Hıristiyan teolojisinde Tanrı'nın birliğini temsil eder ve masonik sembolizm için de en önemli figürlerden biri.

Komplo teorisyenlerinin gözde para birimi

1 dolarda yer alan diğer yazılardan piramidin üzerindeki Latince "ANNUIT COEPTIS" ifadesi de 13 harften oluşuyor ve "O girişimimizi destekliyor" anlamına geliyor. Buradaki "O" zamiriyle Tanrı'nın kastedildiğini düşünenler olmakla birlikte piramidin altındaki "NOVUS ORDO SECLORUM" ifadesi yani "çağların yeni düzeni"yle birlikte yorumlayarak yeni dünya düzeni projesinin sahibi/sahipleri olarak ele alanlar da var.

Yıllarca yeni dünya düzeni vurgusu yaparak türlü hainliklere imza atan Fetöcülerin, Pensilvanya'dan gelen okunmuş 1 Dolar'ı yanlarında taşıdıklarını, bu paraların seri numaralarını hiyerarşide şifre amacıyla kullandıklarını unutmayalım.

Bir başka ilginç nokta da şu: Anagram teorisyenleri, piramidin üzerine heksagramı yerleştirerek "MASON" kelimesini elde ediyorlar. Bu durum, banknotun mason sembolleri ile dolu olduğunun bir kanıtı olarak yorumlanıyor.

Şaşırtıcı derecede tekrarlanan 13 sayısının ne anlama geldiğini ise farklı şekillerde yorumlayanlar mevcut. Resmi söylem, sayının, ABD'nin kuruluş eyaletlerini teşkil eden 13 koloniyi sembolize ettiğini, daha önce her koloni kendi para birimini kullanırken dolarla beraber tek para biriminde toplandığını vurgulamak için 13'ün kullanıldığını söylüyor. Komplo teorisyenleri ise bu duruma farklı bakıyor. 1 dolardaki bazı sembolleri
kimi teorisyen Hristiyan inancına göre yorumlarken kimi Yahudi teolojisine başvuruyor, kimiyse dinler üstü hatta din dışı yorumlara başvuruyor.

Bazılarına göre 13 sembolizmi, Hristiyanlar için 13'ün uğursuz ve lanetli sayı olmasına rağmen Yahudi teolojisinde kutsal olmasından kaynaklanıyor ve 1 dolarda mesajı verilen yeni dünya düzeni projesi de Yahudi aklının bir ürünü. Bir başka yorumda ise dinsizlik vurgusu var: 12 sayısı birçok kültürde, dinde, ezoterik gelenekte hatta İslam tasavvufunda kutsal ve önemli bir sayı. 12 Yunan tanrısı, 12 havari, 12 imam, 12 pir, 12 burç… Bu teoriye göre 13 vurgusu "Tanrı sonrası"na işaret ediyor ve Tanrısal düzenin yıkılıp yeni dünya düzeninin kurulacağının mesajlarını taşıyor.


ABD doları bu... Bütün dünyayı karıştırdığı gibi komplo teorisyenlerini de birbirine düşürmüş görünüyor.

BİZE ULAŞIN