Kirlenmemiş, bozulmamış, en doğalından hatta daha güncel bir tarif ile "organik insan" hikâyesi arıyorum kütüphanemin rafl arında. Hatırıma İyiler Ölmez geliyor.
"Her doğan çocuk dünyaya tertemiz geliyor. Onu biz kirletiyoruz. Hırs ile, vahşetle, mal-mülk derdi ile" diyor Mustafa Kutlu ve yine taşı gediğine koyuyor.
Sıtkı'nın harcanmış yeteneğine ve ömrüne rağmen sahici insan olmayı başarmasıyla bahsi açıyor. Civan'ın kimsesizliğin pençesinde; evsiz, yurtsuz, parasız yaşama tutunma çabasında gizlediği şey sahiciliği oluyor. Hacı Kadir'in, mütevazı kahvehanesinde hiçbir kâr amacı gütmeden gelene yol, gidene yoldaş oluşu… Akademik kariyerinin zirvesinde iken tasını tarağını toplayıp kentten kırsala göç eden Doktor Atalay'ın, ekolojik yaşamın künhüne varışı ve cuma günleri parasız hasta muayene edişi gerçekten ontolojik iyiliğe kanıt değil mi? Peki, ya sarhoş Mustafa? Yazar bu hikâyeyle sahiden ne anlatmak istiyor bize? Ya da hikâyede görün dediği ne olabilir? Mustafa, öksüz ve yetim kalır ve tıpkı diğerleri gibi var olma mücadelesi verir fakat onu diğerlerinden ayırır Mustafa Kutlu çünkü sahici insan olmanın, zannettiğimizin dışında iyi ile bir ilişkisi olduğu mesajını vermek ister.
Diyelim ki, iyiler ölmez hakikaten; öyleyse bir olguyu, bir varlığı ölümsüz kılan gerçeğin izini sürelim. Ölümsüz bir iyiliği gerçekleştiren veya o iyiliğe erişebilen kişinin kabataslak da olsa bir portresini çizmeye çalışalım. İyiler Ölmez 'e konu olan beş iyi insan, Hacı Kadir'in ve dörtler makamının hikâyelerinden yola çıkarak sahici (organik) meselesine bir kapı aralayalım. Sahici insanlar. Yolcuyken gülümseyip meskenken hüzünlenenler. İyi insanlar yani, gönlü yüceler... Gerçek olmak için bütün varlıklarıyla çabalayanlar. Peki, nedir onları 'iyi' mertebesine çıkaran?
Sahip olma değil, verme insanı oluşları. Almak, ele geçirmek, sahiplenmek, bütün bunların, bütün
bu gibi şeylerin ötesine geçen civanmert oluşları. Bahsi geçen bu beş ismin "organik, kirlenmemiş, iyi insan, doğal insan" kavramlarına ilişkin güzel birer gösterge olabileceği kanısındayım kesinlikle çünkü ölümsüz insanın en belirgin çizgisi, iyi oluşudur. Yöneldiği mal, mülk, şuursuzca yemek içmek değil, belli bir var olma biçimidir. Eriştiği bu varoluş en büyük ödüldür onun gözünde. Tam bir sorumlulukla, her tersliğe, her türlü tahribata ve bozguna katlanır bu yolda. İyi insanın çemberine dahil ettiği en sahici şey hakkaniyettir. Yürüdükleri, yürürken öğrendikleri, yürüyemeyip geri döndükleri her şey bir iyiliğe resim çizmeye vesiledir. İnsan sahicilik mertebesine gelince onun gönül aynası öylesine temiz, saf, sade ve nakışsız olur ki, dünyayı gösteren ayna haline gelir. Aynanın arkasındaki sırrı ise, doğal olanı organik yaşam tüccarlarına inat, sağlam insan olmak şartının, gezen tavuk yumurtası yemekten ibaret olmadığını bilenler görebilir. Böyledir. Bizde iyiler sağlamdır.