Ahmet Dağ: SİBER-DİJİ ÇAĞIN YENİ VARLIĞI: HOMO-DİJİTUS VE HOMO-SİBERNETİKUS

SİBER-DİJİ ÇAĞIN YENİ VARLIĞI: HOMO-DİJİTUS VE HOMO-SİBERNETİKUS
Giriş Tarihi: 3.10.2024 13:41 Son Güncelleme: 3.10.2024 13:44
Ahmet Dağ SAYI:116
İnsanın biyolojik yapısının teknoloji ile iç içe geçmesi yeni bir varlık türünü doğuracak. Böylesi bir iç içe geçmişliğe sahip olan insana hâlâ aynı insan dememiz mümkün değil. Aklımıza sokmamız gereken şey; insan artık eski insan, hayat artık eski hayat değil. İnsana ve hayata dair boyut değişti. Artık yeni insan ve yeni hayatla karşı karşıyayız.

İnsan, dokunduğu her şeyi değiştiren varlık değil aynı zamanda dokunduğu her şeyle birlikte değişen bir varlıktır. Tıpkı Herakletios'un nehri gibi. Yalnızca nehrin akıp gitmesi ile ilgili bir değişim değil aynı zamanda nehrin içine giren insanın değiştirdiği bir nehir de vardır. İnsanın hâlâ aynı olduğu tezi doğru bir tez görünmüyor bana. Zira 20-30 yıl önce ölmüş bir insan, dirilip tekrar hayatımıza dâhil olsa başta insan olmak üzere her şeyin ne kadar da çok değiştiğini söylerdi.

İnsan, icat ettiği ve kullandığı aletlerle yani teknikle birlikte değişen bir varlıktır. Tekerin bulunmadığı çağın insanı ile tekerin bulunduğu çağın insanının aynı insan olduğunu iddia edemeyiz. İnsanlığın dönüşümünü doğuran beş büyük icat-buluş; kömür, gaz, elektronik-bilgisayar, internet ve YZ/yapay zekâdır. İnsanlığın en büyük değişimi, sanayileşme/ makineleşme ile yaşadığı ikinci büyük değişimse makineleşmenin daha rafine olmuş hâli olan teknolojikleşme ile oldu. Teknolojikleşmenin en zirve icadı internet, insanı dönüştüren en etkili araç olmuştur.


İnternet, uzaklara gitmeden veya dışarıya çıkmadan yaşamanın diğer adı olmuştur insan için. Web 1.0 bilgilenme "www" uzantısıyla bilgilenmenin uzantısı olurken Web 2.0 Youtube, Facebook, Instagram, Tiktok, Twitter/X gibi uygulamalar etkileşmenin mekanı oldu. Bilgilenme "orayı görme" iken etkileşme ise "orada olma"yı doğurdu. Bir sonraki safha olarak görülen Sanal Gerçeklik (VR) ve Artırılmış Gerçeklik (AR) yani Metaverse süreci ise orayı görme, orada olma ve orada yaşamayı kesiştiren teknolojik bir süreçtir. Web 2.0, insanlık için adeta bir temrin/idman süreci olmuştur.

Kadim zamanlarda kabile içinde, modern kent hayatında cemiyet içinde yaşayan insanın yeni yaşam alanı dijital mecralar oldu. İnsan, doğuştan veya cemiyet yoluyla edindiği üyeliği, statü ve rolleri sosyal medyada icra etmeye başladı. Dijitalin verdiği imkânlarla kendine dışarıdan ithal ilişkiler edindi. Asil olan hüviyetinin yerine sanal bir hüviyeti tercih ettti. Kimliğini veya üyeliğini, nedensiz yere askıya alacak veya iptal edecek dijitalin efendilerine tevdi etti.

Sanal dünyanın mahkûmları

Dijital veya sanal hayat, insanlarla olan ilişkimizi zayıflattı, insanı hayattan izole ederek yalnızlaştırdı. Cemiyet hayatından uzaklaşan insan, diğer insanlarla muhabbeti bıraktı, insanlarla aynı ortamda iken internette gezinmeyi, onlardan bir an önce ayrılıp sanal-dijital mağaralarına dönmeyi tercih etti. Hayatın içinde olan ne varsa neredeyse hepsi sanala taşınmak isteniyor. Sanalda yaşamayı matah bir şey zanneden insan, saatlerini ve
günlerini orada heba etmenin insan için ne kadar acı verici bir şey olduğunun bile farkında değil. İnsan için ömrünün hiçbir kıymeti olmadığının en büyük göstergesi; bu âlemde harcanan zamana karşı özensizliğidir. Bu dünyadan koptuğunda hayattan kopmuş gibi olan insanlar, vakti öğüten, geceyi ve gündüzü birbirine kotaran zemin olan sanal dünyanın mahkûmları hâline geldiler. Doğadan, insandan ve hayattan kopan insan; tercihlerini, zevklerini ve beğenilerini dijital araçların butonlarına teslim etti. Homo-dijitus için artık arzın da göğün de çok anlamı yoktur. Zira sanaldan kopunca olgusal olan şeyler ona zevk vermez oldu. Dijital krallıktan veya coğrafyadan ayrılmış olan insan; tecessüsü sıfırlanmış, seyyahlık yerine dijital sörfçülüğü tercih eden, sanalın yani yapayın tetiklediği politik tutuma sahiptir. İkram ve muhabbet yoksunluğunun doğurduğu empati yoksulluğuna sahip insanın, ekranda dönen suret ve siret taşımaktan başka çaresi yoktur.

Sosyal medya dünyasının içine katılan insan, her içeriği paylaşabilme özgürlüğüne sahip olduğu, bedava ve bedelsiz olduğu zannıyla kişisel iradesini, güvenliğini ve mahremiyetini verinin efendilerine sunmakta beis görmüyor. Kişisel veriler, yalnızca devlet kurumları tarafından değil şirketler tarafından da elde ediliyor. Böylesi bir dünyada insanın emin ve mutlu olması oldukça zor. Bilinmedik hiçbir mahremiyetinin kalmadığını bilerek kendine ait ne varsa veriye teslim ediyor. Kimliğini, ferdi egemenliğini teslim ettiği siber âlemi varoluşunun zemini ve gayesi olarak görüyor.

Sanalla değiş tokuş edilen varoluş

Sosyal medya platformları kapatıldığında varoluşunu bu platformlara endeksleyen bireylerin nefes boruları tıkanmış, hayat damarlarından biri kopmuş olur. Kendini online olmadığı zaman bir hiç gibi hisseder. Varoluşunu (dijital) evrensel geniş banda kayıtlamış olan bireyler, politikliklerini de cinselliklerini de orada giderir. Dijitalin araçlarından yoksun kaldığında yaşam faaliyetleri bitmiş gibi olur. Yaşadıkları dünya, yasaklandığında travmanın eşiğine girerler.


Nitekim ülkemizde Instagram'ın kapatıldığı günlerde azımsanmayacak sayıda insanın yaşadığı büyük krize şahit olduk. Dijitalin ve sanalın hakikatle karşılaştırıldığında dijitalin gerçeklik karşısında gölge bile olmadığının farkında olunduğu halde sanalın hakikate tercih edilmesi insanın trajik özgünlüğü olsa gerek. Zira insan, koca bir cenneti ağaçtaki bir meyve için terk etmemiş miydi?

İnsana "sanallaşmayı" vaaz eden dijitalin efendileri, tüm varoluş pratiklerini orada inşa ederek ailenin de, cemiyetin de, şehrin de canını okuyor. Dijital, mahremiyetimize ait ne varsa ele geçirerek modernliğin en büyük iddiası olan bireyselliği tasfiye ediyor. Zira sürekli gözetim altında yaşayan bireyin kendisi gibi olması ve hareket etmesi mümkün değil. Mahremiyeti, dijital tarafından yok edilen insanın birey olması çok mümkün değil. Kanlı canlı ebeveynleriyle, akrabalarıyla veya dostlarıyla birlikte vakit geçirmek yerine sosyal platformlarda hayatı "paylaşmayı", izlediği reels veya shortslarla kendisini hiç de ilgilendirmeyecek ve faydası olmayacak görüntülerin dibini bulmaya çalışıyor. Kafede toplanan gençler, birbirine bakıp muhabbet etme ve göğe bakıp nazar etmek yerine mavi ekranla hem dem oluyorlar. Muhabbet de tefekkür de insandan kopmuş, varoluş sanalla değiş tokuş edilmiş durumda.

Silikon Vadisi'nin efendilerinin rüyası

Toplum olarak anlamadığımız bir (sanal) evrene daldık. Sürpriz bir şekilde mahremiyetimizin istila edilmesine tanıklık ediyoruz. İstismar ve suistimallere karşı savunmasız olduğumuz puslu bir alana girdik ve kadim kurallarımız bu pustan çıkış için yeterli gelmiyor. Zira kültür, dijitalin verileriyle takas edildi. Ebedi zannedilen (hürmete ve sevgiye layık) örf ve normlar, dijitalin seli tarafından süpürülüyor. Dijital obezleşmeyle karşı karşıyayız. Bilgiyle değil malumatla, konuşmayla değil emojilerle mesajlaşmayla iç içeyiz. İnsana has doğal iyinin, kardeşliğin ve muhabbetin yerini dijital etkileşim aldı. Çipler habitus, veriler söz oldu. Tüm insanlık, Silikon Vadisi'nin efendilerinin rüyasını veya hayalini yaşamaya zorlanıyor. Bu efendilerin rüyaları silikon bir çipe sığdırılmaya çalışılıyor. Kurzweil'ın "Tüm dünyayı parmaklarımızın ucunda toplayana kadar devam edeceğiz" kızıl elmasının peşine düşürüldük.

21. yüzyılın ilk çeyreği, internetin daha hâkim olduğu bir süreçti. İkinci çeyrekte YZ'nın hakimiyetiyle geçecek. İnternetle izdivaç edecek olan ve algoritmik iş gören YZ, daha güçlü ve işlevsel olacak. İnsanın düşünmesini taklit eden YZ'nın, insan zekâsını aşması hâlinde çok farklı bir dünya ile karşı karşıya kalınacak. Böylesi bir durum insan için risk ve tehlike olarak görülüyor. Zira insanın geri kalacağı durumuna karşılık insan, nano-teknolojinin, siber-teknolojinin, teknolojik tekillik, moleküler biyoloji ve genetiğin, CRISPR teknolojisi, psiko-farmakolojinin verdiği imkânlarla güçlendirilmek isteniyor.


İnsanın fizyolojik, biyolojik ve zihinsel olarak geliştirilmesini amaçlayan transhümanizm mevcut insanın yetmediğini, geliştirilmesi gerektiğini iddia eden bir akımdır. İnsan 2.0/transhuman amaçlayan transhümanizm her şeyin değişip gelişmesine rağmen insanın kadük kalmasının yanlış olduğunu vurguluyor. İlk evrimin biyolojik olduğuna inanan transhümanistler, ikinci evrimin teknolojik tabanlı olacağını iddia ediyorlar. İnsan zihnine çip yerleştirerek (nanoteknoloji), zihni bulut sistemine bağlayarak (siber-teknoloji), insan zihni ile süper YZ'lı makine arasında ara yüz geliştirerek (teknolojik tekillik), zihin güçlendirici ilaçlar alarak (psikofarmakoloji) insanın zihin bakımından güçlendirilebileceğini, DNA'sının rehabilite edilerek (moleküler biyoloji, genetik, CRISPR teknolojisi) insanın hem zihinsel hem de bedensel hatta ahlak bakımından güçlendirilebileceği iddia ediliyor.

İnsan zihninin hack'lenmesi

İnsan dışında akıllı bir varlığın (YZ) insanı aşmasını risk olarak gören bilimciler, bu riskin ortadan kalkması için insan ile makinenin birleşimini gerekli görürler. İnsanın cyborg gibi bir varlık olması çok mümkün değil gibi fakat insanın YZ'lı makinelerle veya algoritmayla birleşmesi mümkün görünüyor. Böylesi bir durumun zaruri olduğu söylense de insanın varlığı için getireceği riskler oldukça büyüktür. İnsan zihninin hack'lenmesi (biohacking), manipüle edilmesi başta mahremiyet olmak üzere insanın varlığına yönelik ciddi sorunlar meydana getirecektir.

Teknolojik tekilliğin insan zihnini güçlendirmesi hafıza kapasitesinin artırılması, yabancı dilleri öğrenmesi, anında bilgiye erişim vs. imkânları meydana getirse de insanın varoluşsal yapısı olan metafizik düşünmenin tasfiyesini doğurabilir. Dijitalleşmenin metafizik düşünmeyi azaltmasına ilaveten
insan zihnine yönelik yeni çabalar, bu yetiyi tamamen ortadan kaldırabilir. İnsan varlığına yönelik dışarıda olan bir tehdide (YZ) karşın içeride de bir tehdidin olması insanlık için büyük sorunlar doğurabilir. Derin ve makine öğrenme yeteneğine sahip olan YZ, hatalarından ders çıkarmada veya niceliksel mukayese yapmada insandan daha başarılı.

Böylesi bir başarıya sahip olan YZ'ya karşı temeyyül, tezekkür ve tefekkür yetisi olan insan korunduğu müddetçe varlığını devam ettirebilir. İnsanın biyolojik yapısının teknoloji ile iç içe geçmesi yeni bir varlık türünü doğuracaktır. Böylesi bir içiçe geçmişliğe sahip olan insana hâlâ aynı insan dememiz mümkün değil. Tıpkı Aristoteles'in Theseus gemisi için "tüm parçaları değiştirildikten sonra geriye kalan aynı gemi midir" sorusu, teknoloji ile birleşmiş insan için de geçerlidir. Başta kendi kimliği olmak üzere sosyal, eğitim, hukuk ve sağlıkla olan tüm algı ve tecrübeleri değişecektir.

Yeni insan, yeni hayat

Dijital ve siber teknolojik süreçte biyolojik hüviyetinden koparılan insan, sadece sanal bir dünyada değil aynı zamanda teknolojiyle birleştirilerek biyolojik sınırlarından kurtarılıp teknolojiyle kesişmiş homodijitus ve homo-sibernetikus bir varlık haline gelecektir. Olası homo-dijitus veya homosibernetikus'un varoluşsal kriz yaşaması, dirimsel bir yönü olan hayata karşı inancının yok olması, metafizik düşünceden yoksunlaşması söz konusu olacak. Zaten sanallaşmayla insandan ve hayattan koparak bireyselleşen insanın bireysel varlığını sürdürmesi çok mümkün olmayacak görünüyor. Merhamet, mahremiyet, diğerkâmlık, gönüldaşlık yetileri zayıflayan veya yok olan insanın varoluşuyla ve hayatla kurduğu ilişkinin olduğunu iddia etmek kolay değildir.

Yalnızca sanallık değil artırılmış gerçeklikle, yalnızca bilgisayar veya tabletle değil internet ve YZ ile kuşanmış akıllı aletlerle, yalnızca fırınla ve süpürge ile değil akıllı hâle getirilmiş ev aletleri ve mimariyle karşı karşıyayız. Algoritmalar yani adeta yeni bir varlık olan YZ'lı uygulamaların olduğu bir dünyayla yaşamaya alışmalıyız. Doktorumuzun, öğretmenimizin, yaşam koçumuzun hatta yöneticimizin ve hekimin algoritmalardan örülü YZ olmasına hazır olmalıyız.

Caddedeki mağazalar ve perakendeciler bizi kesmiyor artık, yüzbinlerce ürün satan Amazon, Ebay, Alibaba, Trendyol gibi inline satış siteleri var. Bilet alıp konsere gitme zahmeti yok Spotify, Youtube Music vs. platformlar işimizi görüyor. Resim, heykel, şiir, beste vs. yapan sanatkâra da ihtiyacımız yok. Bunları bir çırpıda yapan YZ uygulamalarımız var. Düşünmek ve makale yazmak için hatta nasihat almamız için ChatGPT gibi uygulamalar artık hayat ortaklarımız. Aklımıza sokmamız gereken şey; insan artık eski insan, hayat artık eski hayat değil. İnsana ve hayata dair boyut değişti artık yeni insan ve yeni hayatla karşı karşıyayız.

BİZE ULAŞIN