Samet Şahin: TEKNOLOJİ SOFRA KÜLTÜRÜNÜ DE ETKİLİYOR

TEKNOLOJİ SOFRA KÜLTÜRÜNÜ DE ETKİLİYOR
Giriş Tarihi: 4.06.2024 14:43 Son Güncelleme: 4.06.2024 14:43
Küresel gıda krizi denilen durumun aslı esası nedir? Teknolojik gelişmeler ve sosyal medya beslenme şekline ve kültürüne nasıl etki ediyor? Alternatif besin arayışlarının neticesi olan yapay et sofralarda yer edinir mi? Çikolata küflenir mi?

İnsanlık ekonomik kalkınma için çabalamaya devam ettikçe içinde yaşadığımız dünya daha fazla değişiyor ve beraberinde fizyolojik sorunlarla savaşıyor. Etkin doğal kaynakların artmadığı ama nüfusun hızla arttığı bu noktada küresel gıda krizi kaçınılmaz görünüyor.

Gıda krizi bireyin standart bir büyüme, gelişme ve aktif sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi için ihtiyaç duyduğu besin maddelerine erişememesi durumu olarak tanımlanıyor. Haliyle dünya genelinde gıda fiyatlarındaki artış, küresel bir gıda krizinin göstergesi gibi görünüyor.

Özellikle pandemi döneminde ortaya çıkan gıda stokçuluğu ve ürün bulamama sorunu gerçek durumu tam anlamıyla yansıttığı söylenemez. Her ülke kendi gıda stokunu yıllık olarak değerlendirir. Fakat son yıllarda savaş, hastalık ve iklim değişikliği durumları nedeniyle ülkeler bir sonraki yıl ve yıllarda neyle karışılacaklarını bilmedikleri için ihracat arzını değiştiriyor. Haliyle gıda fiyatları esas olarak bu sebeple artış gösteriyor.

Talebin çok yükseldiği, arzın ise tamamen dengelenmiş duruma geldiği noktada yoksul ülkelerin, özellikle Afrika bölgesindeki ülkelerin ithalatı azalıyor ve bu durum o ülkede gıda krizine yol açıyor. Ülkelerin gıdayı stoklama ve arzı dengelemesine gıda milliyetçiliği de diyebiliriz. Gelecekte üretimin tüketimi karşılamadığı noktaya gelindiğinde gıda krizini çok geniş bir coğrafyada görmemiz muhtemel.

Sosyal medya beslenme tarzını şekillendiriyor

Teknolojinin beslenme kültürümüze etkisi bir hayli yüksek desek yanlış olmaz herhâlde. Öyle ki günümüzde sosyal mecralarda yemek paylaşımları, tabak sunumları, farklı tariflerin paylaşımı oldukça arttı. Bireyler daha yemeğin tadına bakmadan sosyal medyada paylaşmayı tercih ediyor ve yemek
yenilen mekânı etiketlemeye önem veriyor. Birçok insan yemek kültürünü buna göre şekillendirmeye başlamış görünüyor.

Yemek videoları paylaşan sosyal medya kullanıcıları popülerleştikleri anda kitleleri de yönetmeye başlıyor. Öyle ki birinin tuz konusunda "himalaya tuzu tüketin, diğer tuzlar zararlı" şeklindeki yorumuna denk geldim. Bunun gibi "gluten tüketmeyin" diyen mi, "meyve yemeyin" diyen mi ya da "vegan beslenmek daha sağlıklı" diyen mi dersiniz, birçok örnek mevcut. Sosyal medya toplumun beslenme şeklini doğrudan etkiliyor ve beslenme modelini yeniden şekillendiriyor.

Öte yandan teknolojinin gelişmesi sofra kültürünü de değiştiriyor.

Televizyon, telefon, tablet tarzı cihazların karşısında yemenin normalden fazla tüketime yol açtığı artık bilim insanları tarafından kabul gören bir durum. Üstelik bu eğilim aşırı kilo alımı, şeker hastalığı, obezite gibi birçok hastalığa da sebep olabiliyor. Bu gibi olumsuz etkilerinin yanı sıra teknolojinin çok güzel bir artısı da var. Yiyeceklerin besin değerlerine, kalori ölçülerine, içerik bilgilerine ulaşmak artık çok kolay. Yine uygulamalar sayesinde beslenme programı oluşturmak, alerjen gıdalar ve bu besinler hakkında detaylı bilgi almak da oldukça kolaylaştı. Madalyonun diğer yüzünde, gelişen teknoloji sağlıklı beslenmenin ve bunu kültür haline getirebilmenin de önünü açıyor.

Alternatif besin ve yapay et arayışları

Bilim sürekli ilerliyor ve azalan gıda kaynaklarına alternatif olarak yeni besin kaynakları arayışına giriyor. Bunlardan biri de yapay et. Alternatif protein kaynağı bulma konusunda yapay et fikri aslında yeni bir durum değil. 1970'li yılların sonuna doğru yapay et çalışmalarına başlandığını biliyoruz. Nasıl üretildiğine gelirsek; yapay et hayvandan alınan hücrenin laboratuvar ortamında çoğaltılması ile üretilen bir et türü. Laboratuvar ortamında hayvandan alınan hücrelerden hayvanın içerisinde bulunabilecek besin değerlerini sağlamak için bir sitem oluşturuluyor. Doğal etin taklit edilerek çoğaltıldığı ve geliştirildiği bu sistemde bu hücreler etin ana bileşenlerine dönüştürülüyor. Yani kas yapısı, bağ yapısı, yağ yapısı şekilleniyor. Son aşamada istenilen et türü neyse ona göre üretimi yapılıp işlem tamamlanıyor. ABD yakın zamanda yapay et üretimine onay verdi, çalışmalara başladı. Yararları ve zararları hakkındaki çalışmalar ise hâlâ sürüyor. Mevcut durumda kitlesel olarak yapay et tüketimine geçilebilmesi için birkaç soru işaretinin giderilmesi gerekiyor.

Peki, yapay et doğal ette bulunan besin değerlerini tam anlamıyla karşılayabilecek mi? Ya da üretim esnasında mikrobiyal yük ve alerjen maddelerden tam anlamıyla arınabilecek mi? İnsan tüketiminde yapay et içindeki kimyasalların ve diğer faktörlerin etkileri neler olacak? Ve en önemlisi uzun vadede sağlığa etkisi ne olacak? Bu konular hâlâ araştırılıyor. Yakın zamanda Türkiye'de tüketiminin şu an için mümkün olmadığını düşünüyorum. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın yapay et üretiminin söz konusu olmadığı açıklaması da bu görüşümü pekiştiriyor.

"Benim çikolatam küflenmez"

Son zamanlarda gıda konusunda gündemi meşgul eden konulardan biri de bir markanın küflenen bir çikolatası ile ilgili tartışmalar oldu. "Çikolata küflenir mi?" diye soranlara derhal cevap verelim: Evet, çikolata küflenebilir. Hatta sosyal medyada birçok küflenmiş çikolata şikâyet örnekleri var. Öncelikle haberin gündem olmasının sebebine gelelim. Çikolata küften dolayı gündem olmadı. Öyle ya, sosyal medyada başka birçok küflü çikolata haberi mevcut. Bizim bu habere yoğunlaşma sebebimiz tamamen firma yetkilisinin tüketiciye geribildirim yazısı oldu. Dilerseniz, biz olayı gıda tarafından ele alalım.

Çikolata neden küflenir? Çikolatada küf çok görülen bir hadise değildir. Yine de uygun koşullarda üretilmezse elbette küflenme olabilir. Ürün grubuna göre küfe yatkınlığı değişebilir. İçerisinde fındık, fıstık gibi kuruyemişler barındıran dolgulu olarak adlandırdığımız çikolataların küflenme oranı, olmayanlara göre daha yüksektir. Her ürün grubunda olduğu gibi çikolatanın da üretim aşamaları var. Bu üretim aşamalarında en önemli amaç çikolatanın nem oranını ayarlamaktır. Üretim aşamasında nem oranı iyi ayarlanamayan bir çikolata küflenebilir. Tabii ki tek sebep bu değildir ama en çok sorun yaşanan konu nem oranıdır. Çikolatada nem dengesinin kurulamaması, nemi seven küf için bulunmaz nimettir.

Değinmek istediğim bir diğer konu da, birçok kişinin paketli ve tarihi geçmemiş ürünlerin asla küflenmeyeceğini düşünmesi. Ancak bu düşünce doğru değil. İmalat hatası olan ürünler paketli de olsalar, son tüketim tarihi geçmeden bile küflenebilir, bozulabilirler.

Bir başka sorun da çikolatanın üzerinde "çiçeklenme" denilen kusurun oluşmasıdır ki buna değinmek faydalı olacaktır. Muhakkak denk gelmişsinizdir; çikolata paketi açıldığında bazen yüzeyde soluk beyazımsı lekeler oluştuğu görülür. Bu duruma çiçeklenme denir. Bu, çikolatada form bozukluğunu işaret eden bir kusurdur. Ancak sağlığa zararlı olduğu söylenemez. Hızlı sıcaklık değişimlerine uğrayan ya da uzun süre tüketilmeden bekleyen çikolatalarda kakao yağının kakaodan ayrılıp yüzeyde beyaz yapı oluşturmasından kaynaklanır. Bu durumda çikolatanın kalitesi düşer ancak tüketilmesinde bir sakınca yoktur.

BİZE ULAŞIN