Funda Karayel: DİKEY TARIMIN KENTLERDEKİ YERİ

DİKEY TARIMIN KENTLERDEKİ YERİ
Giriş Tarihi: 27.5.2024 12:20 Son Güncelleme: 27.5.2024 12:20
Kentlerde tarım yapılmazsa, gelecekte dünya açlık tehdidiyle karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle dikey tarım gibi yenilikçi yöntemlerin uygulamaya geçmesi gerekiyor. Ancak bu şekilde kent tarımı geleceğin sürdürülebilir gıda üretim modeli haline gelebilir ve dünyadaki açlık sorununa etkili bir çözüm sunabilir.

Dünya nüfusu hızla artarken ve kentler büyümeye devam ederken geleneksel tarım yöntemlerinin sınırlılıkları giderek daha fazla ortaya çıkıyor. Gıda güvenliği, çevresel sürdürülebilirlik ve toprak kullanımı gibi konular günümüzde tarımın karşılaştığı en önemli zorluklardan birkaçı. Ancak gelecek nesillere yaşanabilir bir gezegen bırakmak için umut verici bir çözüm var: Dikey tarım.

Dünya dikey tarım temelinde kent tarımına süratle yöneliyor. New York'ta bu kavramdan çok etkilenmiştim, kent sakinleri çatılarda bostanlar kurup meyve ve sebze yetiştiriyordu. Örneğin yedinci dairede oturan gidip kahvaltısında yiyeceği salatalık ve domatesini kendi bostanından topluyordu. Tarımdan uzak yaşayan kent sakinlerinin küçük ölçekte de olsa bitki yetiştirme ve tarım hakkındaki farkındalığını artırmaya, sosyal bilincin gelişmesine önemli bir katkı bu yapılan.


"Peki biz çatı bostanı yapamıyorsak ne yapalım?" dediğinizi duyar gibiyim. Ege'den bir bahçe kiralayın, ister gidip kendiniz toprağınızı ekip biçin, zamanınız yoksa sizin adınıza çiftçiler yetiştirip mahsulleri kargo ile size göndersin. Ya da gelecek nesillere yaşanabilir bir gezegen bırakmak için adına "dikey tarım" dediğimiz başka bir çözüm daha var.

Şehir hayatında aeroponik

Açık arayla aeroponik en sürdürülebilir topraksız yetiştirme tekniğidir. En verimli geleneksel hidroponik sistemlerden yüzde 90'a kadar daha az su kullandığından yetiştirme ortamının değiştirilmesini gerektirmemektedir. Halen aeroponik sistemler dikey çiftçiliğe yaygın olarak uygulanmamıştır ancak önemli ölçüde gelişen teknolojileri ile dikkat çekmeye başlamıştır. NASA'nın uzayda bitki yetiştirme araştırmalarından doğan bir teknik olan aeroponiğin temeli, bitkilerin köklerine besin maddelerini sis olarak püskürtmek suretiyle sağlanan hava ortamında yetiştirilmesine dayanır.

Geleneksel hidroponik ve aquaponik sistemlerinden farklı olarak, aeroponikte toprak veya su kullanılmaz; bitkiler köklerini sallanan hava dolu bir ortamda tutarlar. Sistemin yer gereksinimleri minimal olduğu için çatı bahçelerinden apartman içlerine kadar birçok farklı mekânda uygulanabilir.

Ayrıca aeroponik tarımın su tüketimi geleneksel tarıma göre çok daha düşüktür ve bitkilerin büyüme süreci daha hızlı ve verimli olabilir. Bu sayede kentsel alanlarda yerel gıda üretimini teşvik etmek ve gıda güvenliğini artırmak için önemli bir araç haline gelir. Ancak aeroponik dikey tarımın başarısı için uygun ekipman ve teknik bilgiye sahip olmak önemlidir.

Dünya nüfusu hızla artarken kentlerin sınırlı alanlarında tarımın önemi giderek artıyor. Dikey tarım bu ihtiyaca yönelik umut verici bir çözüm gibi görünse de uygulama süreci kolay değil. Kent tarımı, sadece toprak ve mekân sıkıntısıyla değil, aynı zamanda altyapı, su kaynakları ve enerji gereksinimleri gibi pek çok karmaşık faktörle de karşı karşıya.

Ancak unutulmaması gereken bir gerçek var ki kentlerde tarım yapılmazsa, gelecekte dünya açlık tehdidiyle karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle dikey tarım gibi yenilikçi yöntemlerin uygulamaya geçmesi gerekiyor çünkü ancak bu şekilde kent tarımı geleceğin sürdürülebilir gıda üretim modeli haline gelebilir ve dünyadaki açlık sorununa etkili bir çözüm sunabilir.

İdeal bir tarım yöntemi

Dikey tarımın tarihi gelişimi, Kolombiya Üniversitesi halk ve çevre sağlığı profesörü Dickson Despommier'in önderliğinde başladı. Despommier, 1999 yılında New York'un çatılarında ne kadar yiyecek yetiştirilebileceğini öğrencilerine hesaplatarak dikey tarımın temellerini attı. Öğrencilerin bulguları, sadece bin kişiyi doyurabileceğini göstermiş, bu da Despommier'i iç mekânda dikey tarımın kullanımını önermeye yönlendirmiştir.

Daha sonra Despommier ve öğrencileri, modern dikey tarımın simgesi haline gelecek 30 katlı bir dikey çiftlik tasarladı. Ancak bu öneri henüz hayata geçirilmedi. Dikey tarım konseptinin ilerlemesi için yapılan çabalardan biri de Google X'in gizli aya yolculuk laboratuvarında gerçekleşti. Astro Teller, bu laboratuvarda otomatik dikey tarım sistemleri üzerinde çalıştıklarını açıklamış ancak temel mahsulleri yetiştirmekte zorluk yaşamışlardır. Bu deneyim, dikey tarımın potansiyel zorluklarını ve potansiyelini daha da anlamamıza yardımcı olur.

Dikey tarımın birçok avantajı bulunuyor. Bu yöntem, sınırlı alanlarda çok sayıda ürün elde etmeyi mümkün kılarak tarım verimliliğini artırır ve işçilik ile maliyetten tasarruf sağlar. Güvenilir ürünler elde etmek ve kent merkezlerinde her yerde üretim yapmak da dikey tarımın sağladığı avantajlardan. Ayrıca şehirlerde tarım yapılması şehrin hava kalitesini artırırken, toprak ve alan sıkıntısını azaltarak ideal bir tarım yöntemi sunar.

Dikey tarım aynı zamanda köylerde üretilen ürünlerin şehirlere taşınmasını engelleyerek yakıt maliyetlerini düşürür ve gıdaların ezilmesini önler. Bu yöntem, ultraviyole ışıklar kullanarak üretimi yıl boyunca sürdürme olanağı sağlar ve tarımsal ilaç kullanımını azaltır. Sera ısıtma maliyetlerini düşürürken, üretim alanlarının çeşitliliği ve bitkilerin kontrollü bir şekilde beslenmesi gibi avantajlar da dikey tarımın popülerliğini artırır.

Sonuç olarak dikey tarımın dünya genelinde yaygınlaştırılması, gelecek nesiller için daha sürdürülebilir bir dünya bırakma hedefimize ulaşmamıza yardımcı olabilir. Bu yenilikçi tarım yöntemi, kentlerin gıda üretiminde daha etkin ve çevresel açıdan daha sürdürülebilir bir rol oynamasını sağlayarak, gezegenimizin kaynaklarını daha verimli bir şekilde kullanmamıza olanak tanır. Gelecek için daha yaşanabilir bir dünya inşa etmek için, dikey tarımı hayata geçirmeliyiz.

BİZE ULAŞIN