Enerji kavramı karşımıza hem bilimde, hem de mistik çevrelerde çıkıyor. Özellikle New Age grupları sık sık Bioenerji, Reiki, Enerji tıbbı, Şifacılık, Şifa enerjisi gibi kavramlara atıf yapıyor ve enerji kavramını sanki bilimde karşılaştığımız enerji kavramı ile aynı anlamda kullanıyorlarmış gibi davranıyorlar. Bu yazıda bu ilişkiyi ele alacağız. Fizikte karşımıza çıkan enerji ile New Age çevrelerinde atıf yapılan enerji aynı şey mi? Bunlar arasında nasıl bir ilişki var?
Önce fizik ve bilimde karşımıza çıkan enerji kavramını ele alalım. Bilimde karşımıza çıkan enerji temel fiziksel bir büyüklüktür ve çok net bir şekilde tanımlanabilir. Kısaca enerji bir sistemin kendisinde veya çevresinde değişiklikler yapma kapasitesini temsil eder. Bir yerde bir değişiklik görüyorsanız orada enerji vardır.
Gözünüzün hareketi, aklınızdan şu anda geçen düşünceler, saçlarınızı dalgalandıran rüzgâr, âşık olduğunuzda vücudunuzda meydana gelen değişikliklerin hepsi enerji sayesinde gerçekleşir.
En temelde üç tür enerji vardır. Birincisi kinetik enerjidir. Kinetik enerji hareket kaynaklıdır. Hareket eden her cisim kütlesi ve hızının karesi ile orantılı olarak enerji taşır. İkinci enerji türü potansiyel enerjidir. Bir nesnenin, yerçekimi, elektrik veya manyetik alanlar gibi bir kuvvet alanı içindeki konumu nedeniyle sahip olduğu enerjidir. Örneğin, yükseklikteki bir nesnenin yerçekimi potansiyel enerjisi vardır.
Bu iki enerji türünü başka isimlerle de duymuş olabilirsiniz. Yediğimiz gıdalar, yaktığımız doğal gaz potansiyel enerjinin özel bir türü olan kimyasal
enerjiye örnektir. Kimyasal enerji atomları bir arada tutan moleküler bağlarda saklanan potansiyel enerjidir. Güneş ile nükleer santrallerde açığa çıkan enerji, atomların çekirdeğindeki parçacıkları bir arada tutan nükleer bağların sakladığı potansiyel enerjidir. Termal enerji, atomların aralarındaki çekim ve hareketlerinden kaynaklı potansiyel ve kinetik enerjinin toplamıdır. Üçüncü enerji türü ise Einstein'in enerjiye eşdeğer olduğunu gösterdiği kütledir. E=mc2 denklemi ile ifade edilen budur. Dolayısı ile kütle bir enerji türüdür.
Fizikteki enerji
Fizikte, enerjinin korunumu, kapalı bir sistemin toplam enerjisinin zamanla sabit kaldığını belirten temel bir ilkedir, ancak farklı formlar arasında dönüştürülebilir. Bu ilke aynı zamanda termodinamiğin birinci yasası olarak da bilinir. Bu ilkeye göre enerji kapalı bir sistemde yoktan var edilemez ve yok edilemez, ancak bir formdan başka bir forma dönüştürülebilir. Dolayısı ile kütleyi yok ederek, bir aracı hareket ettirebilir (kinetik enerji) ya da araç hareketini kütleye çevirebilirsiniz.
Fizikteki tüm bu enerji türleri sayısal olarak ölçülebilir ve çeşitli matematik ifadelerle de önceden hesap edilebilirler. Enerjinin SI sistemindeki ölçü birimi Joule (J)'dur, ancak halk arasında gıdaların sağladığı enerjiyi ifade etmek için kullanılan İngiliz birimi Calori (Cal) ile daha çok ölçülür. Bu matematik ölçülebilme, enerjiyi çok iyi tanımlı bir fiziksel büyüklük yapar. Özellikle de günümüze kadar bir kere bile ihlal edildiği gözlemlenmeyen enerjinin korunumu kanunu göz önüne alındığında enerji bilimsel olarak incelemelerin temelini oluşturan bir kavramdır. Bir sistem içindeki bütün enerji türleri ölçüm ve enerjinin korunumu kanunu gereği kolayca tespit edilebilirler.
Enerji aynı zamanda da teknolojik devrimde çok önemli rol oynar. Enerji ve çeşitli biçimlerinin incelenmesi, elektrik üretimi, itiş sistemleri, ısıtma ve soğutma ve sayısız teknolojik yenilik dâhil olmak üzere çok sayıda pratik uygulamaya yol açmıştır. Modern dünyamız büyük ölçüde enerjinin korunumu ve dönüşümü ilkesine dayanmaktadır.
Soyut bir "enerji" türü
Bu bilgilerden sonra New Age dünyasında karşımıza çıkan enerji kavramına göz atalım. New Age çevrelerinde enerji, evrene ve tüm canlılara nüfuz eden soyut, fiziki olmayan ve genellikle spritüal bir güç olarak anlaşılır. Bu "enerji türü", genellikle bütünsel sağlık, bilinç ve kişisel gelişimle ilişkilendirilir. "Bioenerji", "Reiki", "Enerji tıbbı", "Şifacılık", "Şifa enerjisi" gibi epeyce bir duymaya alıştığımızı kavramlar bu enerji ile ilişkilidir. Bunları
uygulayanlar "Reiki master, bioenerji uzmanı, Şifa pratisyeni" gibi çeşitli unvanlar altında bel ağrılarından, kansere kadar bir sürü rahatsızlığa çözüm sunduklarını iddia ediyorlar. Hatta açık açık tüm hastalıklara iyi geldiğini söyleyenler bile var. Başta Kadıköy olmak üzere İstanbul'un her köşesinde çeşitli NLP merkezleri ya da Yoga akademileri bu alanlarda uzmanlık eğitimi veriyorlar.
Bioenerji, Reiki, Enerji şifacılığı, Enerji tıbbı gibi isimlerle anılan çok sayıda uygulama aslında aynı temel iddiaya dayanır (New Age pratikleri bir disiplin etrafında toplanmadığı için, isimler ya da anlatılar gruptan gruba değişebilir). İnsan vücudunda ve tüm canlılarda ortaya çıkan, Aura onları tamamen çevreler. Bazı gruplar Aura enerjisine "yaşam gücü", "hayati enerji", "prana" veya "chi/qi" gibi farklı isimler verir. Bu enerji hem fiziksel hem ruhsal, hem de zihinsel olarak bizi etkiler ve sağlıklı bir bireyde küre ya da elips şekildendir. Bazılarına göre bu enerjiyi direk evrenden alırız, bazılarına göre ise bu enerji bütün canlılarda vardır. Aura, salgılarımız, hormonlar ve organlarımızın çalışmasına etki eder. Bundan dolayı bu enerjide oluşan dengesizlikler kişiyi korumasız bırakır ve kişi hastalanır. Bioenerjiciler kişinin Aura'sına bakıp sorunları tespit eder ve enerji aktarımı ile iyileştirdiklerini iddia ederler.
Bazen bu enerji "çakralar" kavramı ile ilişkilendirilirler. Çakralar insan vücudundaki "enerji merkezleri" olarak tanımlanırlar. Bu çakraların, kişinin sağlığı, duyguları ve spritüal durumuyla ilgili belirli fiziksel ve duygusal yönlerle bağlantılı olduğu iddia edilir. Bu çakraları dengelemek ve hizalamak, uyum ve sağlık sağlamak için önemlidir. Çakraları dengelemek ya da Aura'yı düzenlemek için Reiki, akupunktur, enerji şifası ve kristal şifası gibi çeşitli alternatif ve tamamlayıcı şifa uygulamaları kullanılır.
Ölçülemeyen New Age "enerji"
Bu noktada iki soru sorabiliriz. Birincisi New Age'te karşımıza çıkan ve çoğu zaman fizik ve kuantum mekaniği ile ilişkilendirilen enerji kavramı yukarıda tanımladığımız fiziki enerji kavramı ile gerçekten ilişkili midir? İkincisi çeşitli isimlerle anılan bu enerji şifacılığının çalıştığını düşünmek için elimizde bilimsel veriler var mı?
Önce birinci soruyu ele alalım. New Age çevreleri tarafından kullanılan enerji fiziki enerji kavramı ile ilişkisizdir. Yukarıda gördüğümüz gibi fiziki enerji joule ya da başka bir birim cinsinden kolayca sayısal olarak ifade edilebilir ve çeşitli şekillerde ölçülebilir. Ayrıca da çeşitli denklemler aracılığı ile de sistemlerin enerjisi daha ölçülmeden önce öngörülebilir. Bu da fiziksel enerji kavramını sağlam bilimsel testlere tabi tutmayı mümkün kılar. Buna karşılık, New Age enerji kavramı sayısal olarak ifade edilebilir ve ölçülebilir değildir. Bu enerji biçimini ölçmek için standartlaştırılmış bir birim veya yaygın olarak kabul edilen bir yöntem yoktur. Bundan dolayı bu enerji türü hiçbir bilimsel teste tabi tutulamaz. Teorik olarak da hesaplamanın hiçbir yolu yoktur.
New Age enerji kavramının, bilimsel enerji kavramından farklı olduğunu düşünmemiz için en önemli gerekçe az önce ele aldığımız enerjinin korunumu kanunudur. Enerji yoktan var olamaz ve yok olamaz, Aura fiziksel enerji ile aynı türden bir yapıysa o zaman bu enerji potansiyel, kinetik ya da kütle enerjisinden ortaya çıkıyor ve yok olduğunda da ona dönüşüyor olması gerekir. Ancak bugüne kadar hiçbir bilimsel deneyde böyle bir dönüşüm gözlemlenemedi. Dolayısı ile New Age mensuplarının enerji derken kast ettikleri şey fizikteki ya da kuantum kuramındaki enerji olamaz.
Şimdi ikinci soruya dönelim. New Age mensuplarının iddiaları ne derece doğrudur? Modern bilim ve tıpta Aura isimli bir enerji yoktur. Kişileri gizemli bir enerjideki dengesizlikten ziyade, bakteriler, genetik faktörler, yaşam koşulları, kişinin beslenmesi gibi biyo-kimyasal faktörler hasta eder. Bu enerjiye inanmamız için gerekçeler olmadığı gibi inanmamak için de gerekçelerimiz vardır. Bioenerji ve türevleri üstüne yıllarca araştırma yapan alternatif tıp üstüne uzmanlaşmış Akademisyen hekim Edzard Ernst, topladığı klinik veriler sonucunda, bu yaklaşımların sağlık üstüne hiçbir olumlu etkisi olmadığını tespit etmiş, çoğunu ticari dolandırıcılık olarak adlandırmıştır.
Aura'cıların geçemediği test
Aura ve biyoenerji uzmanları onlarca kere bilimsel teste tabi tutulmuşlardır. İlk defa, Aura kavramını bilimsel teste tabi tutmayı akıl eden 11 yaşındaki Amerikalı bir çocuk olan Emily Rosa idi. Rosa bu iddianın gerçekliğini araştırmak amacıyla basit ama akıllıca bir yöntem hazırladı. Buna göre Rosa, üstünde insan eli geçecek şekilde açılmış iki deliğin bulunduğu bir paravanın arkasına geçiyordu. Şifacı paravanın diğer tarafında oluyor ve ellerini bu iki delikten paravanın diğer tarafına uzatıyordu. Bu esnada Rosa elini şifacının sağ veya sol elinin altına koyuyordu. Rosa hangi yönü seçeceğine
para atışıyla ve o anda karar veriyordu. Şifacılardan istenen "enerji alanından" faydalanarak Emily'nin elinin şifacının hangi elinin altında olduğunu tahmin etmeleriydi. Eğer şifacılar gerçekten kişinin "aura"sını hissedebiliyorlarsa, doğru tahmin oranın yüzde ellinin üstünde olması gerekiyordu.
21 şifacının katılmayı kabul ettiği deney sonucunda şifacılar yüzde 44'lük bir doğru tahmin oranı tutturdu ki bu şans eseri tahminden bile kötü bir sonuçtu. Rosa sonuçları yayınlayarak, bilimsel yayın yapan en genç kişi oldu. Rosa'dan sonra çok sayıda test yapıldı. Şifacılara, karanlık odada kaç kişi olduğu, paravan arkasında insan olup olmadığı, kişinin hangi paravan arkasında olduğu gibi çok sayıda test uygulandı ama şifacılar hiçbirinde sözde hissettikleri Aura'yı boşluktan ayırmayı başaramadılar. Sözde Aura'yı tespit edemeyenlerin, kalkıp ondan hastalık teşhisi yapıp iyileştirmesini beklemek saçmadır.
Bazı şifacılar, Aura'nın fotoğrafını Kirlian yöntemi ile çektiklerini iddia ederler. Kirlian fotoğrafçılığı, yüksek voltajlı, yüksek frekanslı, düşük amperli elektrik alanına dayalı aygıtlarla iletkenlerin resmini çekmeye dayanan bir elektrografik fotoğrafçılık tekniğidir. Bu teknik 1939 yılında Semyon Kirlian tarafından şans eseri bulundu. Eğer fotoğraf plakalarına yüksek voltaj verip üstüne bir cisim koyarsanız, korona boşalması olarak bilinen fenomen sonucunda fotoğraf plakasında cisimden ışık çıktığını gösteren bir resim oluşur. Korona boşalması olarak bilinen fenomen, iyonize olmuş hava molekülleri ile iletkendeki serbest elektronlar arasında oluşan potansiyel fark sonucu oluşan elektrik boşalmasıdır.
Şifacılar ellerini bu plakalara koyarak resimlerini çekmekte ve size ellerinden çıkan "enerjiyi" göstermektedirler. Ancak herhangi bir iletkeni alıp bu plakalar üstüne koyarsak gene aynı görüntü açığa çıkmaktadır. Yoksa tüm metaller mi şifa yeteneğine sahiptirler? Tabii ki hayır, aslında fotoğrafı çekilen şey korona boşalmasıdır ve korona boşalması basit elektromanyetik teori ile açıklanabilen, herhangi bir gizem taşımayan bir fenomendir.
Özetle bioenerji ve türevleri de, ne yazık ki insanları ümitlendirip paralarını almaktan başka hiçbir işe yaramamaktadır. Burada kullanılan "enerji" kelimesinin ise bilimde kullanılan fiziki bir büyüklük olan enerji kavramı ile hiçbir ilgisi yoktur.