İsmihan Şimşek: BİLİNÇSİZ EVREN, GÖNDERDİĞİMİZ MESAJA CEVAP VERİR Mİ?

BİLİNÇSİZ EVREN, GÖNDERDİĞİMİZ MESAJA CEVAP VERİR Mİ?
Giriş Tarihi: 29.5.2023 14:43 Son Güncelleme: 30.5.2023 11:23
Son yıllarda çok sık duyduğumuz “evrene pozitif enerji göndermek, yaşam enerjisi düşük olmak, bioenerji, reiki, çakraları dengeleyip enerji yükseltmek, dişil- eril enerji, sayıların enerjisi, numeroloji” gibi pek çok kavram hayatımıza girdi.

Çağrı filmindeki o sahneyi hepiniz hatırlarsınız. Cafer-i Tayyar (r.a) yanındaki sahabelerle birlikte Habeşistan Kralı Necaşi'nin sarayında ona İslam'ı anlatır. Putperestlikten "ellerimizle yaptığımız heykellere, taşlara tapıyorduk" diye bahsettiğinde Müslümanların Habeşistan'dan gönderilmesini isteyen Amr Bin As (r.a) "bizim taptığımız şey bir şekil değil, o şeklin içinde yaşayan ruhtur" diye cevap verir. Putperestlik herhalde en iyi bu şekilde anlatılabilirdi. Peki, şimdi bu sahnenin konumuzla ilgisi ne?

Anlatalım… Son yıllarda çok sık duyduğumuz "evrene pozitif enerji göndermek, yaşam enerjisi düşük olmak, bioenerji, reiki, çakraları dengeleyip enerji yükseltmek, dişil- eril enerji, sayıların enerjisi, numeroloji" gibi pek çok kavram hayatımıza girdi. Asya ve Uzak doğu kökenli bu inanışlar günlük hayatımıza öyle etki etti ki İslami hassasiyetlere sahip dindar kişiler dâhil pek çok insan bunların insanı şifalandıracağına, kötü enerjileri def edeceğine inanarak bu pazara para aktarmaya ve birtakım ritüelleri uygulamaya başladılar.

Nedir bu pozitif enerji?

Evrensel hayat enerjisi anlamına gelen reiki, iyileşmeyi destekleyen, stresi azaltıp, rahatlamayı sağlayan bir enerji terapisidir ve hepimizin bu büyük enerji ağının bir parçası olduğumuz düşüncesi üzerine kuruludur. Evrensel enerjinin hem insanlar arasında hem de kişilerin çevreleriyle değiş tokuş halinde olduğu, ayrıca her insanın belli bir enerjiyle doğduğu inancıdır. Reiki, düşük ve yetersiz yaşam enerjisini yükseltmeyi, dengelemeyi ve enerji dengesizliklerinin sebep olabileceği sorunların önüne geçmeyi amaçlayarak enerjiyi yönlendirir. Düşük enerjiye sahip insanların hem fiziksel hem de
psikolojik sorunlarla daha fazla karşılaştığına inanılır. Reiki ile sağlanacak enerji artışıyla ruhen, bedenen, zihnen ve duygusal olarak bir iyileşme amaçlanır.

Reiki'yi belirli tekniklerle sistematik hale getirilmiş terapi şeklinin kurucusu 1865-1926 arasında yaşamış Dr. Mikao Usui isimli ünlü bir Tendai Budistidir. Reiki Şifa Sistemi ise 1865'de Dr. Mikao Usui tarafından Japonya'daki Kurama Dağı'nda 21 günlüğüne inzivaya çekildiğinde keşfettiği sisteme verilen isimdir (Bu dağa çıkıp inzivaya çekilme durumu çok tanıdık değil mi?)

Evren ve insan arasındaki bağın, enerji kaynaklı iletişime geçtiğini varsayan yönteme çekim yasası deniyor. Dünyada pek çok insan enerji doğru kullanıldığında, yani çekim yasası ile hayallerine kavuşabileceğine inanıyor. Evrenin bir sırrı olduğunu ve bu sırrın çekim yasasından geçtiğini düşünen milyonlarca insan var. Konunun etraflıca anlatıldığı ve son yıllarda çok popüler hale gelen Secret kitabı evrene göndereceğiniz mesajların, hayatınızdaki önemli gelişmelerin seyrini değiştirdiğini öne sürüyor.

Çekim yasasının sizin için çalışmasını istiyorsanız tam anlamıyla olumsuz düşünceden ve enerjiden uzaklaşmanız gerekiyor. Hedefe ulaşmada temiz bir zihin çok önemli. Meditasyon işte tam bu noktada devreye giriyor. İnanışa göre zihninizi arındırmanız için meditasyon yapmanız, çekim yasasının size hizmet etmesinde fayda sunuyor.

Çekim yasasının size hizmet etmesi her zaman kendiliğinden gerçekleşmeyebilir. Bunun için faydalanmanız gereken birtakım nesneler var. Mesela doğal taşların güçlü enerjilerinden yararlanabilirsiniz. Özellikle ihtiyacınız olan doğal taşı seçebilir, enerji alanınızı ihtiyaçlarınız doğrultusunda şekillendirebilirsiniz. Para, şans, aşk gibi farklı enerjileri kendinize çağıracağınız bileklikler, taşlar, tütsüler, buhurdanlıklar, aroma esanslar, yağlar, aromatik Uzak doğu çayları, bolluk bereket bitkileri alarak inanç endüstrisine bir katkı da siz sunabilirsiniz (!) Çünkü inanışa göre adaçayı yakmak, enerjinizi dengeleyeceğiniz yöntemlerden biri. Yaşam alanlarınızı tütsülemek, bu mekânları negatif enerjilerden arındırıyor. Çekim yasası pozitif alanlardan beslenip güçleniyor. Feng shui ise doğada var olan evrensel yaşam enerjisini, yaşadığımız mekânlarda harekete geçirmenin yöntemlerini gösteren eski bir Çin öğretisi. Bu mekânlarda uyum içinde yaşamak için kullanılan feng shui, eşyalarımızı da buna göre satın almaya bizi yönlendiriyor.

İnancın alınıp satılabilir olması çarkın dönmesi için çok önemli bir etken. Yoga, meditasyon, bilinçaltı temizleme seanslarına harcanan paralar metalaşan inanç kültürünün bir ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Psikolojik terapi yöntemleri ve doğu dinlerinin iç içe geçmesi (hipnoz, hipnoterapi, bioenerji, aile dizimi, bilinçaltı çalışmaları, reiki) ise kişisel gelişimcilerin sıkça başvurduğu bir yöntem.

Elektrikle çalışıyoruz

İnsan üzerinde ilk defa ölçülen biyoalan kalbin etrafındaki enerji alanıdır. Yaklaşık bir asır önce bu konuya ilişkin yapılan araştırmalar "Elektrokardiyogram" cihazının bulunuşunu sağlamış. 50 yıl sonra ise Berger, beynin etrafındaki biyoalanı ölçmüş ve bu çalışma da "Elektroansefalografi"nin bulunmasına öncülük etmiş. Yapılan çalışmalar kalp, beyin gibi organların biyoelektromanyetik alanlar oluşturduklarını ve bu alanın ürettiği enerjinin vücuda bağlanan elektrotlar ile ölçülebildiğini kanıtlamış. İnsan kanının çok iyi bir elektrik iletken özelliği taşıması ve kalbin her atışında elektrik üretmesine bağlı olarak en güçlü alan ise kalbin etrafında yer alıyor. Yine göz retinası, göze her ışık düştüğünde polaritesi değişen bir pil gibi çalışıyor. Bedendeki diğer bir güçlü alan kaynağı ise kaslar. Beynin ürettiği elektrik alanı kalbin ürettiğinin binde biri kadar. Dolayısıyla bedenimizin manyetik bir duyarlılığı var.

Bilim elektromanyetik alan ve dalgaların olası olumsuz etkilerini araştırmaya devam ederken, bir yandan çok düşük frekanslı (ELF) elektromanyetik alanların bir kısmının faydalı olabileceğini keşfetti. Bu bilgiye bağlı olarak manyetik alan tedavi cihazları geliştirildi. Diğer yandan birçoğu uzak doğu ülkelerinde olmak üzere elleri ile şifa dağıttığını iddia eden ve kendilerini biyoenerji uzmanı, Qi Gong uygulayıcısı, enerji terapisti gibi isimlerle adlandıran birçok kişi bilim dünyası tarafından incelemeye alındı. Bu kişilerin ellerinden çok düşük frekanslı elektromanyetik alan bandının alt kısmına ait frekanslarda enerjinin yayıldığı tespit edildi.

Biyoenerji ve türevleri üstüne yıllarca araştırma yapan alternatif tıp üstüne uzmanlaşmış akademisyen hekim Edzard Ernst, topladığı klinik veriler sonucunda, bu tip yaklaşımların sağlık üstünde hiçbir olumlu etkisi olmadığını tespit etti ve çoğunu "ticari dolandırıcılık" olarak adlandırdı.

Evrene mesaj gönderip "görüldü" yemek

Düşüncelerimizin manyetik alanlar oluşturduğu bir gerçek. Ancak düşüncelerin oluşturduğu manyetik alan, dünyanın manyetik alanından 10 milyar kere daha zayıftır. Televizyondan telefona, radyodan elektrik akımlarına kadar çoğu cismin manyetik alanı, düşüncelerimizin manyetik alanından katbekat daha güçlüdür ve düşüncelerimizin etkisini kolayca siler. Düşüncelerimizin oluşturduğu manyetik alanın, başımıza gelen şeyleri etkileyecek şekilde evrene şekil vermesi bilimsel olarak mümkün görünmüyor. Üstelik kötü düşüncelerle iyi düşüncelerin manyetik alanını da birbirinden ayırmak da mümkün değil.

Fakat çekim yasası başımıza gelen iyi ve kötü şeylerin bizim düşüncelerimiz nedeniyle başımıza geldiğini iddia ediyor. Başımıza gelen hastalık, kaza, parasızlık gibi birçok olumsuz şey bir imtihan değil de bir ceza… Hâlbuki "Bazen hoşlanmadığınız bir şey hakkınızda iyi olabilir ve hoşlandığınız bir şey de hakkınızda kötü olabilir. Allah bilir, siz bilmezsiniz" (Bakara 216) ayetiyle neyin iyi neyin kötü olacağını yalnız Allah'ın bildiği net bir şekilde ifade edilmiştir. "Ol" deyince olduran da yalnız Allah olduğuna göre bilinçsiz evren, gönderdiğimiz mesaja cevap verir mi? Dua etmek gizliyi saklıyı bilen, iradesi ve gücü olan bir varlığa yönelmektir.

Çekim yasasına göre kötü şeylerdeki gibi güzel şeylerin olmasının da sebebi bizim düşüncelerimiz ve söylemlerimiz. Dolayısıyla Allah faktörü hayatımızın dışına itilerek tanrısız bir din ortaya çıkarılıyor. Şaman ve pagan kültürlerin ritüelleri ile süslenen bu tanrısız din, mistik geleneklerden de ihtiyacı olan inanış ve pratikleri kendine ekleyerek insanın her şeyi kendisinin kontrol edebileceğini sandığı ve kendi benliğini merkeze koyduğu bir yaşam biçimi sunuyor. Böylece tanrı yoksa her şey meşru hale geliyor. Sözün ve tekrar edilmesinin elbette bir etki gücü var. Fakat bu güç sözün bizatihi kendisinden değil ona cevap verenin kudretinden gelir. Zikir, tesbih, gördüğü kötü rüyayı hayra yormak gibi tavsiyeler sözün yaydığı enerji ve etkiye dair İslam'ın bakışını ortaya koyuyor.

Aşk adlı evrensel yaşam enerjisi

Tasavvuf geleneğinde Mevlana'nın "aşk" adını verdiği evrensel yaşam enerjisi bütün varlığın temelini oluşturur. Hayatsız madde yoktur, madde en düşük derecedeki varlıkta bile canlıdır. Mevlana yaratılışın mahiyetini incelediğinde yaratılışın bütün parçalarında ortak bulunan bir enerjinin farkına vardı. Maddenin en küçük yapı taşı atomlar arasındaki ilişkide dahi bu enerjinin var olduğunu gördü. Hayatın bir derecesinden diğerine ilerlemek için gelişmeye sebep olan faktörün bu aşk enerjisi olduğunu söyledi. Bütün evreni birbiriyle ilişkilendiren aşkın bu aktif gücüdür. Bu anlayışa göre âlemde Allah kat kat örtülere bürünmüş varlıklar halinde görünür. İnsan evrenle uyumlandıkça, onun bir parçası oldukça görüntüler âleminin örtülerini kaldırır, Allah da kendini açığa çıkarır. Bu örtüleri ise ancak aşk kaldırabilir. Namazın yerine yoga ve meditasyon, dua etmek yerine evrene mesaj göndermek, kader anlayışı yerine karma felsefesi, nazar ve olumsuz düşünceler için Felak ve Nas surelerini okumak yerine nazar boncuğu kullanmak, adaçayı yakmak, muska takmak, bereket için Ettehiyyatü okumak yerine nar kırmak gibi yavaş yavaş hayatımıza giren bu ritüellere, hurafelere inanmadığını söyleyen eğitimli kişilerin bile başvurduğunu görüyoruz. Tasavvuf geleneğinde seyri sülük takip edilerek yaşanan birtakım ruhani tecrübeler Uzak doğu kökenli new age dinler ile herkesin yaşayabileceğini sandığı "manevi deneyim"lere dönüştü. Bu inançlar bilinçaltında çaktırmadan yeni bir seküler din mistisizminin temellerini inşa etti.

Dönelim en başa… Hayatımıza sinsice yerleşen bu ritüeller ve onların etkisini artırmak için kullanılan nesneler dileğimizi yerine getirmede aracı addediliyor. Onlara manevi anlamlar yükleniyor ve süreç içinde nesneler kutsallaştırılıyor. Biz nesnelere değil onun içinde taşıdığı enerjiye inandığımızı söylediğimizde Amr bin As'ın cümlesini tekrar etmekten öteye gidemiyoruz.

BİZE ULAŞIN