Freud
"Patolojik bir durum"
Psikoloji biliminin öncülerinden Freud ve Jung eşcinselliği patolojik bir durum olarak nitelendirirler. Freud'un çalışmaları kişinin çocukluk yıllarında yaşadığı birtakım olayların kişide izler bıraktığı temeline dayanır. Bu fark ediş onun eşcinselliği de tanımladığı kuram olan "psikoseksüel gelişim" teorisini oluşturmasına vesile olur. Freud, çocukluk ile ergenlik döneminde yaşanan istismar ve travmaların ya da dominant bir anne veya babanın varlığının çocuklarda cinsel kimlik bozukluğuna sebep olacağını söyler. Çok baskın bir annenin oğlu güç imgesi olarak gördüğü annesiyle özdeşleşebilir ya da kontrolcü bir babanın oğlu, ona karşı tehdit oluşturmamak adına feminen bir tavra sahip olabilir. Bu sebeple çocuğun sağlıklı bir cinsel rol gelişimine sahip olabilmesi için öncelikle dengeli bir anne-baba ilişkisine ihtiyacı vardır.
Londra'da bulunan bir müzenin tozlu arşivlerinden 1935 yılında Freud tarafından kaleme alınan mektup geçtiğimiz yıllarda gün yüzüne çıktı. Eşcinsel oğlu için yardım isteyen bir annenin yazdığı bu mektupta Freud'un eşcinselliği "gelişimi engelleyen, güdük bırakan psikoseksüel bir süreç" olarak tanımladığını görüyoruz. Metnin bütününe baktığımızda kendisinden yardım istenen Freud, anneye hastalık sebebiyle oğlundan nefret etmemesi gerektiğini belirtiyor ve bunun bir tedavisi olup olmadığını soran anneye o dönem itibariyle heteroseksüelliğe dönüşüm tedavisini henüz geliştiremediklerini de ekliyor.
Jung
"Eşcinsellik olgunlaşamama durumudur"
Freud'un öğrencisi olan Carl Gustav Jung da onun gibi eşcinsellik için "olgunlaşamama" tanımında bulunur. Bu durumun bireyin anne ve baba kompleksleriyle doğrudan bağlantılı olduğunu, özellikle ilişkilere bakışını ve ilişki yapılarını belirlediği ifade eder. Jung'a göre anne kompleksi kişinin hayatını yöneten güçlü komplekslerden biri olabilir. Bu da bize "ideal anne" kavramını sorgulatır; kişi diğerleriyle bağ kurmakta zorlanır ve herkeste annesini aramaya başlar.
Camille Paglia:
Çocuklara cinsiyet değiştirtilmesine karşı bir akademisyen
Kimliğini hiçbir zaman gizlemeyen ve 2019'da bir konuşması esnasında linçe uğrayan ve sahneden inmek zorunda kalan akademisyen Camille Paglia'yı unutmayalım. Paglia, bu konuşmasında şöyle söyler: "Çocuklar cinsiyet değiştirme gibi geri dönüşü olmayan kararlar almaya teşvik edilmemeliler." 35 yıldır ders verdiği Philadelphia University of Arts'ın binlerce öğrencisi onun bu görüşleri karşısında kovulması için ülke çapında imza kampanyası başlattı.
Okula verilen bir dilekçede "Paglia okuldan alınmalı ve yerine queer kimlikli biri gelmeli. İşten çıkartılamasa bile yerine bize saygı duyan profesörler tarafından derslerin verilmesini talep ediyoruz" gibi bazı görüşleri yer alıyordu. Bir başka görüş ise "Paglia okuldan atılmaz ise kitaplarının kampüste satılmasının sonlandırılması ve kampüste konferans vermesi kalıcı olarak yasaklanmalı." isteğinde bulundular.
Dr. Fabio Vaccaro
Eşcinselliği tedavi etmesi yasaklandı
İtalya'da 2018'de bir tıp kliniğine eşcinsellere tedavi öneren bir afişin asılması oldukça ses getirmişti. Afişte "Luca eşcinseldi ama dini ve psikolojik temelli dönüşüm süreci sayesinde erkekliğini ve heteroseksüelliğini yeniden kazandı" ifadeleri yer alıyordu. İtalya'nın ulusal LGBTI+ derneği afiş hakkında Tabipler Birliği'ne şikâyette bulundu ancak cevap alamayınca durumu kamuoyuna yansıttı. Olayın basında yer alması üzerine Tabipler Birliği bir açıklama yaparak "Eşcinselliği bir hastalık olarak görmüyoruz. Olay hakkında en kısa zamanda değerlendirme yapılacaktır" dedi.
Afişi kliniğine asan Doktor Fabio Vaccaro ise "Eşcinseller aile dinamikleri aracılığı ile oluşturuluyor, bu insanların erkek ve kadın olmalarına yardım etmemiz gerekiyor. Nasıl Alzheimer ve diyabet tedavisi için posterler asıyorsam, cinsel kimlik sorunu yaşayanlar için de terapi öneren afişler asarım" dedi.
Joseph Nicolosi
"LGBTI+ psikolojik bir hastalıktır"
Amerika'daki Ulusal Eşcinsellik Araştırma ve Terapi Derneği'nin kurucusu psikolog Joseph Nicolosi, LGBTI+'ın bir psikolojik hastalık olduğunu ve bunun tedavi edilebileceğini düşünüyor. Nicolosi, eşcinselliğin doğuştan gelen bir şey olmadığını, çocuklukta yaşanan muhtelif travmaların, baba figürü eksikliğinin, yanlış anne baba tutumlarının kişiyi heteroseksüellikten farklı bir cinsel yönelime ittiğini savunuyor.
Nicolosi'ye göre bebeklik döneminde çocuklar anneye sıkı sıkıya bağlıdır ve anne ilk sevgi objesidir. Kızlar kendi feminen kimliklerini anneleriyle olan ilişkilerini koruyarak ve annelerinden faydalanarak sürdürürler. Erkekler ise annelerinden koparak babayla özdeşleşmek ve kendi cinsini tanımak zorundadır. Bu noktada kızların işi daha kolayken erkekler için durum biraz daha farklıdır. Heteroseksüel bir yetişkin olabilmek için erkek birincil sevgi nesnesinden ayrılarak büyümesi gerekir. Bu durum, kadın homoseksüellerin neden erkek homoseksüellerden daha az olduğunu açıklayabilir.
Nicolosi, çekirdek ailenin dağılması, birbirlerine zaman ayıramayan ebeveynler, narsisizm gibi sosyokültürel faktörlerin tesiri ile eşcinsellik eğiliminde geçmiş zamanlara kıyasla bir artışın olduğundan bahsediyor. Depresyonuyla boğuşan bir danışanın annesi ile arasında geçen şu diyalog oldukça dikkat çekici: "Anne, benim Barbie bebeklerle, makyaj malzemeleriyle oynadığımı görüyordun. Erkek kardeşlerim benim bu yaptıklarımı yapmıyordu. Niçin bana engel olmadın?"
Orban ve Putin
"Çocuklara cinsiyet değişimini empoze etmek insanlığa karşı suçtur"
Macaristan Başbakanı Orban ve Rusya Devlet Başkanı Putin'den LGBTI+ eğilimleri meşrulaştıran hatta zorunlu hale getiren yasa tasarıları çıkaran Batılı ülkelere karşı tepkiler geliyor. LGBTI+ karşıtı yasa için referandum kararı alan Orban eşcinselliği teşvik ettiği iddia edilen materyallerin yasaklanmasını hedefliyor.
Eşcinsel evliliklere değinen Orban, "Macar anayasası açık; baba erkek, anne kadın ve aileyi bir erkek ve kadın oluşturur" demeciyle LGBTI+ topluluğuna karşı aile yapısını ve çocukların korunması gerektiğini açıkça vurguluyor. "Batı'nın çocuklara cinsiyet değiştirmenin normal olduğunu empoze etmesinin insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunu düşünüyorum" diyen Putin, daha önce Rusya'daki LGBTI+ derneklerinin eşcinsel evlilik propagandası yapmalarını yasaklamıştı.
Said Ercan
"LGBTI+ küresel bir proje ve ideoloji"
LGBTI+ projesinin çocuklarımız üzerinden nasıl ilerlediğini Uluslararası Sosyal Medya Derneği Başkanı Said Ercan'la konuştuk. "LGBTI+'nın küresel bir proje olarak dünya çapında yeni bir ideolojinin bayraktarlığını yapıyor olması sebebiyle bu topluluğa karşı çıkıyorum" diyen Ercan, şöyle devam ediyor: "Global Compact adı verilen iş dünyası örgütlenmesi yürütüyor. Bu örgütlenmeyle birlikte şirketlere LGBTI+'lı birey çalıştırma zorunluluğu getirmek ve onların derneklerine yardım etmek gibi maddeleri olan bir talimatlar listesi dayattırılmaya başlandı."
Günümüzde LGBTI+'ın I'sına karşılık gelen interseks durumu, doğuştan olan durumlarda kullanılıyor ancak dikkat ederseniz bu lobinin "I" harfini pek fazla kullanmıyorlar. Doğuştan bu sorunlarla karşı karşıya gelen bireylere sağlık açısından yardım etmek gerektiğini belirten Ercan, şunları ekliyor: "Kişisel tutumlardan ziyade bu lobinin arkasına sığınıp dizi ve filmlerle yaratılan algı sonucunda çocukların kandırılması, bu olayın normalleştirilmesi ve cinsellik anlamında kafaların karıştırılarak bizim geleneksel aile kodlarımız zedeleniyor."
Doğal cinsellik açısından oluşan en büyük tehlikelerden birisi "insanlar kadın ya da erkek olmasın da onun dışında ne olursa olsun" düşüncesinin normal karşılanma noktasına gelindiğini ifade eden Ercan, asıl en büyük tehlike olarak iki kadın ya da iki erkek evlendiğinde sonuç olarak ortaya bir çocuk çıkmayacak ve insanlığın devam etmesinin imkânsız bir duruma gelecek oluşunu vurguluyor.
Amerikan Psikoloji Derneği'nin (APA) 1974'te eşcinselliği bir hastalık olmaktan çıkarttığında ABD'de eşcinseller "Tedavi olma hakkımızı elimizden alamazsınız" diye yürüyüş yapmışlardı. Bu meseleye dikkat çeken Ercan, "Cinsiyet sorunları sebebiyle doğal evlilikler azalıyor, boşanmalar artıyor çünkü cinsiyet talepleri çeşitlendiği zaman evlilik kurumu da sorgulanır hale gelir" diyor.
Fıtrat Hareketi
Despot LGBT söyleminin hakimiyetine karşı
Psikolog, biyolog, ilahiyatçı ve eğitimcilerden oluşan Fıtrat Hareketi'nin Instagram hesaplarında paylaştıkları bilgilendirme metinleri yoğun ilgi görüyor. Fıtrat Hareketi'nden Uzm. Psikolog Handan Coşkun, LGBTI+ propagandasının yükselişe geçmesi ve özellikle gençler üzerinde despot tek bir söylemin hâkim olmasından duyulan rahatsızlık ile ortaya çıkmış olan bir hareket olduklarından bahsediyor.
LGBTI+'nın çocukları hedef aldığının aşikâr olduğu ve bu durumu fark etmemek için bir fanusun içinde yaşamak gerektiğini söyleyen Uzm. Psikolog Handan Coşkun'a göre "Propaganda altındaki çocuk ve gençlerin sağlıklı düşünebilmesi çok zorlaşıyor. Özellikle gençlerin tutum ve davranışları LGBTI+ modasının ne denli etkili olduğunu açıkça gösteriyor."
Fıtrat Hareketi ekibinden Zeynep Yücer din ayağı üzerinden yürütülen LGBTI+ hareketini şu sözlerle özetliyor: "Bir Müslüman, 'LGBTI+ aktivisti olabilir miyim?' sorusuna dini referans almalıdır. Kişinin yaşam biçimi ne olursa olsun can ve mal güvenliğinin korunmasını savunmak ile eylemini meşrulaştırmak farklı konulardır. Başka anlayış ve yaşayışa sahip kişilerin eylemini onaylamayan fakat insani ilişkiler içerisinde adalet temelli güvenli bir alanı tercih etmelidir. Medyanın ve toplumun bu konudaki manipülatif tutumlarını din süzgecinden geçiren bir Müslüman, bu gibi durumlara imtihan perspektifiyle bakıp, konuyu bu eksen etrafında değerlendirir. Bir diğer konu; duygulardan değil, amellerden mükellef oluşumuzdur. Böyle bir değerlendirme kişiyi İslam halkasından dışlamak yerine, Allah'ın rahmetiyle kucaklayacak; belki de fıtratını yaşamaya yönelik adım atabilmesi konusunda öncülük edecektir."
Dayatmanın medya ayağı
Netflix, Disney+ vb…
Ülkemizde LGBTI+ dayatmasının en yoğun yapıldığı mecralardan olan Netflix, Disney+ gibi dijital platformlar, dizi, film, belgesel gibi pek çok içerikte LGBT unsurlarına yer veriyor. Üstelik bu platformlardaki çocuk içerikleri eşcinsel çocuk karakterleri ön plana çıkararak çocukları hedef alıyor.
Bu dayatmanın tehlikeli bir boyuta geldiği ülkemizde Yeni Şafak internet servisinin geçtiğimiz aylarda Ersin Çelik koordinatörlüğünde "eşcinsellik doğuştandır yalanının" nasıl ortaya çıktığına dikkat çeken bir video dosya haber yayınladı. Haberin videosu ise YouTube tarafından yayından kaldırıldı.
Özellikle çocukları hedef alan bu örgüt karşısında sivil toplum kuruluşları ve aileler, Fikirde Birlik ve Mücadele Platformu önderliğinde LGBTI+ örgütlerinin eşcinsellik dayatmasına karşı 18 Eylül'de yapılan "Büyük Aile Yürüyüşü" oldukça ses getirdi. Aleyna Tilki, Edis, Şahan Gökbakar, Gökhan Özoğuz ve Mabel Matiz gibi, bazı ünlülerse LGBTI+ dayatmasına karşı aileyi ve çocukları koruma konusunda farkındalık oluşturmayı hedefleyen bu yürüyüşe tepki gösterdiler.