MEHMET TEBER
Dişi ve erkek ayırımı neredeyse tüm canlı türlerinde var olan temel bir ayırımdır. İnsan yavrusu olan çocuklar da biyolojik olarak kız ya da erkek olarak dünyaya gelirler. Hermafrodit adı verilen çift üreme sistemine sahip çocuklar ise nadiren görülür. Çocukların cinsiyetine cinsel organa bakılarak karar verilir ve genelde anne karnında belirlenir.
İnsanoğlu sadece bedenden ibaret bir varlık değildir. Duygu, düşünce, zekâ, algı, bilinç, bilinçdışı, karakter gibi özelliklerini içinde barındıran bir psikolojik yapılanması vardır. Buna psişe denir ve psikoloji de psişenin bilimi demektir. Bedenimizin cinsiyeti olduğu gibi psikolojik yapımız olan psişemizin de bir cinsiyeti vardır. Buna da cinsel kimlik adı verilir. Yani kişinin kendini kız ya da erkek hissetme durumudur.
Çocukların doğal olarak kendi cinsiyetlerine uygun bir cinsel kimlik geliştirmesi beklenir. Yani erkek olan çocuğun erkek gibi davranması, kız olan çocukların da kız gibi davranması beklenir. Ancak bazen bedenin cinsiyet ile psişenin cinsiyeti olan cinsel kimlik uyum içinde ilerlemez. Bedenen kız olan bir çocuk erkek kıyafetlerine özenip, erkek oyunlarını, renklerini ve oyuncaklarını tercih etmeye başlar. Ya da tam tersi olarak erkek çocuklar kadın kıyafetlerine, oyuncaklarına ve renklerine yoğun ilgi gösterir. Bazen açıkça karşı cinsten olmak istedikleri ifade ederler. Bu duruma cinsiyet-cinsel kimlik uyumsuzluğu ya da cinsel kimlikten hoşnut olmama adı verilir. Yetişkinliğe bu şekilde giren kişiler bu beden ve psişe ayrımını çözmek için cinsiyet değiştirme ameliyatı olabilirler. Ya da kadın bedeninde erkek, erkek bedeninde kadın gibi yaşamayı tercih edebilirler.
Cinsiyet-cinsel kimlik uyumsuzluğunun biyolojik, psikolojik ve sosyal olarak birçok nedeni olabilir. Biyolojik nedenler arasında ağırlıklı olarak hormonları, genleri ve beyindeki kimi yapıları ele alabiliriz. Ancak çoğunlukla tek başına biyolojik nedenler bir çocuğu cinsiyet-cinsel kimlik uyumsuzluğa sürüklemez. Psikolojik süreçler burada oldukça önemli rol oynar.
Rol model bağlamında ebeveynlik
Cinsiyet-cinsel kimlik uyumsuzluğunda en önemli psikolojik faktör sorunlu özdeşim figürüdür. Erkek çocuklar babalarını, kız çocuklar ise annelerini rol
model olarak hayata atılırlar. Eğer özdeşim kurulacak bir rol model yoksa çocuk özdeşimini diğer ebeveyne yöneltebilir. Bir erkek çocuğunun çok silik, çok pasif ya da fiziksel olarak uzakta olan bir babası varsa çocuk bu baba ile özdeşim kurmak yerine anneye yanaşıp bir anne gibi olmak isteyebilir. Ya da babanın çok katı, sert olduğu durumlarda babadan korkan erkek çocuk şefkatli anneyi kendine özdeşim figürü olarak seçebilir. Aynı durum kız çocukları için de geçerli olabilir.
Özdeşim figürlerini düzenlemek çocukların hemcins ebeveynleri ile daha çok vakit geçirmesini sağlamak cinsiyet-cinsel kimlik uyumsuzluğu olan çocuklarda atılacak ilk adım olabilir. Bunun yanında hemcinsinden istismar gören bir çocuk da karşıt cinse doğru yönelebilir. Örneğin bir erkek tarafından cinsel istismara uğramış bir erkek çocuk erkeklerden nefret ederek kadın cinsel kimliğine doğru yol olabilir.
Böyle durumlarda travmayı çözmek çocuğu rahatlatır. Anne babanın doğacak çocuğu aşırı derecede kız ya da erkek istemesi de kimi durumlarda çocuğun cinsel kimliğine zarar verebilir. Bu beklenti ve sonrasında çocuğu karşıt cins gibi büyütmek yine cinsiyet-cinsel kimlik uyumsuzluğunu pekiştirebilir.
Cinsiyet-cinsel kimlik uyumsuzluğunun sosyal nedenleri de olabilir. Bazen öyle denk gelir ki kız çocuğunun büyüdüğü yerde yeteri kadar kız arkadaş olmaz. Kuzenler, komşular hep erkek olarak denk gelir. Bu durumda bu kız çocuğu erkek çocuklarla vakit geçirdikçe onların cinsel kimliğine yaklaşabilir. Tersi erkekler içinde geçerlidir. Yeteri kadar hemcins arkadaşı olmayan bir erkek çocuk kızlarla vakit geçirdikçe cinsel kimliğinde kaymalar görülebilir.
Cinsel kimlik uyumsuzluğunda sosyal nedenler
Özellikle şehir hayatlarında erkek çocukları uzun dönem erkek rol modelden yoksun büyür. Babalar uzun saat çalışır, günün büyük kısmı anne ya da kadın olan bakıcı ile geçer. Anaokulu ve sınıf öğretmenleri genelde kadındır. Yakında dede, dayı, amca, bakkal amca gibi figürler de olmayınca erkek çocukları yeteri kadar bir erkekle karşılaşamaz. Buna arkadaş çevresi de eklenince bu durum cinsiyet-cinsel kimlik uyumsuzluğa zemin hazırlayabilir.
Yine sosyal nedenler arasında kız ya da erkeklere veren değerler önemlidir. Örneğin erkeklerin değerli görüldüğü, kız çocukların ise değersiz görüldüğü bir kültür ve aile ortamında büyüyen kız çocuğu anne-babasının gözünde değerli olabilmek için içten içe erkek olmayı umabilir. Bu yönde bir cinsel kimlik geliştirebilir.
Ancak bir sorunu çözmenin en kolay yolu, o sorun ortaya çıkmadan gerekli tedbirleri almaktır. Çocukların hem evde anne-baba ile hem de toplum içinde hemcinsleri ile sağlıklı ilişkiler kurmasını sağlamak onların psikolojik gelişimi açısından oldukça değerlidir.
Özellikle günümüzde erkek çocuklarının yeteri kadar yetişkin erkek rol model ile ilişki kuramadığı görülmektedir. Bu konuda hem aile düzeyinde hem de toplum düzeyinde tedbirler almak erkek çocukların hem psikolojik gelişimine hem de cinsel kimlik gelişimini pozitif katkı sağlayacaktır.
* Klinik psikolog-Uzman çocuk terapisti
ZEYNEP TEMİZER ATALAR
Netflix, Disney+ ve Youtube'da LGBT içeriklerine bu kadar kolay erişilebilir olması çocuklar üzerinde nasıl bir etki yaratıyor ve onları eşcinsel propagandaya karşı nasıl koruyabiliriz? İnsan ruhsal yapılanması, hayata tümgüçlü olarak başlar. Önce her şeye gücümüzün yettiğini, her istediğimizi elde edebileceğimizi düşünürüz. Fakat zamanla aciz taraflarımızla karşılaşırız ve böylece insanın, eksik olduğuyla yüzleşiriz. Bunu sindirmek yaşam içinde uzunca bir zaman alır ama önemli olan, kontrolün her zaman bizde olamayacağına dair bilincimizin gelişmesidir. Çocuk için kurallarla karşılaşmak, bu acizliğin ilk temsilidir. Eşcinselliğin bir propaganda halinde sunulmasının, bu en ilkel dürtümüze yönelik bir hamle olduğunu düşünüyorum. Baktığımız zaman bu kişilerin her zaman çok neşeli, hayattan keyif alan, çok zevkli ve haz odaklı olduklarını ya da öyleymiş gibi yansıtıldıklarını görüyoruz. Bir çocuk için böyle idealize bir karakter elbette daha cazip olur. Kim, her daim mutlu olmak istemez ki? Ama gerçek böyle değil, kimse hayatını saf zevkten ibaret yaşamıyor, eşcinseller de öyle. Dolayısıyla bu sunum, çocuk için bir çeşit illüzyon. Yetişkin kişi, geçmiş yaşam deneyimlerinden yola çıkarak kendine böyle bir yol seçmiş olabilir ama bir çocuğa "sen her zaman özgürsün, istediğin kişi olabilirsin, istediğin her şeyi yapabilirsin" gibi bir üslupla yaklaşmak, eline zehirli bir şeker vermek gibidir. Daha da ileri giderek çocuğu bu dünyanın bir nesnesi haline gelecek şekilde sunmak ise çocuğa yönelik istismardır. Bu tür kanallarda sekiz-dokuz yaşlarındaki çocukların, sahip oldukları biyolojik cinsiyetlerinin tersinde ve son derece parlatılmış bir formda gösteri malzemesi haline getirildiğini görebiliyoruz ki bu çok acı… Bu yüzden çocukların kendilerini güvende hissedecekleri bir aile ortamında bulunmalarını sağlamak ve diğer zamanlarda kimlerle ya da ne gibi içeriklerle karşılaştıklarını takip etmek çok önemli.
Aile bir tür mikro-kozmos
Okullarda akranlarından etkilenen ve zorbalığa maruz kalan çocuklara nasıl yaklaşılmalı? Zorbalık bir sınır ihlali meselesidir. Sınırları ihlal edilen çocuk, bir başkasının sınırını ihlal edebileceğini düşünür ya da buna izin verir. Aileyi bir tür mikro-kozmos gibi düşünebiliriz. Aile içinde ne yaşanıyorsa dış dünyada da ne yaşanabileceğine dair bir tür fragmandır. Bu yüzden aile içinde çocuğu ve ihtiyaçlarını görmek, ona ve sınırlarına saygı duymak ve bir yandan da onu, evdeki diğer bireylere saygı duyması konusunda desteklemek gerekir. Bu bazen çocuğa anne-babasına "hayır" diyebilme hakkının verilmesi bazen de ona "hayır" demenin gerekliliğini barındırır. Böylece çocukta daha güçlü bir benlik algısı gelişir.
Bir çocuk ne zaman cinsiyet kavramını algılayabilir, beş yaşındaki bir çocuk cinsiyetini değiştirebilir mi, bu algıya sahip midir? Çocukta cinsel rol gelişimi yaklaşık olarak 3 yaş civarında başlar. Kendi cinsiyetlerini keşfettikçe kendilerine en yakın ebeveynle özdeşleşmeye, onun gibi görünmeye, onun gibi hareket etmeye kısaca onun gibi olmaya başlarlar. Fakat bu kavramın tam olarak yerleşmesi ergenlik dönemini bulur. Ergenliğe kadar çocuklar izlemeye, gözlemlemeye ve buna göre kendilerine bir rol model seçmeye devam ederler. Beş yaşındaki bir çocuk farklı bir cinsiyete sahip olmayı isteyebilir, bunu dile getirebilir. Fakat bunu, çocuğun hayatında bir şeyler ters gidiyor şeklinde okumak gerektiğini düşünüyorum. Belki ihtiyaç duyduğu sağlıklı anne-baba ilişkisine sahip değil belki de çok fazla onu böyle bir söyleme yönlendiren içeriğe maruz kalıyor ya da belki hormonal yapısında bir problem var. Her durumda çocuk için ne yapılacaksa, sorumlu olan anne-babadır. Böyle majör bir değişikliğe onay verecek kişi çocuğun kendisi olamaz.
* Psikolog Öğretim Görevlisi