Birol Biçer: ALTERNATİF DÜNYALARIN PEŞİNDE

ALTERNATİF DÜNYALARIN PEŞİNDE
Giriş Tarihi: 14.9.2022 15:03 Son Güncelleme: 14.9.2022 15:08
Şu sıralar sanal gerçekliği üç boyutlu kişisel deneyim haline getiren Metaverse ya da Metaverse’ler hakkında konuşmayanı yazmayanı dövüyorlar adeta. Teknoloji devleri ve büyük şirketler kendi sanal dünyalarını kurmak ve burada kullanılacak temel araçları satmak üzere amansız bir yarış içindeler. Hadise insanlığın geleceği, dijital insanın dijital yaşamı, her şeyin çok kolaylaşacağı bir öte-dünya şeklinde sunuluyor… Öyle ki şarkıdaki “Bir dünya yarattım yalnız ikimiz için” sözleriyle kalmayıp “yalnız ikimiz” ve “bir dünya”nın ötesinde herkes için ve sınırsız dünyalar olarak gerçekleştiriliyor. Bununla birlikte olaya bir de şöyle bakmakta fayda var sanırım: Aynı zamanda bilim-kurgu romanlarının en feci distopyalarından biri de gerçekleşmek üzere. Hatta gerçekleşsin diye en ileri teknoloji firmaları on milyarlarca dolar döküyor bu uğurda.

TMEZ TÜKENMEZ BAŞKA DÜNYALAR ARAYIŞI


Düşünürlerin, filozofların, mutasavvıfların sık sık üzerinde durduğu bir şeydir: İnsanoğlu mevcut dünyadan bir türlü tatmin olmaz ve bunun için sürekli olarak daha mutlu, daha müreffeh, daha rahat olacağı, daha çok kazanacağı yeni dünyalar, âlemler arar; hiçbirini bulamazsa bunların yerine ikamelerini kurar. Aslında bu arayış semavi dinlerin de bahsettiği ahiret âlemi ya da öbür dünya inancıyla örtüşür. Buna göre bu dünya ya da evren ötelerde bulunan âlemin sadece küçük bir numunesidir ve bu maddi hayatta sınırlı olan her şey ve çok daha fazlası öbür dünyada bulunur. İnsanın bu ebedi arayışına karşılık vermeye çalışan sadece din değil artık; efsaneler ve dinlerden sonra felsefeciler, daha sonra ideologlar, sanatçılar, siyasetçiler bu işe el attı. Şimdi de fütüristler ve teknoloji baronları bize alternatif yeni dünyalar sunmak için birbirleriyle yarışıyorlar. Hatta bu yeni âlemi devreye soktular bile: Metaverse yani öte-âlem, öte-dünya ya da öte-evren. İnsanları içinde yaşamaya, faaliyette bulunmaya ve bilhassa alım-satım yapmaya davet etikleri yeni dünya aslında bu dünyanın dijital bir kopyası. Bu yeni âlemin en önemli dayanakları ise internet, dijital teknolojiler ve sanal gerçeklik. Bir başka deyişle bu dünyaya girmek isteyenler artık ekran önünde oturmakla yetinmeyecek, bizzat ekranın içine girecekler. Bunu da sanal gerçeklik gözlükleri ve kendilerini bu dijital ortamda temsil edecek olan ikizleri yani avatarları ile yapacaklar. Hani "maddi olmayan bedenler ve cismanilikten uzak âlemleri temsil eden öte-dünya, ahiret hayatı hiç de gerçekçi değil" diyen ateistler şimdi bunu açıklasın bakalım!

BİR DEĞİL BİRÇOK ÖTE-ÂLEM


Metaverse (öte-âlem) derken çoğunlukla akla yeni ve tek bir dijital ya da sanal dünya geliyor olabilir ancak aslında söz konusu olan birçok hatta belki de sayısız öte-âlemler. Mark Zuckergberg'in öncülüğünü yaptığı ve en büyük parsayı kapmak adına öncü girişimcilerinden olduğu Metaverse tek bir platformdan ibaret olmayacak. Başka firmalar da kendi Metaverse'lerini oluşturmaya başladılar. Örneğin Yuga Labs'ın kurduğu Otherside (öte-taraf) bunlardan sadece biri. Ya da The Sandbox, Decentraland gibi sanal dünyalar… Tıpkı sosyal medya platformları gibi; aslında dünyada yüzlerce sosyal platform mevcut ama bunlardan sadece bazıları dünya çapında kitleye ulaştıkları için başı çekiyorlar. Whatsapp, Twitter, Facebook, WeChat, TikTok, SnapChat, Pintterest, Sina Weibo, Kuaishou, Quora, Reddit gibi… İşte Metaverse'ler de bunlar gibi olacak. Sanal dünyalar geliştirilecek ve belki her markanın kendi sanal dünyası söz konusu olacak. Peki, biz daha tek bir dünyayı idare edemezken bunlardan sayısızını üstelik sanal olanlarını nasıl idare edeceğiz. İşte bu nokta üzerine düşünmeye değer.

BİLİM KURGU NE DİYORSA O!


Yaklaşık 150 yıllık bir edebi tür olan bilim-kurguyu hafife almamakta fayda var. Zira bu türde eserler veren çaplı yazarların hayal ettiği şeylerin büyük çoğunluğu fazla vakit geçmeden gerçekleştirildiği gibi hayatımızın sıradanları arasına girdi. Uzay seyahati, aya yolculuk, uçaklar, uçan arabalar, denizaltılar, bilgisayar, cep telefonu, robotlar, gökdelenler, akıllı şehirler ve daha nice icat bilim ve teknolojinin konusu olmadan önce bilim-kurgucular tarafından hayal edildi. Şu sıralar ortalığı kasıp kavuran ve fantezilere konu olan Metaverse denilen sanal, dijital ve paralel bir dünya ya da hayat fikri de şunun şurasında 30 yıl öncesine ait bir bilim-kurgu fantezisi aslında. Amerikalı yazar Neal Stephenson'un 1992 yılında yayımlanan distopik Snow Crash romanında, üstelik bizzat Metaverse adıyla geçen bu dijital dünya bugün sadece gerçek olmakla kalmayıp, teknoloji devlerinin milyarlarca dolar yatırım dökecekleri kadar alternatif bir hayat adayı.
Bu romanda, mafya egemenliğindeki kasvetli bir dünyanın sakinleri, çürümüş, parçalanmış ve yolsuzluğa batmış bir toplumdan kaçmak için tıpkı bugünkü gibi sanal gerçeklik gözlükleriyle sanal bir özgürlük alanına bağlanıyorlardı. Türkçeye Parazit adıyla çevrilen bu kitabın ana kahramanı Hiro da Metaverse denilen bu dünyanın ilk kurgu kahramanı aynı zamanda. Kitaptan alıntı yapacak olursak Metaverse şöyle tarif ediliyor: "Hiro aslında burada değildi. O, bilgisayarının gözlüklerine ve kulaklıklarına aktardığı sanal bir evrende yaşıyordu. Kullanıcılarının jargonunda bu mekâna Metaverse deniliyordu." İşte bu nedenle bilim-kurgucuların hayal ettiklerini asla küçümsememek gerek diyorum. Zira öngördükleri icatların ve gelişmelerin çoğu bu dünya hayatında son 100 yıl içinde az-çok benzer şekilde gerçeğe dönüştü. Üstelik bunların bir kısmı da karanlık gelecek öngörülerine dayanan distopyalardı. Metaverse de bunlardan sonuncusu. Bugün "geleceğin hayatı", "yepyeni bir dünya alternatifi", "hayatın kolaylaştırıcısı" olarak sunuluyor ama bu sanal ağı ilk düşünen ve dahi ismini de veren şahıs bunu bir distopya olarak hayal etmişti.

ALTINA HÜCUM: SANAL PAZARIN İŞTAH KABARTAN BÜYÜKLÜĞÜ

Metaverse'ün paralel bir sanal dünya olacağı çok söyleniyor ancak aslında bu paralel bir dünyadan ibaret olmayacak; iş, ticaret, alış-veriş, sağlık, bilgi, eğitim gibi birçok alanı değiştirip kolaylaştıracak ve hayatın bir uzantısı olacak. Ancak Facebook ve patronu Mark Zuckerberg gibi birçok girişimcinin ağzını sulandıran kısmı işin bu fütüristik boyutundan ziyade ileride hâkim olacağı düşünülen muazzam pazar ve bu ekonomiden alınması hayal edilen milyar dolarlar. Gerçek dünyanın hemen her sektörünün bir şekilde paralel bir hayat bulacağı ve bu paralel evrende kendine yer edinemeyenlerin oyun dışı kalacağı düşünülen Metaverse pazarının sadece iki yıl sonra ulaşacağı büyüklük 800 milyar dolar olarak telaffuz ediliyor. 2021 yılında Metaverse için yapılan yatırım 57 milyar doları buldu ancak Meta, Nvidia, Microsoft, Roblox gibi bilişim devlerinin yanı sıra Alibaba, Tencent, uluslararası moda markaları ve küresel şirketlerin de sadece 2022 yılının başı itibarıyla bu alanda gerçekleştirdikleri yatırım miktarı 120 milyar doları geçmiş durumda. Sıkı durun bu sadece işin başlangıç safhasını teşkil ediyor. Uluslararası danışmanlık şirketi McKinsey'nin Metaverse hakkındaki raporunda sıradan bir internet kullanıcısının 2030 yılında Metaverse'de geçireceği ortalama günlük sürenin 6 saate kadar çıkacağı ve bu pazarın 5 trilyon dolar hacme ulaşacağı tahmin ediliyor. Ancak bilişim dünyasının bazı kurtlarının beklentilerine göre bu rakam bile oldukça mütevazı bir beklenti; onlara göre önümüzdeki sekiz yıl içinde bu pazarın 13 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Kısacası önümüzdeki günlerde yeni bir "altına hücum" furyasına hazırlıklı olun derim.


ÜÇ BOYUTLU BİR SANAL DÜNYALAR AĞI


"Metaverse'ün internetin bir sonraki versiyonu olma potansiyeline sahip olduğuna inanıyoruz." McKinsey'in analistleri ünlü Metaverse raporunda bu yeni sanal ağı böyle nitelendiriyorlar. Metaverse'e yapılan yakıştırmalar az değil: "Geleceğin alternatif hayatı, sürükleyici bir sanal evren, üç boyutlu ve sürekli bir dünya, sanal dünyaların bileşkesi, üç boyutlu internet, paralel âlem" gibi… Bugün gerçekleştirilmek üzere olan Metaverse kavramını geliştiren beyinlerden biri ve The Metaverse And How It Will Revolutionize Everything adlı kitabın yazarı Mattheww Ball onu şöyle izah ediyor: "Metaverse, sınırsız sayıda kullanıcı tarafından kimlik, tarih, haklar, nesneler, iletişimler ve ödemeler gibi verilerin bireysel mevcudiyeti ve sürekliliği duygusuyla eşzamanlı ve kalıcı bir şekilde yaşanabilen, deneyimlenen, gerçek zamanlı olarak üç boyutlu olarak görüntülenen, birlikte çalışabilir devasa bir sanal dünyalar ağıdır." Metaverse kavramının öncü teorisyenlerinden biri olmakla kalmayıp aynı zamanda bu alanda bir girişimci ve sermayedar da olan Ball'un ifadesiyle Metaverse özetle; "neticede çoğu çevrimiçi deneyime geçiş kapısı olarak hizmet edecek ve aynı zamanda büyük kısmında maddi dünyayı temel olarak alacak kalıcı, birbirine bağlı bir üç boyutlu bir sanal dünyalar ağı."

SANAL DÜNYADA ASKERİ TATBİKAT


İşte distopyanın ayak sesleri. Yeni ve gelişmiş bir teknoloji olur da ABD ordusu tarafından el atılmaz mı? Aslında tüm teknolojik gelişmelerde olduğu gibi Metaverse konusunda da ABD ordusu hiç geri kalmamış. Hatta bulut tabanlı Metaverse'e yönelik endüstriyel gelişme bakımından hiçbir kuruluşun ABD ordusundan daha ileri gitmediğini söylemek yanlış olmaz. Zira Metaverse denilen şey daha yeni yeni piyasaya sürülmek üzereyken bir de bakmışız ki Amerikan ordusu kendi Metaverse'ünü çoktan kurmuş, üstüne bir de orada tatbikat yapıyor. İşin aslı şu ki Amerikan ordusu bu teknolojiyi de es geçmemiş. Daha 2017 yılında Synthetic Training Environment (STE) yani Sentetik Tatbikat-Eğitim Ortamı adını verdiği bir program oluşturduğu ve Metaverse benzeri bu ortamda tasarladığı foto-gerçekçi araziler ve alanlarda askeri tatbikatlar yapmaya başladığı ortaya çıktı. Halen geliştirilmekte olan STE'nin tüm eski simülasyon programlarının yerini alması ve birçok farklı sistemi silahlar arası ve ordular arası tek bir sistem içerinde birleştirmesi hedefleniyor. Amerikan ordusunun STE'si kapsamında geliştirilen bu sanal dünyanın şirketlerinkinden oldukça farklı olduğu da kaydediliyor. Buna göre ABD ordusu burada maddi dünyanın birebir eşini bir başka deyişle ikizini, üstelik fotografik olarak son derece gerçekçi bir biçimde oluşturuyor. Böylelikle dış dünya ile birebir benzer bir ortamda tatbikatlar yapmak, stratejiler geliştirmek ve askeri eğitimler gerçekleştirilebiliyor. Böylece Amerikalı askeri birimlere savaşacakları yerleri ve kişileri önceden tanıma ve gerçekleşecek olan mücadeleyi önceden deneyimleme imkânı sunulacak. Bu programın 10 yıla kalmadan da günlük eğitimin bir parçası olması hedefleniyor. Sonra gelsin "özgürlük getiren" işgaller, "demokrasi tesis eden" askeri müdahaleler, "barışı sağlayan" katliamlar.

ÇOK ULUSLU ŞİRKETLERİN SANAL DÜNYALARINA DİRENEBİLECEK MİYİZ?


Dijital sanal dünyalar medyada sevinç naraları ile karşılanıp fütüristik tozpembe tablolarla sunuluyor olabilir ama az da olsa bunların getireceklerine karşı şüpheci ve sorgulayıcı yaklaşanlar da yok değil. Neticede bunlar bize bir şeyler satmak, bir şeyleri beğendirmek, bir şeye yönlendirmek isteyecekler. Reality +: Virtual Worlds (Gerçeklik +: Sanal Dünyalar) adlı bir kitap yazan Avustralyalı filozof David Chalmers bunlardan biri ve Metaverse başta olmak üzere insanlığa baş döndürücü vaatlerle sunulan yenilikler karşısında ihmal edilen sorular üzerine kafa yoruyor. Chalmers'ın sorguladığı en önemli noktalardan biri bu teknolojik sanal gerçekliklerin kuruluşu ve işletilişi için büyük yatırımlar yapan azami kâr odaklı çok uluslu şirketlerin rolü. "Bugün sorgulamamız gereken en can alıcı sorunlardan biri çok uluslu şirketlerin (siz bunu kapitalizm diye de okuyabilirsiniz) sanal toplumların oluşturulmasında ve yönlendirilmesindeki rolüdür" diyor Chalmers ve şöyle soruyor: "Sanal dünyalara girdiğimizde Facebook'un veya benzerlerinin gerçekliğimizin tüm cihetleriyle kontrol etmesini gerçekten istiyor muyuz?" Cevabını da şöyle veriyor ve tüm dünyayı uyarıyor: "Bence kurumsal Metaverse direnç gösterilmesi gereken bir şey. Kimsenin tüm sistemi kontrol etmediği internet gibi bir model şüphesiz tercih edilebilir: Özel sektör tarafından kontrol edilen sanal dünyalar olacak, aynı zamanda devletlerin, toplulukların ve bireylerin sanal dünyaları olacak. Sonunda, birçok modele dayanan çok sayıda sanal dünya olacağını ve insanların bir parça özerklikle kendi dünyalarını seçebileceklerini umuyorum." Neticede bu sanal dünyalarda gerçekleşecek olan herhangi bir faaliyet kişisel verileri toplama ve kontrol etmek adına çok kazançlı bir fırsat olacak.

BİZE ULAŞIN