Hakkı Öcal: Sardalye tarzı bir komşuluk

Sardalye tarzı bir komşuluk
Giriş Tarihi: 15.9.2017 10:48 Son Güncelleme: 15.9.2017 17:26
Apartman ne demek? Sardalye tarzı bir komşuluk demek. Komşuların ayakkabılarına zarar vermeden, üç adım atlama becerisi demek! Başka ne demek komşu? Nietzsche demek! yoksa biz de bazı komşularımızın yaptığı gibi ayakkabıdan oturma odasına sıçramış mı olduk?

Ne zaman okuduk da, ne zaman anladık ve öğrendik de bu kadar Nietzscheci olduk bilmiyorum. Hayır, anlaması kolay bir adam olsa, yine neyse. Saatli Maarif Takvimi veya emsallerinin sayfalarında yayınlanan bir iki cümleden hareketle kolayca fetva makamı olan halkımız nerede bulup okumuş olabilir ki Nietzsche hayranı, takipçisi olmuş olabilir? Nietzsche'den alıntı yapılan herhangi bir kaynak da yok millî ve yerli edebî yaşamımızda!

Ama bakıyorsun; en köklü, en eski şehirlerimizden tutun, neresi yol, neresi inşaat belli olmayan yeni TOKİ mahallelerimize kadar herkeste bir Zerdüştçülük!

Ama kendimizle yarışmayalım, sırayla gidelim.

Lacivert'in bu sayısı, eskilerin deyimiyle, mürettip teknesine konduğu zaman, GYY'miz, bir uluslararası yolcuğun arifesinde idi ve bana apartman yaşantımızla ilgili olarak, yakası açılmadık, henüz gün yüzü görmemiş, ilmî, edebî bir kaynak bulup "Acaba bizim bugünkü hayatımızı aydınlatacak şeyler bulabilir miyiz?" diye sordu. Apartman ne demek? Sardalye tarzı bir komşuluk demek. Komşuların ayakkabılarına zarar vermeden, üç adım atlama becerisi demek! (Sırası gelmişken: Birader, taa iki metre ötede çıkarttığın ayakkabıdan, dairenin kapısını açıp içeri nasıl sıçrıyorsun?) Başka ne demek komşu? Nietzsche demek! Biz de parantez içinde andığımız komşu gibi ayakkabıdan oturma odasına sıçramış mı olduk?

Çağdaş Twitter felsefecilerimiz arasında moda bir kavram vardır: Aforizma. Nietzsche, aforizma denen şeyin modern babalarındandır ve alt alta yüzlerce aforizma sıraladığı birçok kitabı vardır. Bunlardan biri de çok meşhurdur, bileceksiniz: "Böyle Buyurdu Zerdüşt"

Tam adıyla "Herkes ve hiç kimse için bir kitap." Orijinal adıyla Also sprach Zarathustra. Türkçeye altı çevirisi var benim bildiğim. Kimi zaman adına bakıp bunun, mistik bir dinin kutsal kitabı olduğu sanılmıştır. Ama yazar bizzat bunun önüne geçmek istemiştir. Ama insanlık kitapları adından daha fazlasını okumaya ihtiyaç duymadan anlar hale geldiğinden bu yana buradaki Zerdüşt'ü bir Pers peygamberi sanmak elbette mümkündür.

Nietzsche, din filan çıkartmaya çalışmıyor. Ama bilirsiniz, en ünlü tezi "Tanrı'nın öldüğü" olduğuna göre, kendisinin yeni bir din (en azından ahlak) çıkartmaya çalışması da normaldir, belki.

Her ne ise; bu ünlü Prusyalı düşünürü doktor, yardımcı doçent ve doçent gibi adımları atlayarak 24 yaşında profesör olmuş, 44 yaşında aklını, 54 yaşında da hayatını yitirmiştir. Toprağı bol olsun; şimdi artık tabii Tanrı ölmüş mü, ölmemiş mi, bizzat biliyor.

Komşuyu değil insanüstü insanı sevin

Twitter icat oluncaya kadar aslında aforizma kötü bir kelime değildi. Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabındaki aforizmaların 16'ncı bölümü tamamen apartman yaşamına ayrılmıştır diyebiliriz. Tabii kitabın yazıldığı 1883'ten 10 yıl kadar önce bozulan sağlığı sebebiyle kendisine Prusya ve İsviçre'de havası-suyu uygun bir kent-kasaba aramaya başlayan Nietzsche, artık şehir hayatının her türlüsüne aşina olmuş ve komşuluk denen şeyin neye benzediğini öğrenmiş olmalıydı. Belki de bu sebeple, 80 bölüm içeren Zerdüşt kitabının 16'ncı bölümüne "Komşu Sevgisi" başlığını vermişti.

Başlığa bakıp da bölüm hakkında yanlış fikre kapılmanızı istemem; 500 kelimelik bu bölümde yer alan en çarpıcı paragraf şu:

"Size komşunuzu sevmenizi mi tavsiye ediyorum? Tam tersine, komşunuzdan kaçmanızı ve mümkün olduğu kadar en uzakta birini bulup, onları sevmenizi tavsiye ediyorum. Komşunuz için duyacağınız sevgiden çok daha yükseği, çok uzakta ve henüz görmediğiniz bir kişiye olan sevginizdir."

Ayrıca kitap okumak gibi kötü bir alışkanlık edinmemiş ama yine de okulda kitap özeti ödevi yazmakla yükümlü gençlerimiz için parayla özet çıkartan bir site, bu bölümü şöyle özetliyor:

"Kendinizi sevmezseniz, komşunuza sevgi gösterirsiniz ve onu sizi sevmeye ikna edersiniz; böylece kendi hakkınızda iyi düşünme imkânı kazandığınızı sanırsınız. Zerdüşt, böyle bir komşu sevgisinden nefret eder, bunun yerine insanüstü bir insanı sevmenizi tavsiye eder. Bunun dışındaki bütün sevgiler, avuntudur."

Sanırım şimdi, apartman ahalisi olarak "Hepimiz Nietzscheci olmuşuz, Zerdüştçü olmuşuz" derken ne demek istediğimi daha iyi anlamış bulunuyorsunuz. Apartmanımızın illa TOKİ tarafından yapılmış olması şart değil. Benim 55 yıl önce Yozgat'ta oturduğum apartman küçük eniştem tarafından yapılmıştı ve yine de hepimiz Zerdüştçü olmuştuk. Komşularımızı değil, uzaklarda bir yerde, hiç görmediğimiz, adını bile bilmediğimiz bir insanı seviyorduk. Zerdüştçü veya Nietzscheci olmak için illa Böyle Buyurdu Zerdüşt'ü okumuş olmak da gerekmiyor. 55 yıl önce kitap çevrilmemişti bile! Ama düne kadar gerçek teyzemiz sandığımız Ayşe Teyze ile annem adeta düşman olmuşlardı.

Tek katlı evimizden beş katlı apartmanımıza taşınınca, hepimize bir "Ya şu uzaktaki adamları sevsem daha iyi. Bu komşu sevgisi bir aldatmacadan ibaret" fikri gelip yapışmıştı. Nasıl oldu bilemem. Allah'ın Yozgat'ında Zerdüştçü fikirlere nasıl ulaşılabilirse, ulaşmıştık; burnumuzun dibindeki komşuları değil, "o uzaktaki üstün insanı" seviyorduk artık, tanımadan bilmeden.

Yeni aforizmalar

Sayın GYY'm, eldeki kitaptan bir bölümü alıp koyabilecekken bunu yapmayıp da "edebî taharri uzmanı" olarak temayüz etmeye başlamış olan bendenizi arayıp, yazı istediğine göre, demek ki, bana Naumburg kentine giderek, orada henüz tasnif edilmemiş Nietzsche belgelerinin bulunduğu Nietzsche-Haus isimli müze-merkezde araştırma yapmak düşüyordu. Zavallı Nietzsche'nin ömrü, apartmandan apartmana taşınmakla geçmiş; ama büyükannesi ölünce annesi ve kız kardeşi ile onun evine taşınmış ve orada da ruhunu teslim etmişti. 24 yaşında Basel'de profesör olduktan sonra, akli melekelerini yitirdiği 44 yaşına kadar ne kadar kitap okunur ve ne kadar aforizma yapılabilirse onu yapmış, ama bunların hepsini kitaplara dökememişti. Geride dosyalar, dolaplar dolusu el yazısı notlar bırakmıştı.

Bakmayın komşularını sevmemesine; Nietzsche aslında özgür düşünceli birisi. Ne var ki yayınlanmamış eserlerini, notlarını bıraktığı kız kardeşi, Nasyonal Sosyalist birisi idi ve ağabeyinin notlarını öyle bir değiştirerek yayınlamıştı ki, Nietzsche, yıllarca Faşizm'in, Nazizm'in babası sanıldı. 1980'lerde bu notların aslı araştırmacılara açıldı. Belirli gruplar o zamandan beri ablanın berbat ettiği notları yeniden aslına uygun olarak yayınlıyorlar.

Ben de şimdi bu apartman yaşamının size kazandırdığı Nietzscheciliğin aslını anlamak üzere, bu kitaplığın yolunu tutuyorum. Ve Nietzsche'nin Böyle Buyurdu Zerdüşt'e almadığı notlarını size aşağıda sunuyorum.

Komşuna tahammül ederken kendinden çok şey verirsin. Komşun aç mı, tok mu, sana ne? Onu düşüneceğine; "Ben bu mahallenin en çok tanınan insanı haline nasıl gelirim?" diye düşünmelisin.

Gece duyduğun şangırtılar yüzünden uyuyamıyorsun; çünkü komşun sana karşı zerrece saygı göstermeden bardak kırıyor, çanak kırıyor. Sonra da gecenin saat kaçı olduğuna bakmadan, o kırıkları elektrik süpürgesiyle topluyor. (Yazarın notu: O zaman elektrik süpürgesi yoktu tabii; Nietzsche notlarında "mekanik süpürge" demiş; ben elektrikli süpürge diye çevirdim.)

Komşunu tam sevecek gibi olursun ama bir de bakarsın ki, üst kattaki hatun, balkon demirlerine astığı begonvilleri sulamış; saksının toprağına bulaşmış sular senin balkon masasının bembeyaz örtüsüne şakır-şukur akıyor. Sevmek ne kelime? Bu durumda insanın katil olması bile işten değil. Senin balkon çamur içinde. Sen aşağıdakilere saygından sevginden dolayı, yukarıdakiler gibi balkonu suyla yıkamazsın. İşte bu sevginin gereksizliğinin bir kanıtı daha. Bu komşu sevgisinden vazgeçmedikçe bu balkon temizlenebilir mi?

Yukarıdan akan sorun sadece bu değil. Balkonun var mı derdin var. Bizim Basel'de oturduğumuz apartmanda, komşu veletlerinin renkli uçurtmaları, balonları, renkli kâğıtlarından kurtulamazdık. Naumburg'da büyükannenin evine taşındık da, balkon belasından kurtulduk.

Karşı apartmanda sizinle aynı hizadaki katta oturan komşular yok mu? En fenası onlar. Sabahtan akşama sizi gözetlerler; sonra da ne olup bittiğini anlamadan mahalleye dedikoduyu yayarlar. Perdeleri kapatsan başka dedikodu; kapatmasan yanlış anlamalar, sağır duymaz uydurur hesabı, bunlar da görmez, anlamaz ama yine de uydururlar.

Dairelerini kiraya vermiş olan eski komşular ayrı bir derttir. Bunları Prusya'nın her köşesinde görebilirsiniz. Kiraları tıkır tıkır tahsil ederler; ama iş aidat ve yakıt ücretlerini yatırmaya gelince; ara ki bulasın. Şimdi bu adamları mı seveceksin? Tam tersine bu adamları mahkemeye vereceksin. Bu adamların yüzünden doğalgaz daima cezaya girer ve kesilmesi an meselesidir. Yönetici dersen bir âlemdir. Adı var, kendi yok. Şu adamı atıp yerine profesyonel yönetici tutmak şarttır.

Komşuları çileden çıkartan, topuklu terlik sesine karşı henüz insanlık bir çare bulmuş değil. Bu sadece, Almanya ve İsviçre'nin değil bütün Avrupa'nın, Balkanların ve hatta Mezopotamya'nın da sorunudur. Birkaç kere komşuyu uyarırsınız. Ama komşu ne yapsın? Adamın karısına sözü geçiyor mu?

Üst kattaki komşunun gece 01.15'te patlayan tuvalet ana giderinden akan "şey" sizin banyonun tavanından aşağı sel gibi akarken, nasıl seveceksin bu şahsı. Uyandırsan bir türlü! Uyandırmasan başka türlü! "Sabaha bakarız" der ama normal insanlar için sabah sayılan saatte kendisi çoktan gitmiştir. Evin hanımında da laf hazırdır: Ben bilmem, beyim bilir!

Apartman komşularının müzik zevki arkasında bir benzeşme olması şart değil; mümkün de değil. Ama Prusya İmparatorluğu kurulduğu günden beri apartmanlarda yandan, alttan, üstten duyulacak şekilde müzik çalınması yasak! Değil üst veya alt kat, üç kat aşağıdan, beş kat yukarıdan gelen müzik sesiyle nasıl başa çıkılabilir. Adamlar topluyor ne kadar müzik aleti çalabilen arkadaşı varsa; başlıyorlar gece vakti, yakası açılmadık Prusya köy ezgilerini seslendirmeye! Wagner olsa neyse! Nereden bulurlar bu kadar detone müziği bilmek mümkün değil.

İşte aziz okuyucu; sana komşularını değil sevmek, onlardan nefret etmek için yeter de artar meseleleri sıraladım. Bundan sonra komşunu değil, adını bile bilmediğin o uzaktaki insanı sevmelisin.

Böyle buyurdu Zerdüşt!

BİZE ULAŞIN