Birol Biçer: Klişeleri kıran yeni Müslüman nesil: Savulun M kuşağı geliyor!

Klişeleri kıran yeni Müslüman nesil: Savulun M kuşağı geliyor!
Giriş Tarihi: 2.11.2016 11:12 Son Güncelleme: 16.11.2016 14:40
Birol Biçer SAYI:29Kasım 2016
Son 50 yılın nesilleri doğdukları dönemlere göre X, Y, Z Kuşağı gibi isimlerle tanımlanıyor. Nesillerin doğduğu ve büyüdüğü dönemleri esas alan bu sınıflandırmaya bir yenisinin daha eklenmesi öneriliyor: M Kuşağı… Son 30- 35 yılda zuhur eden, dünyanın geleceğini şekillendirebilecek nitelikleri haiz bu yeni nesli kısaca şöyle tarif etmek mümkün: Müslüman, genç, çağdaş hayatla ve teknolojiyle uyumlu, özgüvenli, ne ahiretten ne de dünyadan vazgeçmeye niyetli.

Afganistan'da okullara düzenlenen silahlı saldırılar, Suriye ve Irak'ta kelle kesen DEAŞ militanları, Kuzey Afrika'da kızları sünnet eden hocalar, okulları basıp yüzlerce kız öğrenciyi kaçıran Boko Haramcılar, intihar bombacıları, kadınlara ehliyet vermemekte direnen Suudi yetkililer, birkaç yılda bir tekrarlanması âdetten olan; Hac ibadeti sırasında yüzlerce hacının ölümüne yol açan izdihamlar, anti demokratik ve feodal kökenli yönetimler, namus/töre cinayetlerine kurban giden ya da Fransa plajlarında tesettüre uygun mayoları ile yüzmek isterken polis müdahalesiyle soyunmaya zorlanan kadın görüntüleri… Dünyadaki İslam ve Müslüman algısını oluşturan manzaranın başlıca unsurları arasında bunlar yer alıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse uzunca bir dönem deve üzerinde seyahat eden bedeviler, sefalet ve fakirlik manzaraları ile hareme kapatılan kadınlar karikatürüne hapsedilmiş İslam ve Müslüman algısıyla karşılaştırıldığında bütün bunların eskisine göre Batılı muhayyilesine büyük bir açılım getirdiğini ancak olumsuz ve küçümseyici bakış açısını da pekiştirdiğini kabul etmek gerekiyor. Özellikle Batılı kafalarda hâkim olan ve medya marifetiyle küreselleştirilen bu karikatürleşmiş Müslüman imajının evrensel değerleri, yaratıcılığı, sanatı, gelişmeyi, akıl ve mantığı temsil eden olumlu örneklere yer bıraktığını söylemek hayli güç gibi görünüyor. Ancak Büyük Britanyalı yazar ve araştırmacı Shelina Zahra Janmohamed, özellikle Batılı muhayyilesindeki bu Müslüman imajının son derece saçma olduğunu ve Müslümanların içinden çıkan yeni bir neslin, ekonomik gücün de esnekliğiyle bu algıyı kırmaya başladığını düşünüyor.

Shelina Zahra Janmohamed, Love in a Head Scarf (Başörtüsünde Aşk) adlı kitabın yazarı ve 'Spirit 21' adlı bir bloğu yönetiyor. Batılı büyük gazete ve dergilerde makaleleri yayınlanmış bir isim. Janmohamed'in son yazdığı kitap ise Generation M: Young Muslims Changing the World (M Kuşağı: Dünyayı Değiştiren Müslüman Gençler) adını taşıyor. Kitap temel olarak dünyada son dönemlerde kendini göstermeye başlayan genç Müslüman nesli irdeliyor ve tıpkı X, Y, Z kuşağı gibi isimler verilen zamane nesillerine alternatif olarak günümüz dünyasının Müslümanları içinden çıkan genç bir nesli, M Kuşağı'nı tanımlamaya çalışıyor.

Janmohamed, bu kitabıyla Müslüman imajının karikatürleşmiş ve kalıplaşmış halini bir kenara bırakmayı öneriyor ve bütün dünyada yükselen yeni bir Müslüman genç kuşağa dikkatleri çekiyor. Ona göre; modernlik ile inançlarını bağdaştırmış, Batılı tüketim kültürünü sadece benimsemekle kalmamış onu kendi tarzına dönüştürmüş, inançlarıyla olduğu kadar teknolojiyle de barışık, bunun yanında moda dergilerinden helal tüketim alanlarına kadar son derece tutkulu bir tüketici olan, dinamik, hedefler edinmiş, yaratıcı ve talepkâr bir Müslüman genç nesil söz konusu ve Burka, Burkini, terör tartışmaları eşliğinde deve üzerinde seyahat eden insanlardan ibaret indirgemeci algıyı çoktan yok etmeye başlamış durumda.

Hayatı reddetmeyen Müslümanlar

M Kuşağı, son 30 yılda doğmuş Müslüman gençleri tanımlıyor. Dünyanın batısında halen inatla pompalanmaya devam eden 'radikal, siyasi ve tepkisel' Müslüman prototipine karşılık bu genç Müslümanların en belirgin özelliği modern hayatın getirdiklerini ve özellikle nimetlerini reddetmemeleri. Ancak bu tespit, ilk bakışta kolaylıkla kapılabilinecek, modernite ve kapitalizme teslim olmuş konformist bir Müslüman tiplemesinden ibaret değil. Zira demokrasi, insan hakları, medya devrimi, teknoloji patlaması, bilişim çağı, bireysel özgürlükler, sosyal medya gibi kavramların tam anlamıyla yaşanmasa bile ciddi şekilde etkilediği ve yerleşik kalıpları zorladığı bir zamanda ve zeminde doğan, büyüyen bu nesil, düşünüldüğünün ve dış görünüşün aksine, çağın nimetlerinden yararlanmak uğruna inanca dayalı kimliğini feda etmek eğiliminden çok uzak görünüyor. Olumsuz tesirleriyle karşılaşmaya devam etse de hem Batılı hem de Doğulu önyargıları hiç mi hiç kâle almaz görünen bu yeni neslin başat eğilimlerinden birini şu fikir oluşturuyor: "İnançlı olmak, evrensel değerleri benimsemek ve modern bir hayat sürmek pekâlâ mümkün. Bunlar arasında bir tezat olmak zorunda değil." Lakin bu, Müslümanlık ile modern zaman adetleri arasında eklektik ya da melez bir yaşam tarzı olarak yaftalamakla geçip gidilebilecek bir durum değil. Janmohamed'in tespitleri üzerinden bakarsak M Kuşağı da denilen bu genç Müslüman nesil, inançları tüm hayatlarını etkilese de bunun yanında dünyayı ve dünyevi olanı da talep etmekten geri kalmıyor. Zaten bunun aksi olması gerektiği yönündeki yaygın görüşün kaynağının kim olduğu meçhul. Gerçekte dinin, insanları dünyevi olandan soyutlayacak ve tamamen ruhbanlaştıracak, ikisi arasında bir çelişki yaşamaya zorlayacak bir tavsiyesi olmadığı kesin. Kendilerini dindar ve muhafazakâr addeden aşırılıkçı ve tepkisel bazı kesimlerle, modern hayat havariliğini din haline getiren bazılarının önyargılı düşünceleri dışında böyle bir tezat ve çelişkiyi vazeden bir din yok ortada. Bu yeni nesle göre "Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışın" tavsiyesinde bulunan bir Peygamberin vazettiği dinin böyle bir tezat öngörmediğini kolaylıkla söylemek mümkün. Dolayısıyla onların herkes gibi kariyer yapmak, alışveriş merkezlerinde gezmek, fast-food restoranlarında mönü seçmek, dağ yürüyüşü turlarına katılmak, sergi ve konserlerde boy göstermek, sivil toplum kuruluşları ve davalar için aktivizmde bulunmak, tatil beldelerinde hayatın tadını çıkarmak, teknolojinin en yeni ürünlerini kullanmak, en havalı üniversitelerde birkaç alanda mastır yapmak, lüks kafelerde sohbet etmek, marka giyinmek, dünyanın seçkin kültür ve turizm bölgelerini gezmek, pahalı ve son moda hobiler edinmek, her görüş ve inançtan kitabı okumak, farklı kültürlere ilgi duymak ve bunlarla ilgili deneyimler yaşamak ya da selfi çekmek nev'inden moda eğilimleri sıradanlaştırmak gibi şeylerle hiç ama hiçbir sorunları yok. Olmasını da istemiyorlar.

Geleceği şekillendirecek yumuşak güç

Bununla birlikte M Kuşağı olarak tabir edilen bu zümrenin tıpkı Batılı ve Hıristiyan ağırlıklı akranları gibi organize ve kurumsallaşmış bir din anlayışına giderek daha mesafeli kaldığını belirtmek gerekiyor. Fert olarak kişiyi ve onun kendine özgü özellik ve ihtiyaçlarını geri plana iten, kurumsallaşmış ve bu nedenle naslar dairesinin ötesinde gelenekler ve içtihatlar açısından da katı kalıplara oturtularak, daha çok bir resmi ideolojiye benzetilmiş din algısına pek de sempatik bakmadıklarını söylemek mümkün. Ancak bunun din ve ahlâktan ya da gelenekten uzaklaşmak anlamına geldiği söylenemez. Tam tersine, eğitimli, kariyerli ve bağımsız bu kuşağın temsilcileri inançlarını daha rahat ifade edebilmek, inançlarına uygun tarzda bir hayatı bir takım otoritelere hesap vermeden yaşayabilmek istiyorlar. M Kuşağını kitaplaştıran Janmohamed'e göre bu kuşağın fertlerinin inançları her şeye dokunup etkiliyor ve onlar dünyanın bunu bilmesini istiyor. Onları gayrimüslim akranlarından farklı kılan başlıca özellik olan bu durum aynı zamanda onları şekillendirebilecek tek faktör. Ve onlar bu dünyanın ihtiyaçlarına cevap vermesi konusunda azimliler. Kimliklerinin hem inancı hem de çağdaşlığı kapsadığına inanan bu genç bireyler teknolojiye meraklı ve özgüven sahibiler. Bütün Müslüman gençler bu kategoriye dâhil olmasalar da özellikle eğitimli, çağdaş hayata ve teknolojiye uyumlu, sosyal hayatta belli bir mevkiye gelmiş ya da gelmeye donanımlı, üstelik ekonomik anlamda belli bir refah seviyesini tutturmuş bu nesil, bu yaklaşımla dünyayı da yumuşak bir şekilde değiştirmeye aday görünüyor. Sayısı 1,6 milyarı bulan Müslümanların üçte birini 15, üçte ikisini ise 30 yaşın altındakilerin oluşturduğu göz önüne alınırsa giderek entelektüel ve ekonomik anlamda da yükselme eğilimindeki bu neslin neden dünyayı şekillendirmeye aday görüldüğünü anlamak hiç de zor değil.

Bu yeni neslin seleflerinden bir farklılığının da özel hayat tercihlerinde olduğunu söylemek mümkün… Eğitim, iyi bir diploma ve iş sayesinde kazandıkları bağımsızlık onların hayata dair seçimlerini ve evlilik hayatlarını da etkiliyor. Öncelikle bu nesil hem sosyal ve ekonomik hayattaki eskiye nazaran daha serbest yaşam tarzları, hem de bolca yararlandıkları sosyal ve dijital mecraların etkinliği sayesinde evlilik konusunda da ailelerinin belirleyiciliğinden daha azade bir hayat sürüyor, tanıyarak ve severek evlenmeye daha meyyal. Entelektüel ve ekonomik donanımın getirdiği bu özgüven ve bağımsızlığa sahip, tüketimci, dinamik, tutkulu, müşkülpesent ve yaratıcı olarak tanımlanan M Kuşağı, ekonomiyi ve sosyal hayatı da giderek daha fazla şekillendiriyor. Bütün dünyada yaygınlaşmaya başlayan helal gıda ve helal tüketim artık bu nesle göre belirleniyor. İnançlarının gereği olan bu kavramı doğal ve sağlıklı olana yönelme eğilimiyle bağdaştıran bu genç Müslümanlar, aslında helal pazarının bir numaralı hedef kitlesi oldukları gibi aynı zamanda teşvik edicisi konumundalar da. Artık dünyaca ünlü markaların bile tesettür modellerine yönelmesi otuzlu yaşların altındaki bu kuşağın etkinliğinin ve tüketimle barışıklığının bir göstergesi aynı zamanda. Zira son dönemlerde artık ünlü giyim markalarının bile koleksiyonlarında tesettüre uygun tasarımlara yer verirken hitap ettiği başlıca kitleyi bu nesil ve özellikle genç kızlar ve kadınlar oluşturuyor. Özellikle Güney Asya ve Arap ülkelerinde çığ gibi büyüyen helal kozmetik pazarı da başlıca motivasyonunu dış görünümünü ihmal etmeme eğilimi ağır basan bu kitleden alıyor. Çünkü başta Malezya, Türkiye, Körfez ülkeleri gibi bölgelerde önemli bir pazar hacmine ulaşan ve Batılı ülkelere de yayılmaya başlayan tesettüre uygun tekstil ve moda, helal giyim, helal turizm gibi İslam anlayışının şekillendirdiği sektörlerin en önemli müşterilerini onlar oluşturuyor ve ileride sosyal statüleri daha da ilerledikçe onlar oluşturmaya devam edecek. Her şeyden önce dinler ve medeniyetlere göre insan gruplarının gösterdiği demografik yapı yakın gelecekte onları daha da ön plana çıkmaya müsait bir gidişat sergiliyor. Doğum oranının özellikle Batılı ülkelere göre daha yüksek olduğu Müslüman toplumların nüfusunun 40 yıl içinde yüzde 70'in üzerinde dünyanın en kalabalık dini topluluğuna dönüşmesi bekleniyor. Hal böyle olunca dünyanın genç nüfusu içinde kayda değer bir oranı teşkil eden Müslüman gençlerin 2050'lerde diğer dinden akranlarına göre çok daha büyük bir nüfus oluşturması mukadder görünüyor.

Bu yeni Müslüman neslin hem İslam coğrafyasının hem de diğer ülkelerin toplumsal ve ekonomik hayatını çok açıdan ciddi surette etkileyeceğini öne süren Generation M: Young Muslims Changing the World kitabına göre bu gençler bütün dünyaya özellikle Batı'ya lisan-ı hal ile şöyle haykırıyor: "Biz sizin kafalarınızda oluşturduğunuz klişelerden ibaret değiliz. Biz de herkes gibi yaşıyor ve sıradan şeyler yapıyoruz. Ama söyleyecek sözümüz de var."

BİZE ULAŞIN