Fatmanur Altun: Yaşam tarzımıza müdahale var!

Yaşam tarzımıza  müdahale var!
Giriş Tarihi: 12.07.2016 17:05 Son Güncelleme: 1.08.2016 15:00
Fatmanur Altun SAYI:26Temmuz 2016
Nedir şimdi o zırt pırt namaz kılıcam ibadet edicem diye kasılmalar? Günde bir kere bile değil ya! En az beş kere göze sokmalar. Ramazan’da önüne gelen ikramı reddetmeler. Böyle bir havalı havalı oruçluyum demeler. İçki kullanmıyorum kasıntılığı. Domuz yemem, helal kesim olmazsa yemem cakası…

"-Ee söyle bakalım, Firuzağa'da içki içenlere saldırmışlar, ne diyeceksin bu konuda?
-Yaralı falan var mıymış, yakalamışlar mı yapanları?
-Bırak şimdi yaralıyı maralıyı, sizin bu Müslümanlar içki içene saldırıyor, oruç tutmayana saldırıyor. Onunla ilgili ne diyorsun?
-Yani, hay Allah, niye yapmışlar ki acaba, kız meselesi falan mıymış? 'Bizim Müslümanlar' mı? Onlar kim? Çıkaramadım ama.
-Sizinkiler işte! Yobaz taifesi.
-…
-Tecavüz sizde, hırsızlık sizde, yolsuzluk sizde, yaşam tarzına müdahale sizde…
-Biz kimiz ya?
-Müslümanlar!
-Herkese müdahale ediyorsunuz. Kimse sizin yüzünüzden özgürce yaşayamıyor. Mahalle baskısından yıldık artık. Sizi atıcaz bu memleketten! Hepinizi sürücez!
-…
-Aç hadi başörtünü, hadi iç şu içkiyi de. Bak yapmıyorsun işte. Elimi bile sıkmazsın sen şimdi benim. Gericisin çünkü yobazsın, karanlıksın, güzel olan ne varsa düşmansın. Sanata, sevgiye, bilime, aydınlığa her şeye düşmansın sen. Sen kafa kesensin, IŞİD'sin, El-Kaide'sin. Çöpsün sen!
Dış ses:
"İnsanların yaşam tarzına nasıl da müdahale ediyor şu Müslüman değil mi!"

Evet, yaşadığımız çağda Müslüman olma iddiası ile ortaya çıkan herkesin ödemesi gereken diyetlerden birine örnekti yukarıdaki diyalog. Türlü hesaplar vermeli, özürler dilemelidir Müslüman olanlar. Adı Hasan, Ali, Mahmud olan bir manyak çıkar kendini patlatır, bir diğeri elinde pompalı tabanca ile gece kulübü basar, modern dünya kendini Müslüman sayan herkesten özür bekler. Özür bekler de ne olur, özrünü kabul bile etmez. Sadece yeni bir fasıl açılır. Seni ikiyüzlülükle, yalancılıkla, samimiyetsizlikle, takiye yapmakla falan suçlar. İşime bakayım bari dersin. Senden sürekli modern dünyaya bağlılık yeminini tekrarlamanı bekler. Seni sürekli sınar. Durmadan içki kadehi uzatır. Pantolonunun dizlerine bakar. Gümüş yüzüğüne bakar. Başörtüne bakar. Ee eşcinsellerle ilgili ne düşünüyorsun diye gevrek gevrek sorar.

Yetmez! Her durumda olağan şüphelisindir. Düşünce ve inanç özgürlüğünün merkezlerinde namaz kılmak için küçücük bir mescit, minnacık bir oda bile bulamazsın. Devasa havaalanlarında, alışveriş merkezlerinde, kamu binalarında her şey düşünülmüştür. Senin varlığın hariç. Bir ibadet odası sorduğun görevliler koşarak uzaklaşırlar senden. Kuytu bir köşede namazlığını çıkarıp yayarsın. Sana birazdan kendini patlatacakmışsın gibi bakar gelip geçenler. Başıma iş almadan şu iki rekâtı kılıp şuradan bir tüysem diye geçirirsin içinden. Kahve içtiğin dükkânı terk ederken attığın çöp ilgi uyandırır. Etraftakiler ne attı acaba şimdi oraya dercesine şüpheli gözlerle bakarlar. Kendi kendine acaba bomba falan mı attım diye şüpheye düşersin.

Huzursuz, fazlalıkmışçasına yürürsün sokaklarda. Belki de öylesindir: Bir fazlalık. Sistemik bir arıza.

Nedir şimdi o zırt pırt namaz kılıcam ibadet edicem diye kasılmalar? Günde bir kere bile değil ya! En az beş kere göze sokmalar. Ramazan'da önüne gelen ikramı reddetmeler. Böyle bir havalı havalı oruçluyum demeler. İçki kullanmıyorum kasıntılığı. Domuz yemem, helal kesim olmazsa yemem cakası. Hele o giysilerdeki abartı. O kafaya geçirilen çirkin bez parçası. Ben sizden iyiyim, üstünüm edaları. Çevrenizde sizin gibi olmayanları varlığınızla huzursuz etmeler.

Benim de söyleyeceklerim var!

Bir şey, bir şeycik söylemek istiyorum. Biliyorum yine yaşam tarzına müdahale gibi olacak ama artık susarsam gönül razı değil.

Kant'tan bir alıntı ile başlamak istiyorum. Seviyorum Kant'ı. Bütün hayatını Könisberg adlı küçük bir kasabada geçirmiş, oradan hayatı boyunca hiç ayrılmamış, metafizik, ahlak, maneviyat konularında kafa patlatmış o adamı seviyorum. Evet o bir Batılı ve ben bir Müslümanım. Şaşırtmak pahasına devam ediyorum:

"İki şeye hayranlık duyarım. Birincisi başımın üzerindeki yıldızlarla dolu gökyüzü, ikincisi vicdanımdaki ahlak yasası."

Kant'ın sözünü ettiği ahlak yasası her birimizin vicdanında mevcut. Bize iyi, güzel olan şeyleri adeta dayatan bir terazi. İnsanlığın ortaya çıktığı ilk andan itibaren doğruyu eyleyemese bile diğerlerinin içinden seçebilmesini sağlayan o terazi. Evet, bir dine mensup olmak bir ahlak manzumesi içinde hayatını yaşamaya çalışmanın en eski yöntemlerinden biri fakat bir dine bağlılığını ortaya koymak o ahlak manzumesini hayata geçirmenin garantisi değil maalesef. O sadece bir çaba.

Tıpkı bir Müslüman olmaya ve kalmaya çalışarak inandığım bir ahlak manzumesinin içinde kalmaya çabalamam gibi. Onu başardığımı ve herkesten iyi olduğumu iddia edemem. Ben de herkes kadar modern hayatın ayartıcılığına, çelişkilerine, bunalımlarına muhatabım. Ben de herkes kadar insanım. Oysa hayata geçirmeye çalıştığım inancın şekil şartlarını yerine getirmek üzere attığım her adımda mimleniyorum. İsa gibi her gün çarmıha geriyor bizi modern hayat. Kınayan gözler, bakışlar, ima dolu ve bazen de hakaret içeren sözler. Bütün bunların üzerine yaşam tarzımıza müdahale ediyorsun suçlamaları.

Şunu ifade edeyim. Kimsenin yaşam tarzına müdahale etmiyorum. Hatta kimsenin yaşam tarzı zerrece umurumda değil. İsteyen içki içsin, isteyen gece kulüplerinde sabahlara kadar eğlensin. Nikâhlı yaşasın, nikâhsız yaşasın. Gey olsun, lezbiyen olsun. Bana ne! Bana ne! Bana ne!

Yalnız şunu istiyorum o benim müdahalelerimden sıkılan dostlardan. Ben senin içki içmeni iyi bir şeymiş gibi kabul etmek zorunda değilim. Nikâhsız yaşamayı çok normal bir şeymiş gibi görmemi isteyemezsin. Çocuklarıma gey olmak, lezbiyen olmak aman da ne güzel şeymiş propagandası yapamazsın. Beni sürekli bunlarla sınayamazsın. İstediğin gibi yaşa! Ama bırak ben de istediğim gibi yaşayayım. Bütün hukuk kurallarının ve insanlığın en başından beri kabul ettiği ahlaki normların önerdiği şekilde, çocuklarımı istediğim gibi yetiştirmeme yahut yetiştirmek için çaba göstermeme karışma. Bu hakkımı elimden almaya, onları benden çalmaya uğraşma. İyi niyetli ol ve farklı bir dünya istediğim için, bunun adına çaba gösterdiğim için, kısacası var olduğum için beni köşeye sıkıştırmaktan vazgeç!

Yaşam tarzına müdahale dediğin şey, benim varlığımın sende yarattığı etki olabilir. Bunu gözden ırak etme. Bazı vandallar çıkıp senin gibi düşünenlere saldırıyor olabilir. Emin ol, o vandallar her kimse, benim gibi düşünenlere de her fırsatta saldırıyorlar.

Kant'a geri döneceğim. Herkesin içindeki ahlak yasasından bahseden Kant'a. Eğer o haklıysa ki ben haklı olduğuna inanıyorum, o zaman senin içinde de o şaşmaz ahlak anlayışı var ve ben yok olsam da o ahlak anlayışı yok olmayacak demektir. Ben seninle uğraşmazken senin benimle, varlığımla uğraşman bununla mı alakalı acaba? Bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa o da artık bu kurgudan sıkıldığımdır. Kendi küçük dünyamın içinden sesleniyorum. Kimsenin yaşam tarzı umurumda bile değil. Kendinizi bu kadar hayatın merkezinde görmeyin. Kimsenin sizin içkinizle, giysinizle, cinsel yöneliminizle, yediğinizle, içtiğinizle uğraşacak takati yok. Sizin ilgi odağı olmaya kafayı takmış sızlanmalarınız artık miadını doldurdu. Başkaları için sandığınız kadar önemli değilsiniz! Kimsenin hayatının başkahramanı değilsiniz! Yaşadığımız şu hayatta herkes kendisini, eğer biraz şanslıysa ailesini kurtarmaya çalışıyor. Modern kültürün bütün elemanları, sineması, televizyonu, interneti ile modern hayatı isteyen ve yaşayanların yanında. Avantajlarınızı alın ve zevke adanmış hayatlarınıza geri dönün. Bu taraftan oraya sürekli birilerimiz düşüyoruz zaten. Bununla yetinin ve zevkten başka ihtimallerin peşinde koşan her dinden, inançtan insanı artık rahat bırakın. Siz keyif içinde sefa sürüp, o insanları çarmıha germeye çalışırken, Akdeniz'in sularına binlerce insan gömülüyor, sokaklarda açlıktan ve soğuktan insanlar ölüyor, savaşlarda katlediliyor. Siz zevk peşinde koşarken, bırakın birileri o insanların dertleri ile dertlensin. Sizin beğenmediğiniz işlere talip olsun. Evde otursun çocuk büyütsün, kendi hayatlarını ıskalayıp gece gündüz çalışarak çocuklarına baksın. Kendisinden daha büyük şeyler için yaşasın, fedakârlık yapsın. Bırakın biz de istediğimiz gibi yaşayalım. Yaşam tarzımıza müdahale etmeyin artık!

BİZE ULAŞIN