Funda Karayel: “SHARENTING” ÇAĞINDA ÇOCUKLUK NASIL YAŞANIYOR?

SHARENTING ÇAĞINDA ÇOCUKLUK NASIL YAŞANIYOR?
Giriş Tarihi: 21.10.2024 16:29 Son Güncelleme: 21.10.2024 16:32
Anne-babaların kendi “dijital şöhret” arayışları yüzünden çocuklarının mahremiyetini feda ettikleri bir dönemde yaşıyoruz. Her ne kadar ebeveynler iyi niyetli görünse de, çocuklarının geleceğini etkileyebilecek önemli bir kararı onlar adına vermeleri, etik açıdan büyük bir sorun teşkil ediyor.

21. yüzyıl, çocukların dijital varoluşunu şekillendiren olağanüstü bir dönem olarak karşımıza çıkıyor. Sosyal medyanın hayatlarımızdaki etkisi o kadar büyük ki daha dünyaya gözlerini açar açmaz birçok çocuk, ebeveynleri tarafından sosyal medyada boy göstermeye başlıyor. Özellikle "influencer" ebeveynlerin çocuklarının hayatlarını sürekli olarak paylaşma eğilimi, büyük bir dijital kültür haline geldi. Fakat bu, çocukların kendi rızası olmadan oluşturulan bir dijital kimlik ve ilerleyen yaşlarında onları rahatsız edebilecek bir geçmiş anlamına gelmiyor mu?

Tüm dünyada bir "sharenting" çılgınlığı yaşanıyor. Nedir bu çılgınlık? Florida Üniversitesi'nin Çocuk ve Aile Merkezi Direktörü ve hukuk profesörü Stacey Steinberg, bu kelimeyi şöyle tanımlıyor: "Ebeveynlik anlarının paylaşımını, ebeveynlerin aile ortamı dışında çocukları hakkında paylaşımda bulunması olarak tanımlıyorum. Örneğin sosyal medyada bir fotoğraf paylaşmak, çocuk hakkında bir blog yazısı yazmak ve WhatsApp gibi mesajlaşma platformu üzerinden video göndermek buna örnek olabilir."

Fransa'da 2021 yılında yapılan bir araştırma, 13 yaşına gelmiş bir çocuğun ortalama bin 300'den fazla dijital fotoğrafının internette dolaşımda olduğunu ortaya koyuyor. Daha da dikkat çekici olan ise, bu fotoğrafların büyük kısmının çocukların herhangi bir söz hakkı olmaksızın ebeveynleri tarafından paylaşıldığı gerçeği. Amerika Birleşik Devletleri'nde ise bu durum farklı değil. "Sharenting" olarak adlandırılan, ebeveynlerin çocuklarının hayatını aşırı paylaşması olgusu giderek artıyor ve pek çok ebeveyn, çocuklarının görüntülerini bilinçsizce ticari bir değer haline getiriyor.

Bu noktada çocuk hakları ve dijital mahremiyet konuları giderek önem kazanıyor. İngiltere, Almanya ve Fransa gibi ülkelerde ise çocukların dijital hakları üzerinde yeni düzenlemeler yapılmaya başlandı. Özellikle Almanya, çocukların sosyal medya üzerindeki görüntülerinin izinsiz kullanılmasına karşı daha sıkı yasalar geliştiriyor. Ancak bu gelişmelere rağmen sosyal medyada ebeveynlerin çocuklarını bir "fenomen" haline getirme çabası devam ediyor.

Çocukların sosyal medyada fenomenleştirilmesi veya yüzlerinin açıkça paylaşılması, günümüzün dijital çağında giderek artan bir endişe kaynağı. Peki, dünyada bu konuda ne gibi düzenlemeler uygulanıyor? Çocukların sosyal medyada çok sık yer alması, dünya genelinde pek çok vaka ve davaya konu oldu. İşte bazı örnekler:

Dünyada "mummy blogger" davaları

"DaddyOFive" YouTube Kanalı (ABD): 2017 yılında bir çift çocuklarına şaka adı altında duygusal ve fiziksel istismar uyguladıkları videoları YouTube'da yayınladıkları için çocuk istismarı suçlamasıyla karşı karşıya kaldı. Bu olay, çocukların sosyal medya platformlarında nasıl kullanıldığına dair büyük bir tartışma başlattı.

"Mummy Blogger" Davası (İngiltere): 2018 yılında bir anne başka bir çocuğun fotoğrafını izinsiz bir şekilde blogunda kullanarak mahremiyetini ihlal ettiği için dava edildi. Bu dava, çocukların görüntülerinin sosyal medyada nasıl kullanılması gerektiği konusunda önemli bir emsal teşkil etti. TikTok davası: 2020 yılında Tik- Tok, 13 yaşın altındaki çocukların verilerini izinsiz olarak topladığı iddiasıyla dava edildi. Bu dava, çocukların kişisel verilerinin sosyal medya platformlarında nasıl korunduğuna dair endişeleri artırdı.

"Facebook çocuk istismarı davası (Avustralya): 2019 yılında, bir adam, Facebook'ta çocuk istismarı materyalleri paylaştığı için tutuklandı ve hapse mahkum edildi. Bu dava, sosyal medya platformlarının çocukların cinsel istismarına karşı mücadelede daha etkin rol oynaması gerektiğini gösterdi.

Instagram "sharenting" tartışmaları: Avustralya'da ebeveynlerin çocuklarının fotoğraflarını sosyal medyada paylaşma alışkanlığı (sharenting), çocukların mahremiyeti ve dijital kimlikleri açısından yoğun tartışmalara yol açtı.

Burada çocukların gelecekte bu görüntülerle nasıl başa çıkacağı konusu oldukça düşündürücü. Çocuğun, yetişkin olduğunda sosyal medyada dolaşan fotoğraflarından rahatsızlık duyma ihtimali çok yüksek. Özellikle kimliğini henüz oluşturmamış bireylerin gelecekteki kariyerleri ve sosyal çevreleri üzerinde bu görüntülerin olası etkileri üzerine düşünmek gerekiyor. Anne babaların kendi "dijital şöhret" arayışları yüzünden çocuklarının mahremiyetini feda ettikleri bir dönemde yaşıyoruz. Bu sadece bir bireysel tercih mi, yoksa daha derin bir toplumsal sorunun yansıması mı? Her ne
kadar ebeveynler iyi niyetli görünse de, çocuklarının geleceğini etkileyebilecek önemli bir kararı onlar adına vermeleri, etik açıdan büyük bir sorun teşkil ediyor.

BİZE ULAŞIN