İspanya'nın Real Madrid takımında futbol oynayan Hırvatistanlı Luka Modric'in yıllık kazancı 10 milyon avroyu buluyor. Türk Lirası ile 40 milyondan fazla… 1 metre 75 santim boyunda olan 32 yaşındaki bu adamın yaptığı iş kimilerine göre sadece "bir topun peşinden koşmak"tan ibaret. Diğer bütün meslektaşlarının yaptığı gibi… Onlara bu kadar büyük paraların ödenmesini sağlayan ekonomiyi oluşturan meşin yuvarlağın maddi değeri ise ölçülemiyor çünkü içinde sadece hava değil; gelecek nesillerin umudunu da taşıyor.
"Nasıl bir umut taşıyabilir ki" sorusunun cevabı da aslında Modric'in hayat hikâyesinde gizli. Henüz beş yaşındayken ülkesinde yaşanan savaşta babasını kaybetti ve mülteci kampında yaşamaya başladı. O kampta keşfedilen futbol yeteneği sayesinde, fakir bir Hırvat çocuktan, dünyanın sayılı zengin futbolcuları arasına giren bir futbol yıldızına dönüştü. Meşin yuvarlağın içindeki umut, Modric'in hikâyesini bilen Hırvat çocukların umuduydu: Bir gün biz de onun gibi olabiliriz!
Şenol Güneş; "Futbolu eskiden aç ve fakirler oynar, tok ve zenginler seyrederdi. Şimdilerde tok ve zenginler oynuyor, aç ve fakirler seyrediyor" diyerek oyunun özüne dair bir sistem eleştirisinde bulunmuştu. Okumayı seven ve aslen bir öğretmen olan Şenol Güneş'in bu tespiti, aslında artık oyun olmaktan çıkıp tamamen endüstri haline gelen futbolun bir özetiydi aslında. Eskiden o kadar da çekici bir tarafı olmayan futbol, şimdilerde "tok ve zengin olma"nın en kestirme yolu. Çok değil 20 sene önce, anne babaların kimi ayakkabısı eskimesin kimi de derslerinden geri kalmasın diye çocuklarının sokakta futbol oynamalarına izin vermiyordu. Şimdi ise modern anne ve babalar özellikle ellerinden tutup futbol okullarına götürüyor çocuklarını. Peki, ne değişti bu geçen zamanda? Cevap çok basit; futbolcu olmanın dayanılmaz zenginliği!
Yaya Toure da başka bir futbolcu. İngiltere'nin en zengin kulüplerinden olan Manchester City'de oynadığı zamanlarda, İngilizlerin bulvar tipi gazetelerinden olan The Sun'a manşetlik bir malzeme vermişti. Yeni bir ev satın alan Yaya Toure bu ev için de 4 milyon pound yani yaklaşık 20 milyon Türk Lirası ödemişti! Hikâyenin bu bölümü, "Birkaç yıl içinde rahatlıkla ödeyebileceği bir paraya ev alması, dünyanın en varlıklı takımında futbol oynayan biri için ne kadar önemli bir haber olabilir ki" sorusunu akıllara getirebilir ama olayın tamamına bakınca sosyolojik bir vakayla karşı karşıya kaldığımız muhakkak. Zira Yaya Toure, futbolcu olmadan önce ülkesi Fildişi'nin en fakir yerlerinden birisinde yaşıyordu. Bazen günü bir öğün yemekle geçirmek zorunda kalan minik Yaya, o yıllarda Fildişi'nin kerpicinden yapılmış iki göz odalı bir evde kalıyordu ama yeteneklerini sergilediği futbolun ona sunduğu maddi imkânlar sayesinde çok değil 10-15 yıl sonra dünyanın en pahalı evlerinden bir tanesini satın almayı başardı. Şimdi kim Fildişili çocukların hayalinin Yaya Toure'ninki gibi bir evde oturmak olmadığını söyleyebilir? O çocuklar içinse bunu sağlayacak tek bir yol var: Futbolcu olmak.
Bir gün çok zengin olacağım anne
Futbol bir oyunken böyle bir şey vaat etmiyordu kimseye. Hatta 70'li yıllarda Avrupa'da futbolcuların çoğu ek iş yapıyordu. Günümüzde bu durum ancak San Marino yahut Lihtenştayn gibi küçük futbol ülkelerinde görülebiliyor. Oralarda da artık ülke dışında oynayan, tam profesyonel futbolcuların sayısı artıyor ve birkaç on yıl sonra "gündüz itfaiyeci, akşam kaleci" haberlerini göremeyeceğiz muhtemelen. Türkiye'de de durum farklı değildi. Mesela, Rıdvan Dilmen ve Rıza Çalımbay kendi dönemlerinin en ünlü futbolcularıydı ancak mütevazı bir apartman dairesinde "ev arkadaşı" olarak yaşıyorlardı. Fatih Terim, Galatasaray'a transfer olduğunda Aksaray'da bir otel odasında kalıyordu ve antrenman yapmak için Mecidiyeköy'deki Ali Sami Yen Stadı'na yürüyerek gidiyordu. Dönüşte takımın arabalı ağabeylerinden birisi otele bırakmazsa; git-gel 25 kilometre! O dönem futbolcularının arabalı olanları, artık futbolu bırakma yaşlarına gelmiş en büyük yıldızlarıydı. Onların varlıkları da bir ev, bir yazlık ve bir de arabadan ibaretti. Eğer Metin Oktay gibi büyük bir şahsiyetseniz bunların yanına gittiğiniz lokantalarda sizden alınmayan hesapları da katabilirsiniz.
Oysa şimdi durum malum… Futbolcuların kazandıkları paraların ulaştığı noktalar, kendi ekonomisini yaratan bambaşka bir dünyanın kapılarını açtı. Örneğin, artık sadece futbolculara satış yapan oto galerileri var. İstanbul'un çeşitli sitelerindeki villaların fiyatları, yalnızca futbolcuların alabileceği seviyelerde olduğu için küçük çaplı "futbolcu lojmanları" olmuş durumda. Şöhretli hayat, lüks evler, son model pahalı arabalar, mücevherler gibi paranın satın alabileceği şeylerle beraber magazin basını ve şöhret de cabası.
Temmuz ayında İngiltere'nin Arsenal takımından ayrılıp Fransa'nın Paris Saint-Germain takımına transfer olacağı konuşulan Şilili Alexis Sanchez'e biçilen değer 60 milyon avro yani yaklaşık 250 milyon Türk Lirası. Şili'nin fakir bir mahallesinde doğan Alexis'in babası, artık ailesine bakamayacağını düşünüp annesi ve kardeşleri ile beraber, o henüz kundakta bir bebekken evden çıkıp gitmiş ve bir daha geri dönmemiş. Çocukluk günlerini yoksulluk içinde geçiren Alexis bütün hayatını ailesinin hayat standartlarını yükseltmeye adamış. Temizlikçi annesinin o günlere dair hatırlamak istediği tek şey, oğlunun kendisine söylediği; "Üzülme anne. Bir gün çok zengin olacağım ve sana istediğin her şeyi alacağım" sözleri. Altı yaşında sokakta takla atıp insanları eğlendirerek para kazanan Alexis, 16 yaşında futbolcu, 26 yaşında ise dünyanın en zengin sporcularından birisi oldu. Şimdilerde geliri yıllık yaklaşık 10 milyon avro. Birkaç peso için altı yaşında sokaklarda çalışmak zorunda kalan Alexis, bugün 40 milyon Türk Lirası'ndan fazla parayı sadece bir senede kazanıyor çünkü onun için para kazanmak tek çareydi ve ona bunu sunan da futbol oldu. Modric'le Yaya gibi. Şilili çocukların, futbolcu olmasını engelleyebilir misiniz?
Bir zamanlar; şimdilerde...
Ankaragücü kaptanı Serkan Balcı'nın uzun süre evi, ailesi olmadı. Çocuk Esirgeme Kurumu'nda büyüdü. Şimdilerde yüzlerce çocuğun yardımına koşuyor…
Luis Suarez'in çocukken giyecek sadece iki çift ayakkabısı vardı. Şimdilerde kendisine özel ayakkabı üreten bir sponsoru var…
Antalyaspor'un Kamerunlu futbolcusu Eto'o'nun hiç çocukluk fotoğrafı yok. Çünkü ailesinin o çocukken fotoğraf makinesi alacak parası olmamıştı. Şimdilerde isterse hayatını film olarak çektire- bilir.
Diego Maradona, çocukken yedi kişi ile aynı odada uyuyordu. Şimdilerde isterse 700 kişilik bir otel açabilir.
Zlatan Ibrahimovic, çocukluk yıllarında içi sürekli boş olan buzdolabının verdiği acıyı unutamadı. Şimdilerde eşine söylediği iki şey var: "Beni sakın aldatma ve buzdolabını sürekli ağzına kadar dolu tut!"
Cristiano Ronaldo'nun çocukken yaşadığı ev, gerçek bir ev değildi. Tahtalardan yapılma bir barakaydı. Şimdilerde sayısını kendisinin de asistanına sormadan hatırlayamadığı kadar çok eve sahip.
Yazıyı okurken dinlemelik: Vurulmuşam Cinare Melikzade & Sadiq Haji
Yazıyı okuduktan sonra okumalık: Santrforun Rüyası Laslo Darvasi
Bir ara mutlaka izlemelik: Zlatan'ın Serüveni