İnsanlık yapay zekânın teknolojideki dönüşümünü tartışırken, sürücüsüz arabalarla seyahati denerken doğaüstü güçler, gizemli olaylar, büyü, simya, astroloji ve spiritüalizm gibi birçok okült inançların da dirilişine sahne oluyor. Okült, evrenin gizli sırlarını ve bilinmeyen yönlerini anlama iddiası taşır. Tarih boyunca, insanlar bilinmeyeni anlamlandırmak için okült inançlara başvurmuşlardır. Mısır'ın mistik güçleri, tarot kartları, yıldız falları gibi pratikler hem geçmişte hem de bugün bu tür inançların merkezi oldu.
Okült inançlar sadece geçmişte değil, modern dünyada da güçlü bir cazibeye sahip. Modern birey, yaşadığı varoluşsal boşluğu doldurmak, çektiği varoluşsal kaygıyı dindirmek için okült inançlara yönelir. Peki neden kaygı duyar modern insan? Çünkü günümüzde insanlar teknoloji sayesinde daha fazla yalnızlık, anlam kaybı ve maneviyat eksikliği gibi sorunlarla karşı karşıya. Modern yaşamın getirdiği bu sorunlar, bireyleri geleneksel dinlerden uzaklaştırırken okült gibi esnek ve bireysel deneyimlere dayalı sistemlere çekiyor.
Okültizmin modern popüler kültürdeki yeniden dirilişi, bu pratiğin bir anlam arayışının ötesinde bir "kimlik" sunma potansiyeline sahip olduğunu da gösterir. New Age hareketleri, tarot kartları ve astroloji gibi uygulamalar, bireylerin kendilerini özel ve anlamlı hissetmelerini sağlar. Okült, bireylere
kendilerini keşfetme, evrenin sırrını çözme ve kişisel güçlerini fark etme fırsatı sunar.
Anlam açlığı
Bu, özellikle geleneksel inanç sistemlerinin çöküşüyle daha da belirgin hale geldi. İnsanlar, belirsizlikle başa çıkmak, yaşamlarına bir anlam kazandırmak ve kendilerini daha büyük bir bütünün parçası olarak hissetmek için okült sistemlere yönelir. Modern dünyada bu yönelim, bilimsel düşüncenin sunduğu soğuk gerçekliklerin ötesine geçme ve daha manevi, bireysel bir deneyim arayışıyla güçleniyor.
Bilimsel ilerleme ve teknolojik gelişmeler, dünya hakkındaki bilgi birikimini artırırken insanın duygusal ve manevi ihtiyaçlarını genellikle karşılamaz. Bilim, doğayı açıklamakta başarılıdır, ancak bireylerin kişisel ve metafizik sorularına yanıt vermez. "Ben kimim?", "Evrenin anlamı nedir?" gibi sorular, birçok bireyi bilimsel çerçevenin ötesine iter. Okült inançların bu noktada devreye girdiğini görebiliriz. Okültizm, bireylere evrenin gizemlerini açıklamaya yönelik bir çerçeve sunar. Tarot kartları, astroloji veya ritüeller gibi uygulamalar, bireylerin bilinmeyenle bağ kurma ihtiyacını karşılar ve kişisel sorularına sembolik yanıtlar verir. Dini kurumların soğuk yüzü, gizemin şehveti Modern toplum, bireylerin giderek daha izole hale geldiği bir yapı sunar. Teknolojik iletişim araçlarının yaygınlaşması, yüz yüze etkileşimleri azalttı ve bireyleri yalnızlaştırdı. Okült uygulamalar, bireylere bir topluluk hissi sunabilir. Tarot okuma grupları, astroloji forumları veya ritüel toplulukları gibi platformlar, bireylerin bir anlamda aidiyet hissetmelerini
sağlar.
Okült inançlar, aynı zamanda bireysel güç hissini artırır. Modern toplumda kontrolsüzlük hissi, birçok bireyi etkilerken okültizm, ritüeller veya büyü aracılığıyla bireylere kontrol illüzyonu sunar. İnsanlar, evrenin bir düzeni olduğuna inanarak bu düzende aktif bir rol oynayabildiklerini hisseder.
Geleneksel dinlerin etkisinin azalması, birçok insanın maneviyat ve anlam arayışına yönelmesine neden oldu. Geleneksel dinler ve kurumlar genellikle sorgulanmaz katı dogmalara dayanır. Modern bireyler, özgürlük ve bireysel anlam arayışı için bu sabit kuralları sorgular hale geldi. Geleneksel dinlerin kurumsal temsilleri dijitale doğmuş gençler için arkeolojik kazılardan çıkmış mumyalar gibi donuk ve soğuk gelir.
Modern yaşam, bireylere hız, teknoloji ve materyalizm odaklı bir dünya sunar. Ancak bu hız ve materyalizm, bireylerin manevi ve metafizik ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalır. Okültizm, bireysel deneyime odaklanarak, kişisel bir anlam ve ruhsal bir bağlantı arayışını destekler. İnsanlar okült pratiklerde kendi anlam dünyalarını yaratabilir. Bu özgünlük, modern toplumun standartlaştırıcı yapısından kaçış arayan bireyler için çekicidir.
Okült uygulamalar, bireylerin evrensel düzenle bir bağ kurduklarını hissetmelerini sağlar. Modern bireyler, "dindar olmadan manevi olma" fikrini benimseme eğilimindeler. Bu durum, dini kurumlarla ilişkili olmasa da manevi bir yaşam süren bireylerin sayısında artışa neden oluyor. Manevi bir yaşam için dine ihtiyacımız yok çünkü artık manevi açlığımızı dolduracak birçok spiritüel inançlar ve uzmanlar var, diye düşünülür oldu.
Belirsizlik ve kriz dönemleri
Küresel ısınma, ekonomik belirsizlikler, pandemi gibi olaylar, bireylerin güven duygusunu sarsar. Bu tür kriz dönemlerinde, insanlar geleneksel açıklamaların ötesine geçerek alternatif manevi sistemlere yönelir. Okültizm, kriz dönemlerinde bir tür güvenlik ağı sağlar ve bireylere geleceği kontrol
edebilecekleri hissini verir. Özellikle astroloji, bu bağlamda popüler bir rol üstleniyor. Astrolojinin bireylere belirsizlik karşısında rehberlik sunduğunu ve bu rehberliğin modern bireyler için çekici olduğunu ifade etmeliyiz.
Toplumsal krizlerin (ekonomik belirsizlikler, pandemiler, çevresel felaketler) spiritüel inançlara duyulan ihtiyacı artırdığı bir gerçektir. Bu tür dönemlerde insanlar, okült ve spiritüel uygulamalarda bir güvenlik duygusu bulurlar. Örneğin, tarot kartları veya astrolojik rehberlik, bireylerin belirsizlikle başa çıkmalarına yardımcı olur. Bu tür uygulamaların modern dünyada bireylere hem anlam hem de kontrol hissi sunduğunu unutmayalım.
Toplumsal krizler çoğu zaman halk arasında yaygın korkulara ve bu korkuların spiritüel dille ifade edilmesine yol açar. Örneğin, ekonomik sorunlar veya sosyal eşitsizlikler, şeytani güçlerin bir komplo teorisiyle ilişkilendirildiğinde inanacak milyonlar bulursunuz. Bu tür "çağdaş mitolojiler", bireylerin ve toplulukların mevcut sorunlarını anlamlandırmalarına yardımcı olur.
Kaotik durumları anlamlandırmada önemli bir araç gizemdir. İnsanlar belirsizlik karşısında kontrol hissini yeniden kazanmak için mitolojik açıklamalara yönelir. "Rumpelstiltskin İlkesi" olarak adlandırılan bu durum tehdit edici sosyal streslerle başa çıkmak için tehditlerin isimlendirilerek ve onları kültürel dile dönüştürerek kontrol altına alınmış olur.
Kriz dönemlerinde, toplumlar spiritüel inançlar aracılığıyla karmaşık olayları basitleştirir ve anlamlandırır. Bu durum, bireylerin kaos karşısında kendilerini daha güvende hissetmelerine olanak tanır. Bill Ellis'in Raising the Devil kitabında tanımladığı "Rumpelstiltskin İlkesi", kaotik veya tehdit edici durumlarla başa çıkma amacıyla bu durumlara bir isim koymanın (isimlendirmenin) bireyler ve toplumlar için psikolojik bir rahatlama ve kontrol hissi sağladığını ifade eder. İsim koyma eylemi, karmaşık ve belirsiz olanı daha anlaşılır hale getirir. Böylece tehdit eden unsur kültürel dil aracılığıyla kontrol edilebilir hale gelir.
İsimlendirmenin gücü
Grimm Kardeşler'in peri masalı Rumpelstiltskin İlkesi için oldukça çarpıcı bir örnektir. Şöyle ki masalda, genç bir kadını korkutan ve onun çocuğunu almak isteyen gizemli bir varlık olan Rumpelstiltskin, sadece adının bilinmesi durumunda etkisiz hale getirilebilir. Kadın, bu yaratığın adını öğrenmeyi başarır ve adını yüksek sesle söyleyerek ondan kurtulur. Masal, isimlendirmenin gücünü, bir varlığı ya da sorunu tanımlamanın onun üzerindeki kontrolü ele geçirmekle eşdeğer olduğunu vurgular.
Uzmanlar bu masalı, folklor ve toplumsal mitolojiler bağlamında bir metafor olarak kullanır. Sosyal veya bireysel olarak tehdit edici bir durumu isimlendirmek, bu durumu anlamlandırmak ve kontrol altına almak için önemli bir adımdır. Ad koyma, toplumsal kaos ya da bireysel korkular karşısında bir düzen ve kontrol hissi yaratır.
Bir toplumda ekonomik ya da sosyal krizler ortaya çıktığında, bu krizlerin sebebi olarak "şeytani güçler", cadılar ya da okült gruplar gibi belirli figürler suçlanabilir. Bu, halk arasında bu türden korkuların yayılmasına neden olur. Örneğin 1980'lerde Amerika Birleşik Devletleri'ndeki "Satanic
Panic" olayı sırasında, birçok insan şeytani ayinlerin ve kültlerin çocuk istismarı, hayvan kurban etme gibi eylemler gerçekleştirdiğine inandı. Bu durum, ekonomik ve toplumsal belirsizlikler içinde halkın kontrol hissini yeniden kazanmasına yardımcı olacak bir şekilde "şeytan" figürünün isimlendirilmesiyle ilişkilidir.
Pandemiden çıkmış bir toplum olarak hem sosyalleşme sorunu yaşıyoruz hem de teknolojinin verdiği konforla izole hayatlara daha fazla alışmış durumdayız. Yaşadığımız modern mağaralarda gizemin, büyünün, çakraların, evrene saldığımız pozitif enerjinin ve hiçbir dini öğretiye bağlı olmadan deneyimlediğimiz maneviyatın sıcaklığında kendimizi yeni okült inançların kollarına bırakıyoruz. Daha seküler, daha dünyevi bir hayatı yaşarken yapay zekaya fal baktırabilir ve kaderimizi görebiliriz. Okült inançlar çağı yeniden başlıyor! Kemerlerinizi bağlayın ve gençlerin bu rüzgâra kendilerini nasıl kaptırdığını izleyin.