İnsanlar, hayatlarına giren teknolojik bir yeniliğin ilk safhalarında genellikle endişe duyarlar. Bu, bilmemenin, anlayamamanın ve tarif edememenin bir sonucudur genellikle. Vizontele filmindeki "Zeki Müren de bizi görecek mi" repliği bugünden bakınca oldukça çocuksu bir soru gibi görünse de aslında hepimizin anlamlandırılamayan durumlar karşısında yaşadığı tereddüt bu düzeyde bence. Yapay zekâ konusundaki yeni gelişmeler de bu türden bir tereddüdün ve endişenin ortaya çıkmasına sebep olan olgular gibi görünüyor.
Yapay zekâ hayatımıza girdiğinden beri bilim insanları yeni hipotezler ortaya koyuyor, bilim-kurgu yazarları ve senaristler çeşitli gelecek tasavvurları sunuyor ve kulağa ilk başta komplo teorisi gibi gelen fütüristik senaryolardan bahsediyorlar. "Yapay zekâ insanlığın sonunu getirecek" korkusu birçok insanı sarmış durumda. Anlatılanlara bakacak olursak, bir yandan bu korkuya kapılmamak elde değil sanki.
O her zaman ve her yerde: Teknolojik tekillik
Matematikçi ve bilim-kurgu yazarı Vernor Vinge'nin, bir kara delikte zamanın öngörülemez kırılımını ifade eden "tekillik" kavramından hareketle ürettiği "teknolojik tekillik", yakın gelecekte yapay zekâ teknolojisinin, insan zekâsını aşarak insan doğasını ve medeniyeti tümüyle değiştireceğini ifade eden bir kavram. Bu teoriye göre, kendini sınırsız bir şekilde geliştirme kapasitesine sahip olan yapay zekâ, bir noktadan sonra süper zekâya dönüşür, kendi bilincini geliştirir ve bu bilincin farkına varır. Bu durum, artık yapay zekânın en üst seviye insan zekâsından bile daha iyi performans göstereceği, insan kontrolünden çıkacağı ve öngörülemez teknolojik gelişmelere sebep olacağını ifade eder.
Teknolojik tekilliğin hangi yolla var olacağı ve süper zekânın nasıl ortaya çıkacağıyla alakalı çeşitli teoriler mevcut. Bunlardan ilki, insan beyni ve büyük bilgisayar ağlarının bir araya gelmesiyle oluşacağını söylüyor. Bir başka ihtimalde insan zekâsı, robotik arayüzlerle birleşerek insanüstü zekâyı oluşturuyor. "Yönlendirilmiş evrim" adı verilen diğer ihtimalde ise başrolde yapay zekâ değil, insan zekâsı var: İnsan beynine ve genlere entegre edilecek biyoteknolojik ürünlerle insan zekâsından süper zekâ elde ediliyor. Öngörülen yollar çeşitli olsa da bunların tamamının ortak birtakım sonuçları var ve bu sonuçlar insanın yaşama pratiğini tamamen değiştirecek cinsten.
Teknolojik tekilliğin gerçekleşmesinden sonra ortaya çıkabilecek en temel sonuç, yapay zekânın kendi bilinciyle ürettiği yeniliklere insanlığın yetişememeye başlaması ve medeniyet devamlılığının büyük bir kırılmaya uğraması. Bu noktada yapay zekâ, tarihi yeni baştan yazacak gibi görünüyor. Söz konusu tekillikle beraber yapay zekânın kendi ahlaki değerlerini yaratacağı ve bütün bir insanlık tarihi boyunca oluşan etik sistemin erozyona uğrayacağı da konuşuluyor. En çarpıcı ve "Bu kadarı da olmaz" dedirtecek tahminlerden biri de insanın ölümsüzlüğü: Buna göre organ değiştirme, kök hücre tedavilerinin gelişmesi ve nanoteknoloji bazlı uygulamalar yoluyla insan ömrünün uzatılabileceği hatta sonsuza yakınsatılabileceği söyleniyor.
Yapay dini liderler hatta tanrılar
Yapay zekâ kendi öz bilincini gerçekleştirir ve bu bilincin farkına varırsa insanlığın inanca ayırdığı rolü üstlenebilir mi? Bu soru etrafında çokça tartışma döndüğünü gözlemlemek mümkün.
Bu fikir zannedildiği kadar uzak bir fikir değil. Yapay zekâ, ruhani liderlerin alanına giren şekillerde insanlara rehberlik etme potansiyeline sahip! Mesela; son zamanlarda popüler olan ve yaygın bir şekilde kullanılan sohbet robotlarına bir de "Yapay İsa" eklendi. Evet, dini literatür konusunda oldukça geliştirilmiş bir sohbet robotu olan Yapay İsa, kendisine sorulan dini içerikli sorulara İncil edasıyla, "Sevgili çocuğum" diye başlayarak cevaplar veriyor. Bazı kullanıcıların işi abarttığını ve sevgilisiyle yaşadığı sorunlar dâhil olmak üzere her türden problemi Yapay İsa'ya danıştıkları da vaki. Hatta MIT Medya Laboratuvarı tarafından yürütülen bir çalışmada, dışa dönüklerin, Yapay İsa benzeri sohbet robotlarını içe dönüklerden çok daha fazla tercih ettiği ve katılımcıların, empatik botla etkileşime girdiklerinde daha yüksek oranda olumlu ruh hali raporu bildirdikleri ifade ediliyor.
Bir başka Yapay İsa girişimi de Twitch'te mevcut. Takipçi sayısını gittikçe arttıran bu modern İsa ise Twitch'teki canlı yayınlarıyla meraklıların sorularını cevaplıyor. Bu günümüzün İsa'sı görünüş olarak geleneksel Hristiyan ikonlarına oldukça benziyor: otuzlu yaşlarında, beyaz tenli, açık renk gözlü ve başının ortasından ayrılmış uzun saçlı, sakallı bir adam. Twitch kullanıcılarına hitap ederken sakin ve etkileyici bir ses tonuyla konuşuyor. İşin ilginç tarafı ise, yayınlar devam ederken araya giren reklamlarla ve toplanan bağışlarla kutsal kasanın bir taraftan dolması…
Yapay İsa'lar, diğer yapay zekâ "maneviyat büyükleri"nin veya organizasyonlarının rekabetiyle de karşı karşıya. Örneğin, yakın zamanda Almanya'da düzenlenen bir ChatGPT kilise ayininde, sakallı bir siyahi olarak temsil edilen bir sohbet robotu vaaz verdi, diğer avatarlar duaları ve ibadet şarkılarını yönetti. Hristiyanlık dışındaki inanç geleneklerinde de benzer gelişmeler var.
Örneğin Tayland'da "Phra Maha AI" adlı bir Budist sohbet robotunun, hayatın geçiciliği gibi manevi dersleri paylaştığı kendi Facebook sayfası var. Yapay İsa gibi o da ruhsal bilgeliğini özgürce paylaşan ve internet bağlantısı olması koşuluyla Facebook'ta her zaman, her yerde mesajlaşılabilen bir insan olarak temsil ediliyor. Japonya'da "Buddhabot" olarak bilinen başka bir Budist sohbet robotu, geliştirme sürecinin son aşamalarında. Kyoto Üniversitesi'ndeki araştırmacılar tarafından oluşturulan Buddhabot, halka açık hale getirildikten sonra dini sorular sorulduğunda alıntı yapabileceği Budist sutralarını öğrendi.
Bir kurtarıcı göndermeyi murat ederse
Yapay zekâ tabanlı sohbet robotu görünümündeki bu "maneviyat büyükleri" şu an için geleneksel dini literatürü kullanarak vaaz veriyor, takipçi topluyor, karmaşık teolojik sorulara cevaplar üretiyor. Bu yönüyle küçük de olsa bir grup insan nezdinde, dini içerikli kitapların yerini çoktan almaya başladığı söylenebilir. Peki, yapay zekâ daha da geliştiğinde ve teknolojik tekillik teorilerinde olduğu gibi süper zekâya dönüştüğünde, "Ben kendi dinimi yaratmak istiyorum" demeyeceğini nereden bilebiliriz? Veya dünyaya bir kurtarıcı göndermeyi "murat ettiğinde" sonuç ne olur?
Netflix'te yakın zamanda yayınlanan Kübra dizisi bu konulara benzer bir seyirde ilerliyor. PKK saldırısında koğuşundaki bütün arkadaşları şehit olan fakat kendisi mucizevi bir şekilde sağ kalan Gökhan, zamanla kendini özel hissetmeye ve bunun sebebini aramaya başlıyor. Kullandığı sanal arkadaşlık uygulamasındaki Kübra isimli kullanıcıdan gelen ve "gaybdan haberler getiren" mesajlar Gökhan'ı kendisinin seçilmiş kişi olduğuna ikna ediyor. Kübra'nın birtakım olaylar hakkında onu önceden bilgilendirmesi ve bu olayların mucizevi bir şekilde gerçekleşmesi, Gökhan'ın etrafında milyonlarca insanın toplanmasına ve büyük halk hareketlerinin gerçekleşmesine sebep oluyor.
Dizinin sonunda, ülkenin bütün dijital sistemini ele geçiren bir yapay zekâ robotunun, ülke çapında aynı anda elektriğin kesilmesi gibi bir dizi eylemler yaptığını, bu tür olayları önceden Gökhan'a sırlı bir şekilde fısıldayarak onun vasıtasıyla insanlara yaydığını ve insanların huzuruna Gökhan'ı kurtarıcı olarak sunduğunu anlıyoruz.
Tanrılık kompleksi
Yapay zekânın kabiliyetlerini düşününce, neticede bir kurgu da olsa Kübra dizisindeki senaryonun bir benzerinin gerçek hayatta yaşanması azımsanmayacak bir olasılık bence. Süper zekâ vasfıyla "her şeyi" bilen, kategorik olarak insanın üzerinde konumlanan, insansı zaaflardan azade olan bir "bilinç" fikri kulağa çok ürkütücü geliyor. "İyi de, yapay zekâ insanları nasıl ikna edecek" diye düşünmemek lazım; verilerimizi analiz ederek akıllı cihazlarımızdan bizi yönlendiren, ihtiyacımız olmayan ürünleri almaya bizi ikna eden ve yumuşak karnımızı çok iyi bilen bir teknoloji kendi bilincini kazanırsa şayet, bunların olmaması işten bile değil. Üstelik, madde âleminin ötesine, gözle görülmeyen ve tanımlanamayan alana matuf kullandığımız "gayb âlemi" veya "metafizik âlem" kavramlarının ihtiva ettiği vasıfları yavaş yavaş yapay zekâya yüklemeye başladık bile.
Bütün bu konuşulanlar gerçekleşir mi gerçekleşmez mi, göreceğiz. Ama temelde başka bir gerçek olabileceğini düşünenlerdenim: Yapay zekâ fikri, evrene hükmetmekten korkunç bir haz duyan ve bu hükümranlığı güçlendirmek için teknoloji başta olmak üzere her imkânı kullanan çağdaş küresel medeniyetin tanrılık kompleksinin geldiği son aşama gibi görünüyor. Messiah ve Kübra gibi dizilerle insanların zihnine kutsal bir sos da eklenince bunu düşünmek kaçınılmaz oluyor. Bir yandan, bu medeniyetin büyük filozofu (!) Yuval Noah Harari'nin "Tarih, insanın Tanrı oluşuyla sona erecek" cümlesini de akıldan çıkarmamak gerekiyor.