Erol Erdoğan: ÇOCUKLARIN DAHA ÇOK SEVDİĞİ BİR AY: RAMAZAN

ÇOCUKLARIN DAHA ÇOK SEVDİĞİ BİR AY: RAMAZAN
Giriş Tarihi: 24.4.2024 11:23 Son Güncelleme: 24.4.2024 11:23

"Çocuklar hangi zamanları daha çok sever?" sorusuna, yetişkin zihni muhtemelen hemen tatil diyecektir. Haksız da sayılmazlar, çocukların tatile çıkışları coşkulu olur. Çocukların sevdiği zaman, tatille sınırlı değil. Onlar piknik zamanlarını da severler, seyahati de severler. Arkadaşlarıyla bir araya geldikleri için nişanları ve düğünleri de severler. Çocukların çok sevdiği zamanlar arasında oyun oynanan ve misafir ağırlanan zamanlar da vardır.

Çocukların sevdiği bütün zamanları düşündüğümüzde, birkaç ortak özellik görürüz: Oyun oynayabildikleri, neşelenebildikleri, arkadaşlarıyla bir araya gelebildikleri, sürece dâhil olabildikleri, kendilerine değer verilen, ikramı ve hediyesi olan ortamları ve zamanları severler.

Bu özellikleri göz önünde bulundurduğumuzda, çocukların çok sevdikleri zamanlardan birinin de Ramazan günleri olduğunu fark ederiz. Uzunca süredir, Ramazan ve çocuk dostluğuna dikkat çekiyorum. Oruç Mevsimi kitabımda, bu durumu şöyle ifade etmiştim: "İbadetler içinde en çocuksu olanı oruçtur. İçinde mistik unsur barındıran her şey; insanın doğal yönüne hitap etmesinden dolayı çocuksu bir damara sahiptir. Ramazan ayının çocuksu damarı daha coşkuludur. Ramazan ayının gökkuşağı kadar zengin folklorik yönünü, toplumların kendi kültürleri oluşturmuş olsa da oruç ibadetinin ve Ramazan ayının özünde böyle bir doğurucu yön var."

Bu girişten sonra, Ramazan ayının çocuğu yakalayan yönlerini örneklendirelim. Örneklerimize, oruç ve çocuğu buluşturan büyük kahraman olarak kabul ettiğim oyundan başlayacağım.

Çocuğu Ramazan ayı ile buluşturan kahraman: Oyun

Oyun, Ramazan ve orucun çocukla buluşmasını sağlayan en doğal aracıdır. Burada birbirini etkileyen karşılıklı iki süreç var. Çocuk oyunla Ramazan'ı seviyor, Ramazan'ı sevip yol arkadaşı kabul ettiği için Ramazan'da oyunu sürdürüyor ve Ramazan'la ilişkili yeni yeni oyunlar uyduruyor.

Konya ve Karaman çevresinde Şivlilik âdeti var. Çocuklar, üç ayların başlamasını ve Regaip kandilini kutlamak amacıyla erken saatlerden itibaren maniler eşliğinde mahalleyi gezerek evleri ziyaret ediyorlar. Kapılarda güler yüzle karşılanan çocuklara ev sahipleri şeker, çikolata, gofret gibi hediyeler veriyorlar. Konyalılar ve Karamanlılar, çocukların, Ramazan ayının habercisi üç ayları oyun tadında coşkuyla kutladıkları Şivliliği ibadet gibi görüyorlar. Şivliliğin tekerlemeleri de var. Biri şöyle:

"Şivli şivli şişirmiş,

Erken kalkan pişirmiş,

İki çörek bir börek,

Bize namazlık gerek!"

Kütahya civarında da Küpecik var. Kütahyalı çocuklar, Ramazan ayında, iftardan sonra gruplar halinde toplanıyorlar, en yakın mahalleden başlayıp kapı kapı dolaşıyorlar. Açılan her kapıda toplu şekilde küpecik tekerlemesi söyleniyor. Tekerlemenin peşinden çocuklara, para, şeker ve çikolata benzeri şeyler veriliyor. Çocuklar, topladıklarını bir araya getiriyorlar. Grubun başındaki çocuk, bunları, etkinliğe katılanlara paylaştırıyor. Küpecik tekerlemesinin farklı türevleri var. Biri şöyle:

"Küpecik küpecik,

Aldan baldan küpecik,

Al olmazsa bal olsun,

Ev sahibi sağ olsun,

Evde değil damda mısın?

Damda yılanlar kışlasın,

Dişi dişi yılan dişi,

Vermezseniz alırız taşı,

Kırarız camı,

Al yanaklı teyze,

Bal yanaklı teyze."

Oyun tadında, ibadete alıştırıcı âdetler

Çanakkaleli çocuklar da Küpeciğin benzeri Saya ile Ramazan'da evleri geziyorlar. Saya şöyle icra ediliyor: Çocuklar iftardan sonra buluşuyorlar, mahalledeki evleri tekerlemeler söyleyerek geziyorlar. Onları karşılayan aileler, çocuklara dönemin anlayışına göre hediyeler veriyorlar veya ikramda bulunuyorlar. Sayacı çocukların tekerlemesi de güzel. Üstelik tekerlemenin son mısraları ev sahiplerini hediye vermeye zorlayıcı nitelikte.

"Saya saya sayadan,

Sular akar kayadan,

Sayacı derler bize,

İşte geldik size,

Hanım teyze eyvallah,

Canım teyze eyvallah,

Bir olmazsa iki olsun,

Şeytanın gözü kör olsun,

Kapı ardında tırtıl,

Ver hakkımızı kurtul."

Osmanlı'da ve Cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul'da, Ramazan aylarında çocuklar, midye kabuklarına zeytinyağı koyarlar ve pamuktan yaptıkları fitilleri yakarak küçük kandiller oluştururlardı. Bunlarla cami ve mescit avlularında yerlere çiçek, gemi, top gibi şekillerle mahyalar kurarlardı. Böylece, çocuklar, teravihe gelenlerden yağ parası veya mahya bahşişi toplarlardı. Buna "Yer Mahyaları" deniliyor.

Muğla civarının geleneği olan Evlidali ise Saya, Şivlilik veya Küpecik'in baklava istenen şekli denebilir. Tekerlemesinden bunu anlayabiliriz.

"Evlidali mevlidali,

IRamazan geceleri,

Baklavalar hamur olur,

Tirekiler çamur olur,

Selam Muhammed,

Selam muhabbet."

Bunların dışında farklı yörelerde, "Mum Toplama", "Fener Kapma", "Fişek Atmak", "Kandil Uçurmak", "Çevirge", "Albayrak", "Helesa, "Sellime Çıkmak" gibi Ramazan etkinlikleri de var. Hepsi oyun tadında, ibadete alıştırıcı, oruç ikliminin çocuksu yönünü öne çıkarıcı, Ramazanı güçlü bir mevsime dönüştürücü çocuk işleri.

Çocuğun oruca adım adım yaklaşması

Akil baliğ bir yetişkine oruç farz, akil baliğ olmayan çocuğa ise farz değildir. Kültür güçlü bir ortam oluşturduğu için, çocuk dâhil her yaştaki insan, oluşan ortamdan etkilenir. Ramazan ayının kültürel ortamı ise olağanüstü güçlüdür. Ramazan ayının oluşturduğu ortamı "oruç mevsimi" diye tanımlıyorum. Çocuk, oyunla oruç mevsimine dâhil olduktan sonra oruç ibadetine doğru yol alır.

Çocuğun oruç ibadetine adım adım yaklaşmasının en bilinen formu olarak "tekne orucu" inanç ve kültür tarihimizde yerini almıştır. Tekne orucu, günün belirli bir zamanında tutulan çocuk orucudur. Çocuk, ailesiyle sahura kalkar, gece yemeğini yer, oruca niyetlenir, öğlen saatlerinde ise iftarını yaparak orucunu tamamlar. Burada sahura kalmak, gece yarısı sofraya oturmak, niyet etmek, imsake şahitlik etmek, öğlen vakti iftar açmak gibi çoklu bir masal vardır. Bundan dolayı, çocuğun adım adım oruç ibadetine yaklaşmasında, sahurun yeri büyüktür.

Ramazan ayının kültürel birikimleri arasında "ilk gün orucu" da vardır. Bazı yörelerde, oruçla mükellef olmamış çocuklar, Ramazan ayının ilk günü oruç tutarlar. Bu hem çocuksu bir karşılama hem de sonraki yıllara hazırlıktır. İlk gün orucunu tutan çocuklar genelde son gün orucunu da tutarlar. Bazıları bu iki oruca kadir gününü de eklerler. İlk gün, son gün ve kadir günü oruçları çocukların yanı sıra hastalar ve yaşlıların da itibar ettiği bir yöntemdir. Son yıllarda, farklı kuruluşlarca, Ramazan ayının ilk günü çocuklara yönelik iftar programları düzenlenmektedir. Böylece, "ilk gün orucu" gittikçe bilinmekte ve yaygınlaşmaktadır.

Bir de "oruç satmak" var. Oruç kendilerine farz olmadığı için, tutulan "çocuk orucu" büyükler tarafından satın alınmaktadır. Teşvik amaçlı yapılan bu uygulamada farklı iki uygulama gözüküyor. Orucu satın alan büyük, ya çocuğa harçlık verir ya da çocuğu sırtında gezdirir.

Ramazan ayında doğan çocuklarla bu ay arasındaki duygusal ilişki ise sağ kulağına ezan ve sol kulağına kamet okunmasıyla başlar. Çocuğun adı için doğumun Ramazan ayında olduğunu hissettirecek bir kelime seçilir. Öyle bir kelime seçilmese bile isim verme duasında içinde bulunulan aya vurgu yapılır. Ramazan ayında doğan çocuklara verilen başlıca isimler şunlardır: Ramazan, Kadir, Kadri, Kadriye, Arif, Arife, İftar, Oruç, Sahur, Bayram…

Çocuk, oruca yaklaşırken namaza da yaklaşır. Teravihin kalabalık, neşeli, dinamik ortamı çocuğu içine çeker. Çocuklar, aileleri ile camiye teravihe gittikçe namaz ortamına alışırlar. Özellikle bahar ve yaz akşamları, teravih sonrası oluşan sohbet halkaları ve dondurma ikramları ise çocuklar için sonraki yaşlarda anılmak üzere harika hatıralar birikmesine vesile olur.

Çocuk, en sonunda, bayram günlerinde, bayram harçlıkları, bayram eğlenceleri, bayram ikramları ile Ramazan ayını ve oruç günlerini, tekrar gelmesini beklediği kutlu bir misafir olarak uğurlar.

Çocuğun Ramazan'da ev sahipliği denemeleri

Oyunla Ramazan ayının iklimine dâhil olan çocuk, bünyesine ve ruhuna uygun alternatiflerle yavaş yavaş oruç tutmaya başlayınca, bir sonraki aşamada, ebeveynleri gibi ev sahipliği rollerini üstlenmeye başlar. Bunların başında, iftar vaktinde çocuğun akşam ezanını dinleyerek evdekilere haber vermesi, yakındaki caminin şerefesini gözlemesi, top atılıyorsa onun sesine kulak kabartması, bunlar yoksa radyoyu dinleyerek iftar vaktini takip etmesini görürüz.

Sofra hazırlanmasına yardımcı olabilmesi için, ailesi tarafından, çocuğa mini görevler verilmesi de, çocuğun ev sahipliği kültürünü geliştirmektedir. Çocuğun sofra düzenine katkı sağlaması, yaşına ve yöreye göre değişiklik göstermektedir. Kendi çocukluğumdan aklımda kalanlar şunlar: Sofra bezini sermek, su bardaklarını sofraya dizmek, ekmek sepetini getirmek, bazı akşamlar yemek duasını yapmak…

Komşuların iftara davet edilmesinde çocuğun davetçi rolünü oynaması, misafirlere hurma veya kolonya tutması, evden uğurlama esnasında ayakkabıları düzeltmesi de çocuğun Ramazanda ev sahipliğini denemeleri arasındadır.

Bazı evlerde, ilk gün çocuk iftarı düzenlendiği zaman, o iftarın ev sahibi çocuk olmaktadır ki, bu çok ileri düzeyde ev sahipliği denemesi olarak görülebilir.

Çocuk ve oruç yoldaşlığını tazeleyerek sürdürmek

Nisan 2022 sayısında Lacivert'te yayımlanan yazımda şöyle demiştim: Aileler, çocuklarına İslam'ı, Kur'an'ı, namazı, camiyi sevdirmeye dair yöntem tavsiyesi istediklerinde "Ramazan ayını kaçırmayın" diyorum. Uzun bir yapılacaklar listesi bekleyen insanlar, cevabım karşısında şaşırıyorlar. Şaşkınlığın gülümseye dönüşmesiyle "Ramazan ayı gelince, oluşturacağınız oruç iklimine, çocuğunuzu teslim edin, onlar aralarında hallederler, istediğinizden fazlası olacaktır" diye ekliyorum. En az yirmi yıldır ailelere böyle tavsiyelerde bulunuyorum.

"Ah o eski Ramazanlar" veya "Nerede o eski bayramlar" şeklindeki yakınmalar yerine evimizde, sokağımızda, mahallemizde ve şehrimizde oruç mevsimini bütün renkliliğiyle yaşamalıyız. Bunu başardığımızda, çocuk ile Ramazan arasında öyle bir dostluk oluşuyor ki, bu büyüleyici ilişki insanı hayatı boyunca etkilemektedir. Çocuk dindarlığının en büyük zemini Ramazan ayıdır. Sahur, iftar, teravih, ezan, bayram gibi Ramazan'ın her durağı çocuğun zihninde ve yüreğinde cennete kapılar açmakta, çocuk her durakta doğal dindar olma yolunda ilerlemektedir.

BİZE ULAŞIN