Göksan Göktaş: EN ASİ MÜZİĞİ BİLE EVCİLLEŞTİREN SİSTEM YA DA AH YALAN DÜNYA!

EN ASİ MÜZİĞİ BİLE EVCİLLEŞTİREN SİSTEM YA DA AH YALAN DÜNYA!
Giriş Tarihi: 11.03.2024 11:51 Son Güncelleme: 11.03.2024 12:21

Müziğin sisteme, kapitalizme paçayı kaptırması mevzusuna girdiğimiz zaman çok çok eskilere gitmek icap eder ama birkaç sayfalık yazıya sığabilecek bir durum değil bu… Ama şöyle bir 68'e, "Çiçek Çocuklar"ın dünyasına, nam-ı diğer hippi'lere uzandığımız zaman rock özelinde, muhalif tavırlı bir müziğin bile zaman içinde nasıl "yumuşadığını", sistemin çarklarından biri haline geldiğini görmek mümkün.

68 gençlik hareketi gardına müziği, özellikle rock müziği koyan bir hareketti. Eşitsizliğe, sınıflaşmaya, üst sınıfların alt sınıfları ezmesine, savaşa; ezcümle insana ve insan onuruna yakışmayan her türlü sistem sorununa karşı bir duruş sergiliyordu. Beatles, Rolling Stones, Jimi Hendrix gibi sanatçı ve grupların önderliğinde bir karşı çıkıştı.

Hippilik akımı deyince Woodstock Festivali'ni unutmamak ve detaylıca anmak gerekir. Woodstock Festivali, resmi adı ile Woodstock Music and Art Fair, 15- 18 Ağustos tarihleri arasında 1969 yılında Bethel, New York'ta bir mandıra alanında gerçekleşmişti. Vietnam Savaşı'na karşı protestolar düzenlendiği ve bu protestoların ağır bir şekilde bastırıldığı ortamda, hippiler umutsuzluğa düşmüşlerdi. 1969'da gerçekleşen bu festivalin sloganının üç gün boyunca barış ve müzik olmasının sebebi de bu umutsuzluktan üç gün uzaklaşılmak istenmesiydi.

Festivalin organizatörlerinden Michael Lang bir röportajında "Son yıllarda üniversite kampüslerinde, yoksul mahallelerde ve ülkenin her köşesinde protestolar vardı, Woodstock'ta politik kaygılarımızı bir kenara bırakıp bütün enerjimizi barışa odakladık, barış ve anlayış mümkündü" diye belirtiyordu. 1960'ların karşı kültürlerinin bir araya geldiği festivale Amerika'nın her yerinden 450 bin genç katılmıştı. Festivalde Jimi Hendrix, The Who, Janis Joplin, Crosby, Stills, Nash & Young, Richie Havens, Jefferson Airplane, Joan Baez gibi sanatçılar ve gruplar performanslarını sergilemişlerdi.
Woodstock Festivali 1960'ların bunalan gençliğinin bir araya gelmesinin sembolü olmuştu.

Woodstock etkisi

ABD Başkanı Richard Nixon bir taraftan askerlerini Vietnam'dan çekeceğini söylerken, bir yandan da o döneme kadar gerçekleşen en büyük bombardımanın talimatını vermişti. ABD'de okur-yazar kesim, özellikle üniversite öğrencileri savaşı anlamsız buluyorlardı; dünyanın dört bir yanında da savaş karşıtı gösteriler çoğalıyordu. ABD evlerine gelen celp kâğıtları yakılıp, öğrenci ayaklanmaları devam ederken; barış isteyen gençler 15 Ağustos 1969'da Woodstock'ta buluşmaya hazırlanıyordu. Yine de festivalin bu kadar büyüyeceği, 500 bine yakın katılımcının dahil olacağı tahmin edilmiyordu.

1960'ların savaş karşıtı Amerikan gençliği, Vietnam'a gidip onaylamadıkları bir savaşta hayatlarını kaybetmek istemiyordu. Sisteme karşı çıkan ve farklı bir hayat tarzı arayan gençler 15-18 Ağustos 1969'da bir araya geldi. Bazılarının gelme amacı Vietnam Savaşı'na karşı olduklarını göstermek, bazılarınınsa politikaya üç gün için ara vermekti. Ortak payda ise olan olaylardan bunalmışlıktı. Woodstock Festivali'nde müzik ile bir araya gelen gençlik dünyaya büyük bir aile olduğunu gösterdi. Festivalde yağmur yağması bile gençlerin birlikte pozitif kalmasına engel olamamıştı. Gece
bastıran yağmurda sahneden yapılan anons "birbirinize tutunun" olmuştu. Yağan yağmur ile çamur olan toprakta oyunlar oynanmıştı.

New York Daily News gazetesi köşe yazarı Ted Lewis Woodstock Festivali'nin olduğu günlerde yazdığı yazısında müzik bu kadar genci bir araya getirebiliyorsa bir gün başka nedenlerinde gençleri bir araya getirebileceğini yazmıştı. Sonrasında Woodstock sadece müziği değil; modayı, siyaseti, öğrenci hareketlerini ve o dönem ve sonrasının estetik anlayışını da etkiledi.

"Rock müzik kültürel bir savaştır"

İstanbul Teknik Üniversitesi TMDK Müzikoloji Bölümü Araştırma Görevlisi Güncel Gürsel Artıktay "Rock ve İdeolojisinin Kapitalizmle Yumuşatılması: Rock'n Coke Örneği" adlı makalesinde rock ve türevlerinin sadece bir müzik tarzı olmadığını şu sözlerle anlatıyor: "Rock, barındırdığı anlam içeriğiyle
bütünleştirdiği müzik yapısıyla, sosyal çatışmalara ve paranın kontrolüne, ulaşabildiği kadar dinleyicide farkındalık yaratma ve kitle üzerinde uyarıcı rolü üstlenmiştir. Bu müzik kültüründe, muhafazakar düşünce ile özgürlükçü ve anti-ırkçı düşünce çatışmalarının öğeleri bulunur. Ayrıca sermaye ve iktidar gruplarının üzerinde de bir tehdit unsurudur. Dünyada olup biten olumsuzluklara karşı sessiz kalamayan ve dayatılan düzene muhalif duran bir yanı vardır. Barış ve adalet, ana temalarıdır."

Yine aynı makalede bu müziğin toplumsal işlevine şöyle vurguda bulunuyor: "…Bu müzik türü yeniden örgütlenmeyi teşviki ve düşünmeye yöneltmesiyle düzen ve bozukluklar karşısında uluslararası kültürel bir savaştır. Bu savaş bireysel, cinsel, ırksal, sınıfsal, bölgesel gençlik kimliklerinin başarısıyla ilgilidir ve içerisinde sınıflar arası bir gerilim barındırır. Örneğin İtalya'da da ciddi bir politik güç olarak görülmüştür. Fiori'nin aktardıklarına göre 1982 yılında Genesis grubunun Pisa şehrinde Tirrenia şirketinde maaşlarını alamayan ve İtalya'nın her yanından gelen 25 bin işçiye verdiği konserin ardından Rolling Stones'un İtalya konser turunu İtalyan Komünist Partisi'nin maddi ve manevi desteklemesi bunun en önemli göstergesidir. (…) Sosyalizme uyum sağlamış yazarların baskın görüşüne göre Rock kesinlikle politiktir. Çünkü büyük yapıya karşı bir protest harekettir ve bundan
dolayı bütün rock müzisyenleri çeşitli şekillerde sansüre uğramış ve kontrol altına alınmaya çalışılmıştır. Devlet-destekli ana akım müziklerden en az kaynağa erişebilen müzik olmuştur. Toplumun müziksel referansı olan Rock müzik için, müziğin arkasında büyük genç kitlelerin ortak bir bilinci yatmaktadır. Wicke'ye göre bu bilinç bütün sosyal, ulusal ve ırksal farklılıkları biraraya getiren köprüdür."

Liberal değişim rüzgarları İşte ne olduysa, 80'lerle birlikte oldu. Liberal rüzgârlar dünyayı kasıp kavuruyordu. Sadece müzik türleri değil, edebiyat da, sinema da, tiyatro da, sanatın pek çok alanıyla birlikte kapitalizmin esir aldığı "entertainment (eğlence) kültürü" ve endüstrisine yenik düşüyordu. Kapitale sırtını yaslamayan, kapitalle birlikte yürümeyen kaybetmeye mahkûmdu. Bu yüzden vaktiyle "underground" sayılan müzik grupları bile yer üstüne çıkıyor hatta holdingleşiyordu. Şarkı sözlerinde isyan devam etse de, pek çok müzisyen ve müzik grubu sistemle el sıkışmıştı…

Yine Güncel Gürsel Artıktay'ın makalesine dönecek olursak; "Bu güç dönüşümü kısa bir süre sonra ekonomi politikalarıyla dünyanın dolayısıyla dinleyici kitlesinin yapısal değişimi sonrası giderek yeterliliğini kaybetmiştir. Bireylerin içinde bulunduğu toplumdaki konumunun nasıl olması gerektiğini, büyük sistemleri sorgulama zorunluluğunun insani bir ihtiyaç olduğunu vurgulayan bu protest müziğin, kapitalist döngüde tüketime güdümlenen ve tepki mekanizmaları uyuşturulmuş kitlelerin artmasıyla ideolojik yönü zayıflamıştır. Genç kitleyi kontrol altına alma ve sürekli tüketime
yöneltme eğilimi, pazarlama sistemleriyle kolaylaşır. Bu yönetim ve sermaye sahipleri arasındaki çift taraflı faydaya dayanır. Sistem ilk olarak
"devrimci" bağlamının içini boşaltıp, sembollerine el koyarak ve sonra meta olarak kitlelere geri satarak direnişi "asimile" etmeye çalışır."


Grup tişörtleri, oyuncakları, posterleri gibi basit kurgularla başlayan endüstri, yavaş yavaş rock'ın içini boşaltacak hamlelerde bulundu. Büyük açılışlar, dev ödül törenleri, devasa ve yüksek fiyatlı festivaller… Müzik artık yarıştırılan bir şeydi. Dev müzik ödülü törenleri, büyük müzik televizyonları müziğin kapitalistleştirilmiş versiyonunu pazarlıyordu artık.

Muhalifliği bile ehlileştirip satan kapitalizm

Kapitalizm öyle bir şeydi ki, rock'ın şiarı olan isyan duygusunu, muhalifliği bile kendisi pazarlayıp, evcilleştirip satıyordu artık. Tam bu noktada yine, Artıktay'a dönelim: "İlk kuşak hippiler 50'ler toplumunun giyim kodlarını ihlal edebilecekleri her şeyi yaptılar: Erkekler saçlarını uzattı ve sakal bıraktı, takım elbise giymeyi ve kravat takmayı reddetti, kadınlar mini eteği benimsedi, sütyenlerini attı, makyaj yapmayı bıraktı. Fakat çok geçmeden bu malzemeler ve giyim tarzı reklamlarda ve vitrin mankenlerinin üstünde boy göstermeye başladı. Kısa bir süre sonra büyük mağazalar barış madalyonları ve aşk kolyeleri satıyordu. Başka bir deyişle "sistem" hippilere kurulu düzene tehdit olmaktan çok bir pazarlama fırsatı olarak bakıyordu."

Dayatılan uyumluluk duygusunun en önemli araçları reklamlardı. Reklamların bireyleri seri olarak üretilen malların aynı şekilde tüketilmesini sağlaması için kitleleri güdümlemesi, pazar için esastı. Bu güdümlemede kullanılan en etkili yöntem ise bireyin topluma uyma yatkınlığını kullanmaktı.

Ehlileştirilen, yönlendirilen sadece rock olmadı. Bugün sadece rock ve türevi müzikler değil, sokağın en arkasını, yoksulluğun dibini, sınıf çatışmalarını
anlatan rap müzik de eğlencenin, "Bas bas paraları Leyla'ya" kültürünün sesi olmaya başladı. Yeraltında kalmayı tercih eden ender müzisyenler dışında… Pop zaten sistemin öz evladı, onu geçiyoruz… Ama Türkiye'ye bakarsak halk müziği bile bugün sistemin elinde oyuncak durumunda… Ömrü hayatı yoksullukla geçmiş, yüzlerce eserinden beş kuruş telif almamış Neşet Ertaş'ın vefatından sonraki aşırı popülerliği, cover'ı üstüne cover'ı yapılması bunun kanıtı… Zaten Neşet Baba yıllar önce bugünün adını koymuş "Ah Yalan Dünya!" diyerek…

BİZE ULAŞIN