Göksan Göktaş: ARABESKİN SİYASET ÜSTÜ SİYASETİ: YAKARSA DÜNYAYI GARİPLER YAKAR

ARABESKİN SİYASET ÜSTÜ SİYASETİ: YAKARSA DÜNYAYI GARİPLER YAKAR
Giriş Tarihi: 3.11.2022 10:48 Son Güncelleme: 3.11.2022 11:01

80 darbesi memleketin ve toplumun üzerinden silindir gibi geçmişti… Belirsizlik, umutsuzluk, yarından endişe diz boyuydu. Kız istemem merasimlerinin olmazsa olmaz sorularından biri de "Damadın SGK'sı var mı"ydı! Öylesine 'sigortasız' bir dönemden bahsediyoruz.

70'lerin anadolu rock'lı ve müzikal arayışların tavan yaptığı dönem de kapanmıştı pek çok şeyle birlikte. Ama hayatta ve müzikte yeni bir arayışın kapısı açılacaktı... Biraz halk müziği, biraz kadim sanat müziği ve Arap tınıları… Hatta yer yer Batı sazları… Arabesk demişlerdi bu türe.

Bu yeni sentez halkın hissiyatına tercüman olduğu gibi, müzikal bir zenginlik de içeriyordu. Her ne kadar elitler bu müziği aşağılasa da… "Gecekondu müziği", "yoz müzik", "minibüs müziği" dendi önceleri… Orhan Gencebay bu akımda başı çekiyordu. Dertli, isyanı insanı yapayalnız, güvencesiz bırakan düzeneydi en çok bu tarzın. Her ne kadar kerteriz noktasında karşılıksız aşk olsa da, bu anlatımla birlikte ve bunun içinde bütün haksızlıklar karşılık buluyordu. "Kula kulluk edene yazıklar olsun" diyordu bu müzik yeri geldiğinde.


Kader tabiri çok geçiyordu bu şarkılarda. Kaderle bir derdi vardı arabeskin. Ama insanın insanı zor durumda bıraktığı düzenin adıydı belki de bu şarkılarda geçen kader…

İsyanı adaletsizliğe

Arabeskin isyanı yine adaletsizliğe, hep daha fazlasını isteyip garibi düşünmeyen insanaydı… Aşkta da, işte de, hayatta bir rol bulmakta da gülemeyenler arabeskle teselli buluyor, yalnız değiliz diyorlardı.

Orhan Gencebay'ın bayrağını diktiği bu akıma, Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses, Hakkı Bulut, Bergen, Kibariye, Tüdanya gibi isimler de dâhil olacaktı çok geçmeden.


Arabeskin altın çağı kim ne derse desin 80'lerdi… Eğer halis, muhlis, sek arabeskten bahsediyorsak. Bu dönem aynı zamanda toplum içinde sınıfların da keskin bir şekilde ayrıldığı bir dönemdi. Zengin-fakir, eğitimli-eğitimsiz ve aklınıza gelebilecek ne kadar çelişki varsa…

Halkın en alt tabakası bu dönemde sesini, ruhunu arabeskte buldu. Yine arabesk kasetlerin milyonlar sattığı, halk konserlerine yüz binlerce kişinin katıldığı bu dönem, devlet televizyonu TRT'nin bu müziği ekranlarında yasaklaması arabeske ister istemez bir politik vizyon da çizdi.

Nerede yasak varsa, siyaset de oraya sızardı çünkü… Sadece yılbaşı gecelerinde halka hediye kabilinden bir arabesk yıldızı yarım saatliğine TRT ekranlarına davet edildi bir dönem.


Müzik araştırmacısı Melih Duygulu, bir makalesinde arabeskin oluşum sürecini, temellerini daha da gerilere götürüyor ve şöyle anlatıyor: "Türkiye'nin son seksen yılında yaşadığı yoğun müzikal batılılaşma hareketi eş zamanlı olarak toplumsal değişimin de yaşandığı dönemdir. Her toplumsal değişim yeni anlayışları, farklı fikir hareketlerini, yeni estetik değerleri beraberinde getirir. İşte yaşadığımız Arabesk müzik süreci de böylesi bir değişim sürecinin hemen başlangıcında ortaya çıkmış yeni bir anlayışın ürünüdür."

Arabeskin üç dönemi


Bu bakımdan arabesk bir yandan da yeni bir toplumsal değişimin ve yeni bir anlayışın işareti sayılabilir zira idari, ekonomik, sosyolojik bakımdan hatta toplumsal değerler anlamında yeni bir döneme girilmişti. Arabeskin yükselişi de bu anlamda bu dönemecin en bariz işaretlerinden biriydi. Bu yeni tür bu dönemeçle hayli ortak nokta taşıyordu.

Araştırmacı Duygulu'nun tespitlerinden devam edersek; "Biz arabeski üç dönemde ele alıyoruz: İlk /Erken Dönem, Orta Dönem /Gelişme Dönemi ve Yakın Dönem... Türk halk müziğinin tüm teknik öğelerini bünyesinde barındıran arabesk müzik, ilk veya erken dönem adını verdiğimiz 1930 ile 1950 yılları arasında yine halk müziğinin kendine özgü yapısını farklı kültürlerin müzik unsurlarıyla bezeyerek ortaya çıkmıştır. Arabesk müziğin temelinde olan kültürel çeşitlenme, Türk halk müziğinin kendi yerel özelliklerinden sıyrılarak, öncelikle yakın kültürlerin, sonrasında da giderek kendisine benzemeyen kültürlerin müzikleriyle bezenmesi biçiminde şekillenmiştir. İlk dönemde "arabesk" adı bilinmemekle birlikte arabesk müziğin önemli kriterlerinden olan "piyasa/sektör" boyutu yavaş yavaş kendini göstermeye başlamıştı."

1950'li yıllarda başlayan bu süreç 1980'li yıllara kadar sürer. İlk olarak Orhan Gencebay'ın kendine özgü müziği için medyanın kullandığı bu terim sonraları Türkiye'deki müzikal türlere uymayan tüm müzik yapıları için kullanılmaya başlanır. Arabeskin bu devrinin başlıca özelliklerini yine Duygulu'nun satırlarından aktaralım:


"Özellikle "yoz müzik", "gecekondu müziği", "minibüs müziği" adlarıyla anılan arabeskin sözlerindeki umutsuzluk belirten temalar, dertli ifadeler bu müziğe karşı tepkilerin temelinde yer alıyordu. Bu dönem zengin fakir, köylü kentli, gibi toplumsal kesimlerin arasındaki uçurumun gitgide açıldığı bir dönemdir. Dönemin siyasal faaliyetleri bu durumu daha da kızıştırmıştır. Arabesk müziğin gelişmesi için gereken şartlar ne bir kurum ne de bir devlet desteği ile gerçekleşmiştir. Bunun tam aksine Arabesk müzik 1970'li ve 1980'li yıllarda devlet televizyonları tarafından yasaklanmış bir müziktir. Bu tamamıyla sivil inisiyatifle ve müziğin sektörel alt yapısıyla oluşmuştur."

Piyasa faktörü:


Şöhret, para, reklam 80'lerde başlayan ve günümüze kadar uzanan son süreç ise yine Duygulu'nun gözlemleriyle şöyle: "Üçüncü ve son dönem 1980'li yıllarla başlar ve günümüze kadaruzanır. Bu dönemde batının popüler kültürleri destekleyen ve markalaşmaya yönlendiren tutumu sayesinde müzikte de bu yönlü eğilimler artmıştır. Artık arabesk için ne gecekondu müziği, ne de minibüs müziği yakıştırmaları bu türü tanımlamaya yetmemektedir. Değişen sosyal, ekonomik, kültürel koşullar her türlü müzikte olduğu gibi arabeski de etkisi altına almıştır."

Değişimin getirdiği bir müzik olan arabesk artık değişimin bir parçası konumuna dönüştürür. Popüler müziklerin vazgeçilmez unsurlarından biri olan "piyasa faktörü" popüler bir müzik olan arabeskin de vazgeçilmezleri arasına girer. Hal böyle olunca şöhret, para, reklam gibi popüler kültür unsurları arabesk müziğin satışı ve sunumu için olduğu kadar üretimi için de gerekli bir hale gelir.


Bugün arabesk devam ediyor… Ama eski, sek haliyle değil. Fantezi-pop denilen, süslü ve rüküş türüyle. Bu tür eskisi gibi bir kesimin hissiyatına tercüman değil, gazino, bar kültürünün "eller havaya" eğlencesi… Müslüm Gürses'in "Yakarsa dünyayı garipler yakar" mottosunu bulamazsınız artık, ya da Ferdi Tayfur'un "Sabahçı kahvesi"nden dünyaya uzanan feryadı…

BİZE ULAŞIN