Ülkemizde "Metaverse'de hac olur mu?" sorusuyla gündeme gelen Metaverse ve din konusu, farklı başlıklarla yurtdışında ve ülkemizde tartışılmaya devam ediyor. Mark Zuckerberg'in sonsuzluk logolu Meta'sının tanıtımının ardından henüz var olmayan bir mecranın varmış gibi pazarlanmasına da şahit olduk; henüz var olmayan ama sonsuzluğu vaat eden… Metaverse'ü avatar oluşturup sanal gerçeklik gözlüğü takmaktan öteye taşıyamayan zihnimiz, onun potansiyelleri hakkında epey karışık. "Bu işin sonu nereye varacak, dünyanın sonu mu geliyor" diye düşünenlerle "Bu dünyanın sonu, yeni bir dünyanın başlangıcı geliyor" diyenler korku ve heyecanla bekliyor. Korkunun sebebi ise yeterince bilgi sahibi olmayışımız.
Özellikle dini hassasiyetlere sahip kişiler, cemaatler, dini kanaat önderleri bu tür yeniliklerle ilgili genellikle mesafeli bir yaklaşım sergilediler. Elbette bunu tüm dini topluluklar için söyleyemeyiz; birçoğu için teknoloji, matbaadan radyoya, televizyondan internete hep "deccal"di ve uzak durulması gerekiyordu. Nitekim bu yeniliklere karşı duran durmayan herkes neticede yeniliğe uyumlanmak zorunda kaldı ve bu teknolojilerin içinde nasıl konumlanacaklarına odaklandılar. Evet, çoğu zaman geç kaldılar ama direnemeyecekleri bir akıntının karşısında durmak da hiç akıllıca değildi ve din, kitlelere ulaşmak için mabetlerin kürsülerinden teknolojinin kollarına kendini bıraktı.
Bugün gelinen noktada dini topluluklar ve kanaat önderleri tüm kitle iletişim araçlarını kullanarak hem kendi medya mecralarını oluşturdular hem de diğer medya mecralarında kendilerine yer buldular. Sosyal medya hesaplarını kürsüleri olarak kullanan dini kanaat önderlerinin sanal cemaatlerine giriş yapmak için ise "takibe al", "abone ol" butonuna tıklamak yeterli hale geldi. Hem bir gruba aidiyet duygusunun tatminini yaşamak hem de kurumsal bir yapılanmanın içine dâhil olmadan, sorumluluk yüklenmeden, yine tek bir 'tık'la çekip gidebilmek sanal cemaatlerin en cazip yönlerinden biri oldu.
Metaverse cemaatleri iş başında
Bugünse dini uygulama, yapılanma ve mekânların Metaverse'te nasıl var olacağını, yeni dünyayla nasıl bir etkileşim içinde olacağını tartışıyoruz. Ayak seslerini çok önceden duymaya başladığımız teknodindarlığın Metaverse'te zirve noktasını göreceğimizi tahmin etmek zor değil. Nitekim ABD'nin Virginia eyaletinde yaşayan Papaz DJ Soto'nun 2016'da sadece VR gözlük ile ziyaret edilebilen bir kilise inşa etmesi ve bu sanal kilisenin şu an Metaverse'ün popülerleşmesi ile birlikte ziyaretçi akınına uğraması bu işaretlerden sadece biri. Soto, Kilise'nin geleceğinin Metaverse'te olduğuna inanıyor ve 2030'a kadar bu konuda pek çok şeyin değişeceğini söylüyor.
Diğer bir örnek ise Jeremy Nickel'ın insanların üç boyutlu sanal dünyada meditasyon yapılması için 2017'de KutsalVR (SacredVR) ismi ile kurduğu şirket. Nickel'a göre insanlar kurduğu platforma ilgi gösteriyor çünkü meditasyon gibi tek başına yapılan bir aktiviteyi onlara sunuyor, aynı zamanda farklı avatar'larla aynı alanda meditasyon yaptığı için insanlar sosyalleşebiliyor.
"Metaverse'te hac" ile Müslümanların da gündemine giren dini mekânların VR teknolojisi ile ziyaret edilebilmesi, zamana ve mekâna bağlı olarak gerçekleştirilen ibadetlerin zaman ve mekân algısından koparak nasıl gerçekleştirilebileceği sorusunu sormaya yöneltiyor. Neyse ki Metaverse'te hac deneyiminin turistik bir geziden öteye gidemeyeceği yönünde ilgili otoriteler tarafından yapılan açıklamayla kafa karışıklığı giderildi. Şimdi başka kafa karışıklıklarının zamanı… Dini ya da seküler tüm sanal cemaatlerin Metaverse'teki mekânlarda bir araya geleceklerini ve bu mekânlara insanları
çekmek için bir tebliğ, misyonerlik görevi üstleneceklerini, hatta ticari gelir elde edilebilecek girişimlerde bulunacaklarını öngörebiliyoruz.
Yahudi bir Hasidi topluluğuna ait Chabad.org, Metaverse'te yer alacak ilk Yahudi dini örgüt olduklarını açıkladı bile. Avatar'la dahi olsa Yahudilerin bulundukları her yerde onları eğitmeye ve yönlendirmeye çalışacaklarını belirten Habad Lubavitch, Metaverse içerisinde MANA adlı bir Habad Yahudi Merkezi kurulacağını söyledi. Dünyanın ilk din esaslı Metaverse topluluklarının bir diğeri ise Holy Bibles tarafından oluşturuluyor. NFT koleksiyonu için hazırlıklara başlayan grup, kendisini "Metaverse'ün ilk Hristiyan topluluğu" olarak niteliyor. Grup, Metaverse'te kilise inşa edecek ve bu kilise 100 milyon takipçi hedefiyle "dünyanın en büyük kilisesi" olmayı hedefliyor.
Singapur merkezli Hristiyan grup Holy Bibles, mart ayının ortalarına doğru İncil temalı NFT'lerinim piyasaya süreceğini açıkladı. NFT'ler, "hayırsever amaçlarla" 6 dolar fiyatla satılacak. Grup, dünyanın dört bir yanından Hristiyanları bu yolla bir araya getirmeye niyetli. Ayrıca toplanan paranın dünyadaki kiliselere aktarılacağını da ilan etti. 60 milyon dolarlık hedeflenen bağışın tamamı kiliselere, Hristiyan burslarına ve savaş mağdurlarına gidecek.
Dijital mabetlerde otorite kimde?
İslam dünyasında ise Suudi Arabistan'ın Kabe'nin Metaverse ile ziyarete açılacağını açıklaması dışında henüz bir açıklama yok. Büyük şirketlerin kuracağı Metaverse'ü beklerken şimdilik küçük çaplı birkaç platformun bu amatörce girişimleri, neyle karşılaşacağımızla ilgili birçok noktayı muğlak bırakıyor. Geleneksel olarak oyun veya sosyal medya uygulamalarını geliştirenler, tepki çekmemek için İslam, Hristiyanlık ve Musevilik gibi kadim dinlerin temel öğretilerine ve uygulamalarına yazılımlarında yer vermemeyi veya dini çevreleri rencide edecek içeriklerden uzak durmayı tercih ederler. Fakat bununla birlikte yapay zekâ uygulamalarının güdümündeki oyunlara ve dijital mecralara serpiştirilmiş dini ve mitolojik öğelere, pagan, animizm ve Şamanizm esintilerine ve bazı mesiyanik, apokaliptik ve komplo teorilerine sıkça rastlanır.
Second Life oyununda ise insanların ruhsal bir ütopya içerisine çekmesi planlanan ve İslam, Hristiyanlık, Musevilik, Hinduizm ve Budizm gibi dinleri kapsayan 30'un üzerinde oluşum tespit edilmiş. Özellikle oyun geliştiricileri (Örneğin God of War) hikâyenin ana kurgusunun içine çeşitli inanç ve mitolojilerden esintileri yerleştirirken bunların dikkat çekici olmayan detayları içinde farklı dini öğretilerini de işlerler. Böylece alt metinde akan ve dikkat çekmeyen bir şekilde kişinin inanç genotiplerine sızılır. Kasıtlı olsa da olmasa da bu alt mesajlar, yazılımcıların dini inançlara yaptığı olumsuz etkileri oluşturur.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki Zuckerberg tarafından "sanal etkileşimlerin kutsal kâsesi" tanımıyla zaten manevi bir kimlik yüklenerek piyasaya sunulan Metaverse, dini mekânların, toplulukların ve hatta ibadet ve ritüellerin de varlık göstereceği bir yer olacak. Zaman ve mekân algısının değişeceği, hatta yok olabileceği bir mecrada manevi dünyamız nasıl var olacak? Maddi dünyaya ait olan zaman ve mekânın yok olması manevi dünyamızı kuvvetlendiren bir durum mu ortaya çıkaracak? Metaverse ölümsüzlük ve sonsuzluk duygusunun materyalist ve kapitalist anlayışla yoğrulmuş tatmini olarak ahiret inancının yerine mi geçecek?
Sanal cemaatlerin dijital mabetleri
Dinsel düşünce genelde mukadderatı sürekliliğe dönüştürerek (karma, ahiret inancı gibi) üstü kapalı ölümsüzlük imalarına karşılık verir. Aydınlanma, rasyonalist sekülarizm yüzyılı kendi modern karanlığını da beraberinde getirdi. Dini inancın geri çekilmesiyle kısmen bu inancın meydana getirdiği ıstırap ortadan kalkmadı. O halde seküler bir biçimde mukadderatı sürekliliğe, olumsallığı anlama dönüştürmek gerekiyordu. Kardeşlik, iktidar ve zamanı anlamlı bir şekilde birbirine yeniden bağlamak gerekiyordu. Bu arayışı hem kışkırtma hem de verimli kılma konusunda en önemli etken kapitalist sanal dünya oldu. İnsanların kendilerini başka insanlarla yepyeni tarzlarla ilişkilendirmelerine imkân verdi. Yeni bağlılık ve bağımlılıklar gelişti. Sanal cemaatlerde birbirlerinin kimliği hakkında bir fikre sahip olmayan binlerce kişi aynı ritüelleri eş zamanlı olarak yerine getirdiğinde bir güven ağı oluşur. Bu ayinlerin tekrarlanışıyla kendi yayınlarının her yerde okunduğuna, izlendiğine tanık olan cemaat mensubu hayali dünyasının köklerine sıkıca bağlanmış olur. Böylece kurgu gerçekliğe sessizce ve sürekli olarak sızar. Bu anonimlik güveni daha da artırır. Sanal dünyanın sanal cemaatleri dijital mabetlerinde aslında hakiki olmayan fakat kendi gerçeğini dayatarak "mış gibi" yapan dinlerinin rüyasını görmüş olurlar.
Sanal dünyalarda dini temsil eden otoritelerin boşluğu ise bir başka karmaşa olarak karşımıza çıkıyor. Fiziksel dünyada yer alan ibadethanelerde, resmi makamlarca atanmış kişiler tarafından kişilere dini öğretiler verilir ve ibadet ile fiziksel olarak etkileşim yaratılır. Ancak sanal dünya içerisinde insanları doğru yönlendirecek ve dini öğretileri doğru verebilecek otoritenin kim olacağı doğrultusunda birçok kuşku bulunuyor. Metaverse ile dini mekân ve kurumların işlevsizleşeceği, din adamlarını istihdam etmenin zorlaşacağı düşünülebilir.
Soyutlaştıkça materyalistleşen paradoks
Senai Demirci "Dijital Narsisizm" makalesinde dijital kelimesinin Türkçede "sayısal" anlamına geldiğini belirtiyor ve devam ediyor; daha da köklere inince, "digit" kelimesinin "parmak" anlamına geldiğini fark ediyoruz. İnsan parmakla saymaya başladığı için "sayısal" olan "dijital" yani "parmaksal" olandır. Peki, "parmakla sayılacak" keskinlikte bir dünyada mı yaşıyoruz? Kore asıllı Alman felsefeci Byung Chul-Han; "Sayısal olanın dünyayı gizemden, şiirden, romantizmden arındırır. Onun her türlü sırrını, her yabancılığını çalar; tanıdık, banal, güvenilir olana, 'bunu beğendim'e dönüştürür ve aynılaştırır. Her şey karşılaştırılabilir hale gelir" der.
Fiziksel dünyadan böylesine kopuk bir platformun sayılabilirlik üzerine kurulmuş olması bir algı paradoksu oluşturuyor. Zihinleri manipüle etmek dijital dünyanın büyüsü kullanılarak çok daha kolay görünebilir. Din Metaverse'te sayı, görüntü ve imaj dünyasınateslim olduğunda bizi düşünme ve hatırlama derdinden kurtararak hakikati değil, hakikatin temsili ile yaşamaya mahkûm bırakıyor. Böylece gerçekliğin farkına varmamız imkânsızlaşıyor çünkü imajlar gerçekliğe vekâlet eden bir gerçeklik meydana getirirler. Gerçek imajlara ve resme dönüştükçe öz hakikatinden ayrılıyor. Böylece din hayatımızdan çıktığı halde varmış gibi yaşamaya devam ediyoruz.
Metaverse sadece yaşadığımız dünyanın sanal bir yansıması olmaktan öte yaşayamadıklarımızın, göremediklerimizin de modellenmesi ve temsillerinin evren ötesinde yer alması bakımından bambaşka bir deneyim platformu olacak. Bireyselleşmiş, yalnızlaşmış ve giderek kendi içine çökmüş bir insan için zaten anlamsızlaşmış bir dünyadan kaçarak kendi tasarladığı bir dünyada yeniden var olmak, temiz bir sayfa açmak veya yeni bir başlangıç yapmak hayati derecede önemli…
Dini algılama biçimlerimiz üzerinde ciddi bir dönüşüm yaşanıyor ve gençler buna çok çabuk adapte oluyor. Geçtiğimiz aylarda Metaverse ile ilgili konuk olduğum bir çalıştayda bir gencimizin "Eğer aynı duyguyu yaşayacaksam Metaverse'te namaz kılınca neden kabul olmasın?" sorusu ve akabinde "Bunların yeniden yorumlanması lazım" diye eklemesi inanç ve ibadetleri sadece duygu ve düşünce dünyasına hapsederek yaşamamızın onu daha da materyalist bir forma kavuşturduğunun bir göstergesi...