Yunus Emre'nin "Bizim Yunus" olarak anılması boşuna değildir, çok şey ifade eder. Zira bu toprakların halkı, yolunun geçtiği geçmediği her köy, her kasaba, her şehir onu kendinden bilir; onun adına da izine de sahiplenir. Ne de olsa o, herkesin Yunus'udur. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı her demde imdada yetişir sözleriyle. "Bizim Yunus"tur çünkü bizdendir, bizim gibidir, şiirleri gönlümüze hitap eder. Onunla doğarız, onunla büyür ve onunla bu dünyadan göçer gideriz.
Yunus gibi eren bir şairi herkes sahiplenir. Hatta bugün Türkiye'nin her yerinde bilindiği gibi dünyanın da sahip çıktığı bir şair, ozan, âşıktır. Herkes nasibince Yunus'tan alacağını alır. Öyle ki bu sahiplenme Yunus'un ölüsüne ve hatırasına kadar uzanır. Anadolu insanının Yunus'u ne denli benimsediğinin bariz göstergelerinden biri de birçok köy ve kasabada ona atfedilen türbeler, kabirler ve makamlardır.
Anadolu halkı 800 yıl önce bağrından çıkardığı ve 7 asır önce de yine bağrına gömdüğü Hakk aşığı Yunus Emre'yi öyle bir benimser ki bu saygı ve sevginin nişanesi olarak günümüzde birçok yerde Yunus'a atfedilen türbe, kabir ya da makam mevcut. Onun izini bıraktığı birçok köy ve kasaba halkının gönlü türbesinin kendi toprakları dışında yer almasına razı olmaz ve bu nedenle bazı mezarları ona atfederek bir şekilde onun hatırasını sahiplenir.
Anadolu erenleri ve hâliyle Yunus Emre üzerine araştırmalarda bulunan Nezihe Araz bir yazısında Anadolu'daki Yunus Emre kabir ve makamlarının çokluğunu şu satırlarla ifade ediyor: "Bugün Anadolu'da Yunus Emre'ye ait 22 mezar sayılıyor. Günün birinde, ona ait başka mezarlar, türbeler, makamlar da bulunursa hiç şaşmam! Nasıl şaşayım ki. Yunus gibi bir eren şairi elbette her köy, kasaba, şehir benimseyecek, kendinden sayacak, kendine mal edecek. Yunus'a sevgisini ve saygısını başka türlü nasıl göstersin? Ona, yanında yöresinde bir makam yapmak, gönlü çekince o makamı ziyaret etmek, Kur'ân okuyup ruhunu şadetmek, Türk halkının kadirbilirliğinin belgeleridir."
Yunus'un bu topraklarda herkesin Yunus'u olması, herkesin onu "Bizim Yunus" olarak görmesi hasebiyle bugün Eskişehir'de, Bolu'da, Bursa'da Sakarya'da Erzurum'da birçok köy ve kasabada ona atfedilen türbe ve makamlara rastlamak mümkün. Hâliyle bu, Yunus'un nâşının bir sürü yerde gömülü olduğunu göstermese de, Anadolu insanının gönlüne gömülü olduğunu ispatlamaya yeter de artar.
Sarıköy'ün Yunus'u
Bugün büyük çoğunlukla Yunus'un asıl kabrinin Eskişehir Sarıköy'de olduğuna inanılıyor. Ancak diğer kabir ve makamlara da halkın ilgisi azalmıyor. Peki, neden Sarıköy'de olduğu düşünülüyor?
Yıl 1947… Eskişehir'in Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy'de bulunan bir kabrin Yunus Emre'ye ait olduğu sanılmaktadır. Burayı bir türbe ya da anıt mezara dönüştürülmesi düşünülmektedir. İçlerinde Yunus Emre Oratoryosu'nu besteleyen Adnan Saygun'un da bulunduğu beş üyeden oluşan bir heyet görevlendirilir ve kabir açtırılır.
Kabir açılınca altı asırlık kabrin bu kadar toprağa yakın olması heyeti şaşkına çevirir. Ancak asıl hayret edilesi durum iskeletin duruşudur. Adnan Saygun o anları şu cümle ile ifade eder: "Mezarın içindeki iskeletin yan yatmış uyur vaziyette oluşu hepimizi heyecanlandırdı."
Olayın şahitlerinden Neziha Araz ise o anları şöyle aktarır: "Kabir, heyet huzurunda açılınca görülen manzara da yazdıklarımız kadar efsaneli. Çekilen fotoğraflar var. İnsanı şaşırtıyor. Bir eli başının allında, bir eli kalbinin üstünde, en aşağı altı yüz yıldır en küçük bir bozulmaya uğramadan uyuyan bir ceset. Gereken dinî tören yapılarak, yeniden tabutuna konuldu. Bir gün evvel, yazı masası için şehirden yeşil bir çuha getiren kaymakam: "Aman!" diyordu. "Bu çuhayı da Hazret'in üzerine örtelim!" O da örtüldü."
Bu kabirden çıkarılan kemikler muhafaza edilir. Yaklaşık iki yıl sonra bu kemikler hiçbir resmi duyuru yapılmadan, sessiz sedasız Yunus Emre adına aynı yerde kurulan mütevazı bir anıt mezara defnedilmek istenir. İstendiği gibi kimseye haber verilmez ancak, heyet gece vakti şehre geldiğinde onları karşılayan muhtar şaşkın bir ifade ile yanlarına koşar: "Beyler, siz bana sıkı emir verdiniz ama ortalıkta benim anlayamadığım bir şeyler var. Sarıköy'e kamyon kamyon, araba araba adam geliyor. Aha şu arada toplanıyorlar!"
Yunus'a akan insan seli
Yunus'un kabri yeni makamına yerleştirilir de kimsenin haberi olmaz mı? Nasıl duyuldu, kimler haber saldı bilinmez. Ancak olaya şahit olanların aktardığına göre ertesi sabah şaşkınlık iyiden iyice yerini derin duygulara bırakır. "Ertesi sabah erkenden uyanıp işe koyulmak üzere türbeye gelen heyetin gördüğü manzara inanılmaz, akıl ermez bir iştir.
Sarıköy ovasında bir insan denizi dalgalanmakta, ilahiler söyleyerek töreni beklemektedir: "Şol cennetin ırmakları / Akar Allah deyu deyu..." Bu kadarla da kalmaz… Bolulular en ünlü aşçılarıyla, Konyalılar kaşıkları ve koyunlarıyla, Karadut Köyü meşhur pekmez kazanlarıyla, kamyon kamyon ekmekleri, mevlit şekerleri, mevlithanlarıyla gelmiştir.
Defin töreni için harekete geçildiğinde ise o gün sadece öğle namazında on yedi-on sekiz bin kişilik bir topluluk bulunduğu söylenir. Eski mezardan, yeni mezara kadar olan yüz elli metrelik yolu namazdan sonra topluluk, Yunus'un tabutuyla tam üç saate kat edebilir.
Nezihe Araz, defin töreni bitip Yunus yerine yerleştirildikten sonrasını ise şu sözlerle anlatıyor: "Bir de bakıyorlar kazanlar kurulmuş, etli pilavlar pişmiş, helvalar dökülmüş... Öğrenciler hizmet ediyor, yemekler yeniyor, Ondan sonra Anadolu'nun en ünlü mevlithanları Süleyman Çelebi'nin "Mevlid'ine başlıyorlar. Bir ölmez şairin bir ölmez şaire seslenişiyle tören sona eriyor."
Yunus'un kabrinin nakil töreni hakkında yaşananları kim anlatsa şaşkınlık ile "Yok canım, o kadar da olmaz" demekten kendini alıkoyamaz. Ancak yaşananlara şahit olanların aktardığıyla şaşkınlığımız yerini hayrete bırakır. "Bizim Yunus"a bir kez daha sahip çıkan halk ona hürmetini gösterir ve adeta yeni vefat etmiş gibi törenler ile uğurlar.
21 yıl sonra aynı yerde
Aradan 21 yıl geçer… İstanbul-Ankara arasında işleyen tren yolunun çift hatlı olması kararlaştırılır. Ne var ki Eskişehir'in Sarıköy mevkii yakınlarında halkın son derece hürmet gösterip, ziyaret ettiği bir kabir tam da bu hattın yolu üzerine denk düşmektedir. Hattın döşenme işleri kabrin yakına geldiğinde, kabir çiğnenmez ve hat bu kabrin etrafından dolanılarak döşenir.
Ne var ki raylar yeterli gelmez. Demiryolunun çift hatlı olabilmesi için yeni rayların döşenmesi gerekmektedir. Ancak bu durum kabrin başka bir yere naklini zorunlu bırakmaktadır. 24 Mayıs 1970'te Yunus'un kabrinin sade bir merasimle az sayıda inan tarafından demiryolu hattına yakın bir mahalde kurulan yeni yerine taşınması öngörülür. Yunus'un kabri o gün büyük bir kalabalık eşliğinde yeni istirahatgâhına nakledilir.
Yunus yeni kabrine defnedilirken sakin bir tören olacağını umanlar o gün on binlerce insanın orada namaz kılıp, mevlit okuduğuna şahit olur. Orada toplanan binlerce insan bu hak erenin hakka yürüyüşünden 650 yıl sonra el bağlar, cenaze namazını kılar. Yunus'un naşı yine bu binlerce elin üzerinden taşınarak yeni makamına defnedilir. Sarıköy yakınlarına kurulan Yunus Emre türbesinin yanından geçen trenler de o günden sonra sirenleriyle Yunus'u selamlayarak geçmeye başlarlar. Bu günümüzde de süren bir âdete dönüşür.
Ayak bastığı her yerde bir makam
Nezihe Araz'a kulak verecek olursak o da tespit ettiği 22 Yunus Emre mezar ve makamından bazılarını anlatır ve nihai noktayı şöyle koyar: "Bugün artık hiç kuşkusuz şunu biliyoruz ki, Yunus Emre'nin gerçek türbesi Eskişehir'in Sarıköy'ündedir."
Yunus'a atfedilen türbe ve makamlar Anadolu ile sınırlı kalmaz. Yunus'un seyahatleri sırasında uğradığı ve bir müddet konakladığı Azerbaycan'da Gah bölgesi Oncalı Köyü'ndeki Oğuz mezarlığında ve Üsküp'te Yunus'a ait olduğu ileri sürülen kabirler/makamlar da mevcuttur. Şurası açıktır ki Yunus'un hemen hemen ayağının değdiği her yerde bir kabri, kabri olmazsa ona atfedilen bir makamı mevcut. Bunları da, mana ve hakikat dolu doğuşlarıyla halkın gönlünde iz bırakan Yunus'un zahiri izleri olarak abartılı olmasa gerek.
Yunus Emre'ye duyulan derin hürmet ve muhabbet hisleri ile halk, onun varlığını kendi muhitlerinde yaşatmak gayesiyle namına mezarlar/makamlar inşa eder. Bu yerler arasında nereler yok ki? Yunus Emre üzerine nitelikli çalışmalar yapan Fuat Köprülü, "Bursa, Kula, Erzurum, Keçiborlu ve Sarıköy" olarak beş makam tespit ederken, Abdülbaki Gölpınarlı bu ihtimallere "Aksaray, Sandıklı, Ünye, Sivas"ı da ekler. H. Baki Kunter'in tespitlerine göre ise Yunus türbe ve makamlarının sayısı "Bursa, Çayköy, Erzurum, Ünye, Döğer, Tire, Sivas, Aksaray, Kırşehir, Bolu, Keçiborlu, Uluborlu, Kula, Karaman ve Sarıköy"olmak üzere on beşi bulur.
YUNUS'A ATFEDİLEN BAZI KABİRLER VE MAKAMLAR
ESKŞEHIR-SİVRİHİSAR-SARIKÖY
Fuad Köprülü, 1918'de yayımladığı Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar adlı eserinde Yunus'un gerçek kabrinin Sarıköy'de olduğunu yazar. Diğer ciddi araştırmacılar da burayı Yunus'un gerçek mezarı olarak kabul eder. Bu kabir resmi bir heyet tarafından açılarak, incelenmiş ve 1949'da yeniden tesis edilmiştir. Daha sonra tren hattı geçeceği için az ileriye nakledilen ve üzerine bir anıt mezar kurulan bu türbe günümüzde en fazla ziyaret alan Yunus türbesidir.
AKSARAY-ORTAKÖY
Kimi araştırmacılara göre Yunus Emre Orta Anadoluludur ve mezarı da yetiştiği ve hayatının büyük kısmını geçirdiği Aksaray Ortaköy'dedir. Burada Ziyaret Tepe olarak bilinen türbe Yunus'un kabul edilir. Bu türbe, şu anda Aksaray Ortaköy'ün Kırşehir sınırındaki son köyü olan Reşadiye köyü arazisindedir. Yörede doğan erkek çocuklarına sıklıkla Yunus, Dede Yunus, Emre gibi isimler verilir. Bazı kimselerin bu türbede Yunus Emre'yi gördüklerine dair şayialar az değildir.
SANDIKLI-ÇAYKÖY
Afyon Sandıklı'ya bağlı Çayköy'de de Yunus Emre'ye atfedilen bir mezar/makam mevcuttur. Bölge halkının zannına göre Yunus Emre ve şeyhi Tapduk Emre bu köyde medfundur. Araştırmacı Halim Baki Kunter'e bu mezar hakkında bir yazı yazmıştır.
BURSA
Esasen Bursa'da Yunus'a ait olduğu ileri sürülen bir makam iki de mezar bulunur. Ancak Bursa Yunus'un vefatından sonraları fethedilmiştir. Bursa'da Yunus'a atfedilen mezarın Emir Sultan'ı ziyarete giden Niyazi Mısrî'nin gördüğü bir rüya üzerine kurulduğu söylenir. Ancak bunun uydurma olduğunu ileri süren Abdülbaki Gölpınarlı ve Halim Baki Kunter gibi araştırmacılar Bursa'daki makamın Yunus Emre ile ilgisinin olmadığını belgelemişlerdir. Bursa'daki üç mezardan biri Yunus Emre'ye ait bir makam, diğeri Âşık Yunus'un kabri, üçüncüsü de Kara Abdürrezzak adlı bir şahsa aittir.
ULUBORLU
Uluborlu'da Büyük Çeşme Mahallesinde Yunus Emre Kabri olarak anılan bir türbenin bulunduğu araştırmacıların da kabul ettiği bir bulgudur. Ne var ki yıllar önce bu toprak damlı türbenin yıkıldığı söylenir. Hatta bu civarda artık mevcut olmayan Yunus Emre adlı bir köyden de bahsedilir.
ERZURUM TUZCU KÖYÜ
Erzurum'a yakın bir köy olan Tuzcu Köyünde Yunus Emre ve Taptuk Emre adına iki mezar bulunur. Bu mezar taşlarını, 1772'de ölen ve Ma'rifetnâme adlı eserin sahibi Erzurumlu Şeyh İbrahim Hakkı'nın diktirdiği söylenir. Erzurum Tarihi adlı kitabın yazarı Abdürrahim Şerif Beygu ise bun¬ların H. 1193'te yapıldıklarını yazar. Araştırmacıların genel kanaati bunların sadece birer makam olduğu yönündedir.
SİVAS
Sadettin Nüzhet Yunus Emre'nin Sivas'a giden yol üzerinde bir mezarı olduğu ve üstünde bir de taş bulunduğunu rivayet eder. Ancak Halim Baki Kunter 1962'de yaptığı araştırmalarda Sivas ve havalisinde Yunus'a ait maddî bir ize rastlayamadığını belirtir. Bir kanıt bulunmasa da burası da Yunus Emre kabirleri arasında kaydedilmiş olur.
DÖĞER
1946'da Eskişehir-Afyon demiryolu üzerinde Döger istasyonuna giden Halim Baki Kunter, buraya yaın Emre Sultan adlı bir köyden bahseder ve burada Emre Sultan Tekkesi denilen hâlen sağlam durumdaki bir yapıdan bahseder. Buranın Yunus Emre'ye ait olduğunu gösterir belge bulunmasa da Yunus'un burada medfun olduğuna inanılmaktadır.
KEÇİBORLU
Yunus Emre'nin kabrinin olduğu ileri sürülen yerlerden biri de Keçiborlu'dur. Bu iddia se Bursalı İsmail Hakkı adlı mutasavvıfın şu satırlarına yansır: "Şeyh Yunus Hazretleri Keçiborlu adlı kasaba yakınındaki bir karyede yaşamıştır ve mezarları da o karyededir." Ancak Araştırmacı Kalim Kunter'e göre bu bölge ve civarında böyle bir mezar söz konusu değildir. Orada Yunus'a atfedilen mezarın Kara Yunus adlı başka birine ait olduğu söylenir.
KULA
Kula kasabasına üç saat mesafede bulunan Emre Sultan Köyü'nde bulunan bir türbede Tapduk Emre'nin, bu türbenin kapısının önünde de de Yunus Emre'nin medfun olduklarına inanılmaktadır.
KARAMAN
Yunus'un kabrinin olduğu ileri sürülen yerlerden biri de Karaman'da Kirişçi Baba mahallesindeki Kirişçi adıyla anılan Yunus Camii ve civarıdır. Buradaki Yunus Zaviyesi adı verilen yerden harap bir mezarlık kalmıştır. Burada Yunus'a atfedilen ancak zar zor fark edilen bir türbe mevcuttur. Yunus'un kabrinin Karaman'da olduğunu ilk öne süren araştırmacı Burhan Toprak'tır. Esasen burası Yunu'a ait değildir, hicri 918'de buraya defnedilen Şeyh Yunus adlı bir zattan sonra buraya Yunus Emre camii demeye başlanmıştır.
ÜNYE
Aslında yeri bilinmese de Abdülbaki Gölpınarlı 1936'da neşrettiği Yunus Emre ve Hayatı adındaki eserde Ünye'de bir Yunus mezarından bahseder.