Lacivert Yazı İşleri: 15 Temmuz Gaziler: ''Çocuklarımız annesiz-babasız büyüyebilirler ama vatansız nasıl büyüyecekler...''

15 Temmuz Gaziler: Çocuklarımız annesiz-babasız büyüyebilirler ama vatansız nasıl büyüyecekler...
Giriş Tarihi: 21.7.2020 12:42 Son Güncelleme: 21.7.2020 12:46
Benim gözümden 15 Temmuz bir milattır. Biz orada karanlık bir gece ama aydınlık bir sabah yaşadık.

Bu ülkenin halkına tüfekler, tanklar ve helikopterlerle ateş açan, bağımsızlığımızın sembolü TBMM'yi uçaklarla bombalayan, devletin başkentinde Özel Harekât Merkezi'ni bile hedef alan, Türkiye'nin cumhurbaşkanına suikast düzenlemeye çalışan, hükümeti indirerek yerine cunta ikame etmek isteyen ordu içine sızmış hain 15 Temmuz darbecilerine karşı milletimiz büyük bir tepki gösterdi. Ancak o gece bizzat en ön saflarda tanklara, zırhlılara, mermilere göğüs geren, bedenlerini siper eden gaziler ve şehitler olmasaydı tüm bu tepkilere, nutuklara, takibata, temizlik operasyonlarına imkân olmayacaktı. O gece köprülere, meydanlara, hava limanlarına koşarak demokrasiye ve millî iradeye sahip çıkanlar 15 Temmuz ruhunu hâlâ en fazla hisseden, yaşayan ve yaşatanlar. Dördüncü yılında 15 Temmuz bilincini doğrudan gazanın içinde olan ve etkilerini yıllardır bedenlerinde taşıyan gazilerle konuşalım istedik. Darbe gecesinin tüm şiddetini en ön saflarda yaşamış gazilerimizle 15 Temmuz Şehitler Makamı'nda bir araya geldik ve o gecenin yaşatılması gereken bilincini onlardan dinledik. Onlara göre 15 Temmuz sadece bir darbe girişimi değil, "Türkiye'yi işgal etme girişimiydi."

VASFI YILMAZ (48 yaşında, evli, bir çocuklu)
"O gece sokaklara çıkan kimse kendisini savunmadı; biz ölmeyi tercih ettik."

15 Temmuz darbe girişimini nasıl haber aldınız ve ilk iş olarak ne yaptınız?
Yurt dışında Almanya'da yaşıyordum, 2016'nın şubat ayında kesin dönem yapmıştım. O dönem çalışmıyordum, iş arayışındaydım. Ben o sırada Edirnekapı Şehitliği'nde metrodaydım. Polisler yolu kesmiş, tüm araçlar durdurulmuştu. Birkaç kişiyle birlikte Şirinevler'e kadar yürüdük. O sırada birinin arabasına bindik ve ona sorduk ne oluyor diye. Bir kalkışma olduğunu ve Cumhurbaşkanı'nın herkesi havalimanı ve meydanlara çağırdığını söyledi. Ben de onunla birlikte havalimanına gitmeye karar verdim.

Havalimanında neler yaşadınız?
Havalimanının nizamiyesindeki özel harekâtçı ile konuştum ve nasıl yardımcı olabileceğimizi sordum. Onun talimatıyla etraftaki insanları toplayarak 100 kişilik bir grupla kontrol kulesi önünde dizilmeye gittik. Silah sesleri duyuyorduk ama kimse ne yere yatıyor, ne kaçıyor, ne saklanıyordu; herkes silah sesine doğru gidiyordu o gece. Bir kamyon ve üç zırhlı aracın kuleye doğru gitmeye çalıştığını gördüm. Bunların kuleye gitmemesi gerekiyordu. Benim durdurmak için yapabileceğim tek şey vardı: Önlerine dikilmek. Ya sakat kalacak, ya ölecektim; bunu göze alıp alamadığımı muhakeme ederken adeta bir ses duydum. O gece adeta ilahi bir şey size temas ediyordu: "Sen yapman gerekeni yap, akıbetini düşünme." Bunu kulağınızla, kalbinizle, bedeninizle duyuyorsunuz o sırada ve içinizde korku, şüphe kalmıyor. Bu hislerle zırhlı aracın önüne çıkıp yolunu kesmek istedim; o ise üzerimden hızla geçti.

Bu yaptığınızla o gecenin sembollerinden biri oldunuz?
O gece sembol çok… Baygınlık olmadı ama bir sarsıntı geçirdim, konuşamıyordum. Ancak 1-2 saat sonra ayağa kalkıp yürümeye başladım. Karar verme yetimi kaybetmiş, ne yapacağımı bilmiyordum. Bana ilk yardım ve pansuman yapıldı. Sabaha karşı havalimanı ayrıldım, yürümeye başladım, Sefaköy'de yaralıları arabasıyla taşıyan bir vatansever beni arabasına aldı, hastaneye götürdü.

Sonrasında yaşananlarla ilgili hayal kırıklıklarınız oldu mu?
Yargılamalarda hem Türkiye Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırmaya teşebbüsten, terörden yargılandı failler hem de iyi halden yararlandılar. Bu saçma bir olay.

Aradan 4 yıl geçti. Aynı şeyi bir daha yapar mısınız?
O gece yüreklerden alınan korku bir daha geri verilmedi. Burada gördüğünüz gazilerin hepsi joker hakkını kullandı. Bu soruyu sormanıza bile gerek yok. Cevabı elbette "evet." O gece biz ölmeyi tercih ettik. Sokaklara çıkan kimse kendisini savunmadı; ölmeyi tercih etti.

O gün darbe girişimini nasıl tanımlıyordunuz, bugün bakışınız nedir ona karşı?
O bir darbe değildi, işgal girişimiydi. Halka darbe yapılmaz. Elinde Türk bayrağı sallayan insanların üzerine zırhlı araçları sürüp ikiye böldüler. Bu bir darbe değil, bir istila, bir iç savaş, Türkiye'yi işgal altına alma çabasıydı. Bir asker kendi polisini, özel harekâtını, meclisini bombalar mı? Sokaklara bomba atar mı? Helikopterlerden ambulans tarar mı? Bu darbe değil, işgal girişimiydi.

Sizce 15 Temmuz neden unutulmamalı, neden unutturulmamalı?
Unuttuğumuz an kaybettiğimiz andır. Bu gazi arkadaşları çoğu bir yere gittiğinde madalyasını takmaz. Neden söyleyeyim mi? Daha mücadele bitmedi, daha kazandığımız bir şey yok. Ne zaman kazanırız o zaman madalyamızı takarız. Hala operasyonlar yapılıyor, asker-polis halen temizlenmeye çalışılıyor. İçeride ve dışarıda bir sürü atak söz konusu. Bu belki 10 sene daha sürer. Ben daha henüz temizlenmiş olduğunu düşünmüyorum. Biz uyuyorduk-uyutuluyorduk aslında, 15 Temmuz bizim dirilişimiz oldu.

AHMET YASiN KASARCI (2 çocuk babası, evli)
"15 Temmuz'un unutulmaması, unutturulmaması lazım"

Darbe girişimini nasıl haber aldınız ve ilk iş olarak ne yaptınız?
15 Temmuz gecesi saat 11'de halı sahada maç yapıyordum. Eşimin telefonuyla öğrendim ve eve geldim. Televizyondaki spikeri görünce durumu idrak ettim. Cumhurbaşkanı'nın çağrısını duyunca da tereddüt etmeden eşimle dışarı fırladık. Altunizade'den inerken tank ve zırhlı aracın üzerindeki askerlerin havaya ateş ettiğini gördük.

Hisleriniz nasıldı köprüye giderken?
Salâların yükselmesiyle beraber kimsede korku kalmadı, ölüm aklımıza bile gelmedi. Köprüye gelince açılan ateşle eşim vuruldu. Onun ardından hemen ben de vuruldum. Bir sağdan, bir soldan kurşun yedim. Sonra öğrendim; kaburgalarım kırılmış, dalak parçalanmış, omurga ciddi hasar görmüş. Balistik raporu vücudumdan çıkan merminin köprüdeki üsteğmenin silahına ait olduğunu doğruladı. 12 ameliyat geçirdim ve iki gün sonra 13'üncü ameliyatımı olacağım.

Ameliyatlar yüzünden çok sıkıntı çekmişsiniz. Hiç pişmanlık duymadınız mı?
Olur mu hiç? En ufak pişmanlığım yok. 15 Temmuz'dan bugüne tam dört sene geçti. Bu süre içinde ayaklarımın ağrı sızı çekmediği bir gün bile olmadı. Ama bu ayaklarımın problemi…. Ben zerre kadar pişman olmadım.

Hadiseyi anlayınca evde oturmak yerine sizi derhal köprüye koşturan saik nedir sizce?
Öyle bir şey ki, bu millet çok özel bir millet… Türkiye'yi İslam bayraktarı görüp, halifenin burada olduğunu sanan insanlar var dünyada. Şu an İslam coğrafyasına Cumhurbaşkanımız liderlik yapıyor. Bu topraklar çok özel ve dünyanın gözü bu topraklarda. Biz bu topraklardan başka bir yere gidemeyiz. Bu açıdan 15 Temmuz'un unutulmaması, unutturulmaması lazım, milletimizin uyanık olması lazım.

Çoluğu çocuğu geride bırakıp, mücadeleye fırlayan insanın hâli nasıl bir hâl, anlatır mısınız? Sizi yönlendiren ana saik neydi?
İnsanlar farklı şeyler söylüyor ama size samimi bir şey söyleyeyim; o an insanın aklına başka hiçbir şey gelmiyor. Cumhurbaşkanımız çok güzel bir insan… Belki ben onu çok sevdiğim için… Ama o benim için kırmızı çizgidir. O çağrıda bulunup, dışarı çıkma talimatı verdikten sonra eşimle hemen çıktık dışarıya.

15 Temmuz direnişinin bu ülke için nasıl bir anlam ifade ettiğini düşünüyorsunuz?
Gazilik makamını eğer yaşayabilirseniz, bu mükemmel bir şey. Allah'tan ecrini ummanın yanında o kadar güzel dostlar edindim ki o geceden sonra. Bu devlet büyüklerimiz için de geçerli. Aradan 4 yıl geçti, az önce eşimi sayın bakanımız aradı, çarşamba günkü ameliyatım için de sayın Cumhurbaşkanımız beni arayacakmış. Biz eskiden Cumhurbaşkanını televizyondan başka bir yerde göremezdik, oysa kaç yerde beraber olduk. Onun dışında gaziler kendi aramızda hepimiz kardeş olduk. Aramızda farklı düşünenler olmuyor değil ama Yusuf kardeşim gibi gaziler benim için kardeşimden öte oldular.

"15 Temmuz unutulmamalı" dediniz? Sizce millet neden unutmamalı?
Bugün Suriye'de, Katar'da, Libya'da, Doğu Akdeniz'de, Kıbrıs'ta bizim askerlerimiz var. Bu yüzden unutturmamız lazım.

AYLA KASARCI (İki çocuk annesi, evli)
"O gece Allah içimizdeki korkuyu aldı"

Darbe girişimini öğrendiğinizde neler yaptınız?
15 Temmuz gecesi kanser tedavisinden dönmüş evde oturuyordum. Eşim ise maçtaydı. Otururken kızım "Anne darbe oluyormuş" dedi, "saçmalama ne darbesi" diye karşılık verdim. Televizyonu açtık daha ne olduğu belli değildi. Başbakanımızın "Bu bir kalkışmadır" açıklamasını duyunca daha net anlar olduk. Eşimi aradım, eve geldi. Birlikte istişare ederken, Cumhurbaşkanımız halkı meydanlara çağırınca eşimle birlikte iki çocuğumuzu Allah'a emanet ettik ve derhal dışarı çıktık. Kimlik dahi almadık. Köprüye doğru yürümeye başladık. O gece gerçekten Allah içimizdeki korkuyu aldı. Bütün dünya yansa, bize bir şey olmayacak gibi bir his ve güç doldu içimize. Köprü gişelerine doğru geldiğimizde saat gece yarısı iki civarı çok ağır bir ateşe tutulduk. Kolumdan vuruldum ve yere düştüm. Eşimi aramaya çalıştım ve onu da kanlar içinde yerde gördüm. Çok ağır yaralanmıştı. Köprüdeki arkadaşlar gömlekleriyle bize tampon yaptılar. O hainlerse gördükleri her şeye ateş ediyorlardı. Bir arkadaş bizi arabasıyla hastaneye götürdü ama burası FETÖ'cülerinmiş. Hiçbir müdahale yapılmadı, 45 dakika eşimi kanlar içinde beklettiler. Kavga dövüş oradan Haydarpaşa Numune Hastanesi'ne geçtik. Eşim sabaha dek ameliyatta kaldı. 4 senedir eşimin tedavi ve ameliyatları devam ediyor. Önümüzdeki günlerde 13'üncü ameliyatını olacak.

15 Temmuz sonrası çok sıkıntı çektiniz mi?
Manevi açıdan bir sıkıntı çekmedik, zaten oraya neden çıktığımız, niyetimiz belliydi. Sağlık açısından sıkıntı çektik. Sapasağlam, maça giden eşim yıllarca zorla yürüyebildi. Yeni bir 15 Temmuz yaşanırsa, yine dışarı çıkarım. Yürümekte zorlanan eşimi tekerlekli sandalyeye oturtur onunla yine çıkarım.

15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında direniş bir vatandaş, milletin bir ferdi ve bir anne olarak sizin gözünüzde neler ifade ediyor?
Kızım ve oğlum, annesiz babasız büyüyebilirler ama vatansız nasıl büyüyecekler. O gece yaşananların darbe olduğunu anladığım an "Allah'ım, biz de Suriye gibi olmayalım" diye dua ettim. Vatanımızı hainlere bırakamam, bir sürü insan da benim gibi düşünüyor.

15 Temmuz direnişini yüceltenler olduğu kadar kurmaca olarak görenler, itibarını düşürmeye çalışanlar da var. O gece kurşunlara hedef olmuş bir gazi olarak onlar hakkında siz ne diyorsunuz?
Biz onları Allah'a havale ediyoruz. Başka ne diyebiliriz ki? Allah hepsine akıl fikir versin.

15 Temmuz sonrasında birçok şey yapıldı: Operasyonlar, takibatlar, tutuklamalar, iç ve dış siyasette manevralar, sistemsel değişiklikler, yenilikler vs… Tüm bu yapılanlar sizin için ne ifade ediyor?
Yapılan bütün değişiklik ve yeniliklerden memnunum. Başkanlık sistemi, Suriye ve Libya'da yapılanlar, Afrin harekatları, Akdeniz'e çıkan sondaj gemilerimiz, salgında ülkemizin başarısı bizler için çok gurur verici şeyler. Ben Köprü davasını çok yakından takip ettim. Onları mahkemede turuncu tulumla görmek isterdik ama nasip olmadı. Tek yaramız budur. O gece halkın direnişi Türkiye'yi şaha kaldırdı. Osmanlı'da deliler taburu varmış. Biz işte o gece dediler taburunun içindeydik. Halkımıza bir direniş gerekiyordu ve sanırım biz de onu gösterdik.

İLHAMI ÇIL (43 yaşında, ticaret ve reklam sektöründe)
"Millet iradesine silah zoruyla kelepçe vurulmaya kalkışıldı."

Darbe girişimini nasıl öğrendiniz ve ne yaptınız?
15 Temmuz 2016 günü iş için Avrupa yakasına geçmiş akşam geri dönüyorduk. Sıradan bir gündü. Bir darbe olması ihtimali aklımızın ucundan bile geçmiyordu. Her şeyin iyi gittiği, güzel gittiği bir ortamda böyle bir darbe girişimi dünyanın hiçbir yerinde olmamıştır sanırım. Darbe haberini öğrenince –riya yok- aklımıza ilk sayın Cumhurbaşkanımız geldi. Bu ülkede Menderes, Özal, Erbakan gibi taş üstüne taş koyan kim varsa onu durdurmuşlar bugüne dek. Bu defa da Cumhurbaşkanımızı darbe ile durdurmaya kalkıştıklarını düşündük. "Yazık" dedim, inanın direksiyon başında ağladım. "Bu ülkeye bu neden yapılır" dedim. Demokratik bir ortamda seçimler yapılmış ve şimdi millet iradesine silah zoruyla kelepçe vurulmaya kalkışılıyordu.

Nasıl duygular içindeydiniz?
Köprüye doğru giden tank ve zırhlı araçları gördük. Onlara "Yapmayın, etmeyin Mehmedim, kışlaya dönün diye bağırıyorduk." Muhteşem bir ortamdı, hiç tanımadığımız insanlarla birlikte kol kola, tekbir getirerek köprüye doğru ilerliyorduk. Önümüzde bayrak açanlarla birlikte köprüde darbecilere doğru yürümeye başladık ama 25-30 metre kala hepimizi taramaya başladılar, yanaşmaya hiç fırsat vermediler. Önümüzde giden arkadaşlarımızı vuruyorlardı, arkadakiler eğilmiyorlardı bile. Biz yerde yatarken hâlâ ateş etmeye devam ediyorlardı. Ama bu ateşe rağmen arkadan gelen kardeşlerimiz bizi yerden kaldırıp o ateş hattından alıyorlardı. Şu gün düşünüyorum da bazı şeyleri, o gün orada olan sanki ben değildim. Çok farklıydı.

Yaralandıktan sonra çok sıkıntı çektiniz mi?
Sol ayak kaval kemiğim parçalandı, yedi ameliyat geçirdim ve yüzde 43 engelliyim. Ama elhamdülillah ayaktayız, vatanımız sağ olsun. Vatanımız olmasa biz ne yapacaktık.

O kalkışmada sizi en çok ne etkiledi, üzdü dersiniz?
Biz o gün o darbecileri askerimiz olarak görüyorduk hâlâ. Şu örgüttü bu örgüttü değil, benim en çok takılığım şey bu ülkenin vatandaşına, bu vatanın ferdine kendi askerî tarafından kurşun sıkılması, tankla helikopterle ateş edilmesiydi. Oysa onları vazgeçirmek için gidenler "Mehmedim, yavrum, evladım" diye gidiyorlardı.

Size göre bu darbenin asıl yapılış amacı neydi?
Her zaman söylüyoruz: Türkiye Cumhuriyeti mazlum bir coğrafyanın lider ülkesi ve ümmetin lideri. Ama bu ülkeyi hep hasta adam tutmak istediler. Kafasını kaldırmasın, güçlenmezin, liderliğe oynamasın, bizim dediğimizi yapsın, öteye geçmesin istediler hep. Ama bugün o darbe girişimine rağmen Türkiye hâlâ dünyanın birçok yerinde mazlumlara umut olmaya devam ediyor. 15 Temmuz'da da devletimizin gücü bu darbeyi engelledi. Bu bir işgal girişimiydi aslında ve etkilerini hâlen yaşamaya devam ediyoruz.

15 Temmuz direnişinin zaferi ülkemize ne gibi yollar açtı dersiniz?
Ülkenin birlik ve beraberlik içinde olması devletimizi de güçlendirdi, bu badireden daha güçlü olarak çıkmasını sağladı. Sonrasında devlet daha dirayetli hareket edebildi. O günkü maneviyat bize farklı kapılar açtı. Hangi güç 27 gün boyunca insanları o meydanlarda tutabilirdi yoksa. Millet devletine, vatanına, bayrağına sahip çıktı ve bugün yapılanlara yol açtı. O gün darbe gerçekleşseydi biz bugün yapılan İHA'lar, SİHA'lar, uçan araba Cezeri'lerden, Akıncı'lardan bahsedemeyecektik. Belki şu virüs salgınında şehir hastanelerinin hiçbiri olmayacaktı. Biz millet olarak birlik ve beraberliğimizle bu darbeden daha da güçlenmiş olarak çıktık. Darbe kimden ve nereden gelirse gelsin kötüdür.

yusuf ak (evli, iki çocuk babası, mobilyacı)
"5 aylık bebeğimi ve 6 yaşındaki kızımı bırakıp köprüye koştum"

15 temmuz'da tuhaf bir şeyler olduğunu anladığınızda ne yaptınız? neler yaşadınız o gece?
Maltepe'de evimde, çocuklarımla birlikte balkonda oturuyordum. Dışarıda bir hareketlilik oldu, kargaşa gibi sesler gelmeye başladı. Başta havai fişek seslerine benzettim ama içeri girip televizyonda ilk saatlerde "kalkışma" altyazısını görünce bunun bir darbe olduğunu anladım. Arkadaşlarımı aradım derhal ve birlikte Maltepe parti teşkilatına gittik. O arada sosyal medya üzerinden insanları bilgilendirmeye çalıştık. Cumhurbaşkanımızın "Meydanlara, havalimanlarına çıkın!" çağrısını dinleyince kuzenlerim ve arkadaşlarımla durmamaya karar verdik. Arabaya bindik ve Cumhurbaşkanı'nı karşılamaya Atatürk Havalimanı'na gitmeye başladık. Ama köprüdeki durumun ciddiyetinden habersizdik. Ancak Göztepe köprüsüne gelebildik. Ne yazık ki ordumuzun şerefli askerleri arasına sızmış bazı hainlerin halka kurşun sıktığını gördük. Orada 40 dakika uğraşıp, hainleri ikna ederek polise teslim ettik. Trafik tıkandığı için arabayı bırakıp köprüye doğru yürümeye başladık. Köprüde durum vahimdi. Biz köprüdeki durumu canlı canlı yaşadık. Çanakkale Savaşı gibiydi ve biz o köprüyü tırnaklarımızla aldık. Bütün samimiyetimle söylüyorum, o salâ sesleri birçok arkadaşım gibi benim de içimden bütün korkuları çekip aldı, hainlere nakletti. Öyle bir cesaret, öyle bir güç geldi ki biz oraya kadar ilerleyebilseydik o tankı köprüden atabilecek güce sahiptik. Nasıl Çanakkale'de Seyit Onbaşı dev top mermisini kaldırdıysa, Allah bize de öyle bir güç verdi orada. Ön cephedeydik, darbecilere bağırıp "Kardeş kardeşe kurşun sıkar mı?" diyorduk ancak dinlemiyor, bize mermi atıyorlardı. Orada vurulup şehit olanlarımız oldu, yaralananlar oldu. Sabah saat 05.28'de bu sefer tank atışları başlattılar. Ben işte o tank atışlarıyla vuruldum. Parçalanan tank mermisi ile kafamdan, sol ve sağ ayağımdan vuruldum, sağ ayak başparmağımı kaybettim, sol boşluğum isabet aldı. Hastanede vücudumun birçok yerinden şarapnel parçaları alındı, ameliyatlar oldum. Bir hafta sonra yine bir ameliyata gireceğim.

Köprüde aldığınız yaralardan sonra ciddi sıkıntılar çekmiş olmalısınız.
Dört yıl boyunca ciddi anlamda sağlık sıkıntıları çektim. Hatta başlarda memleketimizde mezarımız bile hazırdı. Ama bunun haricinde bir sıkıntımız olmadı. Ben o zaman gazi olduğumu bile bilmiyordum, bana hastanede "gazi oldun" dediler. 5 aylık bebeğimi ve 6 yaşındaki kızımı bırakıp köprüye koştum. Helalleşerek çıktım.

15 Temmuz direnişinin önemi nedir sizce?
Benim gözümde 15 Temmuz bir milattır. Biz orada karanlık bir gece ama aydınlık bir sabah yaşadık. Sabah zaferle ayrıldık, bu zafer inananların ve Müslümanlarındı.

GÖKHAN İŞCAN (Öğretmen, bekâr, 31 yaşında)
"Yıl 2016 ve darbe! Akıl alacak iş değildi"

Darbeyi haber alınca ne yaptınız? O gece neler yaşadınız?
Beşiktaş Anadolu Lisesi'nde fizik öğretmeniyim. Darbe gününde üniversiteden yeni mezun olmuş ve sözleşmeli olarak çalışıyordum. Bağlarbaşı'ndaki evime geldim. Yorgun uyuklarken dışarıdan uçak sesleri duymaya başladım. Ev arkadaşlarımın açtığı televizyondan kalkış olduğunu öğrendik. Ama ben inanmakta zorlanıyor, böyle bir şey olamaz diyordum. Yıl 2016 ve darbe! Akıl alacak iş değildi. Sonra TRT'den silah zoruyla darbe bildirisini okuyan spikeri gördük. Sonra televizyonda cep telefonu uygulaması üzerinden halkı sokağa davet eden Cumhurbaşkanı'nı görünce ben duramadım. Abdest aldım ve sokağa çıktım. Aklıma ilk gelen meydanlara gitmek oldu. Yola çıkınca Üsküdar'dan köprüye doğru gidenleri gördüm. Onlara katıldık. Yol boyu sürekli katılanların artmasıyla köprüye giden grubumuz büyümeye başladı.

O sırada hissiyatınız nasıldı?
Yolda ilerlerken uçakların geçtiğini, silahla ateş edildiğini duyuyorduk. Ancak en çok öfkelendiğim, yoldayken duyduğum bir haber oldu: Ankara'da Özel Harekât Merkezi bombalanmıştı. Ortada bir darbe söz konusuydu, darbeyi yapan güya Türk askeriydi ve bu asker Türk Özel Harekât Merkezini bombalıyordu. Bu kadarını benim aklım almadı açıkçası. Böyle bir şeye inanmak mümkün değildi: Bir darbe var, Türk askerî helikopterle bu devletin özel harekatını bombalıyor, havaya ateşler açılıyor, tepemizden uçaklar geçiyor, Cumhurbaşkanı'nın görüntüsü var ama nerede olduğu belli değil, meclisten ayrılmamakta direnen siyasiler vs…. Bir şeyler oluyordu ama kabul edemiyordum açıkçası.

Köprüde neler yaşadınız?
Köprüye vardık ama henüz insanların üzerine ateş edilmemişti. Birden kurşun sesleri başladı. Yanımızdakiler yere yatmaya başladı. Bir süre sonra ateş kesilince ayağa kalktık. Bir baktık ki bir sürü insan ayağa kalkamıyor. Kolundan, bacağından, göğsünden vurulmuştu çoğu. Askerler bizim ölümden korkup geri kaçacağımızı zannetti. Ama inanın o an vurulacağım, öleceğim gibi bir şey aklıma bile gelmedi. Gelseydi belki kaçabilirdim. Yanımdaki biri şehit olmuştu. O an ilahi bir dokunuş olmuştu, farklı bir şeydi.

Olayı tam ortasında, canlı yaşadınız ama dört yıl aradan sonra bu darbeyi ve ona gösterilen direnişi siz nasıl tanımlıyorsunuz? Sizce nelerin göstergesi?
Bir Çanakkale Savaşı olduğunu söyleyemem ama İslam'ın son kalesi olan Türkiye bir uçurumun kenarındaydı ancak Rabbim bizi tekrar yola soktu, "Siz biraz daha devam edin" dedi bence. Bundan sonraki nesillerin şunu bilmesi, gerekiyor; o uçurum çok uzağımızda değil ve bizim yeniden çok çalışıp güçlenerek, büyüyerek o yolda yürümemiz lazım. Bence 15 Temmuz uçurumdan dönüş noktamızdı.

BİZE ULAŞIN