İlker Nuri Öztürk: ÇOCUK EDEBİYATININ ZARİF ÇELEBİSİ: MEVLÂNA İDRİS ZENGİN

ÇOCUK EDEBİYATININ ZARİF ÇELEBİSİ: MEVLÂNA İDRİS ZENGİN
Giriş Tarihi: 5.9.2022 11:00 Son Güncelleme: 12.9.2022 10:43
Geçtiğimiz haziran ayı başında Türkiye güzel bir şairini, masalcısını, yazarını ve münevverini kaybetti… Mevlâna İdris Zengin şiir ve masalları ile milyonlarca okurun gönlünde taht kurmuş zarif bir insan, varlığıyla çevresindekilere huzur veren çelebi bir şahsiyet ve belki de en önemlisi tüm çocukların sakin ve bilge ağabeyi idi. Çocuk edebiyatının bu yeri doldurulması zor beyefendi ve derin şahsiyetini yakın dostu gazeteci ve yazar Turan Kışlakçı ile birlikte yad ettik. Kışlakçı “pîrim” diye hitap ettiği ve Şark’ın Nobel’siz kahramanlarından biri olarak nitelendirdiği Mevlâna İdris’in edebi kişiliğini, şiirini, çocuk edebiyatındaki yeri ve değerini Lacivert’e anlattı.

Mevlâna İdris ile tanışma hikâyenizi ve dostluğunuzu merak ediyoruz.


Pirim (bu lakap onu yakından tanıyan bazı dostlarının kullandığı bir kelimeydi) Mevlâna İdris Zengin'i tanımam Yeni Şafak ve Gerçek Hayat dergisi yıllarına dayanıyor. Fatih At Pazarı'ndaki "Eski Kafa" adlı mekânı bütün yazar-çizer dostların olduğu gibi bizlerin de yeriydi. O zamanlar çok olmasa da bazen bir araya gelir İslam âlemi ve edebiyat üzerine sohbet ederdik. Ancak Pirim Mevlâna İdris ile daha çok hemhal oluşumuz son 6 yıla dayanıyor. Haftada en az üç gün bir araya gelirdik. Dostlarımızla birlikte yemekte buluşur, muhtelif konularda sohbet ederdik. Pazar günleri Feriköy'deki Antika Pazarı'na giderdik. Cuma günleri ve bazı zamanlar, Prof. Dr. Mehmet Çelik hocanın meşk mekânında bir araya gelir türküler ve şarkılara iştirak ederdik. Tasavvuf, edebiyat ve felsefe üzerine hasbihâl ederdik. Üstat Mevlâna İdris yolculuğu da çok severdi. Türkiye'nin farklı şehirlerini onunla gezmek bir başka güzeldi. Yerli ve yabancı turistlerin fazla keşfetmediği yerlerde tarihe yolculuk yapardık.

Şiirle başladığı yazı yolculuğunda çeşitli duraklara uğrayan Mevlâna İdris'in edebiyat serüveni, yazma tutkusu hakkında ne söylemek istersiniz?


Hem güçlü bir şair hem de kavi bir çocuk edebiyatı yazarı idi. Babasının ve ağabeyinin çıkardığı Andırın Postası'nda ilk yazılarına başlıyor. Bir hukukçu olmasına rağmen şiirleri ve yazıları ile dikkatleri celbediyor. Kitapları dünyanın birçok diline çevrilen nadir yazarlarımızdan biri. Mevlâna İdris'in hikâyelerini okuyan yabancı bir yayıncı, hikâyelerindeki özgünlükten dolayı, "Eğer Mevlâna İdris Batılı bir yazar olmuş olsaydı Nobel'i çoktan hak ederdi," demişti. Ben de buna binaen Arap dünyasının bilinen gazetelerinden Kudsu'l- Arabi gazetesinde Mevlâna İdris ile ilgili kaleme aldığım yazıda, "Şark'ın Nobelsiz Kahramanları" tabirini kullandım. Şark nice böyle güzel insanlarını, daha yaşarken kıymetini bilmeden toprağın bağrına gönderiyor. Kendi emekleriyle çabalayarak bir yerler edinmeye çalışan şarkın bu gizli kahramanları, maalesef hem kendi coğrafyalarında hem de dünyada gerekli desteği görmediği için aramızdan sessizce ayrılıyorlar…

Bilge bir suskunluk ile özdeşleşen Zengin'in dostluğu, sohbeti, yoldaşlığı nasıldı?


Belki de onu en güzel Farsçada sessiz, suskun, sakin ve çok az konuşan manasına gelen "hamuş" kelimesi tarif ederdi. Dostları arasında bağ kurucu bir özelliği vardı. İnsanlar arasında ünsiyet kurardı. "İnsan keşfeden" ve "insan biriktiren" biriydi. "Adamım", "Bayım", "Hazret" ve "Ey pir" gibi sözcüklerle hitap ederdi dostlarına. Varlığı huzur veriyordu bizlere. Bir şiirinde, "Bir kum tanesiyim ama çölün derdini taşıyorum" diyerek bilincinin ulaştığı dorukları gösteriyordu. "Allah uzak değildir, zaman hızlı geçer yalnızca" dizeleriyle de masivadan kurtulup ötelere duyduğu hazzı anlatıyordu.
Hem hamuş hâliyle hem de güzel kelamıyla çokça şeyler öğretirdi etrafına. Bundandır ki, dostluğu ve yoldaşlığı tarif edilemez. Yolculuklarda kâşif yönünü izhar ederdi. Yer kâşifi, tat kâşifi, ses kâşifi ve insan kâşifiydi. Onunla gittiğiniz her yerde yeni güzelliklere tanıklık ederdiniz. Güzeldi adamım, pirim. Göçtü gitti güzel insanlar gibi bu diyardan. Terk-i diyar, terk-i dünya eyledi…


Mevlâna İdris'in hatırı sayılır bir çocuk okur kitlesi var. Onun bu alandaki üretimini nasıl değerlendiriyorsunuz?


Çocuklara ve gençlere çok önem verirdi. Onların zihin dünyasını okuyordu adeta. Yazdığı hikâyelerle çocukların ve gençlerin hayal dünyasını çok iyi yakalıyordu. Büyüklerin meseleleri ve sorunları ile uğraşmak yerine geleceğin nesillerini yetiştirmek ve onların hakkını savunmanın daha önemli olduğu bilinciyle hareket ediyordu.

Masal kitaplarının yanı sıra tek başına çıkardığı Çeto adlı dergisiyle bunu herkese gösterdi. Ortaokul, lise ve üniversitede okuyan gençlerle birlikte büyümüş çocukların makalelerini, şiirlerini, hikâyelerini, anılarını ve resimlerini yayımladığı derginin sloganı "Aklın Varsa Büyüme" idi. Pirim İdris, çocukların ve gençlerin zihinlerinin kendi coğrafyamızın değerlerini taşıyan masallar, oyunlar ve çizgi filmlerle şekillenmesi gerektiğine inanıyordu. Türkiye'nin çocukları ve büyümüş ancak çocuk kalmış yürekleri, her daim sükunet sahibi, içli dost ve güzel adamı Mevlâna İdris'i kaybetmenin hüznünü yaşayacak. Şiir ve masalları ile milyonlarca insanın gönlünde taht kurmuştu. Dünya çocuk edebiyatına önemli katkılarda bulunarak ayrıldı bu dünyadan...

Vefatı sonrasında sosyal medyada "sevmeyeni olmayan" insanlardan olduğu görüşü ortak kabul gördü. Dergiler, yazı dünyası, manevi çevresindeki ilişkileri hakkında ne söylemek istersiniz?

Şark toplumlarının en büyük sorunu bence "haset", "gıybet" ve "dedikodu". Hint dünyasından Müslüman toplumlara kutsal kitapların insanları en çok beri durmalarını istediği konular bunlar. Fakat sanki Şark'ın insanları kutsal kitaplara inat bu hastalıklarda ısrar ediyor. Dostluk, akraba ve arkadaşlık ilişkilerini en çok bu konular bozuyor. İşte Mevlâna İdris, Şark toplumlarının maruz kaldığı bu hastalığa bulaşmamış nadir insanlardandı. Hased eden, gıybet eden ve dedikoducu insanların yanından hızla ayrılırdı. Onu sevilir kılan şey buydu. İnsanların elinden tutmasını bilirdi. Hata yapan insanlara güzel nasihatler ve tavsiyelerde bulunurdu. Nice insanın kalbine dokunmuştur böyle. Vefatı sonrası oluşan sevgi seli onun ruhunun bir tezahürüydü. Cenazesine onu tanımayan birçok insan iştirak etti. Vefatının ardından sosyal medyada hakkında yazılan yazılar sonrasında şiirlerini ve yazılarını okuyup cenazeye katılan insanlar oldu. Hâlen bile birçok yerden gençler onu şahsi olarak tanımamasına rağmen mezarına gidiyor. Geçen mezarlıkta bunlardan biriyle tanıştım. "Onu yaşarken neden tanıyamadım," diye yakınıyordu. Mevlâna İdris ile mezarı başında hasbihâl ediyordu bu genç…

Bizim eksik bıraktığımız bir tarafı, bir özelliği var mıdır? Son olarak ne söylemek istersiniz?

"Aşırı duygulu ve baskılara karşı hassas ruh hali için bağlayıcı bir karar vermek, plan yapmak ve önceden haber vermek kesinlikle ona göre değildi. Onunla karşılaşmak işte bu yüzden ancak bir rastlantı sonucu mümkündü. Sessizce ve dostça bir gülümsemeyle karşılardı sizi. Hafif melankolik bir yönü olduğu gibi hafif bir sert mizaca da sahipti.

Yüzyılımızın büyük şairlerindendi. Çevresine sessizce kulak kabarttıktan sonra yerine oturur, bazen aklına bir şeyler takıldığında, farkında olmadan alnını yukarı kaldırır, konuşmaya başlayınca da, her türlü abartılı konuşma biçiminden ve sözcüklere aşırı vurgu yapmaktan kaçınırdı. Bir annenin çocuğuna sevgiyle masal anlatması gibi doğal ve sade bir anlatış tarzı vardı. Sessizlik onun her hareketinde, her davranışında vardı.

Sessizlik onun için bir ihtiyaçtı, bu yüzden de insanların olduğu ortamdaki her türlü gürültü patırtı, gereksiz münazaralar ve şiddetli bir duygu onu tedirgin ediyordu. Oldukça mütevazı koşullarda yaşamasına rağmen, giyim tarzı her zaman bir titizlik, temizlik ve zevk örneğiydi, dikkat çekmemek için ustaca düşünülmüş ve iyi hazırlanmış kıyafetler giyerdi, yine de her zaman pek göze batmayan ama kişiliğini yansıtan bir ayrıntıya sahipti. Onun bu olağanüstü güzellik anlayışı en önemsiz ayrıntılarda bile kendini belli ediyordu."

Dünyaca tanınmış Avustralyalı ünlü yazar Stefan Zweig'in ünlü Alman şair Rilke için kaleme aldığı bu satırlar Pirim Mevlâna İdris'i anlatıyor adeta… Kısacası Türkiye güzel bir şairini, masalcısını ve yazarını kaybetti… Hepimizin başı sağ olsun…

Mevlâna İdris Zengin Kimdir?

1966 yılında Kahramanmaraş, Andırın'da dünyaya geldi. 1989 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Şiir hikâye ve denemeleri İkindiyazıları, Diriliş, Dergâh, Albatros, Geniş Zamanlar ve Gerçek Hayat gibi birçok dergi ve gazetede yayımlandı. Özellikle çocuk edebiyatı alanında kaleme aldığı şiir, masal ve yayımladığı kitaplarıyla birçok ödüle layık görüldü. Kuş Renkli Çocukluğum şiir kitabı ile 1987'de aldığı Gökyüzü Yayınları Çocuk Edebiyatı Ödülü, Korku Dükkânı kitabı ile 1998 yılında aldığı Türkiye Yazarlar Birliği Çocuk Edebiyatı Ödülü, 2008'de Kosova'da Türkçeye katkı yapanlar uluslararası ödülü bunlardan bazılarıdır. Nuri Pakdil ve Sezai Karakoç belgeselleri başta olmak üzere birçok belgesele katkıda bulundu. Bu alandaki vukufiyeti nedeniyle Çocuk Yayınları Danışma ve Yayın Kurulu üyeliğine seçildi. Kitaplarının tercümeleri Arapça, Farsça, Macarca, Urduca, Almanca başta olmak üzere birçok dilde yayımlandı. 2022 yılında memleketi Kahramanmaraş'ta kalp rahatsızlığı geçirerek yoğun bakıma alındı ve Haziran ayında Hakk'a yürüdü.

Eserleri
İyi Geceler Bayım, Acayip Hayvanlar, Çınçınlı Masal Sokağı, Dondurmalı Matematik, Hayâl Dükkânı, Kirpiler Şapka Giymez, Tuhaf Adamlar, Kuş Renkli Çocukluğum, İyilik Dükkanı, Tehlikeli Bir Kipat, Sufi ile Pufi, İyilik Dükkanı, Ütüsüz Ayakkabılar, Vay Canına, Sinir Dükkanı, Yağmurlu Şehirdeki Adam yayımlanmış kitaplarından bazılarıdır.

BİZE ULAŞIN