Muhammed Bâkır Köse: SPİRİTÜEL UYGULAMALAR NE İŞE YARAR?

SPİRİTÜEL UYGULAMALAR NE İŞE YARAR?
Giriş Tarihi: 9.01.2025 10:22 Son Güncelleme: 9.01.2025 10:25
İnsanın enerji bedeni, frekanslar dünyası, kuantum düşünce, kundalini enerjisi, karmalar, maji geleneği, regresyon çalışması, ayurveda şifası, okült bitkiler, tılsımlı taslar, ölüme yakın deneyimler, kristal çocuklar, kanal bilgisi, öz ışık şifası, süptil âlemler ve daha niceleri… Adını ne koyarsak koyalım, insanın kendini ve evreni tanımak için peşine düştüğü yollar, metotlar, öğretiler ve kavramlar çok çeşitli. Bunun adı bazen ezoterizm, bazen okültizm, bazen spiritüalizm, bazen de mistisizm oluyor ama bu yolların ortak özelliği, meraklılarını gizemli bir alana davet etmelerinden dolayı çok talep görmeleri ve aynı zamanda ilgilisini rasyonel zeminden uzaklaştırma kabiliyetlerinden dolayı tehlike arz etmeleri. Duyusal alanın dışında kalan fenomenlere ilginin giderek artmasıyla modern insan kendini keşfetmek, ruhsal problemlerini çözmek ve sorunlarıyla yüzleşmek için çeşitli yöntemler arayışında. Kimi Freud’un psikanaliz koltuğuna uzanıyor, kimi aşramlarda Hint geleneğinin peşine düşüyor, kimiyse spiritüel uygulamalarda çözüm arıyor. Bu yazıda spiritüel uygulamalardan bazılarını derledik ve uygulayıcılarla yaptığımız röportajlarla ilgili metodun tarihsel sürecini, uygulanma biçimlerini ve sıhhat derecelerini anlamaya çalıştık.

RAKAMLARIN DİLİ: NUMEROLOJİ

Pisagor'un matematiğe karşı duyduğu özel ilgi bilenlerin malumu. Yunan filozof, sayıların evrenin temel yapısı olduğuna inanan Pisagorcu düşüncenin kurucusu. Ona göre, evrendeki her şey sayılarla ifade edilebilir ve sayılar aracılığıyla anlaşılabilir. Pisagor ve takipçileri, sayıları sadece
niceliksel değerler olarak değil, aynı zamanda evrensel ilkelere sahip semboller olarak görürler. Bu düşünce, Pisagor'un yorumlanmasında
ister istemez mistik bir alana da kapı aralıyor. Bugün "numeroloji" olarak bilinen yöntem, Pisagor takipçilerinin ve Gnostiklerin oluşturduğu, "insanın ve evrenin matematiğini anlamak" şeklinde formüle edilebilecek amaca matuf bir metodoloji. Pisagor'un bu tür bir uğraşla meşgul olup olmadığını bilemiyoruz ama numerolojiyle ilgilenen uygulayıcılar ve konunun literatürünü oluşturanlar, yöntemin kaynağının veya en azından zemin hazırlayıcısının Pisagor düşüncesi olduğunu söylüyor.

Numeroloji, tıpkı Arap harfleriyle yapılan ebced hesabında ve İbranî harfleriyle yapılan gematria hesaplamasında olduğu gibi, Latin harfi sisteminde her bir harfe rakamsal bir değer verilerek yapılan bir hesaplama yöntemi. Evrende bulunan her şeyin (nesne, düşünce, söz, müzik, yazı) bir frekansının olduğu ve bir enerji alanıyla var olduğu düşüncesinden hareketle harflerin titreşimlerini hesaplamaya dayalı bu yöntemde insanın karakter yapısını, zaaflarını, hayatındaki kırılma noktalarını, genetik travmaları, gelecek yıllarda karşılaşacağı gündemleri, hayattaki misyonunu ve geliştirmesi
gereken yönlerini tespit ediyorlar.

Numerologlar, insandaki dokuz çakrayı dokuz rakamla ilişkilendirirler ve isim-soy isim kombinasyonunda yer alan harflerin rakamsal karşılıkları üzerinde matematiksel işlemler yaparak bazı sonuçlar elde ederler. Bu sonuçlara göre dokuz çakranın etkinlik durumunu tespit ederler ve buna göre bir analiz yaparlar. Birçok spiritüel ve ezoterik kaynaklı düşünce sisteminde veya metodolojide olduğu gibi karma numerolojisinde de bir tekrar doğuş vurgusu var. Karma numerologları, insanların sahip olduğu isim-soy isim kombinasyonunun bir tesadüf olmadığını, isimlerinde yer alan harflerin eski yaşam tecrübelerinden getirdikleri liyakatler olduğunu düşünürler. İsimden gelen rakamları, ruhunun ilk bedenlendiği andan bugüne kadarki birikimi, doğum tarihinden gelen rakamsal değerleri de bu hayatında karşılaşacağı senaryolar ve görevler olarak değerlendirirler.

Kabala temelli gematria sistemi

Bugün uygulanan numeroloji metodunun Pisagor'un matematik sistemine dayandırıldığını söylemiştim. Kabala'yı esas alan gematria sisteminin numerolojiye nasıl etki ettiğini ve gematrianın hangi amaçla kullanıldığını Numerolog Mert Gümüşçağlayan'a sordum. Gümüşçağlayan gematria
sistemini ve numerolojinin oluşum safhalarını şöyle anlattı: "Numerolojinin, Kabala uygulayıcıları tarafından geliştirilen gematriadan türeyerek bugüne kadar geldiğini söyleyebiliriz. Aslında gematria disiplini, harflerin numarasal karşılıklarından ziyade her harfin bir anlamı olduğundan hareketle yorum yapar. Tevrat'taki bir ayetin batıni ve ezoterik anlamlarını çözmek için, İbrani harflerinin çeşitli yorumlamalarıyla geliştirilen bir sistem. İşin temelinde, Mısır kaynaklı Pisagoryen ezoterik öğretilerin ve hermetizmin etkisi her zaman var. Gematria, Pisagoryen öğretiyi kullanırken Pisagor'un matematik sistemini de kullanıyor. Gematrianın kutsal metinlerin derinliklerini çözmeye yönelik uygulamalarında ezoterik öğreti esasken kişiler ve olaylar üzerindeki çalışmalarda daha ziyade Pisagor'un matematik sistemi kullanılıyor. Endülüs'teki Yahudi âlimlerinin etkisiyle uygulama alanı zamanla genişliyor. Müslüman âlimler, Kuran-ı Kerim kaynaklı ebced sistemini geliştiriyorlar ve ebced hesaplamalarıyla hem ayetlerin hem de dünyadaki birtakım olayların yorumunu yapıyorlar. Avrupa dünyasında ise Latin harflerinin, Pisagor'un numaralar sistemiyle birlikte yorumlanmasıyla bugünkü numeroloji ortaya çıkıyor. Ben numerolojiyi kabaca ikiye ayırıyorum: klasik Batı numerolojisi ve karma numerolojisi. Karma numerolojisi, tekrar doğuş yasasını ve batıni tarafı daha çok önemseyen bir anlayış. Klasik Batı anlayışı daha yüzeysel kalıyor bence."

Karma numerolojisi

Varoluştaki tekamül yasası gereği insanın da bir olgunlaşma yolculuğu içinde olduğunu vurgulayan Gümüşçağlayan, "karma numerolojisi"
olarak adlandırdığı sistemin insanın tekamülüne nasıl bir katkı sağlayacağı hakkında şunları söylüyor:

"Karma numerolojisi, hakikat planından bakınca evrende tesadüf diye bir kavrama asla yer olmadığı anlayışından hareket eder. Çünkü oluşlar tesadüfe kaldığında evrende büyük bir kaos ortaya çıkar, ilahi nizam bozulur. Her şey planlı ve programlıdır, tedricidir, zamanını bekler ve olur. Kâinattaki her oluş ve bozuluş bir sebep-sonuç ilişkisi içinde ilerler. Dolayısıyla bir ruh varlığı bu dünyada bedenlenmeden önce, daha doğru ifadeyle
burada bir bedene tesir etmeden önce kendi senaryosunu hazırlar. Artık onun bu dünyadaki vazifesi, yolu ve hayat amacı bellidir. Hermes Trismegistus'un Zümrüt Tabletleri'nde bu durum, "Yukarıda ne varsa aşağıda da o vardır" diye ifade edilir. Bu doğrultuda kişinin alacağı isim ve doğacağı tarih de bellidir. Bir anne, istediği kadar çocuğunu sezaryenle doğurduğunu, doğumun kendi belirledikleri tarihte gerçekleştiğini söylesin. Bu düşünce, dünyevi zihnin ürettiği izafi bir düşüncedir. Kadir-i Mutlak, kâinata varlıklar üzerinden tecelli ettiği için sezaryenle doğumda karar anne-babanın değildir, O'nun kararıdır. Çocuğunu doğuracağı tarih veya çocuğa verilecek isimler anneye "varid olur" yani onun iradesi olmadan kalbine doğuş halinde gelir. Zaten öyle olması gerektiği için öyle olmuştur. Dolayısıyla, 1 Eylül 1990'da doğan Ali Yılmaz isimli bir kişinin tekâmül amaçları, karmaları, zaafları, güçlü ve zayıf yönleri, hayatında ne tür senaryolarla karşılaşacağı, nerelerde dönüm noktaları yaşayacağı, önüne çıkacak engeller gibi birçok şey ismindeki harflerde ve doğum tarihinde gizlidir. Numeroloji bunları yorumlar. Tabii ki bu yorumlarda ortaya çıkan her senaryo,
kişinin yaşaması öngörülen birtakım haller mutlaka onun başına gelecek değil. Bu türlü şok etkiler, çarpıcı olaylar insanlar uyansın diye, yanlış yolda olduğunu anlasın diye başına gelir. Zaten idraki açılmış olan insanın hayatında böyle engeller yaşamasına gerek yoktur. Yaşasa bile onu kolay atlatır ve alması gereken dersi hemen alır. Bu anlamda numeroloji, uyanışını tam olarak yaşamamış olan insanlara hayat yolu için bazı ipuçları verir."

REGRESYON ÇALIŞMASI

Spiritüel uygulamalarda tekrar doğuş yasasının çokça dillendirildiğinden bahsetmiştim. Regresyon çalışmasında da tekrar doğuş düşüncesi çok etkili. Reenkarnasyon düşüncesinde kâinat, ruhların eğitimi ve kemale ermesi için bir eğitim ve imtihan sahası olarak kabul edilir. Bir ruh varlığı, olgunlaşmak için deneyim kazanmalıdır ve bu deneyimi elde edebilmek amacıyla dünyada farklı bedenlere form vermektedir. İnsan bu farklı gelişlerde, kemalata giden yolda yaşaması gereken her senaryoyu yaşar; annelik yapar, büyük mülkler yönetir, zalim veya mazlumluğu tadar, fakirlik çeker, bir uzvunu kaybeder, kölelik yapar, kral olur…

Reenkarnasyona göre insan, mevcut bedeninde yaşarken, mizacında tanımlayamadığı birçok özelliğini eski yaşamlarından getirir. "Karma" olarak adlandırılan durumsa, insanın eski yaşamlarında yaptığı hataların veya geliştiremediği özelliklerinin bu dünyada bir dışavurumudur. Örneğin,
geçmiş yaşamında bir insanı veya hayvanı döverek sakatlayan biri, bu hayatında mutlaka benzer bir sakatlığı tadacaktır. Veya geçmişte konuşmalarıyla insanları yanıltan ve ifsad eden biri, bu hayatında kekemelik gibi konuşma zorlukları çekecektir. Her zaman kısasa kısas gibi bir durum söz konusu değil tabii; bu örnekler çoğaltılabilir.

Regresyon çalışması, bireylerin geçmiş yaşam deneyimlerine, ana rahmine veya çocukluk anılarına dönerek mevcut sorunlarının kökenine inmesini amaçlayan bir çalışma. Regresyon, kişinin bilinç dışında saklı kalmış travmaların, korkuların ve olumsuz deneyimlerin gün yüzüne çıkmasını sağlayarak, bu durumların şimdiki yaşam üzerindeki etkilerini ortadan kaldırmayı hedefler. Çalışmada, hipnoz veya derin gevşeme veya başka teknikler kullanarak kişinin bilinç dışına erişmek amaçlanır. Regresyon uzmanı, bireyi yönlendirerek onu güvenli bir şekilde geçmişteki önemli olaylara götürür. Bu süreçte kişi, bilinçli bir şekilde bu anıları yeniden yaşar ve bu anılara yeni bir perspektiften bakar. Böylece, geçmişte yaşanan olumsuz deneyimlerin duygusal yükünden kurtulma imkânı bulur.

"Ayağı yere basan spiritüellik çok önemlidir"

Regresyon çalışması ile ilgili merak ettiğimiz soruları regresyon uzmanı ve eğitmeni olan, Dünya Regresyon Uzmanları Birliği (EARTh) kurucu üyesi ve araştırma komite üyesi Tülin Etyemez Schimberg'e sordum. Schimberg, regresyonun her soruna çözüm getirmek gibi iddialı bir söylemde olmadığını, bazı sorunları çözemese bile kişinin onunla baş etme gücünü artırdığını söylüyor:

"Burada çok iddialı olmamak gerektiğini düşünüyoruz. Ayağı yere basan spiritüellik çok önemlidir. Bazı durumlarda yapılan çalışma ile sorun düzelir, bazı durumlarda ise sorunun kökenini anladığında kişinin problemi ile baş edebilme gücü artar. Bazı problemler bu yaşadığımız hayata bağlı olup çoğunlukla çocukluktaki öğrenmelerden kaynaklanabiliyor. Anne karnında bebek annenin his, duygu ve düşüncelerini sünger gibi emiyor ve sanki kendininmiş gibi yükleniyor. Doğum başlı başına bir dinamik, dünyaya nasıl geldiğimiz tüm yaşayış dinamiklerimizi etkiliyor. Öte yandan epigenetik olarak atalardan gelen aktarımların bilinç dışımızın önemli bir parçasını oluşturduğunu biliyoruz. Yeni araştırmalar öğrenilmiş bir korkunun, stresin, çaresizliğin on dört jenerasyon aktarım sağlayabileceğini gösterdi. Öte yandan, Carl G. Jung'un tanımladığı gibi, kolektif alandan da etkileniyoruz. Bir başka etken ise, geçmiş yaşamdan gelen işi bitmemiş dinamikler. Sorunun kökenine gitmesi için kişiyi uygun şekilde yönlendirdiğimizde, bir anda kişi kendini farklı bir zamanda, daha önce hiç gitmediği bir ülkede, farklı bir anının içinde bulabiliyor."

Schimberg, regresyon çalışmasında kişinin gördüğü eski hayat tecrübelerinin bu hayatıyla ne tür bir ilişkisinin olduğunu, kişinin "kendini bildi bileli" yaşadığı sorunların bazen kendini bilmeden önce de var olabileceğini düşünüyor: "Bazen bir kişi 'kendimi bildim bileli bu sorunum var' der. Örneğin bu sorun bir korku, bir kaygı, bir stres, bir hastalık, bir endişe olabilir. O problemi ile ilgili bir türlü bir sebep bulamaz bağlantılı olarak. Bazen de bir yaş
tetiklenmesi ile problem başlar ya da hayat içinde bir yeni durum edinir; örneğin evlenme aşamasına gelir ve korkusu tetiklenir, anne ya da baba olma aşamasına gelir ve korkusu tetiklenir, para ya hiç gelmiyordur ya da geldiği gibi gidiyordur, ilişki problemi vardır. Hep aynı sorunla karşı karşıya kalıyor
ve kendi kendini sabote edici durumlar içinde buluyordur. Bir şekilde kökenini bu hayat içinde bulamadığımız durumların geçmiş yaşamdaki anılarla bağlantılı olduğunu keşfederiz. Aslında buna ruhsal varlığın bitmemiş işleri diyoruz. Örneğin, geçmiş bir hayatta para yüzünde öldürüldüğümüzde
para ile ilgili olarak 'çok paran olursa ölürsün' kodlamasını buraya taşımışsak, gelirimiz ne zaman artacak olsa bilinç dışımız bizi hayatta tutmak için kendi kendimizi sabote ettirip bir anda geri alamayacağımızı bildiğimiz halde birilerine borç verirken bulabiliriz kendimizi. Sonuçta, geçmiş hayatın
işi bitmemiş dinamikleri bilinç dışımızda açık dosyalar halinde yer alır ve açık kalan dinamikler bizi onu tamamlayıncaya kadar olaylar örgüsüne çekmeye devam eder; ta ki o konuda bir farkındalık edininceye ve o döngüden çıkıncaya kadar…"

BİZE ULAŞIN