Günümüzde henüz reşit olmadan ilk adımlarından tutun da tatildeki anlarına kadar çocukların her türlü fotoğrafı sosyal medyada paylaşılıyor. Ancak sosyal medya çocuklar için güvenli bir yer değil. Bir çocuğun fotoğrafı sosyal medyada annesi, babası ya da ebeveyni olmayan birisi tarafından paylaşıldığında çocuklar dijital ortamlarda belli başlı tehlikelerle karşı karşıya kalıyorlar.
Birinci tehlike çocuğun paylaşıldığı bu fotoğraflarla alay edilebilir. Arkadaşları tarafından bu görsel üzerinden ya da özel durumundan dolayı siber zorbalığa uğrayabilir. Ayrıca bu paylaşımlar çocuğun unutulma hakkını da elinden alıyor. Örneğin geçtiğimiz aylarda sosyal medyada çok popüler olan bir çocuğun sınıf annesine isyan ettiği video vardı. Bu çocuk videosu çekilip, sosyal medyaya servis edildiği için yıllarca hatırlanacak. Bu sebeple de çocuğun unutulma hakkı elinden alındı.
İkincisi, paylaşılan bu görseller toplanarak o çocuk adına başkası tarafından bir hesap oluşturuluyor. Bu hesapta yine çocukla dalga geçilebilecek, onu küçük düşürebilecek şeyler olabilir. Fotoğrafların üzerinde oynayarak uygunsuz içerikler üretilmiş bir hesap açılabilir. Böyle bir tehlikesi de var. Üçüncü olarak çocukların görselleri alınıp, çıplak bir vücuda fotomontaj yapılıyor ve sonrasında çocuğa şantaj yapmak için bu görselleri kullanıyorlar.
Günümüzde en çok yaşanan sorun da bu. Çocuğa "Bunu yapmazsan bu görselini her yerde paylaşacağız" diyorlar. Hâlbuki çocuk aslında o görseldekinin kendisi olmadığını, montaj olduğunu biliyor ama başkalarını inandıramayacağından korktuğu ve bu durum karşısında bir çocuk olarak
ne yapacağını bilmediği için panikliyor ve şantaja boyun eğebiliyor.
Etkileşim uğruna çocuk doğuruyorlar
Artık bir de bu işin yapay zekâ boyutu var. Geçtiğimiz günlerde Microsoft'un yapay zekâ biriminden bir mühendis yapay zekâ yardımıyla tek bir fotoğrafla iş arkadaşına 15 dakikalık bir konuşma yaptırdı. Bunu tek bir fotoğrafla yaptı. Fotoğrafı canlandırmak bir çocuk için de söz konusu olabilir. Bu teknoloji sayesinde "çocuğunuzu kaçırdık, şuraya para yatırmanız gerekiyor" gibi tehdit içeren bir video da oluşturulabilir. Çocuğu küçük düşürecek içerikler üretilebilir. En kötüsü de yapay zekâyla oluşturulan bu videolar çocuk pornosunda kullanılabilir.
Çocuğunuzu paylaştığınız bir fotoğrafın altına yabancılar da yorum yapabiliyor ya da çirkin yorumlar da geliyor. Çocuklara "bu ne biçim tip?" "Ne işi var burada?" ya da küfürlü yorumlar yapıyorlar. Mesela çocuk bir takımın formasını giymiş, karşı takımın taraftarları ona hakaret ediyor. Tüm bunlar,
fotoğraf paylaşıldığında çocuğun başına gelebilecek şeyler. Çocukların fotoğrafları paylaşılırken bu durumların hepsi biliniyor. O nedenle çocuklarının fotoğraflarını paylaşan kişilerin artık iyi niyetli olduğunu ya da çocuğu koruma niyetinde olduğunu düşünemeyiz.
Sosyal medyada çocukların fotoğrafları paylaşıldığı zaman kontrol sizden çıkar. Bazı anne-babalara çocukları çok sevimli, zeki, yaşına göre çok becerikli geliyor ya da attıkları bazı adımlar gurur veriyor. Bu anları da diğer insanlarla paylaşmak istiyorlar. Sosyal medya da buna müsait bir yer. Bazı anne- babalar bunu içinden gelen paylaşım duygusuyla yapıyor bazıları ise çocukları üzerinden para kazanmak amacıyla paylaşıyor. Fenomen anne- babalar sırf etkileşim uğruna çocuk doğuruyorlar. Bazı influencer anneler var, dördüncü, beşinci çocuklarını dünyaya getirip etkileşim almaya
devam ediyorlar.
Birkaç yıl öncesine kadar çocukların annesinin kucağında, babasının yanında ya da toplu fotoğraflarda göründüğü fotoğrafların paylaşılmasının bir sakıncası olmadığını düşünüyordum ancak gelişen teknoloji karşısından artık bu fotoğraflar da riskli gruba giriyor. Annenin ya da babanın yüzü
ile oynayıp, çocuğu başka bir ailenin çocuğuymuş gibi göstererek olayı başka bir yola sürükleyebiliyorlar. İşte bu nedenle en azından çocuk 18 yaşına gelene kadar sosyal medyada paylaşılmaması gerektiğini düşünüyorum. Çocuk, sosyal medyada kendisi için neyin doğru, neyin yanlış olacağını karar verecek yaşta değil. Zaten kanuna göre 18 yaşına kadar çocuk kabul ediliyorlar ve bizim sorumluluğumuzdalar. Anne- babalar olarak onlara bakmak ve korumak zorundayız. Kanunun bize tanımladığı bu zorunluluğa göre çocuğun fotoğrafını paylaşmamamız gerekiyor.
Çocukları dijital mecralarda hiç paylaşmamalıyız
Anne- babalar çocukların fotoğraflarını paylaşırken dijital yollarla onların özel hayatına ait bilgileri de vermiş oluyorlar. Bu durum Türk Ceza Kanunu 134. maddesine göre özel hayatın gizliliğini ihlal edildiğini gösterir. Bu tarz paylaşımlar yapan anne ve babalara da kamudan bir vatandaş "çocuğunun
özel hayatını ihlal ediyor" gerekçesiyle Türk Ceza Kanunu 134. maddesine göre dava açabilir. Bu duruma istinaden yaşanmış bir olayı anlatmak istiyorum. Bir başhekimin hastanede, profesyonel ortamda bir kişiyle sorunları çıkıyor ve bu sorunları meydana getiren vatandaş başhekime kafayı takıyor. Önce başhekimin eşinin Instagram hesabını buluyor. Bu hesapta gizli, fotoğrafları sadece eş, dost, akraba görebiliyor. Ancak bu hesaplardaki fotoğrafları, bilgileri çok kolaylıkla gösteren, çok basit yazılımlar var. Bu hesapta da başhekimin kızlarının fotoğrafları bulunuyor. İki kızın fotoğraflarını alıyor, bir Instagram hesabı oluşturuyor ve bu hesabı da eskort hesabı olarak oluşturuyor. Hesapta "Bu kızları otele çağırmak isteyen şu telefonu arayabilir" şeklinde paylaşım yapıyor ve başhekimin telefon numarası yazıyor. Düşünebiliyor musunuz?
Diyelim ki siz bir babasınız ve gecenin bir vakti sizi bu şekilde arıyorlar. Bu durumda ne yaparsınız? Siz gizli hesap adı altında paylaşım yaparken çocuğunuzu koruduğunuzu düşünüyorsunuz ancak koruyamıyorsunuz. Dolayısıyla "çocuğumun okulun adını paylaşmıyorum, özel bilgilerini
vermiyorum" diye düşünmek yerine çocukları dijital mecralarda hiç paylaşmamak lazım. Youtube'da bir adam var. Bir fotoğraf gönderiyorsunuz ve o fotoğraflardaki ayrıntılardan konumu dahi bulunuyor. Fotoğraf çok net olmasa bile size o fotoğraftaki kişi hakkında bilgiler veriyor. Peki, nasıl buluyor? Mesela arkada bir bank var. "Bu banklar genelde Belçika'da olur" diyor. Fotoğrafta bir bina gözüküyor, "bu bina aşağı yukarı şurada" olur diyor
ya da "bu mevsimde ışık şuradan kırılır" gibi detaylarla bilgi sahibi olabiliyor.
Yapay zekâ karşısında çocukları korumak zorlaştı
Sosyal medyada bazı öğretmenler de öğrencilerini paylaşıyorlar ve "biz okul ismi vermiyoruz" diyorlar ancak verdiğim örnekteki gibi bir fotoğraftan her şeyi bulabiliyorlar. Yapay zekâ ve teknoloji alanında yaşanan gelişmelerle çocuklarımızı korumamız daha da zorlaştı. Yapay zekâ çocuk avcısı olarak değil hayatımızı kolaylaştırmak için ortaya çıktı. Diğer teknolojiler de çocuklara zarar vermek için çıkmadı ama kötü niyetli insanların işini belki 10 kat belki 20 kat kolaylaştırıyorlar.
Bu durumda biz ne yapacağız? Bizde "Suçluyu devletin yakalaması gerekiyor, niye biz önlem alıyoruz?" tarzında bir düşünce var ama aynı şey hırsızlık için de geçerli. Devlet hırsızlık suçu işleyen kişileri yakalıyor. Biz de hırsızlık yapılmasın diye evimizin kapısını açık bırakmıyoruz. Evimizin kapısını kilitliyoruz, pencerelerimize parmaklık taktırıyoruz. Hırsızlığa karşı önlemlerimizi alıyoruz, aynı önlemi çocukların fotoğraflarını paylaşırken de almamız gerekiyor. Pedofil var, sapık var, şantajcı var. Bu kişileri devlet yakalasın demeyeceğiz. Bunların hepsine karşı alınacak başlıca önlem çocuğun fotoğrafının paylaşılmamasıdır.
Ebeveynler dijital medyaya karşı bilinçlenmeli
Yaşadığımız bu çağda ebeveynlerin dijital medyaya karşı bilinçlenmesi gerekiyor. Okullarda bazı öğretmenlerin WhatsApp gruplarında bu konulara ilişkin bilgilendirmeler yaptıklarını çok görüyorum. Tehlikeli oyun isimlerini paylaşıyorlar, çocukların fotoğraflarını paylaşılmasıyla ilgili mesajlar gönderiyorlar. Bazı bilinçli anneler de etrafında gördüğü diğer anneleri uyarıyor. Benim gibi yazarlar bu işlerin tehlikelerinden bahsediyorlar. Bir de sosyal medyanın hiçbir tehlikesi olmadığını düşünen bir kitle var. Bu kitle bile maalesef cahil de değil, kendisini bilgili kabul eden beyaz yakalıların çoğunlukta olduğu bir kitle. Bu kitle "biz bu işi, teknolojiyi doğru kullanıyoruz, çok teknolojiyi kullanabilen insanlarız. Bunun bize karşı tehlikesi olmaz" diye düşünüyor. En tehlikelisi de kendini bilgili sanan cahiller. Benim bugüne kadar bütün seminerlerime, eğitimlerime burun bükenler, "Aman sen
de abartıyorsun" diyenlerin hepsi beyaz yakalı, okumuş, kültürlü insanların çocukları.
Daha az okumuş, sosyo-ekonomik durumları öbürlerine göre dezavantajlı insanlar bu konuda biraz daha dikkatliler. Doğu'da çocuklarını "eti senin kemiğin benim" diyerek okula verip, okulda başına gelen hiçbir şeye karışmayan aileleri saymıyorum ama toplumun orta kesimi, biraz ortanın altı kesimleri sosyal medyada çocukları bekleyen tehlikelere karşı daha dikkatliler. Kendisini okumuş, mantıklı ve imkânlarını daha fazla gören insanlarsa bu işlerde daha çok yanlış yapıyorlar.
18 yaş altı sosyal medyadan korunmalı
Ebeveyn denetim özelliğine güvenip, cihazları çocukların eline veriyoruz ancak bu özellik pek yeterli değil. Örneğin bir oyun üreticisi yeni bir oyun çıkarıyor ve bu oyunun 13 yaşından küçük çocuklar için uygun olmadığını biliyor. Bunu yazdığı anda müşterisi 13 yaşından büyük çocuklar oluyor ve bu nedenle oyun oynama oranların düşüyor. Çünkü oyunları en çok 5- 13 yaş arası çocuklar oynuyor. +13 yazdığı zaman oyunun satışları belki yüzde 20'sine düşüyor.
Bu nedenle oyun üreticileri tam aksine ebeveyn denetiminden kaçmak için oyun yaşını mümkün olduğu kadarıyla düşük kaydediyorlar platformlara. Tasarım aşamasında ise çocuklara uygunmuş gibi lanse ediyorlar. Oyunun logosu, simgesi, ikonları bile çocuklara uygun olarak tasarlanıyor. Teknoloji tehlikeleri engelleyecek yasakları, denetimleri kendi kendine ortaya çıkarmaz. Çıkarmış gibi yapar, siz de "burada denetim var, benim çocuğum güvende" dersiniz ancak öyle bir durum yok. Teknoloji kendisinin kullanılmasını engelleyecek bir mekanizmayı koymaz.
Çocukları sosyal medyadan korumak için sadece aileler olarak değil toplum olarak da uğraş vermemiz gerekiyor. Sigara hakkında nasıl ki tüm toplumun kabul ettiği, zararlı olduğuna dair bir bilgi vardır ve 18 yaşından küçüklere sigara yasaktır. İçmeye kalkanlara da ebeveynleri karışır. Neticede sigaranın sağlığa zararlı olduğu bu tüm toplumun uzlaştığı bir konudur. O yüzden kimse çocuğunun sigara içmesini istemez.
Sosyal medya için de aynı şekilde bir bilinç oluşturulması şart. "Sosyal medya çocuklara zararlı, 18 yaşından küçük çocuk bunu kullanamaz" şeklinde bir bilinç oluşması gerekiyor. Her ailenin aynı refleksi göstermesi lazım. Peki, bunu nasıl yapabiliriz? Sigarayı 18 yaşından küçüklere kim yasaklıyor? Devlet yasaklıyor değil mi? Alkolü kim yasaklıyor? Devlet yasaklıyor. 18 yaşından küçük çocuğa araba kullanmayı kim yasaklıyor? Devlet. Devletin 18 yaşından küçük çocuklara sosyal medya kullanmayı yasaklaması gerekiyor. Sosyal medya hakkında her yerde kamu spotlarının dönmesi gerekiyor.