Lacivert Yazı İşleri: “HER ŞEY OLABILİRLER, BİR TEK ‘SOL’ OLAMAZLAR”

“HER ŞEY OLABILİRLER, BİR TEK ‘SOL’ OLAMAZLAR”
Giriş Tarihi: 22.3.2024 12:56 Son Güncelleme: 29.3.2024 14:40
Bugüne kadar Türk solu ve solcularını kıyasıya eleştiren çok kalem erbabı çıkmışsa da, bunlar içinde birine özel bir yer vermek gerekir: Engin Ardıç. Gazeteci-yazar Ardıç devrim hevesiyle ömrünü geçirenleri, ideolojik tahakküm kurmak adına hareket edenleri, cuntacıları, sözleriyle öyle olsalar da bir türlü sol olamayanları taşıdı yıllarca köşe yazılarına. Özellikle solcu ve devrimci geçinenler onun hicivci kaleminden nasiplerini bol bol aldılar. Geçtiğimiz yıl 71 yaşındayken aramızdan ayrılan Ardıç’ın keskin kaleminden damlayan yazılarla hem Türkiye’nin hem de solun geçmişine bir bakış sunuyoruz.

SOL NİÇİN YOK?

Türk solu yıkılalı kırk, Sovyetler Birliği yıkılalı otuz sene oldu. Ne dünyada ortaya çıkabildi "yirmi birinci yüzyılın solu" ne de Türkiye'de. Türkiye'de çıkamazdı, çünkü bizde fikir hareketleri "ithalatçılığa" dayalıdır. Batı'da bir düşünce doğacak ki bizimkiler de onu alıp benimsesinler. Hiçbir yeni strateji ve taktik üretemediler. "Sosyalizm ölür mü canım, sosyalizm hiç ölmez" diye mezarlıkta ıslık çaldılar. En aklı başında geçinenlerinin bile tavsiyesi "bilgisayar kullanın" gibi basitliklerden ibaret kaldı. Çevreyi temiz tut, yeşili koru... Bunlar, azıcık kafası çalışan her sağcının da altına imzasını atacağı genelgeçer laflardı. Sol, o korkunç Sovyet fiyaskosunun ardından toparlanamadı. Türkiye'de solcu geçinen "bürokrat vesayetçileri" de halka suna suna "yoksullukta eşitlik" gibi çıkmaz sokaklar sunabildiler. Solun ne Türkiye'nin yapısından haberi oldu, ne sınıf özelliklerinden, ne halkın umut ve beklentilerinden... Ne işçiyi tanıyorlardı hele ne de köylüyü... Sol, ezberlerini gözden geçiremedi. Kendine yeni ezberler de uyduramadı. Çok sevdiği "özeleştirinin" yanından bile geçemedi. Hastalıklarına çok bağlı olduğu için de onlara sıkı sıkı sarıldı, bölünmeyi ve birbirini yemeyi sürdürdü. İki farklı komünist grubunun Ankara'da birbirine bıçak çekmesi hem komik hem trajik bir magazin haberidir. Sorarsan "devrim yakındır" bile diyebilirler. Kürt milliyetçileri de Türk safdillerini böyle keklemiyorlar mı? (29.01.2022)

GEZİ'DE DEĞİL 15 TEMMUZ'DA HALK ORTAYA ÇIKTI
Solcu geçinen hiçbir avanak, "İstanbul sermayesinin, özellikle Koç Holding'in Gezi ayaklanmasını niçin desteklediğini" oturup da düşünmemiştir. Gezi ayaklanmasının "yabancı gizli servis güdümüyle patlatılmış bir küçük burjuva eylemi" olduğunu da görmezler. Çünkü kendileri de küçük burjuvadır. Hayatlarında bir tek fabrikanın kapısından bile içeri bakmamışlardır... Eskiden bunlara "meyhane sosyalisti" denirdi, memleket kalkınınca "bar sosyalistliğine" terfi ettiler. Saçı sakalı ağarmış birtakım "68'liler" ayaklanmaya "nostalji olsun için" katıldılar. Gençliklerini hatırlayacaklardı. Bazıları "komün kurma hayallerini" tatmin etmek için oradaydılar. Birkaç günlüğüne de olsa çadırlarda buna benzer bir şeyler yaşadılar. Bunlar CIA desteğiyle ve FETÖ parasıyla çıkan Taraf gazetesini de solcu sanan ahmaklardır. "68 efsanesiyle" büyütülmüş gençler de, ayaklanmaya babalarından duydukları "polisle çatışmaya girme keyfini yaşamak için" takılmışlardı. Evet, bu katılma değil, takılmaydı. Gezi'de halk yoktu. Esnafın malı mülkü yakılıp yıkılıyor, bu zümre mağdur oluyordu. İşçi hiç mi hiç yoktu. Halk, ortaya 15 Temmuz gecesi çıkacaktı... Orada da burjuva yoktu, büyüğü de küçüğü de... (07.06.2019)

BİR TEK SOL OLAMAZLAR



Eski darbeci, eski Halkevleri başkanı Ahmet Yıldız vefat etti. Kendisi "papyonlu ihtilalci" olarak tanınırmış (ben unutmuştum)… "Önemli bir devrimci" olduğunu da söylediler. Cenazesinde "Ahmet Yıldız bağımsızlık, demokrasi ve özgürlük mücadelemizde yaşıyor" yazılı bir pankart açılmış. Merhum Ahmet Yıldız, hem subay, hem sosyalist… Hem 27 Mayıs darbesini yapan cuntada yer alıyor, yani halkın seçtiği iktidarı zor kullanarak deviriyor, hem 1961 meclisine ömür boyu olmak kaydıyla "doğal senatör" olarak giriyor (o meclisin ömrü Yıldız'ın ömründen çok daha kısa sürdü), hem de sosyalist… Bu yüzden 12 Eylül'de de eziyet ediliyor kendisine. Yani, mükemmel bir BAAS'çı örneği… İlhan Selçuk-Doğan Avcıoğlu- Cemal Madanoğlu-Celil Gürkan kafasında. (…) Hadi bağımsızlığı anladık da, demokrasi ve özgürlük bunun neresinde? "Asker ve sivil aydınların el ele verip zart zurtla cahil halkı eğitecekleri" bir düzen bu… Kuracakları da sosyalizm falan değil, otuzlu yılların "devlet kapitalizmine" geri dönüş… Dışa kapalı, kendi yağıyla kavrulan, sosyal hareketliliği yasaklayan, donuk bir "otarşi" toplumu… Özlemleri bu… Devletle ve partiyle "iç içe geçmiş" örgütlerdir bunlar. Her şey olabilirler, bir tek "sol" olamazlar. (05.09.2009)

İSTANBULLU "DAAEVRİMCİ" ARKADAŞLAR VE OVACIK



Hatırlayacaksınız, Dersim'in, pardon Tunceli'nin Ovacık diye bir yerinde belediye seçimini Türkiye Komünist Partisi kazanmış, ülkemizin ilk ve tek komünist belediyesini oluşturmuştu. Neredeyse bir yılı dolacak... (…) Biz konuyu takip ettik ve ara ara sorduk: Ovacık'ta seçimden bu yana ne gibi
komünistlikler yapılmıştır? Üretim araçları mı kamulaştırılmıştır? Tarla, mezra, pulluk, traktör, biçerdöver, tohumluk vs. üretim araçlarına evvelce sahip olanlar tutuklanmış, kamplara mı gönderilmişlerdir? Ovacık belediyesi halka ucuz konut, bedava eğitim falan mı sağlamıştır? Ovacık'taki banka şubelerinde mevcut hesaplara el mi konmuştur? Diğer partilerin ilçe örgütleri kapatılmış, yöneticileri tutuklanmış mıdır? Basına ve televizyona sansür konmuş mudur, örneğin "Ankara'daki iktidar" yanlısı gazeteler ilçeye sokulmamakta mıdır? Halka "seyahat kısıtlaması" getirilmiş midir, Ovacıklı vatandaş diyelim Ankara'ya gitmek için "iç pasaport" almakta mıdır? İş değiştirme özgürlüğü tarihe mi karışmıştır? İşçi Memo, Munzur Suyu'ndan çıkıp Mercan Suyu'nda işe girmek için izin almakla yükümlü müdür? Grev hakkı ortadan kaldırılmış mıdır? Bütün bunlar yapılmadıysa bunun neresi komünistliktir ve de Ovacık'a "Türkiye'deki Küba" demeye utanmıyor musunuz? (02.02.2015)

SOL HEP AĞLIYOR, AĞLAMAYI SEVİYOR



Şimdi yetmişine merdiven dayamış ihtiyarlar olacaklardı... "Fidan" kaldılar. Deniz, Yusuf, Hüseyin... İsterseniz Mahir, Cihan, İbrahim, Sinan, Ulaş, daha birçokları... Vurulmaları ya da asılmaları gerekmezdi, işledikleri ahmakça suçlar "adi suç" kapsamına giriyordu, birkaç yıl yatacaklar, herhalde 1974 affıyla çıkacaklardı. Kırk dört yıl geçmiş. Birkaç kişi toplanıp birkaç yerde anma töreni düzenledi. iddia edildiği gibi "milyonlarca insanın gönlüne" mi yerleşmişlerdir? O zamanlar halkın genel havası "yiğit çocuklarmış ama çok yanlış yaptılar" şeklindeydi. Bu kanı kırk dört yıl sonra da değişmiş değildir. Sol, hep ağlıyor. Dönem dönem tokadı yiyip yiyip ağlamayı seviyor. Darbe olunca ya çil yavrusu gibi dağılıp kaçacak delik arıyor ya kuzu kuzu teslim olup ağlamaya kaldığı yerden devam ediyor. Ne "altmış sekiz kuşağının" morukları ne de "seksen kuşağının" orta yaşlıları o görünürde pek sevdikleri "özeleştiri" yi yapmaya bir türlü yanaşmıyorlar. "Güzelleme" ve "yiğitleme" çok daha kolaylarına geliyor. Bu eylemlerin ne başında hayır vardı, ne de sonu hayra çıkardı. Türkiye İşçi Partisi 1969 seçimlerinde meclise giremeyince "bu iş demokrasiyle olmayacak" fikrini o zamanın gençliğine işleyenler kimlerdir? Amerikan gizli servisi ve onun güdümünde Türk devlet görevlileri. (08.05.2016)

DÜŞMANA ÇALIŞTILAR



(…) Deniz ve arkadaşları, hem de en olmayacak zamanda o saçma sapan eylemleriyle faşizme çanak tuttular. Yani düşmanlarına çalışmış oldular. Ne Türkiye'yi tanıyorlardı ne de Anadolu köylüsünü. Burayı "emperyalizmin pençesinde yarı feodal, yarı sömürge bir ülke" olarak kabul ediyorlardı, Cezayir gibi, Kongo gibi bir Üçüncü Dünya garibanı... Çünkü onlara öyle öğretilmişti. İki çakaralmaz altıpatlarla devrim başlatacaklardı, köylü onları
bağrına basacak ve onlarla birlikte şehirlere yürüyecekti... Hani, Nathalie Cardone'nin, "Che Guevara" şarkısının "disko" klibinde, kucağında bebek, sırtında Kalaşnikov'la halkı peşine takıp yürüdüğü gibi. Her biri ufak çapta birer Ernesto'ydu çünkü. Gemerek ve Kızıldere tarafları da, ellerinde "machete"yle şeker kamışı kesen Küba köylülerinin yaşadığı "canaverales" tarlaları... Ernesto'yu Bolivya dağlarında vurdular, bizimkileri Tokat samanlıklarında. Nasıl kurtulduğu bugün bile tartışma konusu olan bir arkadaşları da bugün HDP mebusudur, fezlekesi yoldadır. Ahmaklara bir sorum daha var: 1971 darbesiyle kurulan, bu çocukların kanı ellerine bulaşmış faşist hükümete bakan veren, bununla da kalmayıp asıl bir de başbakan veren kimdir? Solun manevi lideri olduğu söylenen İsmet İnönü! Hadi yürüyün be. (08.05.2016)

"DAAEEVRİMCİ" BACILAR...



Solculuk kisvesi altında faşizme hizmet ediyorlar, kerhaneye düşmek gibi bir şey, belki daha da kötü! Evet, "daaeevrimci" bacılar... Emre Aköz, kendisine yumurta atmaya çalışanlar arasında gözüne ilişen "cırtlak sesli birkaç kara kuru kızdan" sözetti. (…) Devrimci bacı... Soyu tükenmiştir sanıyorduk, demek ki yumurtalı eylemlerde yaşıyormuş. Ortak özellikleri çirkin olmalarıdır bu kızcağızların. Hem çirkin hem pasaklı. Sorunları da budur. Bu yüzden hepsi birer "kompleks kumkuması" olup çıkmıştır. Önce kendi kendileriyle, sonra erkeklerle sorun yaşarlar, hükümetle, oligarşiyle, sermaye sınıfıyla falan değil. Bu hınç, görünürde kendini "eylemcilikle", aslında nefretle, öfkeyle, vurup kırma arzusuyla dışa vurur. Başta anaları babaları olmak üzere hiçkimseden sevgi görmemişler, yakınlık görmemişlerdir. Bu nedenle onlar da kimseye "empati" gösteremezler. "Farklı düşünenleri anlamaya çalışmak" da onların kısa boylarını çok çok aşar. Bir zamanlar, ünlü şarkıcı gibi, "Akrep Nalan" adı takılmış ünlü bir eylemci kız vardı, 12 Eylül döneminde. "Memleketinden" gelmiş, Topkapı Garajlar'da otobüsten inmiş, yanına ilk yaklaşan çocuğun siyasi görüşüne yazılmış. Çocuk solcu olduğu için solcu olmuş, çocuk sağcı olsaymış o da sağcı olacakmış. (28.02.2011)

ATATÜRK SOLCU MUYDU?



Değildi. Atatürk'ün yaptığı, "radikal bir uygarlık değişimidir"... Daha doğrusu, 1839'dan beri sürmekte olan Batılılaşma girişimlerinin temele indirilmesidir. (…) Atatürk döneminde tek parti yönetimi vardı. Bu bir bürokrat yönetimiydi. İşçinin ne örgütlenme hakkı vardı, ne sendika, ne dernek,
ne parti hakkı. Ama, dişe dokunur bir işçi sınıfı mı vardı sanki, diye de sorulabilir. Dişe dokunur bir sanayi burjuvazisi de yoktu, ticaret burjuvazisini gayrimüslimler oluşturuyordu, tırpanladılar. Uygulanan, bürokrasi güdümünde devlet kapitalizmi olmuştur. Bunun solla bir ilgisi yoktur. Atatürk devrimleri, solculuk değildir, çağdaşlaşma girişimleridir. (…) İnönü de sosyalist solun en büyük düşmanı olmuştur. İki kere, 1925 ve 1946'da sosyalizmi tırpanlamıştır. Bu gerçeği görünce, artık Atatürk'e de, İnönü'ye de, Ecevit'e de, Baykal'a da solcu diyemezsiniz. Bu açıdan Livaneli haklıdır. Ama sanayisi olmayan, burjuvası ve proleteri cılız bir ülkede de kim neyin solculuğunu yapacaktı sanki? Üstelik Atatürk, "Türkiye'de sosyalizm demek bila kayd-ü şart Rus hakimiyeti demektir" diyerek o dönemin acı gerçeğini özetlemişti... (14.07.2021)

SOL ŞİŞTİ!



İyi para toplandı: Kabaca 115 milyar lira. Büyük müesseseler, bankalar, holdingler milyarlar yağdırdılar. (…) Hiç sesi çıkmayanlar da var. Solcular.
Bir sürü sol parti var. Devrim yapacaklarmış. Devrim yapana kadar tek kuruş çıkmıyor... Birçok sendika var. Üç de konfederasyon. Bunlardan tık yok. Çıkarın da elli kuruş verin be! Üyelerinizden birer maaş kesin... Otellerinizi, misafirhanelerimizi depremzedelere açın... I ıh. Tık yok. Siz ne işe yararsınız? Devrim yapmaya yararsınız, onu anladık da, başka ne işe yararsınız? Sizde elbette o büyük holding sahipleri kadar para yoktur. "Sembolik" olarak bir lira verin be! Bana Yazarlar Sendikası'nı hatırlattılar. Böyle bir sendika kurulmuştu, biz de sevinmiştik. Üye olduk. Hiçbirimizin hiçbir kitabından tek kuruş alacağı için kılını kıpırdatmadı. Biz kazığı yedikçe seyretti. Bol bol rakı içiyorlardı toplanıp. Eleştirince de biz kötü kişi olduk. Benim haklarımı savunmayacaksa bu sendika ne işe yarayacaktı? Üye olmuş birkaç kişi kaldıysa otursun da beş dakika düşünsün: Bu ülkede "sol" ne olacaktır, ne işe yarayacaktır? Yazarın emeğini sermayeye karşı korumak... Hadi canım sen de. (17.02.2023)

BİZE ULAŞIN