ALMANYA
GUNTHER VON HAGENS
ÖLÜ BEDENLERİN SANATÇISI ARTIK KENDİ KADAVRASINI BEKLİYOR
Almanya'da 1945 yılında doğan Gunther Von Hagens tıp eğitimi aldı. Mezuniyet ve doktorasının ardından 1977'de ölü dokuları plastikle kaplayarak korumayı ve bunları anatomi amaçlı kullanmayı sağlayan plastinasyon yöntemini keşfetti. Bir süre bu yöntemi anatomi derslerinde kullanılacak vücut parçaları üretmek için kullanan Von Hagens, 90'ların başında metodunu geliştirerek bütün bir kadavrayı plastinasyonla korumayı başardı. Yöntemin başarısı üzerine Von Hagens işini sanata dönüştürdü. 1995'ten itibaren plastinasyon sayesinde büyük bir görsellikle sabitlediği insan kadavraları ve vücut parçalarını sergilemeye başladı. "Ölülerin sanatçısı" olarak anılmaya başlanan Von Hagens'in "Body Worlds: Orijinal Vücut Dünyası-Yaşam Döngüsü" adlı kadavra sergisi farklı dinlerden din adamları tarafından tepkiyle karşılaşsa da büyük ilgi gördü ve kısa sürede dünyanın çeşitli ülkelerini dolaşarak on milyonlarca ziyaretçi tarafından izlendi. İlerleyen yaşlarında parkinson hastalığına yakalanan Von Hagens birkaç yıl önce karısına kendi bedeninin de plastinasyonla korunmasını ve sergilenmesini vasiyet etti. Şimdi sergilenmeyi bekliyor.
İSPANYA
BEATRIZ FLAMINI
YERİN 70 METRE ALTINDA BİR MAĞARADA YALNIZ BİR İNSAN
Bir mağarada tek başına kalma rekoru yakın zaman kadar 69 gündü ancak İspanyol sporcu Betariz Flamini bu rekoru bu sene alt üst etti. Flamini 2021 yılı sonlarında girdiği yerin 70 metre derinliğindeki mağaradan tam 500 gün sonra 2023 yılında çıktı. Flamini, Granada yakınlarındaki yer altı mağarasında yalnız kaldığı bu süre boyunca dış dünya ile hiç iletişim de kurmadı. Aklından zoru mu vardı diyenler için bir açıklama yapalım: Bu tecrübe Flamini'nin çok eski bir hayaliydi, böylelikle onu gerçekleştirmiş oldu. Ama daha önemlisi bu bir deneydi ve amacı uzun süreli yalnızlığın insan vücuduna etkilerini gözlemlemekti. Flamini bu süre boyunca vaktini yemek pişirmek, spor yapmak, resim yapmak, örgü örmek gibi meşguliyetlerle geçirdi. İşin ilginci bu kadar uzun süre boyunca hiç sıkılmadığını söyleyen İspanyol şunları da ilave ediyor: "Yüksek sesle konuşmadım ama kendi içimde konuşmalar yaptım ve kendimle gayet iyi anlaştım."
ÇİN
LIU BOLIN
GÖRÜNMEZ ADAMIN PROTESTO SANATI
Çinli heykeltıraş ve ressam Liu Bolin'e sanat çevrelerinin taktığı lakap "Görünmez Adam." Bunun nedeni eserlerinde kendi vücudunu tıpkı bir bukalemun gibi çevre ile uyumlu hale getirerek kamufle olması. Çinli sanatçı vücudunu ve giysilerini öyle maharetle boyuyor ki adeta onun içinde görünmez hale geliyor ve bir illüzyon oluşturuyor. Bolin'in "görünmez olma sanatını" icat etmesinin nedeni ise salt görsellik değil. Her şey bir protesto ile başlamış. 18 yıl önce arkadaşlarıyla yaşadığı Suojia sanat köyü Çin hükümeti tarafından yıkılınca o da rejimi protesto etmek için yeni bir yola başvurmuş: "Rejime karşı gösterdiğim direniş nedeniyle sosyal statüsü, geliri olmayan insanların hayatını yaşamaya başladım. Bu düzen içinde varlığı görünmeyen insanlardan biri oldum. Eserlerimde kentteki cadde, market, park gibi farklı sosyal ortamlar içinde neredeyse tamamen görünmez olacak şekilde gizleniyorum. Bunun amacı ise korunmak ve güç toplamak. Temel amacım eserlerimi izleyenlere benim yaşadığım haliyle sanatçıların birer insan olarak görmezden gelindiği Çin'i ifşa etmek."
ÇİN
ARAZİDEN KAZANMAK İÇİN DİJİTAL MEZARLIK ÇÖZÜMÜ
Dijital teknolojilerin hayatı ne kadar etkileyeceği konusunda güzel bir örnek: Yılda 10,5 milyon insanın vefat ettiği Çin'de başkent Pekin'de kentsel alanlardaki arazi kıtlığı ve mezarlıklara arazi bulmanın zorlaşması nedeniyle deneme amaçlı olarak dijital mezarlık projesine başlandı. Deneme aşamasındaki proje ise mezarlık inşa etmek yerine cenaze alanları oluşturmaya dayanıyor. Geleneklere göre yakılan ölülerin külleri artık ayrı bir mezara değil, toplu alana yerleştiriliyor ve burada ölenlerin fotoğraflarının görülebileceği ekranlar yer alıyor. Tabiri caizse ölülerini ziyaret etmek isteyenler bu alanı ziyaret edip, buradaki ekranlardan fotoğraflarına bakarak merhum yakınlarının hatıralarını yad ediyor ve dua edebiliyorlar. Pekin şehri yönetimi bu ve benzer başka projeler vasıtasıyla 2035 yılına kadar kentteki mezarlıkların yüzölçümünü yüzde 70 oranında azaltmayı hedefliyor.
HİNDİSTAN
MÜSLÜMAN ESNAFA KARŞI BOYKOT ÇAĞRILARI ÇOĞALIYOR
Şu dünyada Müslüman olmak gerçekten zor iş; Myanmar, Tayland, Doğu Türkistan, Hindistan, Ortadoğu, Afrika ya da Avrupa'da olsun fark etmiyor. Anti-Müslüman ve İslamofobik cepheden en son haberimiz –yenisi gelene kadar- Hindistan'dan. Irkçı ve ayrımcı Hindu milliyetçilerinin gittikçe
radikalleştiği ülkede son dönemlerin gözde eylemi ise Nazilerin Yahudilere karşı uygulamalarından ilham almış görünüyor. Aşırılıkçı Hinduların Müslüman esnaf ve tüccara yönelik boykot çağrıları giderek artış ve yaygınlık gösteriyor. Son olarak başkent Delhi'ye yakın olan Hryana eyaletinde dini içerikli şiddet eylemlerinin ardından 50 civarında köye Müslüman esnafın girmesi yasaklandı. Aşırılıkçı Hindu gruplar başka bölgelerde de benzer şekilde Müslüman şirketlere ve tüccarlara karşı boykot ilan etmekten ve halkı tahrik etmekten geri durmuyorlar. Umarım gözü karartmış radikal Hindular Nazileri örnek alma konusunda daha ileri gitmezler.
BİRLEŞİK KRALLIK
EVDEN ÇALIŞANLAR MI, OFİSTE ÇALIŞANLAR MI DAHA DÜRÜST?
Koronavirüsün ortaya çıkışından sonra evde çalışma modeli ciddi bir yaygınlık göstermeye başlamıştı. O dönem bu çalışma modelinin ekonomik ve psikolojik faydalarından, trafiği rahatlatmasından, işverenler için maliyeti düşürme gibi avantajlarından sıkça bahsedilmişti. Evden çalışma modelinin yeni konuşulmaya başlayan bir faydası ise etik alanla ilgili. Zira o dönemler bu modeli uygun bulmayanlar çalışanların evde daha kolay suiistimal imkânı bulacaklarını, bu modelin meslek etiğine zarar vereceğini ileri sürmüşlerdi. Ancak Birleşik Krallık'ta yapılan bir araştırmaya göre durum tam tersi çıktı. European Financial Management Journal'da yayınlanan ve beş büyük banka çalışanları tarafından işlenen müşterilere karşı suiistimal vakalarını değerlendiren bir araştırmaya göre Koronavirüs salgınının başladığı 2020'den sonra ofiste çalışan banka görevlileri evden çalışan meslektaşlarına göre beş kat daha fazla suiistimalde bulunmuşlar. Biz ise tecrübelerimize dayanarak şu formülü öneriyoruz: Ne tam evde ne tam ofiste; istikbal hibrit modelde.
ABD
BUGÜNE DEK 200 CİVARINDA İNSAN BEDENLERİNİ DONDURDU
Hastalıklarına gelecekte çare bulunması umuduyla insanların bedenlerini dondurmaları bir zamanlar bilim kurgu roman ve filmlerinin unsurlarından biriydi. Günümüzde nadir de olsa böyle bir hizmeti veren firmalar mevcut. Beden dondurma hizmeti oldukça pahalı bu nedenle herkesin yararlanması
mümkün değil. Bu işlemle ilgili bir başka sorun dondurulan kimsenin rahatsızlığına gelecekte bir çare bulunacağının garantisinin olmayışı. Ancak daha önemli sorun da şu ki dondurulan vücudun yeniden hayata döndürülebilmesi de ancak gelecekte çözülmesi ümit edilen bir şey. Bu kadar zayıf ihtimale rağmen yine de bu yola başvuranlar çıkabiliyor. Arizona'nın Scotsdale kentinde Alcor Hayat Uzatma Merkezi adlı kuruluş böyle bir teknolojiyi 200 bin dolardan başlayan fiyatlarla sağlıyor. Verilen bilgiye göre bu kuruluş bünyesinde bugüne kadar bedenlerini -196 derece soğukluktaki sıvı nitrojende dondurarak şifa umudunu geleceğe erteleyenlerin sayısı 200'ü geçmiş durumda. Alcor'un müşterilerinin çoğunluğunu kanser ve ALS başta
olmak üzere ölümcül hastalıklara yakalananlar oluşturuyor.