Hakkı Öcal: ÖZGÜVEN, HEM DE AŞIRI ÖZGÜVEN HİÇ DE FENA DEĞİL

ÖZGÜVEN, HEM DE AŞIRI ÖZGÜVEN HİÇ DE FENA DEĞİL
Giriş Tarihi: 24.8.2023 16:21 Son Güncelleme: 24.8.2023 16:21

Editörümüz, bu ay narsisizm konusuna ağırlık vereceğimizi söyleyince hem çevremde, hem de kendi içimde bitmeyen tartışma yeniden alevlendi: Kendime güveniyorsam, hem de aşırı güveniyorsam, bu beni narsisist yapar mı?

Narsisizm veya özseverlik, kişinin kendi bedensel ve/veya zihinsel benliğine karşı duyduğu hayranlık ve bağlılık, kabaca tabirle kişinin kendisine âşık
olması…

Başarılarını ve yeteneklerini abartırlar ve üstün biri olarak görülme beklentisi içine girerler. Güç, zekâ, güzellik konularında özel ve eşi bulunmaz biri olduğuna dolayısı ile de özel ya da üstün kişilerce anlaşılabileceğine inanırlar. Her şeyi hak ettiği duygusu ile ne istiyorsa yapabileceğine dair anlamsız beklentiler içindedirler. Kendi çıkarları için başkalarını kullanırlar. Empati yapamaz; başkalarının duygularını ve gereksinimlerini anlamak istemezler. Sıklıkla başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanırlar. Saygısız, kendini beğenmiş davranışlar ya da tutumlar sergilerler.

Hepimiz narsisist olmuyor muyuz?

Dr. Bahar Tezcan, Milliyet'teki yazısında (Narsisti nasıl tanırız?, 01.03.2017) narsisti şöyle tanımlıyor:

"Kendi çıkarları için başkalarını kullanırlar. Empati yapamaz; başkalarının duygularını ve gereksinimlerini anlamak istemezler. Sıklıkla başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanırlar. Saygısız, kendini beğenmiş davranışlar ya da tutumlar sergilerler."

Bu tanıma bakınca, siz, biz, arkadaşlarımız, aile üyelerimiz, yani hepimiz narsist olmuyor muyuz? Başkalarını kendi çıkarları için kullananlara
siyasetçi demiyor muyuz? Empati yapanın parmakla gösterildiği devrimizde, kim kimin duygularını, ihtiyaçlarını anlamaya çalışıyor? Otobüste
tepenizdeki soğuk veya sıcak hava vanasını açın da görün çevrenizdeki empati ustalarını!

Başkalarını sıklıkla değil sürekli kıskanana, abla, ağabey, kardeş denir; ve bu kişiler kıskandıkları ablaları, ağabeyleri ve kardeşlerinin de sürekli kendilerini kıskandığı kanısındadırlar. Saygı? Heyhaat! Sadece semt olarak adı kalmış olan Vefa'da bile bitti saygı. Hani fıkrada var ya, evladının birinden su isteyip de cevap alamayan adama, küçük evladı, "Baba ya! Şu saygısızdan ne diye su istiyorsun? Kalkıp kendin iç, bir de bana getir!" demiş ya. İşte görüp göreceğimiz saygı, bu küçük evladın merhameti kadarkaldı.

Kim kendini beğenmiyor ki?

Bahar hanımın bu tanımını, çok zorlarsanız belki "bencillik" veya moda terimi ile "egoistlik" sayabilirsiniz. İtalyan ressam Caravaggio'nun 1594-1596
tarihleri arasında tamamladığı "Kendine Âşık Olan Adam" adlı yağlı boya tablosundaki, kendi aksini gölün durgun sularında seyretmekten başka günahı olmayan Narcissus, bizim en normalimizden bile daha az zararlı görünüyor bana.

Kaldı ki ben burada izninizle, "egoist olmama" felsefesine karşı olduğumu da ifade etmek istiyorum. "İçindeki egoyu öldür" derler ya! Kimler der? Gerçek bir imana ve bunun tam ifadesi olan Vahdet-i Vücud (vücut bulmuş olan her şeyin birliği) felsefesine inanan herkes der. Hayır, burada sizleri Michael S**field veya Cemre Demirel felsefelerine ve hazretin tasavvuf geleneğine tümüyle savaş açan, Yunus Emre'den Mevlana Celalettin Rumi'ye, bütün sufileri, dinden çıkmış sapkınlar sayan "öğretisi" ile baş başa bırakacak değilim.

Ama sizi siz, beni ben, bizi biz yapan bir nefsimiz yok mu? Nefis, yani Yaradan'ın gebeliğin bir zamanında cenine kimlikkişilik kazandırdığı Nefes'in
verdiği şey. Diyanet Sözlüğüne göre, insanın özü, kendisi, ilâhî latife, kötü huyların ve süflî arzuların kaynağı anlamında bir terim. Oxford'un Türkçe sözlüğüne göre, 1. kişinin öz varlığı, kişinin kendisi, öz varlık, kişilik; 2. insanın yeme içme gibi yaşamsal gereksinimlerinin tümü.

Kendicağızıma duyduğum hayranlık

İsteklerine karşı koymaya çalıştığımız ve başardığımız ölçüde olgunlaştığımıza inandığımız şey. İsteklerine karşı koyamadığımız zaman günah
işlediğimizi düşündüğümüz nesne. Körelttiğimiz zaman arındığımıza hükmettiğimiz arzular demeti. Aynı sözlükler, aynı kelimeye, "herkesçe
beğenilecek nitelikte olan, güzelden de güzel, istek Artık hepimizin içinde bir ömür yetecek özgüven ve onun besleyip büyütt üğü özsevgi var. Bizi kendi çapında birer mininarsisist yapan devir utansın. Sizden çok güvenebileceğim tek kişiye, yani kendicağızıma karşı duyduğum bir hayranlık ve bağlılık varsa, eyyy WIkIpedIa'nın şımarık editörü kimsin bilmiyorum ama bu tanımın karşısına "kişinin kendisine âşık olması" yazarak ne amaçlıyorsun? Caravaggıo 'nun "Kendine Âşık Olan Adam " tablosu uyandıran, çok hoş" anlamlarını da yüklüyorlar.

Ama ben de Cemre'nin sufi düşmanlığına düşmeden de ego'nun, nefs'in "bireyin içindeki olumsuz duyguların, meşru olmayan isteklerin, kötü huy ve fiillerin kaynağı olduğu tanımına karşı çıkılması gerektiği fikrindeyim. Hayır, ego'yu terbiye etmenin ve nefs'i kötülüklerin kaynağı olmaktan kurmanın, onu öldürerek, Vahdet-i Vücud'cular gibi "içimizdeki tanrıyı keşfetmek" veya hiçbir varlığın var olmadığı, sadece Yaradan'ın var olduğu, her cismin onun bir yansımasından ibaret olduğunu idrak etmek gibi bir anlayışa sahip değilim.

Benim naçiz itikadım ki burada onu ifade etmenin de hiç gereği yoktur ama kısaca belirtmek, konuyu kargaşadan korumak açısından icap ediyorsa eğer, her şeyin bir bedene sahip olduğu dünyada, varlıkların gerçekten var olduğu bu dünyada, kendine güvenin önemli olduğuna dayanıyor. Yani özgüven.

Yani "Ben bunu beceririm…" diyebilmek. Eğer, ben bir işi başarmakta kendi bedensel ve/veya zihinsel benliğime güveniyorsam ve bunun defalarca sınamış, artık başkalarına güvenip yarı yollarda yüzüstü bırakılmaktan yorulmuş ve geldiğimiz şu an ve mekânda, sizden çok güvenebileceğim tek kişiye, yani kendicağızıma karşı duyduğum bir hayranlık ve bağlılık varsa eyyy Wikipedia'nın şımarık editörü kimsin bilmiyorum ama bu tanımın karşısına "kişinin kendisine âşık olması" yazarak ne amaçlıyorsun?

Hayır efendim, kendime güvenim, özgüvenim, yıllarca, ilkokuldan beri sınayıp durduğum ve her seferinde (belki anambabam bir ölçüde ve bazen ve belirli durumlarda hariç) sadece kendime güvenmenin beni yüzüstü bırakmadığını görüp durmuşsam, neden özseverlik (narsisizm'in Wikipeadia'daki karşılığı) olsun?

Egoların tavan yaptığı çağda Sevmek güvenmektir. Değil midir? Öyle bir devirde, öyle bir ilişkiler yumağı içindeyiz ki, güvenin tek koşulu, sınamak, denemek ve başardığını görmektir. Eğer başımı kaşıyan, kaşıyabilen hep kendi tırnağım ise, bu bana bir özgüven veriyorsa ve ben sonuçta bu güveni bana veren nesneye, ki bu nesne bu durumda kendim olmuş oluyorum, bir sevgi besliyorsam, buna "kendi kendine âşık olmak" diyemezsiniz.

Kaldı ki, bu sürekli başarının bir şartı da güvenmek ve onun sonucu olan diğer bilumum duyguları beklemek, hissettirmek ise, bunda ne gibi sakınca olabilir.

Bu noktada yine Dr. Bahar Tezcan'a kulak verelim:

"Aslında burada çok önemli bir çelişki göze çarpar ki bu da bize bir narsisti nasıl tanıyacağımıza dair ipucu verir. Bu bireyler bu kadar kendinden emin ve başka hiç kimseyi önemsemeyen tavırlar sergilemelerine rağmen, başkalarının düşünce ve onayıyla beslenirler. Etraftan gelen onaylanma ve onun büyüklüğünü tekrar yansıtacak aynalar olmasa aç kalırlar."

Sayın hocamızın affına sığınarak bir kere daha kendisinin bu tanımının, bebeklikten itibaren için geçerli olduğunu ifade etmek istiyorum. Şöyle ki: mamasını yememekte ısrar eden bebeğin en büyük teşvik tedbiri, "Bak, Ayşe'ye... Nasıl güzel yiyor mamasını... Annesini hiç üzüyor mu?" girizgâhı ile başlayıp, "Aferin benim güzel kızıma… Yedi bitirdi mamasını… Bak babası, ne kadar akıllı bir kızımız var?" zirvelerine kadar gitmez mi?

Bu "ayna" meselesi o kadar içselleştirilmiştir ki insanoğlu ve kızına mesela bizim toplumumuzda "Marifet iltifata tâbidir" deriz. Dahası, "Müşterisiz meta zayidir," tarzında bir ticaret yasamız bile vardır! İltifat mı marifetin aynasıdır; yoksa marifet mi iltifatın? Tartışılabilir; ama sonuç değişmez. Ortada bir ayna var ve biz endamımızı bu aynada temaşa etmeye bebeklikte başlıyoruz.

Bu egoların tavan yaptığı çağda, eğer aynadaki endamımızı çok da sevmezsek, bir narsist gibi, çöküp oracığa yığılıyor muyuz? Hiç sanmam; hepimizin içinde artık bir ömür yetecek özgüven ve onun besleyip büyüttüğü özsevgi var. Bizi kendi çapında birer mini-narsist yapan devir utansın.

BİZE ULAŞIN