Yeni nesiller, kalem ile kaset arasındaki farkı asla anlayamayacak ya da çizilen CD'yi kolonyayla temizlemek nedir bilmeyecekler. Zaten bilmelerine de gerek yok artık. Her şeyin hızla değiştiği günümüzde son 10 yılda değişen müzik dinleme alışkanlıklarımızla beraber müzik dinlemek için üretilen farklı çözüm yolları da tarihe karıştı.
Muhtemelen kaseti pek çoğumuz bilmiyoruz bile. Evde oynadığımız bir oyuncak gibiydi birçoğumuz için. Fakat sanki hiç MP3 dinlememiş, kızılötesiyle sevdiğimiz şarkıyı çevremizden bulup telefona yüklememiş ya da Ihlamurlar Altında'nın polifonik müziği için 1890'a PIHLAMUR yazıp göndermemişiz gibi son dönemin vazgeçilmezi streaming platformlara anında adapte olduk.
Yakın geçmişte radikal bir şekilde değişen müzik endüstrisini ve bu dönüşümle beraber hayatımıza yeni dâhil olan alışkanlıklarımızı gözden geçirmekte fayda var.
Şimdiki gelişmeleri daha iyi anlamak için müzik piyasasında biraz geriye gidip nostalji yapmak, "korsan müzik" sektörüne göz atmak gerekiyor. 1980'lere kadar plak ve kasetlerle üst sınıflara ait bir alışkanlık olarak bilinen müzik, bu tarihlerden sonra CD'nin sektörde kullanılmaya başlaması ve evlere bilgisayarın girmesiyle farklı bir boyuta atladı.
CD'ler bize daha kolay ve ulaşılabilir müziği vaat ediyordu. Dijital teknolojilerin artık gelişmesiyle müziğin MP3 formatına dönüşmesi ise sektörde adeta bir devrim yarattı. Artık fiziksel kopyaların yerini yavaş yavaş dijital kopyalar alıyordu.
O dönemleri yaşamış "şanslı" nesiller hatırlar; eve ilk internetin bağlanmasıyla henüz gelişmemiş teknolojik bilgilerimizle bilgisayara müzik indirme çabası vardı. 1995'li yıllardan itibaren BearShare, LimeWire, Torrent, RapidShare gibi bir şarkının neredeyse 10 dakikada indiği sitelerden MP3 formatında erişilen bir parçanın CD'ye kopyalanması ve o CD'nin elden ele dolaşması bedavaydı.
"Korsan" CD'ler köşeleri tutarken:
Zaten üst geçitlerde "Karışık Türkçe", "Yabancı" gibi listelenmiş şekilde korsan CD almak dönemin parasıyla 2-3 liraydı en fazla. Oldukça ucuza satılan, hepimizin her gün çantasında gezdirdiği Discman, Mp3 çalar gibi cihazlar da her an her yerde tek başına müzik dinleme imkânı sağlıyordu.
Aynı zamanda telefonların kızılötesi ve bluetooth gibi özellikleri sayesinde "Sende 'İrem'in Hayalet Sevgilim'i' var mı?" şeklinde eşe dosta sora sora telefonunda yine bedavaya koca bir arşiv oluşurdu. Belki de içlerinden en kalitesizi telefonunda ses kaydını açıp Kral TV'de istediği şarkı çıkar çıkmaz televizyona yaklaşıp ses kaydı almak olabilirdi.
Yani dinleyiciler olarak 1990'lardan 2010'lu yıllara kadarki süreçte müziği bir şekilde bedavaya getirip özgürce dinliyorduk. Fakat madalyonun bir diğer yüzünde işler iyiye gitmemiş. Korsan sektörün bu kadar yaygınlaşması sonucunda piyasayı çökertmenin eşiğine getirmişiz. Ne var ki bizim bu çöküşten o dönemde haberimiz olmadı.
Dijitalleşmeye aynı hızda ayak uyduramadıkları için para kazanamayan ve korsanla mücadele edemeyen birçok yapım şirketi iflas etmiş, müzik marketler kepenk kapatmıştı. Plaklar, kasetler ve müzik dinleme cihazları postmodern dünyanın getirdiği nostalji akımının bir parçası olmuş, Balat ya da antika pazarlarında fahiş fiyata satılan koleksiyonerler ve arşiv sevdalıları için birer hobi nesnesine dönüşmüştü.
MÜZİKTE KÖTÜ GİDİŞE "DUR" DiYEN PLATFORMLAR
2000'li yıllarda kendini gösteren "korsan müzik" aslında müzik piyasasını evrilmesi için kırılma noktasıydı. Artık Unkapanı'nda yapımcı yapımcı dolaşıp "Beni şarkıcı yapın" devrinin tamamen kapandığı dijital çağda streaming diye adlandırılan legal dağıtım platformlarının çıkışı da korsanın önüne geçmeyi amaçlıyordu. 2010'lu yıllarda kendini gösteren bu platformlarla kötü gidişe "dur" dendi ve sektör kendini dipten çıkarmayı başardı. Apple, o dönem bu değişimi öngörerek iTunes Store ve iPod cihazını ilk kez 2003 yılında piyasaya sürdü. Kısa bir dönem de olsa en popüler cihaz olan iPod'un ömrü Yeni nesiller, kalem ile kaset arasındaki farkı asla anlayamayacak ya da çizilen CD'yi kolonyayla temizlemek nedir bilmeyecekler. Zaten bilmelerine de gerek yok artık. Her şeyin hızla değiştiği günümüzde son 10 yılda değişen müzik dinleme alışkanlıklarımızla beraber müzik dinlemek için üretilen farklı çözüm yolları da tarihe karıştı. Muhtemelen kaseti pek çoğumuz bilmiyoruz bile. Evde oynadığımız bir oyuncak gibiydi birçoğumuz için. Fakat sanki hiç MP3 dinlememiş, kızılötesiyle sevdiğimiz şarkıyı çevremizden bulup telefona yüklememiş ya da Ihlamurlar Altında'nın polifonik müziği için 1890'a PIHLAMUR yazıp göndermemişiz gibi son dönemin vazgeçilmezi streaming platformlara anında adapte olduk.
Yakın geçmişte radikal bir şekilde değişen müzik endüstrisini ve bu dönüşümle beraber hayatımıza yeni dâhil olan alışkanlıklarımızı gözden geçirmekte fayda var. Şimdiki gelişmeleri daha iyi anlamak için müzik piyasasında biraz geriye gidip nostalji yapmak, "korsan müzik" sektörüne göz atmak gerekiyor. 1980'lere kadar plak ve kasetlerle üst sınıflara ait bir alışkanlık olarak bilinen müzik, bu tarihlerden sonra CD'nin sektörde kullanılmaya başlaması ve evlere bilgisayarın girmesiyle farklı bir boyuta atladı.
CD'ler bize daha kolay ve ulaşılabilir müziği vaat ediyordu. Dijital teknolojilerin artık gelişmesiyle müziğin MP3 formatına dönüşmesi ise sektörde adeta miş şekilde korsan CD almak dönemin parasıyla 2-3 liraydı en fazla. Oldukça ucuza satılan, hepimizin her gün çantasında gezdirdiği Discman, Mp3 çalar gibi cihazlar da her an her yerde tek başına müzik dinleme imkânı sağlıyordu.
Aynı zamanda telefonların kızılötesi ve bluetooth gibi özellikleri sayesinde "Sende 'İrem'in Hayalet Sevgilim'i' var mı?" şeklinde eşe dosta sora sora telefonunda yine bedavaya koca bir arşiv oluşurdu. Belki de içlerinden en kalitesizi telefonunda ses kaydını açıp Kral TV'de istediği şarkı çıkar çıkmaz televizyona yaklaşıp ses kaydı almak olabilirdi. Yani dinleyiciler olarak 1990'lardan 2010'lu yıllara kadarki çok uzun sürmedi ama her ne kadar Türkiye'de yaygınlaşması geç olsa ve pahalı bir fiyattan sunulsa da Apple, dijital müzik sektörünün öncüsü oldu diyebiliriz. Streaming platftomlarla dijitalden müzik dinlemek yasal hâle getirilince sektörde dibe düşen gelirler de bir anda yükselmeye başladı. Aynı yıllarda ülkemize de bir bir gelmeye başlayan bu platformlarla beraber bizde de ibre artık olumlu yöne dönmüştü. Dinleyici parasını bir esere ya da bir kişiye değil, tüm şarkılara erişebileceği müzik dinleme platformuna veriyordu artık.
Streaming platformuna giden yol sosyal medyadan geçiyor biraz da. Kulaktan kulağa yayılır gibi hızlıca tüm sosyal medya mecralarında yayılan amatör müzisyen, kendi kitlesini yaratırken aynı zamanda bir yapım şirketi tarafından kolayca keşfedilebiliyor.
Ünlü bir müzisyen olmak için gerekli olan menajer, aranjör, yapımcı, ajans, kayıt stüdyoları, dağıtım şirketleri, müzik marketleri, organizasyon şirketleri gibi üçüncü şahısların hepsini silip atmak hem tanınırlık hem de pazarlama aracı olarak kullanılan sosyal medyada mümkün bir durum.
DIJITAL SÜRPRIZLI BIR ALAN…
En güzel örneklerden biri de Bilal Göregen'in kendi imkânlarıyla Youtube kanalında paylaştığı müzik vidolarıyla dünyaca ünlenmesi olabilir. Ayrıca Youtube Türkiye'de rekor hâlâ 16 yaşında çıkardığı şarkıyla tanınan Aleyna Tilki'nin Cevapsız Çınlama şarkısında.
Son birkaç senedir telefonların vazgeçilmezi hâline gelen, streaming servislerin en popüleri Spotify, İsveç'te 2008'de kullanılmaya başlamasına rağmen sektörde oldukça önemli bir konumda. Bize 2013'te gelen Spotify, sektördeki tüm açığı ve dinleyicilerin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir buluş niteliğinde.
Devasa bir arşivi bulunan bu uygulama istediğin müziğe, istediğin yerde, anında ulaşabildiğin, sosyal medya ile entegre çalışan, hatta para ödemeden bile kullanılabiliyor olmasıyla yaklaşık 232 milyon kullanıcıyla tüm rakiplerini geçerek şu anda en çok kullanılan müzik platformu konumuna yerleşti. Sadece hızlı müzik vaat etmesinin dışında kişiye özel sunduğu listelerle, "yemek yaparken, kitap okurken, araba kullanırken, konsantre olurken, uyurken" başlıklı şarkı listeleriyle "hayatı kolaylaştırdığı" söylenebilir.
Indie, Blues, Funk, Country, R&B, Punk, Folk, Soul gibi kavram ve türlerinin hemen hepsine hâkimiz artık çünkü bu uygulamaların ana sayfalarındaki başlıklardan birkaçı sadece. Her dijital sektörde olduğu gibi burada da bir sonraki sene ne olacağı pek belli olmuyor. Dijital biraz sürprizli bir alan…
Apple Music, Fizzy, Tidal, Deezer, Youtube Music, Amazon Music, Shazam gibi servisler de video klibi yayınlayan, sanatçıların konser görüntülerini de vermesi gibi farklı özellikleriyle de öne çıkan güçlü alternatiflerden birkaçı. Talebin bu kadar yoğun olduğu bir endüstride yeni yeni platformlar da hayatımıza dâhil olacak gibi duruyor.
Talebi karşılamakla beraber sektöre artık yön verdiklerini de söyleyebiliriz. Spotify listelerinde başı çeken Billie Eilish ise bu hikâyenin en güzel örneği. 2001doğumlu dünyaca ünlü yıldız, kendi parçası Ocean Eyes'ı Sound Cloud'da yayınladıktan sonra bir yapım şirketinin dikkatini çekince çok kısa bir sürede dünyaca tanınan bir yıldıza dönüştü.
Youtube kanalına yüklediği videolarla geçtiğimiz senelerin en çok konuşulan sanatçısı Zeynep Bastık, 2020'de Spotify'da en çok dinlenen ikinci kadın sanatçı oldu. Aynı listede beşinci sırada yer alan genç sanatçı Sena Şener'i ise yine dijitalden tanıyoruz. Kendisi de bir röportajında durumu özetliyor: "Ben yaptığım müziği paylaşıyordum ve takipçilerim yavaş yavaş artıyordu. Keşfedilmek nedir onu tam olarak bilmiyorum çünkü kimse gelip bana yardım etmedi, tek yardımcım dinleyiciler oldu."
Daha özgür bir endüstri
Son 10 senede dinleyicinin ödeme alışkanlığı nasıl değiştiyse sanatçının da para kazanma yöntemi de öyle değişti. Albüm yayınlandığında CD satışından para kazanılırken dijitalde şarkı dinlenmesinden ya da tıklanmasından para kazanılıyor. CD satışını yapımcı açıklamadığı sürece bilmezken şimdi bir şarkının ve bir sanatçının ne kadar dinlendiğini her an takip edebildiğimiz şeffaf bir sektör var karşımızda.
Tabi ilk çıktığı ve hızlıca yaygınlaştığı dönemlerde sanatçı ve yapımcılar bizler gibi hemen sahiplenmediler, "bunun da bir çeşit korsan olduğunu" öne sürerek eleştirilerde bulundular. Tüketici bu gelişmelere anında ayak uydurabilirken üreticinin bu gelişmeleri kabullenmesi pek de kolay olmadı. Yapımcılar tarafından tepkilerle karşılaştı.
Adele, Taylor Swift, Coldplay, Jay-Z gibi dünyaca ünlü sanatçılar tarafından eleştirildi. Hatta 2014'te Taylor Swift telif ücretlerinin düşük olması gibi nedenlerle "Benim düşünceme göre müzik bedava olmamalı ve albüm fiyatlarına sanatçılar ile yapım şirketleri karar vermeli" diyerek Spotify'ı protesto etmişti. Fakat tüm bu protestolar uzun soluklu olamadı ve hız çağında diğer türlüsünün pek de iş yapmadığını çok çabuk kavradılar.
Hâlâ sektörden en büyük pay alan yapımcılar için yeni yetenekleri keşfetmek daha kolay çünkü hem risk almak eskisi kadar zor değil hem de sosyal medya kendini birilerine göstermek için canla başla uğraşan gençlerle dolu. Yani hem amatör ilerleyen yeteneğin keşfedilmesi hem de yapımcının yeni yetenekleri dinleyici önüne sunması açısından daha destekleyici ve daha özgür bir endüstriye evrildi diyebiliriz.
Ayrıca şunu da atlamamak gerekir; artık müzik dinlemek ya da icra etmek belli bir sınıfın tekelinde değil çünkü çok daha ucuz, çok daha ulaşılır. Rakibin çokluğu, herkesin müzik yapabilmesi, müziğin dejenere olması ya da sahte dinleme satın alınması gibi eleştirilere muhatap olsa da sektörü şu an streaming müzik çağı ayakta tutuyor. Dinleyicilerinin farklı türleri keşfetmesiyle müzik kültürü genişlerken aynı şekilde ülkelerin de müzik kültürü yeni sanatçı ve yeni müzik türleriyle zenginleşiyor.
AMATÖRLERE KAPISINI AÇAN ILK PLATFORM:
Şu an içinde neredeyse sınırsız bir içerik barındıran ama bir önceki neslin sadece müzik dinlemek için girdiği 2005 yılında kurulan Youtube, cebinde parası olmayan, yapımcı tanımayan amatör müzisyenlere kapısını açan ilk platform oldu denilebilir. Kısa süre içerisinde dünyanın en büyük streaming platformlarından biri hâline gelen Youtube, şu an en çok ziyaret edilen ikinci web site olma özelliğini taşıyor.
Müzik sektöründe ortaya çıkan onlarca platforma rağmen hâlâ alanında tek olma özelliğini taşıyor Youtube, ne de olsa modası asla geçmeyen "klip" sektöründe rakibi yok gibi. Gangnam Stlye şarkısı ile tanınmaya başlayan K-Pop'un bir müzik türünden ziyade tüm dünyayı etkisi altına alan bir moda akımına dönüşmesi buna güçlü bir örnek.
Müziği pazarlamak ve şarkıyı daha da çekici hâle getirmek için çekilen klipleri yayınlayan bizde Kral TV, onlarda şu an sadece prestijli ödül töreni olarak hatırlanan MTV, Youtube'un bu konforuna yenik düşen efsanelerden. Burada elinde sadece bir kamerası ve gitarı olan müzisyenler milyon dolarlık klip çeken starlardan daha fazla izlenebiliyor.
Spotify ve Apple Music'in yükselişiyle sektörde yerini daha da sağlama almak için sadece müzik servisi veren bir yan kuruluş olan Youtube Music'i kuran Youtube, sektöre yön veren belirleyici bir unsur. Youtube ile beraber Instagram, Twitter ve Tiktok gibi sosyal medya hesapları da aslında hemen hemen aynı işlevi görüyor.
Mesela adını dahi duymadığımız Zehra'nın Cennetten Çiçek şarkısı 2020'de Youtube'da en çok izlenen ikinci müzik videosu oldu. Listede 6'ncı sırada yer alan Tuğçe Kandemir 2018'de Youtube kanalında yayınladığı dillerden uzun süre düşmeyen Bu Benim Öyküm isimli şarkısıyla bir anda hayatımıza girmişti. Yine Instagram sayfasında şarkı söyleyerek yüksek bir takipçi sayısına ulaşan Didem, çıkardığı Nimet isimli parçasıyla listede 7'nci sırada yerini aldı.