Sena Subaşı: Sanal dünyada alternatif hayatlar

Sanal dünyada alternatif hayatlar
Giriş Tarihi: 21.3.2019 16:40 Son Güncelleme: 22.3.2019 10:40
Sanal ortamlarda kurulan büyük ya da küçük topluluklar aslında insanın sosyalleşme ihtiyacını gidermeye yönelik adımlardan biri.

Sunduğu birçok imkânın yanında internetin artık bambaşka bir anlamı daha var: İnsanlara gerçek hayatın dışında yeni bir hayat sunan bir platform. İnternete bu vasfı kazandıran başlıca şey ise gündelik hayatı taklit eden uzun soluklu çevrimiçi oyunlar. İnsanlara pek çok açıdan cazip gelen bu oyunlar elbette yalnızca bir simülasyon evreni, bir kurgudan ibaret. Bu oyunların sunduğu sanal evren herkesin istediği kişi olmasına, arzuladığı gibi davranmasına, özgürlüğünün sınırlarını kendince belirlemesine açık; cazibelerinin başlıca sebebi de bu zaten. Anonim kimlikler içerisindeki bu sınırsız özgürlük sanal da olsa tatlı belki ama bu tat gitgide insanların tek gerçeği hâlini alma tehlikesini de beraberinde getiriyor. Bu tehlike birçokları içinse gerçekleşmiş somut bir durum.

Gerçek dünyada yapamadıklarını, cesaret edemediklerini sanalda kolayca yapabilmek, kendilerine ait bir dünya oluşturarak gerçek hayattaki sorumluluk ve sorunlardan kaçmak, stres atmak ya da boş zaman geçirmek etkenleri yönlendiriyor çoğu zaman bu oyunlara ya da bu sanal yeni hayata. Günden güne popülerliğini arttıran ve hayatımızın bir parçası hâline gelen sanal dünya, insanlara daha ideal, daha özgür olabilecekleri alternatif bir yaşam sunuyor. Günden güne o dünyanın içine girmek, kendimizi iyiden iyiye sanal hayata adapte edebilmek için çaba sarf ediyoruz. Selfie (özçekim) çekerken hayatını kaybeden insanlar, günlerce haftalarca bilgisayar başında oyun oynayan "gamer"lar, hatta Mavi Balina gibi oyun platformalarına kendini kaptırıp hayatını kaybeden gençler ve sosyal medyada "ideal" olarak gördüğü kişiye benzemek için photoshop uygulamalarını kullanarak suretini değiştirip sunan insanlara kadar varabiliyor bu bağımlılığın sonu.

Sosyal medya hesaplarımız, "kanaat önderi" olarak gördüğümüz kişilerin hayatını 7/24 izlediğimiz Youtube ve benzeri yayın yapan platformlar, yeni bir kimlik ve yeni bir hayat kurduğumuz Second Life, The Sims ve Farmville gibi dijital oyunların hepsi birer sanal dünya. Bu kurgusal dünyada yeni bir kişilik yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda yeni topluluklar, yeni kültürler oluşturup onlara dâhil oluyoruz. Bir başka deyişle kimliklerimizi bize verilen şekilde kabul etmiyor, dilediğimiz gibi yeniden defalarca inşa edebiliyoruz. Elimizin altındaki bir fareyle, masamızın üzerindeki bir ekranla fiziksel dünyadaymış gibi yaşamımızı sürdürebiliyoruz. Sanal hayatın büyük bir avantajı var; kim olmak isterseniz o olursunuz ve canınız o an ne yapmak isterse onu yaparsınız!

Second Life, The Sims ve türevleri

İsmiyle insanlara ne vaat ettiğini açıkça belirten Second Life , insanlara diledikleri gibi şekil verebilecekleri ikinci bir hayat sunan ve muadillerine göre oldukça popüler olan sanal bir oyun. Sanal demek sahte, gerçeğin tam zıddı ya da yanlış olarak algılanır genelde fakat sanal gerçeğin zıddı değil, gerçek olup yalnızca zihinde tasarlanan anlamına gelir. Çok kazan, çok harca, çok tüket, lüks yaşa, güzel bir fiziğe sahip ol, iyi bir aile kur… Hemen her gün bize dayatılan bir modern hayat gerçeği… Bunları başaran ve gerçekleştiren insan az değil fakat gerçek hayata bunları deneyimleme becerisi ve kapasitesi olmayan insanlar ne yapacak? İşte orada devreye dijital dünya giriyor ve Second Life, The Sims gibi oyunlar insanların bu isteklerini hayal bile edemeyeceğimiz gerçeklikte karşılıyor. Aslında bahsettiğimiz oyunlar birer simülasyon evreninden ibaret ve bunlara gerçek hayat değil demek doğru olmaz; aksine hayatın ta kendisi. Gerçek hayatta insan ulaşmayı arzuladığı veya aklına bile gelmeyen ne varsa sanal dünyada yerinden kalkmadan, bir sandalye üzerinde sahip olabiliyor. Bu dünyada para kazanmak, güzel, yakışıklı, havalı, şık olmak, iş kurmak, evlenmek çok kolay. Ne de olsa bunlar da sanal. Hamilelik sürenizi bile kendiniz ayarlayabiliyorsunuz; ister üç hafta ister beş ay fakat gerçek hayattan bir kopuş söz konusu değil. Yani bir savaşçı, büyücü, vampir, zombi değilsiniz, bir bölgeyi ele geçirmek, prensesi kurtarmak ya da seviye atlamak gibi bir amacınız yok. Oyunlar, gerçek hayatın yansımalarından oluşuyor, tek amaç ise reel dünyada sahip olmak isteyip de elde edemediğiniz ne varsa dijital imkânların sunduğu bu alternatif dünyada onu gerçekleştirmek.

Herkesin bir günde aklından geçen basit hayaller vardır; çok param olsun, arabam olsun, çocuklarım, ailem olsun, güzel/ yakışıklı olayım gibi. Bu simülatif yaşam oyunları işte tam bu anlamda "ideal bir hayat" sunuyor; ulaşılması gerektiği düşünülen ve arzulanan bir hayat. İstediğin bir bedene sahip olmak, istediğin yeteneğe sahip olmak, istediğin ailede yaşamak imkânını sunan bu platformlar geleneksel sınırlardan ve baskılardan, kültürel normlardan kaçma imkânı bulup alternatif bir hayata geçiş yapma imkânı da sağlıyor. Oyunda karşı cinsten, daha aktif, daha popüler biri ya da daha başarılı bir öğrenci, bir iş insanı olmak çok basit… Kısacası bu oyunlar insanlara yapamadıklarını deneyimleme fırsatı veriyor. Bu ise günümüz insanına çok cazip geliyor zira orada aslında istemediği fakat yaşamak zorunda olduğu hayattan kaçıp sınırsız özgürlüğe sahip olacağı başka bir hayat var.

Rol yapma oyunları; Farmville ve diğerleri

Günlük hayatın sıradanlaşmış ve artık rutine bağlanmış işlerinden hemen hepimiz şikâyet ederiz. Rutin hayatın mutsuzluk getirdiğini düşünüp hayatımıza farklı heyecanlar getirme peşindeyiz hep. Dijital mecra, sıradan bir hayat yaşadığını düşünen ve bundan sıkılanlar için farklı alternatifler sunuyor. Gerçek hayattaki kimliğinizden, karakterinizden, yaşantınızdan sıkıldıysanız bunlardan sıyrılmak ve normalde gerçekleştirmenizin mümkün olmayacağı işleri sanal dünyada yapmak oldukça kolay… Mesela bir dönem büyük ses getiren, yaş sınırının olmadığı, yediden yetmişe herkesin oynadığı çiftlik oyunu Farmville bunun en büyük örneği. O dönem herkesin bir çiftliği vardı; herkesin ilgilenmesi gereken inekleri, bakması gereken tarlaları, toplaması gereken meyveleri... Köy hayatına duyulan özlemi gidermek, günlük rutin işlerden sıyrılıp farklı bir şeylerle meşgul olmak insanlara çok cazip gelmişti. Her ne kadar çiftlikte domuz da beslemek gibi tezatlar olsa da çoğu köyden kente göç etmiş, kırsal kökenlerine özlem duyan ülkemizde en çok Farmville'in tutmasının kültürel kodlarımız nedeniyle doğal olduğu söylenebilir.

Bununla beraber dünyada çok daha farklı "çok oyunculu çevrimiçi rol yapma oyunları" var. Tek bir kimlikle sınırlı kalmayıp birden fazla kimlik elde etmek isteyenler için Popmundo oldukça ideal. Oyunda müzisyen ve aynı zamanda zombi ısırıklarını tedavi eden bir doktor olabilir ya da bunlardan sıkıldığınız bir anda zombi avcısı, paparazzi gibi farklı statüleri seçebilirsiniz. A Tale in the Desert (Bir Çöl Hikâyesi) oyununda M.Ö 4 bin yılına gidip sıfırdan bir Mısır uygarlığı inşa edebilirsiniz. Rol yapma oyunları, adından da anlaşılacağı üzere kişiye yeni bir kimlik verir ve o kimlikle tıpkı gerçek dünyadaki gibi 7/24 ilgilenilmesini ister çünkü tıpkı gerçeği gibi sanal dünyada da sizin dışınızda gelişen olaylar ve ilerleyen bir evren bulunmaktadır. Hemen hepsi hayal gücünü zorlayan ve gerçek dünyada rastlayamayacağımız oyun türleri olsa da kurgulanan bu oyunlar hayatın gerçeklerinden sıyrılma imkânı sunması bakımından günümüzde oldukça popüler. Ne diyelim, mış gibi yaşamak isteyenler için biçilmiş kaftan.

Emeksiz sanal bir hayat isteyenlerin piyasası

Oyun piyasasındaki yükseliş yeni iş kollarının ortaya çıkmasına da yol açtı. Bunların en yaygınlarından biri son zamanlarda duymaya başladığımız oyun hesabı satma piyasası. Tüyo verelim; piyasaya talep oldukça fazla. Dijitalde olan hemen her oyun için piyasada satılık hesaplar mevcut. Kurgudan oluşan sanal dünyada "ideal hayat"ı kurarken bile emek harcamak istemeyenler çıkıyor ve ciddi fiyatlar vererek üzerinde aylarca, hatta yıllarca uğraşılmış hazır bir hesabı satın alabiliyor.

"Gamer"lar oynadıkları herhangi bir oyunu yatırım amaçlı oynayıp daha sonra onu paraya çevirebilirken karşı taraf da hazır bir hayata kolay yoldan sahip olmuş oluyorlar. Fiyatlara bakılırsa pek de kolay olduğu söylenemez aslında zira bu hazır sanal hayatların ödemesi gerçek parayla yapılıyor. İnternete "hesap satın almak istiyorum" diye yazdığınızda karşınıza 50 liradan 10 bin liraya kadar fiyat aralığı çıkıyor. Oyun hesabı satın almaktan daha popüler olansa sosyal medyada sıkça rastladığımız takipçi sayısını arttırmak için "takipçi satın almak." Bütçeye göre satın almak istenilen takipçi sayısı değişebilir, binlerce sahte takipçi edinilebilir. Yani aslında alternatif hayat dediğimiz sanal dünyada bir kimlik sahibi olmanın, daha popüler ve tanınır hâle gelmenin de bir alternatifi var

Sosyalleşmenin yeni mecraları takipçi "aileler"

Oyun kelimesinin zihindeki en büyük çağrışımı çocukluk dönemine has eğlenceli aktivitelerdi fakat yaşamımızdaki birçok şey gibi oyun kavramı da geçmişten bugüne büyük değişimler geçirdi. Artık oyunun içinde aktif olmak kadar kendinden daha iyi oynayanları izlemek de oyun içinde olmak kadar zevk veren bir durum. Bunun en büyük kanıtı da Twitch gibi kanalların milyonlarca kullanıcıya sahip olması. Twitch, başlangıçta bilgisayar oyunu oynayan "gamer"ların saatlerce canlı yayın yapmasına dayanan bir platformdu. Popülerliğini kısa sürede artırınca yayıncılar burayı diğer insanlarla canlı bir şekilde iletişim kurmak için kullanır oldu ve yayın süreleri saatleri hatta günleri aştı. Aslında şu an Twitch, Youtube ve bu tarz platformlar insanların yeni sosyalleşme mecraları. Bilgisayar ekranıyla ya da bir telefon yardımıyla anında ulaşılması gereken/ gerekmeyen tüm insanlarla muhabbet etmek, onları dinlemek daha kolay geliyor. Bir kullanıcı canlı yayın açtığında takipçileriyle canlı iletişim kurabiliyor, sohbet edebiliyor. Yeni sosyalleşme aracı olan bu yayınlarda bir takipçi gerçek ya da anonim kimliğiyle sohbete anında katılabiliyor. Bir Youtuber ömründe hiç görmediği bir takipçisine "ailem" diyor, takipçisi de youtuber'ı sadece sanalda görüp tanıdığı hâlde ailesi olarak görebiliyor. Bu ortamlarda kişiler kendi gibi insanlarla tanışıp sanal ilişkiler kurabiliyorlar tıpkı Facebook'taki "arkadaşlarımız" gibi. Bu arkadaşlıklar kurulurken ve kendileri gibi insanlarla sanal ortamda sosyalleşirken sadece parmaklar ve gözler çalışıyor. Üstelik istendiğinde sohbet "çarpı" tuşuna basılarak tek taraflı bitirebiliyor ve ortamdan saniyeler içinde kaybolunabiliyor. Sanal ortamlarda kurulan büyük ya da küçük topluluklar aslında insanın sosyalleşme ihtiyacını da bir yerde gidermeye yönelik adımlardan biri.

Instagram ve Photoshop

Sosyal medya öyle bir yer oldu ki insanlar olduğu değil, olmak istediği, ideal gördüğü kimliği orada yansıtıyor. Sosyal medyada kendi kurguladıkları ve ideal gördükleri bedenleri yansıtarak bir nevi bedenlerinden duydukları rahatsızlığı gideriyorlar. Nitekim bu arzu günümüzde photoshopun sınırlarını oldukça zorluyor. Sosyal medya sıradan bir insana herhangi doğal bir görüntüyü yapaya dönüştürme olanağı veriyor. Sinemada, kafede, okulda ya da iş yerinde çekilen ve paylaşılan görüntülerin büyük bir bölümü aslında üzerinde uzun uğraşlarla yapılan oynamalar, değişiklikler, filtreler ve photoshoplar mevcut.

En basitinden bir profil fotoğrafı için bile ortada büyük bir zaman var. Yüzde çeşitli oynamalar, görüntüde kullanılan bir sürü çeşitli filtreler, arka fona konan ya da arka fondan beğenilmediği için yok edilen eşyalarla ortaya yeniden oluşturulmuş bir kişi çıkıyor. Kişi bunu her paylaştığı fotoğrafta uygulayınca da reelle olan bağlantısı git gide koparken sosyal medya hesabında kurgulanmış bir kişiyle karşılaşıyoruz. Daha bakımlı, daha atletik, daha kusursuz bir dış görünüm yaparken bir yanda da kendine daha havalı, daha özgüven sahibi, daha şık gibi özellikler de katmış oluyor. Kendini çok entelektüel biri gibi göstermek, Avrupa turu yapmış biri gibi sunmak, çok iyi bir işi ve aile hayatı olduğunu söylemek sosyal medyada çok kolay kurgulanabilir bir hikâye. Sosyal medyada yanılsamalı bir hayat yaşıyoruz ve o kadar gerçek ve kurgu birbirine o kadar karıştı ki neredeyse imkansız olan beden ve imaj kurgusunu gerçek zannediyor, sosyal medyada gördüğümüz "ideal" kişilere benzemek ve onların hayatlarını yaşamak için çabalıyoruz. Brezilyalı bir model, sadece televizyondan ve Instagram'dan gördüğü bir sosyal medya fenomeni olan Kim Kardashian'a benzemek için 11 kez estetik ameliyatı olmuş. Halbuki benzemeye çalıştığı o kişinin ne kadarının gerçek olduğunu dahi bilmiyoruz. Öyle ki artık sosyal medya hesapları kişinin sanal oyunlardaki "avatar"larından farksız durumda.

BİZE ULAŞIN