Sürekli hareket halinde olan bu gezegen,n hayatı da son derece hareketli... Aslında bi bakıma dünya hareketlerin, akımların da dünyası; sürekli olarak bir yerlerde doğan, yayılan, kimi teorik kimi pratik, kimi kısa süreli ve etkisiz, kimi kalıcı ve nüfuz edici... Kitlelere yön veren, düşünceleri etkileyen, sanatı ve yaşam tarzını değiştiren, toplumları sallayan akımlar. Tarih boyunca, siyasi ve sosyal olaylar sonucunda doğan pek çok düşünce akımı kültür, fikir ve sanat dünyasını etkiledi. Bugün çoğunun destekçisi kalmasa da etkileşimlerle ve dönüşerek başka akımların çıkış noktası oldu. İnsan, varlığının nedenlerini arayışı ve sonsuz sorgulaması bazılarını aynı noktada toplamaya decan edecek elbette. İşte, 20'inci yüzyılda insanların kanlarını kaynatan, uykularını kaçıran, hayallerini süsleyen ve sokaklara döken akımlar...
Hippizm
Savaş karşıtı çiçek çocuklar
İlk Hippiler, 1960'lar Amerika'sında, Vietnam Savaşı'na gitmek istemeyen barış yanlısı ve sivil itaatsiz gençlerdir. 1968 yılında bütün dünyaya yayılan özgürlükçü ve anti-militarist akımlar hippiliğe altın çağını yaşatır ve ABD'nin çeşitli eyaletlerinde komünler kurulur. Vegan yahut vejeteryan beslenmeyi benimseyen hippiler, toplayıcılık ve bahçecilikle uğraşır ve parayı/özel mülkü redderler. Savaş karşıtı protestolarda askerlerin silahlarının namlularına çiçek soktukları için "çiçek çocuklar" denilen hippiler, uyuşturucu konusunda ise pek masum değiller. Aşırı bireyselleşme sonucu kendi içlerine dönmeleri, karşı oldukları sosyal yapıya yönelik eleştirel argümanları zayıflatarak hippileri kendi kültürlerinin zorunlu tüketicileri haline getirir. Hippiler Blues, rock ve psikedelik müzikle ilgilenir, konserler ve festivaller düzenler. Bunların en ünlüsü 1969'da Amerika'da gerçekleşen Jimi Hendrix, the Who, Janis Joplin, Crosby, Stills gibi sanatçıların yer aldığı ve altı yüz bin kişinin katıldığı Woodstock Festivali'dir. Hippi akımı Türkiye'ye de uğrar. 1970'lerde Tibet'e giderken Türkiye güzergâhını izleyen hippiler, ülkemizde bu akımın ilk tohumlarını atarlar. Sirkeci'deki pansiyonlarda kalıp Olimpos ve Kelebekler Vadisi'nde kamp kurarlar. Hippiler hakkında en önemli tespiti yapanlardan biri psikanalist Erich Fromm olur. Fromm, hippiliği en tutarlı akım olarak görür çünkü inandıkları gidi yaşayarak alternatif bir hayat sürdürmeyi başardıklarını söyler. Özünde Batı'nın ikiyüzlü püriten ahlakına ve dünyayı savaşla yöneten zihniyete karşı bir başkaldırı sayılabilecek hippilik, başta ABD olmak üzere sistemi ciddi şekilde eleştiren bir anlayış yükselttiği için gizli servislerin uyuşturucu ve cinsel özgürlüğü abartılı şekilde şırınga etmesiyle kısa sürede dejenere olur.
Beat Kuşağı
Başlarında kavak yelleri esen "serseri tayfası"
Dünya savaşları ve Amerika ekonomisini derinden sarsan 1929 buhranı sonucu ülkede işsizlik sorunu baş gösterir. Bu sebeple uzun tren yolculuklarıyla Amerika'nın çeşitli yerlerine giderek çiftliklerde mevsimlik işçi olarak çalışmak yaygınlaşmaya başlar. 1950'lere gelindiğinde ise geçim savaşını adeta günübirlik maceraya çeviren bu işçilerden ilham alan bir grup genç, içinde bulundukları konformist toplumu reddeder. Yabancılaşma ve aidiyet sorunlarının çözümünün yollarda olduğuna kanaat getirilir. 60'ların ikinci yarısına gelindiğinde, on binlerce Amerikalı genç Batı'nın bunaltıcı atmosferinden kaçarak Hindistan'a doğru yola çıkmaya başlamıştır. Yol onlar için sonu gelmeyen bir arayıştır ve anlam yoldadır... Nitekim 'Beat Kuşağı' adının isim babası ve akımın öncüsü yazar Jack Kerouac'ın 'Yolda' isimli kitabı bu kuşağın manifestosu olur. Varoluşçuluk ve Zen kökenli akım ırkçılık, eşitsizlikve sınıf ayrımcılığına karşı duruşuyla sinema, müzk ve edebiyatta da yerini alır. Beat Kuşağı'nın etkisinde gelişen tutkulu diyalogların ve uyuşturucu deneyimlerinin açık bir şekilde ifade edildiği birçok eser doğaçlama, yolda ve hareket halindeyken üretilir. Bu alışılmadık tarz çoğu kez sansüre takılsa da Beat Kuşağı kitlelere yayılır ve akım günümüz hipsterlarına da ilham verir.
Punk
Anarşizmle başladı, moda olunca öldü
İlkeler bağlamında en çok anarşizme benzeyen punk ideolojisi; modern uygarlık sistemi üzerinde bilinçli bir baskı kurmayı amaçlar. İngiliz menşeili bir akım olan punk'ın, otorite karşıtı, alabildiğine özgürlükçü, bireyci ve nihilist bir tavrı vardır. Toplumsal normlara sadece fikren değil görünüş olarak da karşı çıkar. Sloganı "gelecek yok" olan punk felsefesi, halihazırdaki olumsuz atmosferde kaybedecek bir şeyi olmayan gençlere seslenir. 1970'lerde birbiri ardına yükselen punk-rock gruplar, c,dd, küresel sorunları ve isyanlarını şarkı sözlerine yerleştirirler. Yıkımın ve şiddetin her türlüsünün meşru olduğu konserlerde seyircilere küfretmek, tükürmek, üzerlerine atlamak sıradandır. Punkçılar o yıllarda elle yazılıp kolajlanmış amatör fanzinler aracılığıyla iletişim ve dayanışma sağlar. Öfkeli ve isyankar ruh hallerinin yansıması olarak genellikle koyu renk kıyafetler, zincirler, der,ler, dövmeler ve piercinglerden oluşan bir tarz benimsemişlerdir. Çoğunluğu işsiz olan akımın destekçileri geleneksel evlilik kurumunu reddeder. Punk camiasında intihar ve aşırı doz uyuşturucu alımı sebepli ölümler yaygındır. Punk akımının günümüzde gothic, emo ve indie akımlar takip eder.
New Age
Eklektizmin zirvesinde bohça bir yapay din
20'nci yüzyıl sonunda ortaya çıkan New Age akımı; tanımı, sınırları ve uygulamaları bakımından oldukça değişik pek çok görüşü içine alır. Bilinen malzemelerin yeni bir karışımı diyebileceğimiz New Age; kadim din ve inanışların öğretileri, psikoloji, tıp, fizik, astronomi, uzay bilimi, felsefe ve tarihin farklı oranlarında bir araya gelmesinden oluşan eklektizmin zirvesine varmış denebilecek moda, din, akım, ideoloji, felesefe karışımı bir akımdır. Yarı-din şeklinde nitelenen New Age temelinde insanın kendi içindeki gücü keşfederek şifa bulmasıdır. Spiritüalizm, ezoterizm, panteizm, UFO'lar gibi inançlara reenkarnasyon, astral seyahat, telepati gibi psişik deneyimler de New Age çatısı altında ilgi konusudur. Akımın destekçileri kendi aralarında uzman yayınevleri, müzik dükkanları, terapi atölyeleri ve internet sayesinde iletişim kurarlar. Meditasyon, reiki, nefes egzersizleri, biyoenerji, yoga, hipnoterapi gibi pratik yansımaları vardır. Kimilerince tek toplumlu dünya ütopyası doğrultusunda geleneksel dinlerin yerine insanları ortak bir inanç çatısında buluşturmak üzere yönlendirilen yapay bir din olarak nitelendirilen bu kozmik tarikatın en üst hedefi ise Altın Çağ veya Aydınlanma Çağı'na geçiş yapmaktır. New Age idealine göre; tek tek iç huzurunu yakalmış ve aydınlanmış bireylerin diğerlerini etkilemesi kaçınılmaz olacak ve dünya tamamen iyilikler ve güzellikler boyutuna geçecektir.
Küreselcilik
"Kaldırın sınırları, açın pazarları" yalanı!
II. Dünya Savaşı'ndan en güçlü çıkan devlet olan ABD'de savaş sonrası siyasetçiler çok ulusluluk temeline dayanan yeni bir ekonomi politik modeli geliştirirler. Küreselcilik adı verilen bu ideolojiye göre; ABD ve diğer ülkelerin küresel güvenlik amacıyla beraber hareket etmesi, sınırların esnetilmesi, toplumların birbirine yaklaşması ve ticaretin serbestleşmesi dünyayı daha yaşanabilir kılıcaktır. ABD parası ve çıkarları üzerinden kurgulanan küreselcilik ABD'de ve diğer Batı ülkelerinde en zengin yüzde 1'lik kesimin desteğini almakta gecikmez. ABD'nin başarısız politikalarıyla yeni yüzyılda çatırdamaya başlayan küreselci anlayış, 2010'lardan sonra yerini neredeyse anti-küreselciliğe bırakır. Büyüyen orta sınıf içinde pek çok insan ihmal edilir, serbest ticaret karlılığı azaltır, toplumsal entegrasyonu sağlanamayan göçmenler yerli halkları rahatsız eder. Teknoloji bu sorunları daha da büyütmenin yanı sıra görünürlüğünü arttırır. Sonuç olarak; İngiltere'nin AB'den çıkış süreci olan Brexit yaşanır, milliyetçilik ve sistem karşıtı siyasetçilere destek artar, Amerika antipatisi yükselir. Bir olgu olarak küreselleşme devam ediyor olsa da bunun ideolijisini oluşturan küreselcilik giderek zıddı olan ulusalcı eğilimlerin gölgesinde kalmaya başlanmış görünüyor.