Serkan Akkoyun: Bile bile ötekileşmenin adresi: Futbol taraftarlığı

Bile bile ötekileşmenin adresi: Futbol taraftarlığı
Giriş Tarihi: 12.4.2017 11:46 Son Güncelleme: 12.4.2017 11:46
Serkan Akkoyun SAYI:34Nisan 2017
Bilinçli yapıldığı takdirde tüm tercihler temelde ‘diğerlerini’ de davet etme özelliği taşırken, bir futbol taraftarı için ‘diğerleri’ doğrudan düşmandır ve onlara karşı kalenin kapıları çekilmeli, surlara kazanlarda kızgın yağlar tutan askerler yerleştirilmelidir. Çoğunluktan uzak durarak bilinçli bir öteki olmanın adıdır; taraftarlık.

Britanyalılar köklerine bağlılıkta örnek teşkil ederler futbol dünyasında. Wimbledon, Notts County yahut Nottingham Forest gibi, devlerle boy ölçüşemeyecek olan takımlarına gönül vererek 'dededen miras bir sevda'nın yollarında geçirirler ömürlerini. Ada'nın büyüklerinin de 'asi' çocukları vardır elbette. Mesela Manchester United, ABD vatandaşı işadamlarına satılınca taraftarlar artık 'o Manchester United'ı tutmayı bırakır ve kendi kurdukları 'United of Manchester'a verirler gönüllerini.

Bu arkadaşların hepsi, bilerek öteki oldu. Öteki taraftarlar yahut ötekilerin taraftarları…

Ben sizden değilim

Aslında taraftar olmak bu kadar kolay bir şey değildir. Zor olması, onun tanımlanabilir bir şey olmamasından kaynaklanır. Can Kozanoğlu yıllar önce, bir şeyin peşinden sağlam dayanakları olmadan gidenler için; 'takım tutar gibi' tanımının kullanıldığına dikkat çekip, taraftarlığın 'neden'ine çok güzel bir gönderme yapmıştı. Taraftar olmak için tutarlı bir sebebe ihtiyacımız yoktur. Çevrenizde gelişen olaylara vâkıf olmaya başladığınız yaşa geldiğinizde çoktan bir takımın taraftarı olmuşsunuzdur bile. Değiştirmek gibi bir ihtimal ise, bu âlemin raconunda yoktur… Bu yüzden futbolun hayata benzemesinin fenalığı herkesin dikkatini çeker. Aslında futbol hayata benzemekten ziyade onu çok iyi taklit eden bir simülasyondur. Kendi kendinize yeni bir dünya kurarsınız ve bir kere taraftar olduğunuzda artık tamamen o dünyaya aitsiniz demektir.

Tüm aidiyetlerin aksine taraftarlık aidiyeti kapsayıcılıktan çok içe dönüklük içerir. Örneğin bir siyasi görüşü benimseyen insan, tüm dünyayı da o görüşün güzelleştireceğine inanarak yönetimlere talip olabilir. Seçimlere aday olan bir partinin başkanından 'sadece bizim görüşlerimizde olanlara hizmet vereceğiz' gibi bir şey duyamazsınız… Yahut mensup olduğumuz dinin aslında herkes için en doğrusu olduğuna inanırız. Hatta bizim dinimizde bizden olmayan birini Müslüman yapmanın sevabı bile vardır. Örnekleri çoğaltıp lafı kalabalıklar arasında kaybetmeden sadedin lezzetine gelirsek; bilinçli yapıldığı takdirde tüm tercihler temelde 'diğerlerini' de davet etme özelliği taşırken, bir futbol taraftarı için 'diğerleri' doğrudan düşmandır ve onlara karşı kalenin kapıları çekilmeli, surlara kazanlarda kızgın yağlar tutan askerler yerleştirilmelidir. Çoğunluktan uzak durarak bilinçli bir öteki olmanın adıdır; taraftarlık.

Kalemimin gölge sahibi Yılmaz Erdoğan der ki; "Benim insanlarım bir şeyi sevmekle, o şeyi sevmeyenlerden nefret etmenin aynı şey olduğunu zannettiler." Taraftarın öteki hikâyesi de tam olarak burada başlıyor işte. Tüm ötekileşmelerde çoğunluk, birilerini çemberin dışına itip 'sen bizden değilsin' derken, futbol taraftarı tamamen kendi tercihiyle ve sonucunu bile bile çemberin dışında kalıp ' ben sizden değilim' diyor. Tüm insanlık, birbirinin gırtlağına kılıçlarını dayamış iki savaşçının arasına girip 'durun siz kardeşsiniz' diye bağırarak bu katli durdurmak isterken futbolun ötekileri, 'benim sizin gibi bir kardeşim' yok repliğinde ısrarcı oluyor. Statlarda deplasman tribünü diye bir yerin olması her şeyin özeti değil mi aslında?

Taraftarlık azınlık olmanın gururudur

Dünya Kupası'nı izlerken, Türkiye'nin turnuvaya katılamadığı zamanlarda, en güçsüz, en masum ve 'güçlülerin araya alıp dövebileceği' takımlara meyletmez mi gönlümüz? "Kendinden yola çık ey okuyucu" burada Dostoyevski'ye selam olsun, bir Müslüman ülkenin milli takımını görünce 'bari onlar kazansın' demedin mi içinden… Hangi solcu, Marsilya'nın, Celtic'in, St. Pauli'nin, Adana Demirspor'un maç kazanmasından içten içe memnun olmaz. Durup dururken bir ortak nokta bulup, güçlüye karşı mazlumun, ötekine karşı bizimkilerin yanında olmak istiyoruz. Peki ya aslında 'ötekinin' yanında oluyorsak?

Çoğunluğun ötekileştirdiği azınlıklarda, toplumun bir parçası olma refleksi gelişmişse de futbol taraftarları arasında hiçbir dışlama yokken kendini soyutlama farklı biçimlerde görünür. Mesela, Kadıköy'de oturması emlak ve konut yasaları açısından hiçbir sakınca taşımazken Beşiktaşlı olmanın gururu ile Beşiktaş semtinde ev tutan bir tanıdığım var. Bunun tam tersinin gerçek olmayacağını kim iddia edebilir? Futbol taraftarlığı azınlık olmanın gururudur. Hele ki tuttuğunuz takımı ne kadar az kişiyle destekliyorsanız o kadar önemlisinizdir. Kendi halinde, Anadolu'da yaşayan genç neden İstanbul'un büyük takımlarından bir tanesinin taraftarı olmaz da, olsa olsa 100 küsur kişiyle beraber 3'üncü Lig'deki ilçe takımını destekler? Çünkü futbol taraftarı 'öteki' olmaktan içten içe gurur duyar. Tüm siyasi, ekonomik yahut dinsel iradeler az olanı dışlarken, taraftar kendini çoktan azat eder. Yazının bu kısmında durun ve düşünün; tuttuğunuz o 'büyük' takımın dışında bir tane de 'memleket' takımınız yok mu diye. Hani o 10-15 gencin uzak deplasmanlara gittiği zaman Twitter'a yüklediği videoyu izleyince; "Bizim çocuklara bak be helal olsun" dediğin anı hatırladın mı? İşte bilinçli öteki olmanın verdiği acıtan gurur tam da o yaşadığın şeydir aslında.

Tabii ki taraftarlık bütün bir tanımlamadan ziyade farklı bakış açısı şeklinde yorumlanmalı. Kimse ırkını, milliyetini kendisi seçemez ama tuttuğu takımı seçer; her isteyen dinini, siyasi görüşünü, hayat ideolojisini değiştirebilir ama tuttuğu takımı asla!

İşte bu yüzden bile bile ötekileşmenin adresidir futbol taraftarlığı.

BİZE ULAŞIN