MERAK DUYGUM BENİ İSLAM’LA TANIŞTIRDI

Lacivert Yazı İşleri 22 Nisan 2025, Salı

Satoko Boz/ Öğretmen
Merak duygum beni İslam'la tanıştırdı

İslam'a doğru yolculuğunuzu merak ediyorum. Japonya'da doğup büyüdünüz, Müslüman olmadan önce İslam'a karşı bakışınız nasıldı?

Japonya'da kasaba gibi bir yerde yaşıyordum ve Şinto dinine inanıyordum. İslam'ı ise çok iyi bilmiyordum. Lisede tarih derslerinde dünya tarihini işlerken, İslam konusuna da değiniyorduk. Ancak o zamanlar İslam'da erkeklerin dört kadınla evlenebileceği, domuz yenilmediği gibi şeyler anlatılıyordu. Haberlerde de Müslümanlar genellikle terörist olarak sunuluyordu. Ben de bunlara inanıyordum ve İslam bana
o dönemde kötü geliyordu. Bir gün ailemle otururken konu İslam'a geldi ve "İslam'ı sevmiyorum, Müslümanlar terörist, kadınlara çok yazık" demiştim. O zaman da babam "Haçlı savaşı döneminde Hristiyanlar onlara çok kötü davrandı ama Müslümanlar onlara çok iyi davrandı. Tarihte yaşananlar belli, o nedenle bugün İslam'la ilgili yayılan haberlerin doğru olup olmadığını bilmiyoruz. Araştırabilirsin" demişti. Ben de "Tamam, bu konuyu araştıracağım" dedim. Daha sonra İslam'ı araştırmaya başladım ve bana çok güzel geldi. Japonya'daki Müslümanlarla buluşmaya çalıştım. Ama kitaplarda okuduğum Müslümanlar gibi değillerdi. Bazı ibadetlerini yerine getirmiyorlardı. Ben de "Müslümanlar belki iyi olamayabilir ama İslam çok güzel" diye düşündüm.

2010'da Japonya'da bir kitap fuarı vardı. Dünyadan birçok kitap gelecekti ancak arkadaşlarım Suudi Arabistan'daki insanların çok kötü olduğunu söylüyorlardı ve gitmemi istemediler. Ben de Arapça ve İslam'a dair kitap alma niyetiyle oraya gittim. Orada hocalarla tanıştım. Çok güzeldi. Kitap fuarından sonraki ay Ramazan gelecek diye Müslümanlar çok heyecanlıydı. Bu heyecanın nedenini merak ettim. Merak duygum beni İslam ile tanıştırdı ve o Ramazan ayında oruç tutmaya çalıştım. İlk gün çok zorlandım ama devam ettim. Geriye dönüp baktığımda ne kadar cesur olduğumu düşünüyorum. Bu süreç yavaşça gelişti. Japonya'da sık sık camiye gitmeye çalıştım. Ancak, sadece İslam'ı seviyordum, Müslüman olmayı düşünmüyordum. Bir gün camiden dönerken arkadaşlarım, "Sen Müslüman olabilirsin. İbadetlerini yerine getiriyorsun ama Müslüman olmadığın için sevap alamayabilirsin" dediler. Müslüman olmak için kendimi yeterli görmüyordum. İslam'ın çok derin olduğunu ve bunlara hâkim olamayacağımı düşündüm. Bir gün Allah'tan bir hidayet geldi ve Müslüman oldum. Çevreme bunu söylemedim. O akşam Mısırlı bir arkadaşımı aradım ve ona söyledim. Ertesi gün camide buluştuk, bana Fatiha Suresi'ni öğretti. Arapça bilmediğim için zorlandım ama başardım. Müslüman olduktan sonra Arapça öğrenmenin önemli olduğunu düşündüm. İslam ile ilgili kitapları da doğrudan okumak istedim. Bu nedenle Suudi Arabistan'daki Princess Nora Bint Abdurrahman Üniversitesi'ne gidip Arapça öğrenmeye başladım.

Müslüman olduktan sonra Türkiye'ye yerleştiniz, bu kararı nasıl verdiniz? Yeni hayatınıza adapte olurken hangi zorluklarla karşılaştınız? Özellikle Japonya'dayken nasıl tepkiler aldınız?

Aileme açıkladığımda babam, "Ben sadece araştır demiştim, Müslüman ol dememiştim" dedi. Annem ise çok üzüldü. Sonrasında da "Bana göre Şintoizm en güzel din ama sen Müslüman olmak istiyorsan kabul ediyorum ve bana sakın baskı uygulama" dedi. Ancak daha sonra annem de Müslüman oldu. Japonya'da herkes birçok yönden birbirine benzer. Belki de dünyadaki en homojen toplum Japon toplumudur. Bu yüzden farklılıklar hoş karşılanmaz. Ben de farklı gözükmek istemedim. İçinde Allah varsa, bu yeter diye düşünüyordum ve tesettürle hiç ilgilenmiyordum. Ama diğer taraftan, insanlar benim Müslüman olduğumu bilmiyordu. O yüzden bazı arkadaşlarım "İçki içelim mi, gece dışarı çıkalım mı?" diyorlardı. İlk başlarda bahaneler bularak kaçıyordum ama birkaç ay sonra yoruldum. "Ben Müslümanım" demeye de korkuyordum. Bir süre sonra arkadaşlarıma Müslüman olduğumu söyledim, ağladılar.

Sonrasında insanlara nasıl söyleyeyim diye düşündüm ve başörtü takmaya karar verdim. Çünkü başörtüsü taktığımı gören kişiler, Müslüman olduğumu anlayacaktı. Bir keresinde bir amca beni metroda takip etmişti. "Yabancı mısın?", "Sen neden bu örtüyü takıyorsun?" gibi sorular sordu. Çok korktum ve tesettürü bırakmayı düşündüm. Akşam arkadaşımı aradım, yaşadıklarımı anlattım ve "Ben korkuyorum, başörtüyü bırakacağım" dedim. "Bu bir imtihan olabilir ve sen bunu kazanabilirsin" dedi. Korkuyordum ama tekrardan deneyeceğim dedim. O günden sonra ise hiçbir sorun yaşamadım. Türkiye'ye taşınma serüvenim ise şu şekilde oldu: Eşim, öğrenci değişim programıyla Japonya'ya gelmişti ve Tokyo Camii'nde tanıştık. Daha sonra aynı yıl Diyanet'in Japon Müslümanlar için düzenlediği "Homestay" programıyla Türkiye'ye geldim. O esnada eşimin ailesiyle tanışıp Türk annelerinin sadeliğinden, doğallığından etkilendim. Suudi Arabistan'daki eğitimime kısa süre daha devam ettikten sonra düğünüm için Türkiye'ye döndüm ve evimizi İstanbul'da kurduk. O zamandan beri Türkiye'de yaşıyorum.

Türkiye'de ilk Japonca eğitimi veren Marmara Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde öğretmenlik yapıyorsunuz. Türkiye'de Japonca eğitimi vermek nasıl bir deneyim? Ders içerikleriniz nasıl şekilleniyor ve öğrencilerin Japoncaya ilgisi nasıl?


Geçtiğimiz yıl Filistin'de soykırımın giderek arttığı günlerde "Ne yapabilirim" diye düşünüyordum ve bu süreçte Instagram'ı aktif kullanabileceğime karar vermiştim. Müslüman olduğum için de paylaşımlarım çok ilgi görmüyordu. Bu nedenle "Nehirden denize özgür Filistin" sloganı ile ilgili bir çizim paylaştım ve işe de yaradı. Ama yine de kendimi eksik hissediyordum. Tabii ki boykot da işe yarıyor ama başka şeyler de yapmalıyım diye düşündüm. Çocuklarıma Filistin meselesini anlattım çünkü eğitimin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ne yapabileceğimi düşündüğüm bu süreçte okulumuzun müdürü bana öğretmenlik teklif etti. Müdürümüz, "Müslüman bir Japonca öğretmeniyle çalışmak bizi çok mutlu eder" dedi. Bunun üzerine öğretmenliğe başladım.


Dersleri sadece kitaptan işlemiyorum, çocuklara duygularını nasıl ifade edebileceklerini öğretiyorum. Bu nedenle çocuklara öğretirken kızmıyorum; onlarla tek tek ilgileniyorum ve onlara karşı büyük bir sorumluluk hissediyorum. Onları kendi çocuklarım gibi görüyorum. Yazması iyi olanı o alanda geliştirmeye, konuşması güçlü olanı bu yönde desteklemeye çalışıyorum. İlgisiz olanın ise dikkatini çekerek öğrenmeye teşvik etmeye gayret ediyorum. Özellikle derslerde sadece Japonca konuşuyorum. Hatta ilk başta çocuklar, benim Türkçe bildiğimi bilmiyorlardı. Verdiğim röportajlarda ezberleyip konuştuğumu düşünüyorlardı. Bu durum, onların gelişimine gerçekten çok güzel bir katkı sağladı.


Sadece dil öğretmiyorum, aynı zamanda yabancı dilin nasıl öğrenileceğini de öğretiyorum. Öğrettiğim teknik ile diğer dilleri de öğrenebilirler. En önemlisi de çocuklara dersleri eğlenceli hale getirmeye çalışıyorum. Stres yapsınlar istemiyorum. Yabancı dil öğrenmek, kendi dilini ve kültürünü de daha iyi öğrenmesine ve anlamasına yardımcı olur. Bu nedenle çalışıyorum ve bunu bir nimet olarak bilip Allah'a şükrediyorum.

Benzer Haberler

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.